Türkiye’de Sivil İstihbarat Eğitimi

20557

İstihbaratçılık bilindiğinin aksine sadece bir meslek değildir. İstihbarat bir meslek faaliyetinden çok daha öte bir şeydir. İstihbarat bir bilimdir. Askeri, siyasi, ekonomik, sosyolojik boyutları olan bir bilim… Ancak biz toplum olarak istihbaratı sadece MİT bünyesinde icra edilen bir meslek faaliyeti olarak algılıyoruz. Bunun sebebi ise toplum olarak kavramlar dünyasına ve faaliyetlerin felsefesine gereken önemi vermememizdir. İstihbaratçı ile casus kavramları arasındaki farkı bile kavramsal yönüyle düşünmek bize gereksiz ve yorucu geliyor maalesef. Sosyal ve politik analiz yapabilmek adına sürekli bilgi peşinden koşmamıza rağmen bu analizlerin ilerleyeceği doğrultuya yön verecek olan kavramlara gereken önemi vermezsek işin doğasını algılayamayız ve analizlerimiz de sığ yorumlar olmaktan öteye geçemez. MİT’in yürüttüğü istihbarat faaliyetleri hiç şüphesiz bu bilimin en can alıcı, en önemli dalıdır. Ancak ülkemizde üniversiteler, dernekler, sivil toplum örgütleri ve hatta ticaret şirketleri dahi çok kapsamlı istihbarat çalışmaları yapmaktadır. İstihbaratı sadece devletler ve örgütler yapmaz.

Üniversite birinci sınıf öğrencisiyken Ankara’da istihbaratla alakalı bir sertifika programına katılmıştım. Yaklaşık 10 kişi vardı programda. Aralarındaki tek öğrenci bendim. Diğer katılımcılar ise farklı ticaret şirketlerinde farklı pozisyonlarda çalışan kişilerdi. Kimi reklam sorumlusu, kimi insan kaynakları müdürüydü. Sadece bu katılımcı kitlesini müşahede etmek bile benim adıma büyük kazanımdı. Yeni yeni istihbarat çalışan biri olarak bu durum istihbaratın ne kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğunu ve aslında hayatımızın ne kadar içinde olduğunu idrak etmemi sağladı. O günden sonra hep şunu söylemeye başladım; “İstihbarat Mevlana’nın bahsettiği elif gibidir, her şeyde o vardır ama hiçbir şeyde görünmez.”

İstihbaratın hak ettiği üzere bir bilim olduğu gerçeğinden hareket edilen ülkelerde hem devlet hem de think-tank tarzı oluşumlar akademik boyutuyla istihbarat eğitimleri vermektedir. ABD’de istihbarat eğitimi üzerine kurulan bir üniversite dahi vardır. Ayrıca gelişmiş istihbarat örgütleri özellikle son 10-15 yıldır akademileşme yolunu seçmiştir. Ülkemizde de 2008’den bu yana MİT akademileşme çalışmalarına başlamış, bunun fiziki altyapısını oluşturmaya başlamıştır. Maalesef her konuda dünyanın gerisinden geliyoruz. Hem teknik koşullar bakımında hem de dünyada yaşanılan “felsefe değişimleri” açısından resmen muadillerimizin arkasından koşup yetişmeye çalışıyoruz. Ama koşuyoruz en azından. Hem de muadillerimizden ayrı olarak sadece pragmatist bir yaklaşımla değil, bir medeniyet ve sistem inşa etmeye çalıştığımız bilinciyle koşuyoruz. Bu bakımdan son yıllarda istihbarat alanında da ülkemizde güzel gelişmelere şahit olmaktayız.

Bu yazıyı daha lise ikinci sınıfta olmasına rağmen istihbarata akademik yönüyle ilgi duyan kıymetli bir okuyucumuzun talebi doğrultusunda kaleme aldım. Dünyada ve ülkemizde istihbarat alanında yaşanan gelişmelerden ziyade beni en memnun eden şey genç arkadaşlarımızın bu alana akademik yönüyle ilgi duymasıdır. Ülkemiz namına istihbarat alanında en büyük kazanımımız ve sermayemiz bu olacaktır. Genç arkadaşımız istihbarata ilgi duyduğunu ama bu alanda nasıl çalışacağını bilmediğini yazmıştı yorumunda. Yazının devamında Türkiye’de maalesef çok kısıtlı olan istihbarat eğitimi ile alakalı kısa bilgiler vereceğim.

Öncelikle istihbaratın hepimizin algısında ilk sırada yer alan yönüyle başlayalım. Devlet ihtiyaç duyduğu istihbarat hizmeti adına farklı kurumlar bünyesinde istihbarat eğitimi veren oluşumlar kurmuştur. Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde mesleki eğitim faaliyetleri ile istihbaratçı yetiştirilmektedir. Bu personeller kurumların görev alanları ve sorumluluk sahasında ihtiyaç duyulan istihbarat hizmetlerini sağlamak adına özel eğitimler alırlar. Aldıkları eğitim doğrultusunda kurumları bünyesinde istihbarat hizmeti verirler. Yazının başında dediğim gibi biz istihbaratı sadece bu yönüyle algılıyoruz ama istihbaratın ticari ve akademik yönleri de vardır.

Bu meslek eğitimlerinden ayrı olarak ülkemizde farklı enstitüler bünyesinde istihbarat eğitimleri almak da mümkündür. Maalesef sadece öğretmen olmak için matematik, edebiyat vb. bölümlerin okunduğu, üniversitelerin iş kapısı olarak görüldüğü ülkemizde kendilerine kariyer ve ekonomik anlamda getiri sağlamayacak eğitimlerle ilgilenmiyor gençlerimiz. Bundan dolayı da arz-talep gerçekliğinin bir neticesi olarak bu eğitim faaliyetleri çok az.

Üniversiteler bakımından ise durum çok daha vahim. Ülkemizde yalnızca İstanbul Aydın Üniversitesi’nde istihbaratla alakalı bir yüksek lisans programı vardır. Bu üniversiteye bir mail yolladım ve ayrıntılı bir bilgi talep ettim. Gelen cevap şu şekildeydi;

“Uluslararası İlişkiler ve İstihbarat İncelemeleri” yüksek lisans programı 2015 bahar döneminden itibaren eğitim vermektedir. 2 yıl süren bu yüksek lisans programı tezlidir. Program 2 ders, 2 de tez döneminden oluşmaktadır. Bu program subaylardan istihbaratçılara, uluslararası ilişkicilerden gazetecilere kadar çok farklı disiplinlerde çalışanlar tarafından tercih edilmektedir.

Program çerçevesinde alanında uzman terör, güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalar yapan akademisyenler, bürokratlar ve politikacılar ders vermektedir. Programlarda Siyasal Şiddet ve Terörizm, Kamu Düzeninin Yeni Boyutları ve Toplumsal Hareketler, Türkiye’de İstihbarat Sistemi, Türk Siyasal Hayatı ve Siyasal Kurumlar, Stratejik İstihbarat ve Ulusal Güvenlik konularının bulunduğu güvenlik, istihbarat ve terörizme dair seçmeli ve zorunlu dersler verilmektedir. Ders dönemi başarı ile bitirildikten sonra programla alakalı çalışılmak istenen konu belirlenir ve tez çalışması yapılır.

Programlardan mezun olan öğrenciler akademik kariyerlerinde devam edebilecekleri gibi güvenlik ve uluslararası ilişkiler üzerine çalışan enstitülerde kariyerlerine devam edebilirler.”

Yıllardır hayalini kurduğum bir şey var. O da üniversite tercih kitapçıklarında “Milli İstihbarat Üniversitesi” ibaresini görmek. İstihbaratı sadece politik yönüyle algılamaktan vazgeçip bir sosyal bilim olduğunu devlet ve toplum olarak idrak edebilirsek ve en zeki gençlerimizi bu alana yönlendirebilirsek büyük devlet olma iddiasının da ötesinde “büyük medeniyet” olma yolunda önemli bir ilerleme kaydetmiş olacağız. Ülkemizde akademik anlamda bu altyapı kurulana kadar ve dünyada yaşanan felsefe değişimi yakalanana kadar yapmamız gereken şey bireysel olarak kendimizi geliştirmektir. Einstein hayatta başarının formülünü şöyle açıklar;

“A’yı başarı olarak tanımlayacak olursak A= X+Y+Z’dir. X çok çalışmaktır, Y oyun oynamaktır, Z ise çeneni kapalı tutmaktır.”

Bu formülde en önemli şey eminim hepinizin üstünde düşünmek yerine sadece okuyup geçtiği “oyun oynamak” ifadesidir. Einstein burada şunu kastetmektedir;

“Çocuklar oyun oynarlar. Oyun öyle bir şeydir ki çocuğun hayatının belki de %90’lık kısmını oluşturur. Peki, insan her hareketini bir amaca yöneltmişken, sonunda bir kazanım sağlamak adına faaliyetler yürütürken oyun sonucunda ne kazanır? Hiçbir şey. Oyun oynarsın, eğlenirsin ve biter.”

İşte bizler de bu alanda başarılı olmak istiyorsak gerçekten kısıtlı imkânların olduğu ülkemizde çok çalışmalıyız. İcabında 365 günün büyük çoğunluğunda güneşin doğuşuna şahitlik etmeliyiz. Ketumiyetten zaten bahsetmiyorum bile. Ama asıl önemli olan bu çalışmaları bireysel anlamda yaparken sonunu düşünmemeliyiz. Aynı oyun oynamak gibi. Kıymetli olan netice değil o sürecin kendisidir. Son kertede diyeceğim o ki bu gibi yüksek lisans programlarına ve farklı eğitimlere “bittikten sonra hangi kadroda istihdam edilirim?” düşüncesiyle yaklaşmamalı, bir bilim insanı felsefesiyle hareket etmeliyiz. İstihbaratçı olmak için illa ki cebimizde herhangi bir kurumun personel kartını taşımamız gerekmez. Unutulmamalıdır ki bu ülkeyi Atatürk ve arkadaşları gibi “apoletlerini söküp atmış” bir nesil kurmuştur. Saygılarımla…

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

14 YORUMLAR

  1. Türk gençleri kişisel inisiyatif alarak kendimizi en üst düzeyde geliştirmeli, ve herhangi bir menfaat ya da mesleki kaygı gözetmeksizin bu alandan hareketle ülkemizin ve milletimizin menfaatleri için çalışıp katkıda bulunmalıyız.

  2. Benim köyümde çok sayıda uyuşturucu kullananlar war aileler isyan ediyor. Ama hiç kimse bir şey yapamıyor ben anlaşmalı bir şekilde aralarina girip belirli bir sürece kadar , kimden geliyor kim satıyor onu ogrenip yakalatmak istiyorum, bu ailelerin feryatlarıni huzura kavuşmasini istiyorum yardımcı olabilirmisiniz

  3. Yaşım 31 inşallah nasip olur böyle bir eğitimi almak hedefimde o herşey icin herkez için herşeyin hayırlısı rabbim yardımcımız olsun..selam dua ile allaha emanet olun..

  4. benim yaşım daha 17 okulu lise 2.sınıfta bıraktım nasıl yol izlemem gerekiyor. İstihbarat veya özel kuvvetlere girme şansı tanıyabilirler mi bana ?

  5. Mit’e başvuru için 4 yıllık şart, mezuniyet şartı vb. aranıyor.
    Ben programcı olarak alanım da kendimi liseden beri yetiştiriyorum, merak ettiğim için çok şey öğrendim siber dünyada.

    Türkiyedeki en büyük sorun herşeyi eğitime bağlamak.

    Matematikten anlamam, ama yazdığım kodları, algoritmaları, ODTÜ mezunların da bile görmedim.
    Çünkü bu işin matematik ile alakası yok, var diyen de bir cacık bilmeyen, inek gibi matematik çalışmış tiptir!

    Velhasıl kelam, bu ülkeden bir cacık olmaz.

    • Haklısın kardeşim , Azerbeycanda yazılım okumak için kimya,fizik,matematik fenlerinden sınav vermen gerekiyor . Ne alakası olduğunu uzmanlar bile çözemiyor .

  6. teorik olarak güzel yazılmış bellı tecrublerle lakin. konu istihbarat ise gizlilk önceliktir. busekilde yetişmiş elemanlar yolda sokakta heryerde tanınırlar ve en kucuk sorusturmada bu okullardan mezun oldukları bu okullara bağlı oldukları hemen anlaşılır ve onların ve davalarının hayati anlamda bir risk yaşayacagını düşünmek gerekır. kozmik odaya gırıldıkten sonra desıfre olan arkadslarımzn nasıl sehıd edıldıklerını unutmayınız. okul okumakla olabılır bu fakat istihbarat sahası ve düşman tımlerı acımasızdır. sizdaha mezun olmadn atacagınız adımları zayıf noktalarınızı sıze ait her turlu bılgı ve panzehıre sahıp birimlerin oldugu bır dunyanın ıcersınde daha adım atmadan yolunuzu keserler. bu yöntem sadece baska birimleri oyalamak hedef sasırtmak gıbı hususlarda ancak yararlı olabılır. askerı terımdekı taktik intikal misali. esas bırım desıfre olmadan varlıgını ve gelısımını surdureblmelıdır. nacızane uzerınde cok fazla yorum yapılabılecek bır konu oldugundan kısack degerlendırdım. saygılar. iyi calısmalar

  7. Öncelikle yazınızı geç okuduğum için üzgünüm. Güzel tespitler ve analizler yapılmış.
    Benim istihbaratta ana tezim insan üzeride olan istihbarat değil. Metafizik üzerine istihbaratların da ele alınmasından yanayım. Tarih boyunca ruhani işlerle devletler yıkıp devletler kurulduğuna inananlardanım.
    En hızlı ve keskin istihbarat bu yönde kullanılabilir.
    Bu kanıya nereden vardığımı düşünürseniz, bu konu üzerin de araştırmalar çok defa yaptım ve kullanılıma açık olduğunu düşünüyorum. Bu konuda bilgi sahibi olan kişiler bana hak verecektir.
    İstihbarat çalışanı olmak için illa ki üniversite mezunu veya yüksek lisans yapmaya gerek olmadığını düşünenlerdenim. Tabi ki de okumuş insanın hali bir başkadır. Ben ilk okul mezunu biri olarak istihbarat çalışmaları ile ilgili bir çok konuda araştırmalar ve gelişim çalışmaları yaptım. Sorsanız neye yaradı?. Ülkeme belki faydam olmadı ancak benim hayatım da çok faydasını gördüm. İnsan profil analizinden, çıkarım yapmaya kadar bir çok alanda gelişime açtım kendimi. Ve bunu yaparken keyif alıyorum.
    Bu yüzden yazınız ilgimi çekti. Devamını bekliyorum.

  8. Haklı bir yazı. Her türk asker doğan sözündeki “asker” in istihbari yönünü de geliştirmek lazım. Bu konuda aslında her üniversite gencinin zorunlu derslere tabi tutulması gereklidir. Zira bilginin nereden geleceğini bilemezsiniz.

    • Teşekkür ederim mehmet Bey. Bence son derece haklısınız. Nizamülmülk devlet namına istihbarat yapmakla vazifeli insanları sayarken şu kişiler de vazifelidir der; sıradan insanlar… Saygılarımla…

  9. Öncelikle istihbarat üzerine yazı yazmaya başladığınız için tebrik ederim. Ancak bir yazı kaleme alırken iyice araştırmadan, incelemeden yayınlamamanızı tavsiye ederim. Yazınızın başlığı ile içeriği arasında ilişki çok zayıf ve yetersiz kalmış. Yazınızın başlığı çerçevesinde sivil hayattakilere açık istihbarat odaklı veya akademik programlar bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü İstihbarat Araştırmaları Yüksek Lisans Programı, Eski Harp Akademisi SAREN yeni adıyla Milli Savunma Üniversitesi istihbarat yüksek lisans programı mevcuttur. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, TOBB ETÜ, Gelişim Üniversitesinin Yüksek Lisans Programlarında seçmeli ders olarak İstihbarat mevcuttur. Ayrıca Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Lisans bölümünde, Yaklaşık 15 Meslek Yüksek Okulunun Koruma ve Güvenlik bölümünde istihbarat dersi yer almaktadır. Ayrıca 21’nci Yüzyıl Türkiye Enstitüsünde şimdiye kadar nerede ise 10 farklı dönemde İstihbarat Sertifika programları icra edilmiştir. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Önemli olan yazılanın eksik olduğunun farkında olmadan doğru yazdığını zannetmek en büyük tehlikedir. Öncelikle Türkiye’deki istihbarat literatürünü gerçek anlamda incelemenizi tavsiye ederim. Yazılarınızda başarılar…

    • Hasan bey yorumunuz için öncelikle teşekkür ederim. Yazıda anlatmak istediğim şey istihbaratın başlı başına bir bölüm olarak kabul edilmesi ve okutulmasının gerekliliğidir. Öncelikle bahsettiğiniz bölümlerde istihbarat başlı başına bir dal olarak okutulmamaktadır. Mesela Hacettepede istihbarat var demişsiniz ama orada bildiğim kadarıyla sadece bilişim hukukunda “istihbarat hukuku” ders olarak okutulmaktadır. Başkent üniversitesinde de uluslararası ilişkiler yüksek lisans programında sadece bir ders olarak okutulmaktadır. Derslerin %50sinde fazlası da yine yalnızca istihbarat hukukuna ilişkindir. Enstitüler konusundan zaten bahsettim. Bahsettiğiniz enstitünün programlarından ben de sertifikalar aldım. Ayrıca koruma ve güvenlik bölümlerinde yine istihbarat başlı başına bir alan olarak okutulmamakta büyük çoğunlukla “öncü istihbarat faaliyetleri” bakımından sadece ders olarak okutulmaktadır. Benim anlatmaya çalıştığım şeyle sizin söylediğiniz şeyler farklı. Emniyet ve genelkurmay bünyesinde de bu bölümlerin olduğunda bahsettim. Bu açıdan yazının eksik olduğu düşünmüyorum. Zaten yazıda açıkça farklı enstitüler bünyesinde bu eğitimin alınabileceğini de yazdım. İstihbarat derslerinin yer aldığı bölümler değil de istihbaratın başlı başına bir yüksek lisans programı olarak veya ayrı bir lisans programı olarak okutulduğu bir okul varsa açıkça yazarsanız ben de öğrenmiş olurum okuyucular da. Tekrar yorumunuz için teşekkürler.

  10. Asıl bu konu hakkında beni yazı yazmaya sevk ettiğiniz ben teşekkür ederim Sayın Muhafız. Umarım faydası olmuştur. Hayırlı ramazanlar, esen kalın…

  11. Vakit ayırıp bu konuda bizi bilgilendirdiğiniz için çok teşekkürler. Dediğiniz gibi ülkemizde akademik boyutta fazla çalışma yapılmayan ve üzerine düşülmeyen istihbarat bilimi hususunda, biz Türk gençleri kişisel inisiyatif alarak kendimizi en üst düzeyde geliştirmeli, ve herhangi bir menfaat ya da mesleki kaygı gözetmeksizin bu alandan hareketle ülkemizin ve milletimizin menfaatleri için çalışıp katkıda bulunmalıyız. Umarım bu tarz yazıların devamı gelir . Tekrardan sağolun..

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz