2. Dünya Savaşı’nda İngilizler’in Propaganda Yöntemleri

1325
Yazarlık Başvurusu

İngiliz hükümeti İkinci Dünya Savaşı’nda hangi propaganda yöntemlerini kullandı? Hitler’in Kavgam kitabından neler öğrendi, ‘içimizdeki düşman’ fikrini nasıl işledi?

Sırlar ve casuslar

‘Propaganda’ kelimesi yanlış bilgilendirme olarak anlaşılabilir; oysa İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere hükümeti bu konuda dikkatli bazı yöntemlere başvurdu. Bir takım psikolojik etkileme yöntemleri kullanılsa da bunların mümkün olduğunca doğru görülmesi gerekiyordu.

Ön kapak: “Medeniyet Savaşı”, arka kapak: “Ya bizim hayatımız ya onlarınki”

‘İnsanları İnandırmak: 2. Dünya Savaşı’nda İngiliz Propagandası’ adıyla yeni yayımlanan kitabında tarihçi David Welch “Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Enformasyon Bakanlığı (MOI) kaldırıldı; zira propaganda kolaylıkla yalan ve yanlış bilgi ile ilişkilendiriliyordu artık” diyor.

“2. Dünya Savaşı’nda MOI tekrar kurulduğunda bakanlık bu durumun farkındaydı ve mümkün olduğunca gerçekleri yaymak istiyordu.”

“Düşmeye devam edecekler”

Slogancılık

BBC eski Genel Müdürü John Reith 1940’ta Enformasyon Bakanı olarak atandı. Reith propagandanın gerçeğe dayalı olmasının önemini vurgulamıştı. Ama MOI yine de kamuoyunu maniple edecek eski bildik teknikleri kullanmaktan geri durmadı. Fakat bunun belli kurallar çerçevesinde yapılması gerekiyordu. Chatham House adlı düşünce kuruluşu 1939’da 86 temel kural belirlemişti. “Propagandanın önceki yargılara uygun olması” bunlardan biriydi örneğin.

İnsanları İnandırmak’ta Welch şöyle diyor: “Bu kurallara ilişkin gizli belgeyi hazırlayanlar Hitler’in Kavgam kitabında dile getirdiği propaganda konusundaki düşünceleri biliyordu. Hatta Hitler’in propaganda ilkelerinin bazılarını benimsemiş görünüyorlardı. Örneğin, belgede kitlelerin aklına değil içgüdüsüne hitap etmesi, sloganlara dayanma ve tekrarın önemi vurgulanıyordu.”

“Hayır!”

Öfke Kampanyası

Kitapta yer verilen afiş, bildiri ve filmler MOI’nin savaş boyunca kullandığı yöntemleri sergiliyor. Bunlardan biri ‘Öfke Kampanyası’ idi ve Nazi iktidarının vahşeti üzerinde durmayı amaçlıyordu.

Savaşın ilk yıllarında MOI’de, Nazilerin zafer kazanmasının ne tür sonuçlar yaratacağı konusunda başta emekçiler olmak üzere kitlelerin pek fikir sahibi olmadığı ve bunların öfke ve nefret duygularının kışkırtılması gerektiği inancı hakimdi.

MOI’nin tehlikeli gördüğü “rehavet” duygusunu gidermeye yönelik Öfke Kampanyasında şok etkisi yaratacak bir söylem kullanılıyordu – örneğin Nazilerin kadın ve çocukları öldüreceği vb.

“Günlük tutmayın, düşmanın eline geçebilir”

‘İçimizdeki düşman’

Welch’e göre, “Topyekûn Savaş” hali sivillerin de savaşa katılımını öngörüyordu. Moral önemli bir askeri faktör, propaganda da gerekli bir silah olarak görülüyordu. ‘Halk savaşı’ da cephedeki savaş kadar önemli görülüyordu.

Halk, kendi içindeki casuslara karşı uyarılıyordu. Fransa’nın ve Dunkirk’ün düşmesi, Alman ordusunun ileri bir kolu gibi işlev gören bir ‘Beşinci Kol’un varlığı düşüncesini güçlendirmiş, MOI “Dikkatsiz Konuşmalar Cana Mal Oluyor” temalı bir kampanya başlatarak halkı ‘içimizdeki düşman’ konusunda uyarıyor, gizliliğin önemini vurguluyordu.

Zafer İşareti

En başarılı kampanyalardan biri olan ‘Zafer İşareti’ kampanyasını BBC 1941’de başlatmıştı. Belçika’nın eski Adalet Bakanı ve BBC’nin Belçika’daki Fransızca yayın müdürü, bu dilde ‘zafer’ anlamına gelen ‘victoire’ kelimesinin ilk harfi olan V’nin halk arasında zafer işareti olarak kullanımının yaygınlaşmasını önerdi.

Flemenkçe ve İngilizcede de kelime benzerliğinden dolayı V harfinde sembolize olan zafer işareti uluslararası bir simge haline geldi. BBC kampanyası, Nazi işgali altındaki ülkelerde, müttefik kuvvetlere desteği göstermek için dinleyicilerden her yere V harfi yazmasını istiyordu.

Evrensel dil

Mors alfabesinde V harfi …- işareti ile yazılıyordu. Beethoven’in 5. Senfonisi’nin ilk dört notası bunu yansıtıyordu. BBC Avrupa Servisi’nden Douglas Ritchie radyo programına bu müziği seçmişti, dinleyiciler de direniş sembolü olarak her fırsatta bunu tekrarlıyordu. İngiltere’de ise Winston Churchill 19 Temmuz 1941’deki konuşmasında zafer işareti yaparak kampanyaya resmiyet kazandırdı.

“22 derste Nazi Almancası”

Mizahın gücü

Welch, Birinci Dünya Savaşı’nda düşmanın özellikle sivillere yönelik şiddet eylemlerine fazlasıyla gönderme yapıldığını, fakat bunun ters teptiğini ve iki savaş arası dönemde insanların bu hikayelerin uydurulduğu ya ada abartıldığı sonucuna vardığını ifade ediyor.

Bu nedenle Öfke kampanyasında Nazi şiddeti vurgulanırken İngiliz propagandası mizaha başvurma yolunu seçti. Böylece mizah yoluyla düşman küçültülmüş oluyordu.

“20. Ders: Keine weiteren territorialen Forderungen – Kimsenin toprağında gözümüz yok: Yarın işgal etmeyi düşünüyorum demenin bir başka yolu”

Psikolojik üstünlük

1934’teki Nazi Parti Kongresi’nde Nazi askerlerinin Nürmberg’deki uygun adım yürüyüşü sessiz film şeklinde ve popüler bir müzikle karikatürize edilmişti. “Korkunç düşmanın bu şekilde alaya alınması onun karşısında psikolojik üstünlük kazanılmasını sağlıyordu” diyor Welch.

“Küçük çocukları alıp taraftar yapıyorum”

Propaganda ve din

“MOI, Nazi iktidarını sorgulayan Alman din adamlarına Nazilerin uyguladığı baskıyı teşhir ediyor, onların Almanya’da yasaklanan dini konuşmalarını bildiriler halinde uçaklardan atıyordu. “Hristiyanlığa Karşı Gestapo” başlığı ile dağıtılan bildirilerde Nazilerin kilisenin sonunu getireceği konusu işleniyor, ya da Naziler paganizmle, Führer’e tapınmayla ve çocuklara sapkın eğitim vermekle suçlanıyordu. “İngilizlerin propagandası düşünce özgürlüğü ile ibadet özgürlüğü arasında sıkı bir bağ kuruyordu” diyor Welch.

“Onların savaşı bizim savaşımızdır”

Düşmanı kazanmak

MOI bazı kampanyalarında yerleşik önyargılara dayanırken bazılarında da farklı bir yaklaşım benimsiyordu. Örneğin eskiden düşman olup da müttefik hale gelen SSCB konusunda, Sovyet ideolojisi göz ardı edilerek ‘yoldaşlık’ ve aynı düşmana karşı savaşma duygusu öne çıkarılıyor, “Onların Savaşı Bizim Savaşımızdır” gibi sloganlar dile getiriliyordu.
Afişte “Yaşasın Kızıl Ordu! İngiliz Halkından Selamlar” sloganı kullanılmıştı. Şubat 1943’te Sovyet Ordusu Stalingrad’ı yeniden ele geçirdiğinde MOI Londra’daki ünlü Royal Albert Salonu’nda bir kutlama gecesi düzenlemişti. Daha önce diktatör olarak damgalanan Joseph Stalin artık ‘Joe Amca’ olmuştu. “Rus halkının mücadeleci ruhu ve cesareti üzerinde durup Stalin’i babacan bir yurtsever olarak gösterme yoluyla İngiliz propagandası savaş öncesi Sovyetler Birliği’ne karşı davranışları ile tutarsızlıkları bir kenara itmiş oluyordu” diyor Welch.

Kaynak: BBC

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

  1. Sayın editör elinize sağlık gerçekten çok güzel bir içerik olmuş. Müsadenizle ben de birkaç şey paylaşmak isterim. Propaganda teknikleri istihbaratta önemli bir yere sahiptir. Yazının başında aktardığınız enformasyon bakanlığı ile alakalı hususa ilişkin olarak bazı istihbarat yazarları birinci dünya savaşında Alman barbarlığını abartılı şekilde işleyen propaganda ajanları yüzünden avrupa ülkelerinin 2. dünya savaşında gerçek alman barbarlığını dünyaya anlatmakta sıkıntı çektiklerini söylerler. Bunu istihbarat tekniklerinin yanlış uygulanmasının sonuçlarından biri olarak ders mahiyetinde aktarırlar. Propaganda aynı ilaç gibidir, dozunda verilirse hastada istenen tesiri gösterir, doz aşılırsa hastayı zehirler, zehirlemese dahi vücudu buna direnç gösterir ve bir daha tedaviye cevap vermez derler. Yine istihbarat yazarları bu tekniklerin doğru kullanımına ilişkin ise 2.dünya savaşında teslim olan japon askerlerinin %65’ten fazlasının uçaklardan atılan “teslim ol” broşürlerinden etkilenerek teslim olduklarını söylerler. Yani gerçekten çok önemli bir konu hakkında güzel bir içerik çıkarmışsınız tekrar teşekkür ederim…

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz