Ortadoğu’daki Çatlağın Adı: BAE – Suudi Arabistan

144
Yazarlık Başvurusu

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’da birlikte hareket ederek politikalar üretmesini Arap Baharı sürecinin başlangıcıyla bağdaştırmak doğru olacaktır. Bu süreçten itibaren iki devlet Ortadoğu’da çatışma ve kaosun olduğu hemen her bölgede birlikte hareket ederek çatışmayı derinleştirmiştir. Arap Baharı süreciyle Ortadoğu ülkelerindeki halklar insan hakları ve demokrasi söylemleri ile mevcut krallıkları ve statükoyu yıkmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda bu özgürlükçü hareketi Müslüman Kardeşler- İhvan ile sembolleştirmiştir. Ortadoğu’da mevcut düzenin devam etmesini isteyen ve krallıkların yıkılmasından endişe eden BAE ve Suudi Arabistan çatışma bölgelerinde karşı devrimci bir siyaset güderek Müslüman Kardeşler karşıtı oluşum, topluluk ya da kişilere destek vermiştir.

Müslüman Kardeşler’in Kurucusu Hasan el-Benna

Bu çalışma BAE ve Suudi Arabistan siyasetinin mimarı olan veliaht prensler Muhammed Bin Zayed ve Muhammed Bin Selman’ın portresini çizdikten sonra uyguladıkları siyasetin nasıl tersine döndüğünü ve ABD politikasına paralel olarak değişen denklem içerisinde nasıl yer aldıklarını ortaya koyacaktır.

Veliaht Prensler 

11 Mart 1961 yılında Abu Dabi’nin Ayn kentinde dünyaya gelen Muhammed Bin Zayed İngiliz Kraliyet Akademisinden mezun olmuştur. Askeri ve güvenlik konularında eğitim alan veliaht prens, aldığı eğitimlere paralel şekilde ülkesinde görevler almış ve ülkesine bu alanlarda hizmet etmiştir.

Muhammed Bin Zayed

Eğitimini yurtdışında alması sebebiyle birçok küresel aktör ile yakın temas içerisinde yer alarak siyasi portföyünü genişletmiştir. 2004 yılında babasının vefat etmesi sonucunda ağabeyi BAE kralı olmuş ve kendisi de veliaht prens olarak ilan edilmiştir. Bu süreçten sonra bölgesel ve küresel siyaset sahnesinde aktif olarak yer alan Muhammed Bin Zayed’in asıl olarak parlaması ve kendisini BAE içerisinde kanıtlaması 2008 küresel ekonomik krizinde gerçekleşmiştir. BAE ye bağlı Dubai Emirliğinin petrole dayalı olmayan ekonomisinin geçim kaynağı ticaret ve turizm sektörüne dayalıydı. 2008 krizinde ekonomik ve finansal desteğini Dubai emirliğinden esirgemeyen Muhammed Bin Zayed BAE’nin 7 emirliğinin de desteğini arkasına almıştır [1].

31 Ağustos 1985 yılında doğan Muhammed Bin Selman veliaht prens olarak ilan edilinceye kadar bölgesel ve küresel çapta bilinmeyen bir isimdi. Babasının Kral olmasıyla yıldızı parlayan ve yükselişe geçen Muhammed Bin Selman küresel çapta bilinen bir isim olmaya başladı ve dikkatleri üzerine çekti. 2015 yılında babası Selman’ın Kral olmasıyla Savunma Bakanlığı koltuğuna ve Veliaht Prens Muhammed Bin Nayif’in yardımcılığına getirilmiştir.

Muhammed Bin Selman

Böylelikle Naif’den sonra veliaht prensliğe giden yolda Muhammed Bin Selman’ın önü açılmış oluyordu. 2017 yılında Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından da Kraliyet kararı ile Naif görevden alınmış ve yerine hazırlanan isim Muhammed Bin Selman veliaht prens olarak tayin edilmiştir [2].

Ortadoğu’daki Birliktelik 

Muhammed Bin Zayed ve Muhammed Bin Selman arasındaki birlikteliğin ana eksenini karşı devrimci siyasi duruş ve bölgedeki İhvan yükselişinin engellenmesi olarak ifade etmek yerinde olacaktır. İki ülke Arap Baharı sonrasında bölgedeki demokrasi ve insan hakları temelindeki talepleri şiddet ve kaos ile örselemiştir. Bu doğrultuda Libya’da karşı devrimci olarak göze çarpan aktör ve Müslüman Kardeşler aleyhinde silahlı faaliyetler yürüterek Libya’nın doğusunda gayri hukuki bir yönetim tesis eden Halife Hafter, iki ülke (Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri) tarafından askeri ve finansal anlamda desteklenmiştir. Libya’nın batısında kontrolü elinde bulunduran ve Libya’nın meşru hükümeti olan Ulusal Mutabakat Hükümeti BAE’nin bu desteğine olan tepkisini dile getirmektedir [3].

Halife Hafter

Libya’daki iç savaşı körükleyen ve insanlık dramının artmasına neden olan bu politikaların ısrarından vazgeçmeyen BAE bölgedeki paralı askerleri finanse etmekten ve maaşlarını ödenmekten de geri durmamıştır. Bölgedeki Rus, Çad ve Sudanlı paralı askerlerin finansörü olmakla kalmamış bölgedeki askeri üsleri ve aşiret yapılanmalarını da silah ve mühimmat anlamında desteklemiştir [4].

BM 2011 yılında Libya’da başlayan iç savaşın şiddetlenmesi ve savaşan tarafların aşırı silahlanması neticesinde çözümsüzlüğün derinleşmesi üzerine Libya’ya silah ambargosu uygulamıştır. BAE ve Suudi Arabistan bu ambargoyu delmek ve Halife Hafter’e askeri destekte bulunmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Bu doğrultu da paravan şirketler kurarak ve bölgedeki aşiret unsurlarından yerel destek alarak Hafter’e askeri teçhizat ve mühimmat yardımında bulunmuştur. Bu yardımların içeriği hakkında net bilgiler olmasa da uçak, helikopter, hava savunma sistemleri, iha, siha ve bu askeri malzemelerin kullanılması için mühimmat temin edildiği düşünülmektedir [5].

Ortadoğu’da bir diğer çatışma bölgesi olan Mısır ve bölgedeki aktör darbeci Sisi Suudi Arabistan ve BAE tarafından fonlanmış ve uluslararası platformlarda desteklenmiştir. Bu doğrultuda seçimle iş başına gelen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, General Sisi’nin askeri darbesi ile görevden alınmış ve bu darbeye iki ülke tarafından meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştır. 2014 yılında Suudi Arabistan’ın Sisi yönetimine destek amacıyla başlatmış olduğu kampanyaya ilk olumlu dönüş yapan ülke BAE olmuş ve iki ülkenin Mısır özelindeki birlikteliği bir kere daha gün yüzüne çıkmıştır [6]. 2020 yılında ise benzer bir siyasi destek Sisi yönetimine iki ülke tarafından verilmiştir. Libya’da şiddetlenen iç savaşı bahane ederek ülkesinin sınırlarının savunulması gerektiğini gerekçe gösteren General Sisi, Libya’ya yönelik bir askeri harekatın seçenekler arasında yer aldığını ifade etmiş ve Suudi Arabistan ile BAE ikilisi bu açıklamanın ardından Sisi’ye destek oldukları yönünde beyanlarda bulunmuşlardır [7].

General Sisi

Mısır’daki İhvan yapılanması ve Müslüman Kardeşler hareketini sınırlarından ve Ortadoğu coğrafyasından uzak tutmaya çalışan BAE ve Suudi Arabistan müttefikliği politikalarının ana eksenini bu doğrultuda oluşturmuştur. İkili ittifak, bölgedeki aktörlere bu politikaya uygun davranması şartı ile mali ve askeri destekte bulunmuştur. İkili ittifak tarafından Mısır’daki İhvan karşıtı politikaya kurban giden bir diğer ülke ise Katar olmuştur. Katar Müslüman Kardeşler hareketini desteklemiş ve bu hareketin Katar menşeili Al Jazeera isimli yayın organı üzerinden propaganda faaliyetlerini yürütmesine olanak tanımıştır. Bu nedenden dolayı başını ikili ittifak ülkeleri olan Suudi Arabistan ve BAE’nin çektiği bölge ülkeleri (Mısır ve Bahreyn) Katar ile tüm siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri askıya alarak ambargo uygulamıştır [8].

Katar’a uygulanan ambargo ve ikili ittifakın bölge içerisinde yürüttüğü cesur ve aksiyonel dış politikayı Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle bağdaştırmak doğru olacaktır. Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından ilk yurtdışı seyahatini Suudi Arabistan’a yapması ve burada çok konuşulan küre pozunu vermesi ikili ittifaka mensup ülkelerin elini güçlendirmiştir. Ayrıca bu ziyaretten sonra Suudi Arabistan ve ABD arasında 460 milyar dolarlık silah satış anlaşmalarının imzalanması ABD’nin ikili ittifaka zımni desteği olarak yorumlamak doğru olacaktır [9].

Birlikteliğin Ayrılığa Dönüşmesi 

İkili ittifakın ayrılığa dönüşmesi ve ikili çıkarların çatışmaya başlaması Yemen Krizinde kendisini göstermeye başlamıştır. Yemen’de İran destekli Husi güçlerinin Suudi Arabistan’ın toprak bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit etmeye başlaması bölgeye Suudi Arabistan müdahalesinin önünü açmıştır. Husilerin, Suudi Arabistan’ın petrol şirketi Aramco’ya yönelik saldırıları ve bölgedeki artan İran etkisi Suudi Arabistan’ı endişelendirmeye başlamıştır.

Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Hadi istifa ederek Suudi Arabistan’a sığındı ardından Aden’e geçerek istifasını geri çektiğini açıkladı. Bu süreçte ise İran destekli Husiler Yemen’in büyük çoğunluğunu kontrol altına aldılar [10]. Bu kapsamda 2015 yılında Muhammed Bin Selman tarafından oluşturulan Arap Koalisyonu Yemen’e askeri harekat başlatmış ve bu sürece BAE de destek vermiştir. Bu askeri müdahaleden sonra Yemen’deki savaş daha da körüklenmiş ve çözümsüzlük daha da derinleşmiştir. [11]. BAE ve Suudi Arabistan ittifakı bölgede birçok sivil hedefleri vurmuş ve sivil katliamlara imza atmıştır. Bu insanlık dramına göreve yeni gelen ABD Başkanı Joe Biden dikkat çekmiş ve Yemen’e yönelik insanlık katliamlarının sorumlusu olarak üstü kapalı bir şekilde ikili ittifak ülkelerini göstermiş ve  eleştirmiştir [12].

Bu ana kadar iki ülke arasında ortak şekilde devam eden Yemen politikası yavaş yavaş ayrışmaya başlayarak yerini her bir devletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmesi politikasına terk etmiştir. Yemen’de ayrılıkçı bir örgütlenme olan Güney Geçiş Konseyi (GGK) 2017 yılında BAE desteğinde kurulmuştur ve Yemen’de güney-kuzey olmak üzere iki yapılı bir sistemi arzulanmaktadır [13]. Yemen’deki ekonomik zenginlikler ağırlıklı olarak ülkenin güneyinde yer almaktadır.

Buna mukabil önemli ekonomik değere sahip stratejik liman bölgelerinin de ülkenin güneyinde yer alması ikili bir Yemen iddiasında bulunan GGK’nin Suudi Arabistan destekli Yemen Merkezi Hükümeti Başkanı Mansur Hadi tarafından sıkça eleştirilmesine neden olmaktadır. İki ülkenin Ortadoğu politikası böylece Yemen de ayrılık göstermiş ve BAE’nin kendi menfaatlerini önceleyen siyasi tavrı iki ülkenin 2011 Arap Baharından sonra ilk kez farklı politikalar izlemesine neden olmuştur [14].  BAE’nin ülkenin güneyinde yer alan ve Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Basra Körfezine yakınlığıyla bilinen Sokotra adasına yönelik GGK üzerinden gerçekleştirdiği işgal son derece önemli ve stratejik bir değere sahiptir [15].

BAE ve Suudi Arabistan arasında yaklaşık 10 yıldır süren siyasi ortaklığın bittiğinin bir diğer işareti de Katar’a uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılmasında Suudi Arabistan’ın istekli olması ve ambargonun kaldırılmasına ön ayak olmasıdır. İsrail ile Arap devletlerinin Abraham anlaşmalarıyla normalleşme sürecine girmesi de Trump döneminin bir diğer politik dayatmasıydı. ABD, Abraham anlaşmalarıyla Arap devletlerinin dış politikasını bu anlaşmalara taraf devletlere silah satma ayrıcalığı tanımasıyla satın almıştır. Suudi Arabistan ise Abraham anlaşmalarına mesafeli durarak BAE’nin Abraham anlaşmalarıyla üstlendiği misyonu kabul etmemiştir.

İkili ittifakın dağılmaya başlamasının siyasi nedenleri olduğu kadar ekonomik nedenleri de vardır. Hatta öyle ki ekonomik nedenlerin sayısı ve ağırlığı siyasi nedenlerin de temelini teşkil etmekle birlikte siyasi ayrışmadan daha ağır basmaktadır. İkili ittifakın dağılmasının gün yüzüne çıktığı alan OPEC zirvesi olmuştur. OPEC zirvesinde BAE, Suudi Arabistan ve Rusya’nın petrol üretim kısıtlamasının 2022 yılına kadar devam etmek istemesine itiraz etmiştir. Böylece iki ülke arasında sorun ayyuka çıkmış ve OPEC zirvesi iki ülke arasında krize neden olmuştur [16].

BAE’nin Körfez ve Ortadoğu coğrafyasında küresel sermayeyi elinde bulunduran şirketlerinin ticari ofislerinin de yer aldığı bir turizm ve finans şehri olduğu unutulmamalıdır. Petrol sonrası dönem için ülkelerini ve ekonomilerini hazırlamaya çalışan iki petrol zengini ülkenin finans ve turizm eksenli çatışması da ikili ittifakın dağılmasının bir başka nedenidir. Muhammed Bin Selman, küresel şirketlerin Suudi Arabistan’dan kamu ihalesi alması için ihaleye katılan şirketlerin ofisinin ve bölgesel merkezinin Suudi Arabistan’da yer almasını şart koşmuştur. Böylece BAE’nin finans merkezi olma iddiası Muhammed Bin Selman tarafından engellenmiştir [17].

OPEC zirvesinde gün yüzüne çıkan ekonomik nedenlerin bir başkası ise Suudi Arabistan’ın bölgesel ve küresel ölçekte havayolu şirketi kurarak transit yolcu taşımacılığında Suudi Arabistan’ı dünyada önemli ülkeler arasına sokmaktır. Katar ve BAE’nin havayolu taşımacılığındaki bölgesel üstünlüğüne son vermeye yönelik olan bu girişim ikili ülkenin karşı karşıya gelmesindeki diğer bir nedendir. Bu doğrultuda Suudi Arabistan Covid-19 salgınını gerekçe göstererek BAE’ye olan seyahatleri geçici süreyle askıya almış ve bu askıya alma işlemini Körfez bölgesinde sadece BAE’ye uygulamıştır [18].

İkili ittifakın ekonomik olarak rekabet etmesinde ve karşı karşıya gelmesindeki diğer bir neden de Suudi Arabistan’ın Tebuk bölgesinde değeri 500 milyar doları bulan ekolojik şehir inşa etme girişimidir. BAE’nin Dubai şehrinde turizm sektörü için yaptığı yatırımları gölgede bırakacak bu girişim iki devletin turist çekmek için rekabet etmesi anlamına gelecektir. Ayrıca Neom şehrinin inşasında yer alacak şirketlerinde kamu ihalesi alabilmesi için merkezlerini birer birer Suudi Arabistan’a taşıdığını birlikte düşünürsek aradaki ekonomik ve finansal rekabetin her geçen gün artacağını söylemek mümkündür.

Dubai

Sonuç 

ABD’nin Ortadoğu politikasındaki değişkenliğine paralel şekilde ilerleyen ikili ittifakın seyri her geçen gün daha da değişmektedir. Arap Baharı’nın yaydığı Müslüman Kardeşler hareketinin Ortadoğu’da estirdiği demokrasi ve özgürlük havası, ikili ittifakın karşı devrimci atağıyla çoğu bölgede örselenmiştir.  Bu süreç içerisinde ikili ittifak Katar Krizi ile bir başka Körfez ülkesi olan Katar’a abluka uygulamış ve karşı karşıya gelmiştir.

Joe Biden ABD Başkanı olmasının ardından önceliğini Ortadoğu’dan Asya-Pasifik bölgesindeki Çin tehlikesi ile mücadeleye kaydırmıştır. Bu gelişme Ortadoğu’daki ülkelerin daha pragmatik ve çıkar odaklı davranarak bölgesel ittifaklar oluşturmalarına ve güvenlik algılarını değiştirmelerine neden olmuştur. İkili ittifak ilk çatlağını Yemen’de üstü kapalı bir şekilde göstermiş ve BAE Arap Koalisyonundan ayrılarak bölgede kendi politikasını izlemeye başlamıştır. İttifakın dağılmasındaki bir diğer nedeni de ekonomik etkenler oluşturmaktadır. Ortadoğu’da petrole dayalı ekonomilerin kendisini yavaş yavaş alternatif kaynaklara yöneltmesi iki devlet arasındaki ekonomik rekabetin daha da sertleşmesine olanak sağlamaktadır. İlerleyen aylarda iki ülke ilişkilerindeki gerginliğin tırmanması ve bölgedeki ittifak yapısının çeşitlenmesi beklenmektedir.

[irp posts=”24935″ name=”BAE’nin Karanlık Dış Politikasının Altında Yatan Nedenler”]

KAYNAK

[1] https://www.trthaber.com/haber/dunya/portre-orta-dogunun-karanlik-prensi-muhammed-bin-zayed-463164.html

[2] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45966685

[3] https://tr.sputniknews.com/20190908/libyadaki-umhden-baeye-haftere-destek-tepkisi-1040117515.html

[4] https://t24.com.tr/haber/pentagon-bae-libya-da-rus-parali-asker-grubu-wagner-e-destek-veriyor-olabilir,918466

[5] https://www.dw.com/tr/bm-raporu-libyaya-silah-ambargosu-tamamen-etkisiz/a-54865818

[6] http://www.aljazeera.com.tr/haber/sisiye-yardim-seferberligi

[7] https://tr.euronews.com/2020/06/21/libya-ya-askeri-mudahale-tehdidi-savuran-m-s-r-a-bae-ve-suudi-arabistan-dan-destek

[8] https://siyasetdergisi.com.tr/dunyanin-yeni-gundem-maddesikatar-krizi/

[9] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39997889

[10] https://www.dw.com/tr/yemende-sava%C5%9F%C4%B1n-alt%C4%B1nc%C4%B1-y%C4%B1l%C4%B1-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCmden-uzak-%C3%B6l%C3%BCme-yak%C4%B1n/a-57016135

[11] https://tr.wikipedia.org/wiki/2015_Yemen_asker%C3%AE_m%C3%BCdahalesi

[12] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yemen-meselesini-onceleyen-biden-yonetimi-acil-ateskes-ve-siyasi-cozumden-yana/2278369

[13] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/bae-destekli-ayrilikcilarin-guney-yemen-hayali/2134723

[14] https://www.perspektif.online/baenin-yemen-politikasi-kucuk-ulkenin-buyuk-ihtiraslari/

[15] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/yemenin-stratejik-sokotra-adasinda-baenin-askeri-emelleri-tartisiliyor-/1963825

[16] https://www.dunyaenerji.org.tr/opecin-sonu-mu-suudi-arabistan-ve-bae-arasindaki-anlasmazliklar-petrol-ittifakinin-gelecegini-nasil-tehdit-ediyor/

[17] https://tr.euronews.com/2021/09/04/riyad-ve-abu-dabi-aras-ndaki-rekabet-buyuyor-suudi-arabistan-bae-deki-medya-kuruluslar-n-c

[18] https://tr.euronews.com/2021/07/03/riyad-transit-yolcu-trafiginde-lider-olmak-icin-harekete-gecti-ilk-hedef-katar-ve-bae-nin-

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz