Türkiyede Biriken Cihatçı Tehlikesi ve Kaynağı

1134

Başta IŞİD ve El-Nusra olmak üzere pek çok İslamcı örgütün propaganda videoların da bir şey dikkatimi çekti. Elbette bu tür yapılanmalarda en çok bulunanlar Sünni Arap ülkelerinin vatandaşları oluyor ama halkların nüfuslarına oranla düşündüğümüz zaman karşımıza Kafkasya ve Orta Asya halkları çıkıyor. Bu insanlar aynı zamanda Türkiye’de de siyasi sığınmacı olarak sürekli nüfuslarını arttıran kişiler. Kimisi Orta Asya’nın diktatör rejimlerinden kaçtı diye, kimisi Çin’den geldi diye, kimisi de Rusya’dan kaçtı diye sahipleniliyor. Bu sahiplenmenin acısını ne zaman yaşarız diye düşünürken havalimanı saldırısıyla sarsıldık maalesef. (Saldırganlardan biri Çeçen, biri Kırgız, biri Özbek’ti.)

IŞİD’e nerelisin diye sorsak, doğma büyüme Iraklıyım ama Suriye de doyuyorum der. Nede olsa popülaritesini Baas rejimi ile olan mücadelesiyle arttı. Baas rejimi de, laik ve Nasyonal sosyalist. Yani bir İslamcının sevemeyeceği tüm bileşenleri içeriyor. IŞİD’in Irak’la olan savaşında mezhepleri, PKK ile olan savaşında ateizmi propaganda aracı olarak kullandığını görüyoruz. Ama Suriye için propagandalarını ideolojik açıdan kullanıyor. Aslında Suriye’de de alevilik üzerinden mezhepçiliği vurgulaması beklenir ama Esad’ın kişiliğinin, propaganda videolarında daha ön planda olduğunu görüyoruz. Bunun sebeplerini anlamak çokta zor değil.

Nasıl ki zamanında Rusya ile savaşan cihatçılar, Rusya ile savaştıkları için Gürcü ve Ukraynalı faşistler tarafından sempati duyuyorlardı. Aynı şekilde de Türkiye’nin aşırı milliyetçileri IŞİD’e, PKK ile savaşmasından ötürü sempati besliyor ve Suruç, Ankara garı, Diyarbakır mitingi gibi bombalı saldırılarla bu sempati katlanıyor. Türkler de durum böyle iken Araplar, İran ve Suudi Arabistan mücadelesinin de bir yansıması olarak mezhepleri önemsiyorlar ve IŞİD’in Irakta Şiilerle mücadele ediyor olması üstelikte ABD güdümlü bir hükümetle savaşması Sünni Arapların sempatisini kazandırıyor. Ancak Suriye’de sempati sebebi değişiyor. IŞİD’in ve El-Nusra’nın Esad rejimi ile mücadelesi ise kuşkusuz Orta Asya ve Kafkasya gibi Rusya güdümlü diktatör rejimlerin yönettiği ülkelerin sempatisini kazandırıyor. İşte bu propagandalar bu yüzden Esad’ın diktatörlüğü üzerinden yürüyor. Eski Sovyetler Birliği topraklarında yaşayan Müslümanlar yaşadıkları ülkelerin diktatörleri sayesinde Suriyeliler için daha kolay empati kurabiliyor.

IŞİD en çokta eski Sovyet coğrafyasına göre propaganda yürütüyor. Çünkü buradan kazandığı cihatçıların diğer Sünni coğrafyalarda ki cihatçılardan çok daha önemli özellikleri var. En önemli özellikleri doğup büyüdükleri ülkelerin sıkı askeri zorunluluklarından dolayı oluşan savaş becerileri. Bu ülkeler askerliğe çok önem veriyorlar ve IŞİD’i eğitim masrafından ister istemez kurtarıyorlar. Eğitimin yanı sıra tecrübe de çok önemli ve hemen hemen hepsinde bu da var. Kafkasya’da ki cihatçılar çeçen savaşlarından beridir Rusya ile savaş halinde. Sadece Çeçenler değil süreç içerisinde onlara gönüllü olarak katılmış tüm cihatçılar hala o bölgedeler. Orta Asyalı cihatçılar ise yıllarca Taliban‘ın yanında ABD ile Afganistan’da savaşırken, bir kısmı da Tacikistan iç savaşında tecrübe edindiler. Empati, eğitim ve tecrübe tam aranılan özellikler. Bir örgüt daha ne ister ki; cebinden hiç para çıkarmasına gerek kalmıyor.

Sık sık El-Nusra, IŞİD ve Ahrar-uş Şam‘ın propaganda filmlerinin eğitim ile ilgili olanlarında bu bölgelerden gelenlerin diğer cihatçılara askeri eğitim verdiğini görüyoruz. Yani bu örgütlerin eğitmen sıkıntısı falan yok. Onların bu kadar ateşli savaşması hepsinin tıpkı Esad gibi Rusya güdümlü diktatörler tarafından acılar çekmiş olmalarından kaynaklanıyor, yani bir bakıma Rusya’dan intikam almak istiyorlar. Özellikle Çeçenler, büyük sürgün sırasında nüfuslarının yarısını kaybettiler(o zaman ki bir milyon çeçenin 500 bini öldü). 90’lı yıllardan bu yana da 500 bin Çeçen 2 büyük çeçen savaşında hayatını kaybetti hala da kaybediyor.

kafkasya-ve-orta-asya
Kafkasya ve Orta Asya Haritası

Kafkasya da durum böyle peki Orta Asya.

Özellikle Afganistan 1978’den beridir savaşın içinde. Bu süreçte doğan bebekler doğal olarak kendisini savaşın içinde buluyor. Böyle bir ortamda terörize olmamak çok güç bir şey. Tacikistan da 1992-1997 yıllarında yaşanan komünistlerin ve İslamcıların mücadelesinden sonra şimdi, Tacikistan İslamcıların at koşturamadığı bir yer haline geldi. Elbette bu savaşı İslamcıların kazanmasını istemezdim. Diğer Orta Asya devletlerinde savaş olmaması sevindirici tabi ama yinede insanı terörize eden bir baskı ortamı olması insanları radikalleştiriyor (özellikle de Özbekistan). Doğu Türkistan da Çin yüzünden terörize olmuş durumda. Adeta cihatçılar kendimizi kurtaramıyoruz bari Suriyelileri kurtaralım diye düşünüyorlar. Suriye’de sürekli Türkistan İslam cemaatinin önemli faaliyetleri göze çarpıyor.
Çünkü bu insanlar intikam almak istiyorlar, öfke patlaması yaşıyorlar, eğitim ve tecrübeye sahipler. Bu yüzden onlar mensup oldukları örgütler için 4 elemente de sahip kişiler.

Benim en büyük korkum şu ki;

Devletimiz bu insanların siyasi sığınmacı olmasından ötürü ülkemize girmelerine izin veriyor.
Peki saydığım bu özellikleri barındıran bu kişiler sayılarını sürekli arttırırken ilerde olası bir hükümet değişikliğinde ne yaparlar? Bugünlerde sadece belli bir siyasi grubu yada turistleri hedef alıyorlar. Peki yarın bir gün islamcı olmayan bir hükümet iş başına geldiği zaman “burasıda benim ülkem gibi olabilir” diyerek Türkiye de cihat yapmaya kalkarsa ne olur? Bu insanlar hala terörize olmaya ve bir kısmı da Suriye de tecrübe edinmeye ve tecrübelerini başkalarına aktarmaya devam ediyor. Belki bir çok kişi ciddiye almaz ama ben endişelenmekte haklı olduğumu düşünüyorum. Nede olsa Lübnan 1975-1990 yılları arasında Filistinli mülteciler yüzünden birbirleriyle savaştı ve sonrada ülkenin demografik yapısı tamamen değişti. Eğer korktuğum şey başlarsa bu cihatçıların yardıma gittiği ülkelerde ki cihatçılar da borçlarını ödemek için buraya gelirler bunu unutmayın. Çünkü şimdiye kadar hiç bir iç savaşta taraflar yalnız değildi.

Çeçenistan’a gönüllü gidenler oldu, Afganistan’a gönüllü gidenler oldu, Irakta gönüllüler oldu, Suriye’de de malum. Türkiye’de de olacaktır.

Muhammed Ali Çalışkan

StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

5 YORUMLAR

  1. cihat ne zamandan beridir tehlike olmuş.
    kuranda din allahın oluncaya kadar onlarla savaşın buyuruyor.
    yani biz oturmakla değil batılla savaşmakla yükümlüyüz.
    batıl olanla yok edene kadar savaşmalıyız. türkiyeyi de batıl ellere bırakmayacağız tabi ki.

  2. bence dışardan çihatçı getirmeye gerek yok
    akp kendi teşkilatlarını silahlandırıyor zaten
    odatv.com/nedir-bu-ak-milisler-2010161200.html

  3. basımızdaki zatın olmasıyla cok derin bisekilde bagdastıgı acık 14 önce ülkenın bu kadar rahatken beyınsiz arap vaahbiligin hortlaamısı garip olması dogal degildi enazından ozmanlar kriz vardı işsizlik var şimdi hayatımızdan endişeli bir millet olduk beyınsiz secmenler yüzünden

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz