8-9 Temmuz tarihlerinde Varşova’da yapacakları zirvede, NATO üyesi ülkelerin devlet başkanlarının önemli konuları tartışmak için çok yoğun bir gündemi olacak. Varşova’da yapılacak zirveyi daha da önemli hale getiren güncel gelişmelerin ışığında bakmak gerekir. İngiltere’nin AB’den ayrılması konusu ve Dmitri Medvedev’in “Yeni bir Soğuk Savaş Dönemine Geri Dönüyoruz” açıklamaları mevcut olan Ukrayna ve Suriye konularındaki gerginliğin Polonya ve diğer Baltık Ülkelerinin Rusya konusundaki endişelere bırakması, Varşova Zirve’sinin oldukça hareketli geçeceğinin göstergesidir.
Zirve de gündeme gelmesi beklenen Nato’nun 4-5 Eylül 2014 yaptığı Galler zirvesinde aldığı kararların güncellenmesinin yanı sıra aşağıdaki başlıklar önem arz etmektedir.
– Toplu savunma sisteminin güçlendirilmesi
– Nato’nun ekonomik güç paylaşımının yeniden belirlenmesi
– Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışma
– Afganistan’da durum güncellenmesi
– Suriye ve Irak’taki gelişmeler
– Libya’daki son gelişmeler
– Doğu Avrupa’da daha güçlü bir ASKERİ GÜÇ oluşturulması.
Varşova Zirvesi’nde en hararetli tartışma ABD dışında diğer üye ülkelerin ve üye yapılacak aday ülkelerin NATO’nun ekonomik ve askeri yük paylaşımı konusunda olacaktır. Yaklaşan ABD seçimlerinde adayların ikisinin de NATO’ya ekonomik katkılarını sınırlandıracağı hatta keseceğini vaat etmesi sadece kendi seçmenlerine dönük bir yatırımdan çok sıkıntılı bir süreçte olan AB’ye de bir gözdağı niteliğinde okunması gerekir. Türkiye’nin katkısının Almanya’dan fazla olması ilginçtir. ABD sıkıntılı süreçlerde karar alma konusunda isteksiz davranan daha basit ifade ile “taşın altına elini koymayan” Fransa ve Almanya‘dan daha adil bir paylaşım beklemektedir. İngiltere ile daima uyumlu bir ekonomik ve askeri geçmişe sahip olması İngiltere’nin AB ve NATO politikalarında etkili olmuştur. Ayrıca Fransa’da yaşanan terör olaylarından sonra bile Almanya ve Fransa’nın terör örgütleri konusunda iki yüzlü davranmasını ve terör örgütlerinin finansal kaynaklara erişimini engelleme konusunda isteksiz davranmasını ABD siyaseti görmezden gelemez.
Avrupa’daki terör olaylarının dışında mülteci konusunda başlangıç itibari ile isteksiz davranan AB ülkeleri, tehlike kapıya dayandığında hareket kabiliyetlerinin sınırlandığı fark etmişlerdir. Bu zirvede “Yük Paylaşımı” konusunda ABD’yi ikna etmeleri çok zor görünmektedir. Finansal açıdan sıkıntılı bir süreçte olan NATO’nun AB üyeleri alınacak yeni bir askeri yatırım konusunda kendi kamuoyunu ikna etmekte çok zorluk çekecektir. 2013 yılından beri AB ülkelerinin çoğunda yükselişe geçen Aşırı Sağ Partiler bu ülkelerin bu yeni NATO kararları almasına engel teşkil edecek diğer bir husustur.
İkinci önemli gündem maddesi ise Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve Rusya’nın Ukrayna, Gürcistan ve Suriye üzerindeki faaliyetleri olacaktır. Bu konu NATO için tam bir açmaza dönüşmüştür. Rusya’ya yaptırımların Avrupa ülkeleri tarafından isteksiz uygulanması, hatta her fırsatta delmek için farklı yöntemler geliştirmesi, ABD tarafından yakından takip edilmekte ve zirvede ABD’nin masaya getireceği en önemli argüman olacaktır. Diğer bir konu da Baltık Denizinde yaşanan Rusya’nın bölgedeki mevcudiyetini artırmasına yönelik bölge ülkelerinin yaşadığı rahatsızlıktır. Polonya’da güçlü bir askeri üs kurulması ve NATO’nun Baltık denizi etrafında askeri varlığını artırması Rusya’ya karşı bir caydırıcı güç olması istenmektedir.
Sonuç olarak ABD seçimlerinden önce yapılacak bu zirveden çok bağlayıcı kararların çıkması beklenmemelidir. İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından NATO içerisinde alacağı tutumu David Cameron’un yerine geçmesi muhtemel olan Osmanlı Torunu olan Boris Johnson belirleyecek. Zirveye ev sahipliği yapan Polonya’nın gündeme getirmesi muhtemel Mülteci Sorunu meseleside farklı bir boyutla zirveye taşınacaktır.
Gelelim Türkiye açısından bu zirvenin taşıdığı anlama; NATO’nun 5.maddesinin uygulanması konusunda ülkelerin konu Türkiye olunca gösterdiği isteksizlik ve terör konusunda yaşadığı sıkıntılara rağmen Avrupa Ülkelerinin terör örgütü PKK konusunda sahiplenir tavırları kabul edilemez bir hal almıştır. Türkiye’nin politikası NATO’dan ayrılmak yerine NATO’nun dağılacağını görüp beklemek üzere belirlendiği görülmektedir. Son dönemde AB ile arasında soruna neden olan Vize Serbestliği anlaşmasında da kalıcı adım atamaması zirve de gündeme gelecek, mülteci akını konusunda çaresizlik içindeki AB ülkelerine karşı elini güçlendirecektir. Türkiye-Rusya arasındaki uçak düşürme krizinde AB’nin aldığı tavrı Türkiye unutmamıştır. Sıkıntılı bir süreç içinde olan AB’nin lokomotif ülkesi olan Almanya’nın, zirvede en çok terleyecek olması aşikardır.
Ahmet İşitez
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.