Özellikle “Soğuk Savaş”ın bitmesiyle tüm dünya devletlerinin sorunu haline gelen terörizm olgusunun, “küreselleşme” ile birleşmesiyle ortaya çıkan ve eylemlerini büyük kitlelere ulaştırmasında büyük katkısı bulunan “medya” ile gücüne güç kattığı günümüzde bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. 21. yüzyıl da oldukça gelişen iletişim ağları sayesinde hepimiz internet aracılığı ile birçok medya aracına ulaşabilmekte ve dünyanın birçok yerinde olan olaylardan haberdar olabilmekteyiz. Bu durumun iyi amaçlara hizmet etmesinin yanı sıra bazı durumlarda kötü amaçlara da hizmet etmesi mümkün, peki bu nasıl oluyor? Cevabı çok basit, medya sayesinde. Şöyle ki; terörizmin ana amaçlarından birisi olan adını dahi buradan aldığı “korku yayma” eylemlerini kolaylaştıran medya araçları bu aşırılık yanlısı eylemlerin en büyük destekçileri haline gelmiş durumda. Maalesef, günümüzde rekabetçi bir ortam olan medya ve habercilik sektörü nedeniyle kanlı terör eylemleri herhangi bir iletişim aracına sahip olan bireylere dahi ulaşabiliyor. Çinlilerin söylediği gibi; “bir kişiyi öldür, bin kişiyi korkut.” sözü tam da bulunduğumuz çağda bu sebeplerle anlamını bulmuş gibi gözüküyor.
Terör örgütleri veya aşırılık yanlısı gruplar Devletler gibi askeri güce sahip olmadıkları ve asimetrik bir savaş yürüttükleri için, silah ve güç kullanımından daha fazlasına ihtiyaç duyarlar. Bu noktada ise, medyanın gücünden faydalanarak büyük kitlelere korku ve kaos aşılayabilmekte kendi savundukları ideolojiyi tüm dünyaya lanse edebilmektedirler. Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra birçok terör örgütü eylemlerini “medya merkezli” planlamaya başlamış ve terör olayları bu yönde gerçekleşmeye başlamıştır.
Bunun en önemli ve karşılaştığımız örnekleri; bir terör olayının, çabuk bir şekilde bir terör grubu tarafından üstlenilmesi, videolar yoluyla propaganda yapılması ve terör örgütü üyelerinin medyaya röportaj verme konusunda gönüllü olmasıdır (Avşar,2017:120). Yani, ortada hiçbir gizlilik yoktur eylem doğrudan medya üzerinden hedef kitleye duyurmak amacıyla ve özellikle “dramatik” bir şekilde gerçekleşmektedir. Günümüzde çok sayıda uzman, çağdaş terörizmin “medya merkezli” olduğu konusunda hemfikirdir (Peresin, 2007: 6).
Terör grupları, medya araçlarını kullanarak kendilerine üye toplamakta, kendi marşlarını ve bildirilerini yayınlamakta daha birçok şeyi bu yolla gerçekleştirmektedir. Örneğin; ABD’nin Irak işgalinin ardından ülkeye giden Amerikalı Yahudi iş insanı Nicholas Berg’in Irak’taki El-Kaide örgütünün başı olduğu iddia edilen Ebu Musab Zerkavi tarafından kamera ile kayda alınarak öldürülmesi, siber terörizm ile yapılmış en dikkat çekici faaliyetlerden biri olmuştur (Labi, 2006: 102).
Medya sadece terör örgütlerinin değil uluslararası sistemdeki birçok aktörün işini kolaylaştırmakta ve kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır. Fakat, terör örgütlerine daha çok yaramasının sebebi, herhangi bir ambargo ya da sansür olmaksızın doğrudan medya sayesinde amaçlarına ulaşabilmeleridir. Bu noktada, özellikle sosyal medyada hızla yayılan “abartma” ve “yalan haber” lerin oluşturduğu olumsuz algılar da bu tarz gruplara yardım etmektedir.
21. yüzyıl ile birlikte Devletlerin “siber güvenlik” algılarının da güçlenmesine neden olan bu yeni tip mücadele yöntemi denetimin az olması ve kitlelere kolayca ulaşabilmesi nedeniyle birçok aktör tarafından kontrol edilmek istenmektedir. Medyanın ne kadar güçlü olduğunun en önemli örneği belki de “Arap Baharı” olaylarıdır. Bu durumdan, ders çıkaran devletler medyayı kontrol altına almak istese de bu mecralardaki “bilginin kontrol edilemezliği” ve basın özgürlüğü, haber alma hakkı gibi etkenler de işin içine girince geriye sadece eğitim yoluyla bu propagandalara engel olmak kalıyor. Çeşitli medya araçlarını kullanan bireyler bu konuda daha bilinçli olur, medyada gördüklerinin asıl amacını idrak edip sadece teyitli habere inanırsa bu tarz grupların amaçlarına ulaşmasındaki engel o kadar belirginleşir ve işlevini yitirir. Günümüzde, “Senin teröristin-benim teröristim” veya “özgürlük savaşçısı-terörist ikilemi” tüm aktörler için endişe verici bir durumdur. Yine bazı yabancı yayın kuruluşları özellikle kadın teröristleri “kahraman” olarak göstermekte ve yaptıkları eylemleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır (Huffpost,2016). Unutmayalım ki, terör -hala bir tanım sorunu olsa dahi- hiçbir şekilde meşrulaştırma ve kahramanlaştırma yoluyla “haklı bir dava” olarak gösterilemez. Çünkü, sivilleri katlederek hiçbir şekilde hak aranmaz, bu tarz eylemler kabul edilemez. Ve yine unutmayalım ki, medya bize gerçeği sunmak zorundadır. İnsanlık devam ettiği sürece bu tarz eylemler hayatımız içerisinde var olmaya devam edecektir önemli olan bu saldırılarla nasıl mücadele edeceğimizdir.
Berkay Karlıdağ
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
Avşar Z. (2017). “İnternet Çağında Medya, Terör ve Güvenlik”, Cilt: 2, Sayı: 3, s.118-132
Labi, N. (2006). “Jihad 2.0”, Atlantic Monthly, Volume 297, Issue 6, July / August 2006.
“Meet the Brave Women Fighting ISIS In Syria”, https://www.huffingtonpost.com/entry/ kurdish-women-fighting-isis_us_56e05e98e4b065e2e3d46569 (Erişim Tarihi: 01.09.2020).
Nacos, B. (2006). “Terrorism/Counterterrorism and Media in the Age of Global Communication”, United Nations University Global Seminar Second Shimame-Yamaguchi Session “Terrorism—A Global Challenge”, 5-8 August 2006, s.1-19, http://archive.unu.edu/globseminar/files/shimane06/Nacos_text_en.pdf (Erişim Tarihi: 1.09.2020).
Peresin, A. (2007). “Mass Media and Terrorism”, Medij. istraz. (god. 13, br. 1) s. 5-22.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.