Çift Başlı Yönetim: Libya

0

90’lı yıllarda dünyanın en zengin ülkelerinden sayılan, dünyanın onuncu en zengin petrol yataklarına sahip olan Libya’ya, Arap Baharını vuran ülkelerin çoğu gibi düzensizlik hakim. Diğer Arap ülkelerinden farklı olan Libya (Arap Baharının başlangıcı) 2011 yılında bile, Dünya Bankası listelerinde üst orta gelirli ülkeler arasındaydı.

52 yıllık Kaddafi iktidarı devrildiğinden beri iç savaşın sürdüğü Libya’da, kargaşa ve yönetim eksikliği gibi sorunlar devam ediyor. İkiye bölünmüş durumda olan ülkede, biri Tobruk’ta, diğeri ise Trablus’da olmak üzere iki ayrı yönetim var. Bu durum ülkede karmaşayı eksik bırakmazken, dünyanın da Libya’da ki hangi yönetimi dikkat alacağı ise merak konusu. (‘Batı’ Tobruk yönetimini muhatap alıyor.) Bu çift başlı yönetim ne tesadüftür ki -beklenildiği kadar- petrol üretiminde aksaklığa sebebiyet vermedi. Tıkır tıkır işleyen petrol ticaretini Kaddafi döneminde olduğu gibi Ulusal Petrol Şirketi yapıyor. Bu şirketin muhatabı olarak da Tobruk yönetimi gösteriliyor. Yani Batı böyle istiyor.

Anlayacağınız Libya’da durum diğer bahar ülkeleri gibi, karışık. 2011 yılında Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da başlayan gösterilere o dönemde ‘Arap Baharı’ denmişti ama gidişatı gördükçe ‘Winter is Coming!’ demek daha bir anlamlı gibi.

Dünyanın En Ünlü Yamyam Lideri

0

Orta Afrika Cumhuriyetinin eski lideri Jean-Bédel Bokassa 1939’da Fransız ordusuna girmiş, misyoner okullarında eğitim görmüş, Fransız Ordusunda üstün başarılar kazanan başarılı bir askerdi.

Yüksek rütbeli bir asker olan Napolyon hayranı Bokassa, onu o mevkilere getiren Orta Afrika Cumhuriyeti Başkanı David Dacko’yu devirerek kendini cumhurbaşkanı ilan etti. 17 karısı ve 50 arası çocuğu olan bu liderin en önemli özelliği ise insan eti yemesiydi. Yani o bir yamyamdı.

Bokassa’nın en büyük oğlunun dediklerine göre ise Bokassa, 1970’lerdeki Moskova ziyaretinde Sovyetler’in en güçlü liderlerinden Brejnev’i yemeyi düşünmüş, yiyemediği için iştahı kaçmış ve çok üzülmüş.*

ABD’deki Yahudi Lobisinin Gücü

1

İsrail 1967’de Mısır karasularına yakın uluslararası sularda ABD istihbarat gemisine saldırıp 34 ABD askerini öldürmüştü.

Saldırıyı gerçekleştiren İsrailli pilotlar ile kontrol kulesi arasında yapılan konuşmalarda geminin Amerikan gemisi olduğu biliniyordu.

Kayıtlara göre o gün saat 14.00’da geçen konuşmada şu ifadeler yer alıyor:

Pilot: Amerikan mı?
2. Pilot: Ne demek Amerikan mı?
Kontrol kulesi: Neden bahsediyorsunuz?
Yorum yok.

Bu konuşmadan sonra İsrail jetleri gemiyi bombalıyor. Jetler çekiliyor ve üç adet İsrail hücumbotu gemiye yaklaşıyor.
Saat 14.12’de yapılan görüşmedeki konuşmada ise tam olarak şu ifadeler kullanılıyor:

Pilot: Gemi hangi devlete ait?
Kontrol kulesi: Amerika.

Bu olayın üstüne ABD hükümeti gidemedi, çünkü açık açık o zaman ki Yahudi lobileri ABD başkanı Johnson’ı desteklememekle tehdit etti. Örtbas edilen bu vahim olaydan sonra ABD’nin İsrail’e yardımları 4 katına çıktı.Yani dünya bir kez daha Yahudi lobisinin gücünü anlamış oldu.

Bizlerin hep dillendirdiği ‘Yahudi lobisi, Diaspora lobisi’ tabirlerinin içi boş değil. Çünkü ABD’de lobicilik legal ve illegal olmak üzere iki farklı şekilde yürütülür. Yahudi lobisi olduğu kadar, çok daha pasif bir şekilde olan Türk lobisi de mevcuttur.

Yukarıda ki olayda ABD’de ki Yahudi lobisinin gücünü gördüğümüz gibi, İsrail’in de -karşısında ABD bile olsa- hiçbir şekilde sınır tanımadığını görebiliyoruz.

Suriye İç Savaşı: Havada Rusya ve Çin, Karada Suriye Ordusu

0

Karadeniz’de Ukrayna tersanelerinde üretilen ve boğazlardan “Kumarhane” olacak gerekçesiyle geçirilip, 1 milyon turist sözü vererek uzun pazarlıkların ardından geçiş izni kopartılan Varyag, uçak gemisi olmuştu. Çin’in ilk uçak gemisi olan Varyag Ukrayna’da hurdaya çıkmıştı ve Çin 20 milyon dolara bu gemiyi satın alıp savaş gemisi haline getirmişti. Şimdi o gemiyi Rusya’ya destek vermek amacıyla Suriye’ye (Doğu Akdeniz’e) gönderdi.

çin rusya esad

Çin’in 306.5 metre uzunluğundaki ve 72 metre genişliğinde ki bu savaş gemisi dengeleri değiştirecek. Haber metni gibi ‘dengeleri değiştirecek’ dememde ki sebep ise Rusya ve Çin’in Suriye’de ki çıkarlarını korumak amacıyla bu denli riskleri göze alması.

Bunun yanında Rusya 1500 km öteden Hazar Denizindeki filosundan, Suriye’deki 11 hedefe 20 roket attığını bildirdi.

Rusya’nın hava operasyonlarıyla birlikte Esad güçleri ise (Suriye ordusu ve Hizbullah güçleri) Hama ve Humus’ta kara operasyonuna başladı.

Resimlerde ayrıntılarına ulaşabileceğiniz bu operasyonlar ve Çin’in hamlesini nasıl değerlendirmek lazım?

3. dünya savaşı çıkacak gibi söylemleri bir kenara koyup yorum yapacak olursak;

Rusya, Çin ve İran’ın amacı Suriye’nin batısında ki Esad bölgesini korumak. Haritada da göründüğü gibi Lazkiye, Tartus, Hama, Humus ve Şam hattında ki Esad yönetimindeki bölgeyi genişletip, bölge merkezlerini güvence altına almak; Rusya, Çin ve İran’ın temel amacı gibi görünüyor. ABD’nin ve Batının bu olanlara bir şey yapacağını ise düşünmüyorum, çünkü Suriye bölünecek. Bunu tüm dünya artık görüyor. Kartların açık oynandığı Suriye’de Rusya ise Esad yönetimindeki alanı daha da genişletmek için elinden geleni yapacak gibi. Çünkü bu zamana kadar ABD’nin çıkarları hep muhaliflerden yanaydı, Rusya’nın çıkarları ise Esad’dan. Büyük güçlerin bu çıkar çatışmaları savaşı getirir mi derseniz de; Rusya, Ukrayna ve Kırım derken Suriye’de de bir kez daha Batının sabrını deniyor ama ‘savaş kararı’ o kadar basitçe alınabilecek bir karar değil.

Çin Suriye’de..

0

Rusya’nın Suriye’de hava operasyonlarına başlaması sonrasında Çin’in J-15 uçaklarıyla Rus hava bombardımanlarına katılacağı söyleniyor.

çin suriyede

Çin, Suriye’ye askeri danışman gönderiyor. Çin savaş uçakları Irak Takaddum Üssü ve Tartus açıklarındaki Liaoning Uçak Gemisi’nden havalanarak Rus saldırılarına destek vereceği düşünülüyor.

Önümüzdeki haftalarda Çin’in ilk etapta elektronik haberleşme ve ve hava savunma sistemlerini personeliyle birlikte Suriye’nin bombalanmasına destek vermek için göndereceği belirtiliyor.

Ajanslara geçen bu haber Çin kaynakları tarafından da doğrulanır ve gerçekleşirse; en uzun sınıra sahip olan komşumuz Suriye’de ki gidişat, Türkiye için çok daha kötü bir hal alacak demektir.

Ortadoğu Ülkelerindeki Şii-Sünni Oranları

9

Dünya genelinde yaşayan müslümanların %85’i Sünni, geri kalan %15’lik kısmı ise Şii. Dünyada müslüman nüfusun yoğun olduğu Ortadoğu’da ise Bahreyn, İran ve Irak’ta Şii nüfusu çoğunlukta.

ortadoğu şii sünni nüfusları

En Fazla Silah Satan 5 Ülke

0
En Fazla Silah Satan ülkeler

Dünyada silah ticareti ile alakalı bağımsız bir çalışma yürüten Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü(SIPRI) veri toplamada güçlük çekildiğini belirtse de 2008-2012 yılları arasında en fazla silah satan ilk 5 ülkeyi raporlarında şöyle açıkladı:

ABD (%30): ABD’nin en fazla silah sattığı ülke yüzde 12’lik oranla Güney Kore oldu. Güney Kore için her alanda Amerika’nın çağdaş sömürgesi denebilir. Güney Kore’yi yüzde 10’la Avustralya ve yüzde 7 ile Birleşik Arap Emirlikleri takip etti.

RUSYA (%26): Dünyanın ikinci büyük silah ihracatçısı ise yüzde 26’lık oranla Rusya oldu. Rusya’dan silah satın alan ilk üç ülke ise, yüzde 35’le Hindistan, yüzde 15’le Çin ve yüzde 14’le Cezayir oldu.

ALMANYA (%8): Dünyanın üçüncü büyük silah satıcısı da Almanya oldu. Almanya’nın en fazla silah sattığı ülke ise, büyük bir ekonomik kriz yaşayan Yunanistan oldu. Almanya silah satışının yüzde 10’nu Yunanistan’a, yüzde 10’nu Güney Kore’ye ve yüzde 8’ini de İspanya’ya gerçekleştirdi. 

FRANSA (%6): Dünyanın en fazla silah satan 4 ülkesi yine bir Avrupa ülkesi olan Fransa. Dünya silah satışının yüzde 6’sını gerçekleştiren Fransa’nın en iyi müşterisi yüzde 21’le Singapur, yüzde 12 ile Çin ve yüzde 10 ile Fas.

ÇİN (%5): Bu yıl İngiltere’yi ilk 5’in dışına iten Çin, dünya silah satışının yüzde 5’ini gerçekleştirdi. Çin’in en iyi müşterileri ise sırasıyla yüzde 55’le Pakistan, yüzde 8 ile Myanmar ve yüzde 7 ile Bangladeş oldu.

BM’de veto yetkisi olan beş daimi üyenin 4’ünün silah ticaretinde ilk 5’te olması (diğer daimi üye İngiltere ise 6.) ve hâlâ bu ülkelerin tavsiye, yardım vs. diye dünyaya polyannacılık oynanması ne kadar da gerçekçi değil mi?

İran’da Yönetim ve ‘Dini Lider’

0

İran’da dini lider ülkenin en güçlü mevkisinde bulunuyor. Uzmanlar meclisindeki din adamları tarafından seçilen dini lider; yasama, yürütme ve yargı organlarıyla birlikte, ordu ve medya üzerinde anayasal yetkiye sahip. İşte İran’da böyle akıl almaz yetkileri olan dini lider 1989’dan beri Ayetullah Ali Hamaney.

iran yönetimi ve dini lider

Rusya Boğazlarımızdan Nasıl Geçiyor?

0

Suriye’ye 500 asker, 8 T90 tankı, 28 savaş uçağı ve saldırı helikopterleri gönderen Rusya, Esad rejimine hayat verdi denebilir. Batı ile büyük bir jeopolitik savaş içine giren, Akdeniz’i öncelikli hedef olarak açıklayan Rusya, yeni Deniz Kuvvetleri doktrini ile Suriye kıyısındaki üsleri genişletme ve geliştirme çabası içine girdi.

boğazlardan savaş gemisi geçişi

Bu büyük jeopolitik savaşta İstanbul ve Çanakkale Boğazları lojistik destek anlamında büyük önem kazandı. Çünkü NATO Bulgaristan ve Yunanistan’ı Rus uçaklarına hava sahalarını kapatmaları yönünde sürekli uyarılarda bulunuyor. Bu engellemeler ise Rusya’yı deniz yolunu tercih ettiriyor. Neredeyse her gün Rus savaş ve lojistik gemileri İstanbul Boğazı’nı kullanıyor.

Türkiye’de ki bu iki boğaz 1936 tarihli Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ne göre yönetiliyor. Bu anlaşma da Karadeniz’de kıyısı bulunan ülkelerin haklarını korumakla birlikte, Türkiye’nin güvenlik endişeleri ve egemenliğini korumak arasında bir dengeye dayanıyor.

Buradaki kilit nokta şu ki; Türkiye barış döneminde Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin askeri gemilerinin geçişini durdurma yetkisine sahip değil. Ticari gemilerin de geçiş serbestliği söz konusu. Bu nedenle Türkiye ne kadar Esad’a karşı da olsa, Rusya’nın boğazları Esad’a destek için kullanmasına engel olamıyor. Olası Türkiye Rusya Savaşı‘nda ise boğazlar kapatılacak ve Rusya’nın Karadeniz’deki devasa deniz kuvvetlerinin gemilerini boğazlardan geçemeyecek.

Fransa’dan Mısır’a Savaş Gemisi ve Savaş Uçağı

1

Fransa, Rusya için ürettiği savaş gemilerini Rusya’nın Ukrayna krizindeki rolü gerekçesiyle Rusya’ya satmadı. Bu iki savaş gemisinin satışı için Mısır’la anlaştı. Nedense dünya ülkeleri de bu satışa pek şaşırmadı.

fransa mısır savaş gemisi satışı

Şaşırmadı çünkü Fransa’nın 1988 yılında üretimine başladığı ancak 27 yıldır hiçbir ülkeye satamadığı Rafale uçaklarından Mısır Şubat 2015’te 24 adet satın alma anlaşması yapmıştı. 24 uçağı 6 milyar dolar. Bu uçakların Mısır ordusunun mühimmatıyla uyumlu olmaması Mısır’ın darbe hükümetinin bu ticaretini sorgulatmıştı. Fransa şimdi ise Mistral tipi iki savaş gemisini Mısır’a 950 milyon Euro’ya sattı. Mısır’ın kötü ekonomisine rağmen bu alımlarındaki rahatlığı ise, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın darbe ile yönetime gelen Mısır hükümetine sağladıkları ekonomik desteklerle yaptığı düşünülüyor.

(Ek olarak konuyla -uzaktan da olsa- alakalı bir şey paylaşmakta yarar var. Almanya Başbakanı Merkel daha önce “Mısır’da adil parlamento seçimleri yapılmadan darbeci Sisi’yle görüşmeyeceğim” demişti. Mısır ile Almanya arasındaki 8 milyar euroluk anlaşma sonrası bu sözünden döndü ve Sisi ile görüşmüştü. Batı ülkeleri kaba tabiriyle işin ucunda para varsa; demokrasi, darbe, eşitlik vs. tanımaz.)*

Sun Zi ‘Savaş Sanatı’ Kitabından Alıntılar

0

M.Ö. 6. yy.’da yaşayan Sun Zi döneminden bu döneme hiçbir şey değişmemiş. Savaşlarda değişen tek şey teknoloji ve onu kullanarak saldırılarda bulunmak. Onun dışında ‘savaş’ın mantığı ve şartları dünya aynı kaldıkça hep aynı olacak. Bunun göstergesi olarak Sun Zi ‘Savaş Sanatı’ kitabından bazı kesitler paylaşacağım. Bu kesitleri genellikle Türkiye ve PKK arasındaki çatışmalardan esinlenerek yazıyorum.

”Bir ordu harekata geçerken ilk önce yerel halkta ki beyleri, söz sahibi insanları tanımalıdır. Onlarla işbirliği yapmadan önce onların art niyetli olup olmadığını bilmesi gerekmektedir. Dağları, ormanları, engebeli yerleri, sulak alan, bataklık gibi arazi koşullarını bilmeden asker yola çıkarılmaz. Yerel rehberler olmadan arazi koşulları avantaja çevrilmez.”

”Askeri sevk ve idare yöntemine göre düşmanın üzerine gelmesini ummak güvenilir bir yöntem değildir, sürekli olan düşmanın üzerine gelebileceği olasılığı üzerinde durmak gerekir, düşmanın gelmemesi olasılığına rağmen hazırlıklı olmak en doğru yoldur. Düşmanın saldırmayacağını ummak doğru olmaz. Sadece düşmanın saldırma olasılığını hesaplamak, tam anlamıyla saldırıya hazırlıklı olmak ve saldırıya fırsat vermemek doğru olacaktır.”

”Düşman saldırısındaki en önemli husus ordunun zayiat vermeden başarı kazanmasıdır. İşte bu da taktik saldırı yöntemiyle olur.”

”Karşı taraf kalabalıksa ve zafer koşullarını sağlamak için, karşı tarafı tahrik etmeli, çıkış yolları gözetmeli, düşmanın hareketlerinden arazideki zayıf noktaları ve savaş gücü hesaplanmalıdır.”

ABD’nin Suriye Operasyonları Meşru mu?

0

Suriye ve Irak’ta ki IŞİD operasyonları bildiğiniz gibi işlemiyor. Bu ülkelerde IŞİD’e karşı yapılan operasyonların BM nezdinde resmiyeti yok. Bu da demek oluyor ki koalisyon uçakları ne kadar teröristlerle mücadele adında bunu yapsa da uluslararası hukuk çerçevesinde kabul görmüyor.

Irak’ta resmi devlet bu operasyonlara destek verse de Suriye’de durum aynı değil. Avustralya, Fransa, İngiltere ve bazı batılı devletler bu nedenle Suriye’deki operasyonlara destek vermiyor. Ama Türkiye bu gayrimeşru operasyonlara destek verdi, hemde Suriye’de.

Cahit Armağan Dilek’ten komplo teorisi şeklinde, pekte komplo gibi görünmeyen bir analiz…

Suriye’de ve Irak’ta teröristlerle mücadele adında Birleşmiş Milletler tarafından hiçbir şekilde meşru olmayan bir operasyon var. Türkiye’de Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde PKK’nın ‘ayaklanma’ girişimleri malum. Bu girişimlerle PKK, TSK’nın sivil insanları hedef almasını bekliyor ve dünya medyasının dikkatini ‘siviller öldürülüyor’ diyerek buraya çekmeye çalışıyor. Burada da Allah korusun Suriye gibi iç savaş çıkarsa Türkiye’nin ve ABD’nin Esad’a yaptığını ya (BM izni olmadan) batı ve ABD Türkiye’ye yaparsa?

Kendi hukuksuzluğu emsal gösterilerek Türkiye’ye müdahale olabilir ve bu durumla Türkiye kendi kuyusunu kazmış olur.