Suriye’de “Bahar Kalkanı Harekatı” başladı. Harekatın askeri yönü kadar harekata verilen isim de bir o kadar önemli. Konuya başlamadan önce bilmemiz ve idrak etmemiz gereken önemli bir husus var. Bugüne kadar konusu istihbarat olan tam 32 yazı yazmışım. Hemen hepsinde de istihbarat algımızdaki yanlışlıklara değinmişim. “İstihbarat” denilince kafamızda canlanan şeyin, istihbaratın yalnızca küçük bir bölümünü oluşturduğunu defalarca yazdım.
İstihbarat denilince akla ilk gelen şey maalesef espiyonaj/casusluk faaliyetleridir. Ancak bir “bilim” olan istihbaratın en önemli alt dallarından biri de propaganda ve kamu diplomasisi faaliyetleridir. Profesyonelce hazırlanmış bir propaganda çalışması ve doğru yönetilen bir kamu diplomasisi faaliyeti bir ordu gücünde olabilir, savaşlar başlatıp savaşları bitirebilir.
Operasyonlara verilen isimler, operasyonun kendisi kadar can alıcı olabilir ve büyük etkiler yaratabilir. Sıradan bir ABD vatandaşı olduğunuzu düşünün. Güneşli bir New York sabahında kahvenizi yudumlarken haberleri okumak için internete giriyorsunuz ve şöyle bir başlık görüyorsunuz, “Türkiye, Suriye’de ‘İntikam Ateşi’ operasyonunu başlattı”. Sıradan bir ABD vatandaşı olarak bu operasyon isminin sizde nasıl bir psikolojik etkisi olurdu?
Açıkçası yazdığım yazılara ve haberlere böylesine havalı bir başlık atmak hoşuma giderdi. Ama propagandanın ve kamu diplomasisinin önemini bilen devlet adamlarımız sayesinde sıradan ABD vatandaşları sabah kahvelerini yudumlarken İntikam Ateşi gibi bir isim yerine “Zeytin Dalı Harekatı”, “Barış Pınarı Harekatı” ve “Bahar Kalkanı Harekatı” gibi isimler gördüler…
Operasyonlara İsim Vermenin Tarihçesi
Operasyonlara isim verme geleneğini başlatanlar Almanlar olarak kabul edilir. 1. Dünya Savaşı yıllarında Almanlar, yaptıkları her harekata bir kod isim verirlerdi. Bu geleneğin yaygınlaşması ve kurumsallaşması ise 2. Dünya Savaşı yıllarına dayanır.
2. Dünya Savaşı sırasında dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill, General Hastings Ismay’e operasyonları dikkatlice adlandırmanın önemini içeren bir not gönderdi. Churchill’a göre yapılan operasyonlara daha cesur isimler konulmalıydı. Çünkü savaşta oğlunu kaybeden hiçbir anne “Oğlum Bunnyhug (Bu isim gerçekten komik bir dans stilinin adıdır.) operasyonunda öldü.” dememeliydi.
Yazının başında açıklamış olmama rağmen belki hala “Bu konunun istihbaratla ne alakası var?” diyenler olabilir. Tekrar söylüyorum. Biz istihbaratı zihinlerimizde espiyonaj faaliyetlerine indirgediğimiz sürece bu alanda bir arpa boyu kadar yol alamayız. Aşağıdaki örneğin, bir operasyona isim vermenin ne kadar önemli olduğunu ve bunun en temelde bir “istihbarat faaliyeti” olduğunu ortaya koyması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
Konunun Önemi CIA Raporlarında Yer Alıyor
Buraya tıkladığınızda CIA resmi sayfasına gideceksiniz. Sizleri yönlendirmiş olduğum sayfa CIA’nın arşiv sayfasıdır. 6 Haziran 2013 tarihinde gizliliği kalkmış olan bu CIA belgesi 8 Mayıs 1952 tarihli. Winston Churchill’ın General Hastings Ismay’e gönderdiği ve operasyonları dikkatlice adlandırmanın önemini içeren nota rastlayan Allen W. Dulles, gördüğü lüzum üzerine bu notu CIA’nın ilgili birimine rapor ediyor.
Allen W. Dulles, raporunda şunu diyor, “Projemize isim verirken ekte yollamış olduğum dosyadaki akıllıca/bilgece yorumları dikkate almanızı öneririm.” Allen W. Dulles ismini Google’a yazdığınızda kendisinin bir sene sonra yani 1953 yılında CIA Başkanı olduğunu göreceksiniz.
ABD’nin “Adil Neden Operasyonu” (Operation Just Cause) Dönüm Noktası Oldu
ABD 1989 yılında Panama’ya bir operasyon yapma kararı alır. 15 Aralık 1983 tarihinden 1989’a kadar Panama devlet başkanlığı yapmış olan Manuel Noriega’yı devirmek için yapılacak harekattan Thomas Kelly sorumludur. Plan gerçekten de teknik açıdan mükemmeldir. Ama Thomas Kelly, 8 Mayıs 1952 tarihli CIA raporundan habersiz olacak ki, operasyona berbat bir isim verir. “Mavi Kaşık” adlı operasyonun planlarını inceleyen General James Lindsay, Thomas Kelly’i yanına çağırır ve ona “Günün birinde torununa bu operasyonu anlatırsan ondan seninle gurur duymasını değil, kahkalarla gülmesini bekle…” der. Operasyon teknik açıdan mükemmel olsa da imaj açısından da mükemmel olmalıydı. Sonuç olarak operasyonun adı “Operation Just Cause” yani “Adil Neden Operasyonu” olarak değiştirildi.
Bu olay ABD ordusunda bir dönüm noktası oldu. Operation Just Cause ‘dan sonra ABD’li yetkililer dünyada bir ilki gerçekleştirdi ve “Operasyon Markası Yaratma Klavuzu” hazırladılar. Klavuzda bir operasyona isim verirken nelere dikkat edilmesi gerektiği yer alıyordu. Klavuza göre operasyonlara verilecek isimler saldırgan olmamalıydı ve ABD dış politikasını dünyada en iyi şekilde yansıtmalıydı. Belli bir grubu aşağılamamalı, tehditkar ifadeler içermemeliydi. Bu klavuz 2.Dünya Savaşı’ndan önce hazırlanmış olsaydı, on binlerce insanı vahşice katleden atom bombalarına “Little Boy” ve “Fat Man” gibi alaycı isimleri verilir miydi?
Bu konunun önemini ortaya koyması bakımından şunu da söylemek gerekir. 1989’dan bu yana operasyonlara isim verirken “Operasyon Markası Yaratma Klavuzu” kullanan ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra “Operasyon Markası Yaratma Birimi” kurmuştur.
Fırat Kalkanı Harekatından Bahar Kalkanı Harekatına
Türkiye bugüne kadar yurt içinde ve yurt dışında bir çok başarılı operasyon yaptı. Gelenek üzere biz de yaptığımız operasyonlara isimler veriyoruz. Suriye’de başlatmış olduğumuz son operasyonun adı da “Bahar Kalkanı Harekatı” olarak belirlendi.
Şahsi görüşüme göre bugüne kadar yapmış olduğumuz harekatlarda en başarılı isimlendirme “Fırat Kalkanı Harekatı”dır. Her açıdan mükemmel bir isim. Ayrıca harekatlara verilen isimleri değerlendirirken karşıda hangi ülke ya da grubun/örgütün olduğu ve dönemin şartlarına göre değerlendirme yapmamız lazım. Yaklaşık on gün önce bir tweet atmıştım ve şöyle demiştim;
“İlk harekata Fırat Kalkanı dedik. Savaştan yana değiliz ama kendimizi de savunuruz dedik. İkincisine Zeytin Dalı dedik. Savaştan yana değiliz, teröre karşıyız dedik. Üçüncüsüne Barış Pınarı dedik. Savaştan yana değiliz, barışı tesis etmek istiyoruz dedik. Bizi anlamadılar… Olası İdlib harekatının adını çok merak ediyorum.”
Bahar Kalkanı Harekatı Hem Saldırı Hem Savunma Silahıdır
1 Mart 2020 tarihinde son harekatın adı “Bahar Kalkanı Harekatı” olarak belirlendi. İdlib’de vermiş olduğumuz şehitler canımızı öylesine yaktı ki… Toplum olarak intikam ateşiyle yanıp tutuşuyorduk. Bütün şehit cenazelerinde halktan intikam sesleri yükseliyordu. Toplum bu duygu düşünce dünyası içindeyken sosyal medyada bazı kişilerin “Bahar Kalkanı Harekatı” ismini biraz nahif bulduğu gördüm. Zaten bu yazıyı yazma amacım da harekatın adına ilişkin gördüğüm bu yorumlardı. Konuyla alakalı yazı yazmayı planlarken Prof. Dr. Yaşar Onay hocamızın bir tweetine denk geldim. Şöyle yazmıştı hocamız, “Kalkan hem saldırı hem savunma silahıdır. Saldırırken savunmayı da ihmal etmemek gerektiğini gösterir. Ayrıca düşmanın saldırısı kalkanla önlendikten sonra karşı saldırıyı başlatır. Bu nedenle Suriye’de başlatılan harekatın konseptiyle de uyum içindedir. Bu Nedenle de Bahar Kalkanı adı başlattığımız harekat için çok doğru ve yerinde bir isimdir.”
Fırat Kalkanı Harekatı
DEAŞ dünyanın başına bela edilmiş. Öyle ki kendi yarattıkları canavar durdurulamaz bir güç olarak dünyaya pazarlanıyor. Ortadoğu’da birçok terör örgütü, dünyanın başına bela olan DEAŞ ile mücadele ediyormuş gibi gösterilerek uluslararası alanda meşru hale getiriliyor. Bütün dünyadan “medeniyetimiz tehlikede” sesleri yükseliyor. Böyle bir rüzgar esiyor dünyada…
Fırat sadece bir nehir değildir. Fırat bir medeniyettir. Türkiye, yedi düvelin baş edemediği(!) bu terör örgütüne karşı bir harekat başlattı. Harekatın adı ise “Fırat Kalkanı Harekatı” olarak belirlendi. Türkiye’nin ortaya koyduğu Fırat Kalkanı, mazlumlar, asıl sahipleri olduğumuz medeniyet ve hayat için siper, bir kalkan oldu. Böyle bir amaç için bundan daha güzel bir harekat ismi seçilemezdi.
Zeytin Dalı Harekatı
Sınırlarımızda yuvalanan PYD/PKK terör örgütü yaptığı saldırılar ile masum vatandaşlarımızı şehit ediyordu. Bölgeye barışın gelmesinin tek yolu vardı, terör örgütlerinin kökünü kazımak! O güne kadar bölgede terör örgütleriyle mücadele ettiğini iddia eden ülkelerin hepsi hava akınlarıyla yerle bir etmişti coğrafyayı. Binlerce sivili katlettiler terörle mücadele ediyoruz diye. Ama yeryüzünde Türk Milleti kadar asil bir milllet, Türk Ordusu kadar şerefli bir ordu yoktu.
Bölgeden terör örgütlerini temizlemek, barışı ve huzuru geri getirmek için “Zeytin Dalı Harekatını” başlattı Türkiye. Rabbime şükürler olsun ki vicdanım zerre sızlamadan, gurur duyarak yazabiliyorum ülkemin yaptığı operasyonları. Türkiye’nin bölgeye uzattığı zeytin dalı, tek bir sivilin kılına zarar vermezken teröristlerin kökünü kazıdı. Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın, üstte yer alan fotoğraf Mehmetçiğin Zeytin Dalı Harekatı sonrası Afrin’in hali, altta yer alan ise koalisyon güçlerinin Rakka Harekatı sonrası şehrin hali. Böyle bir harekata da anca Zeytin Dalı gibi bir isim yakışırdı.
Barış Pınarı Harekatı
Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk “Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.” diyordu. Türkiye kimsenin düşmanı değildi. Yeryüzünde kirli emelleri için değil de insanlık onuru için savaşan tek ordu Türk Ordusuydu. Terör belası kanser gibi yayılmıştı sınırlarımıza. Söküp atmadan da kimseye huzur yoktu. Bugün olmasa yarın başa bela olacaktı. Kalıcı bir barışı tahkim etmek zaruriydi.
Masumların canına kast eden, vatan sınırlarını tehdit eden teröristler hedefteydi yine. Yine sıkılmadan, çekinmeden, vicdanım sonuna kadar rahat bir şekilde “Barış Pınarı Harekatı” diyebiliyorum. Onca kirli plana ve riske rağmen tek bir sivilin, tek bir masumun burnunun kanamadığı bir harekata isim verecek kişi ben olsaydım da “Barış Pınarı” derdim yine…
Bahar Kalkanı Harekatı
İlk üç harekattan (belki de gerekmezken) kısaca bahsetmemin sebebi, yukarıda anlattığım “Operasyon Markası Yaratma Klavuzu”nun ortaya çıkış amacı olan “operasyonun adının ülkenin dış politikasını yansıtması” ilkesini vurgulamaktı. Sadece harekat zamanlarındaki konjonktürden az çok haberi olan biri için bile Suriye’de yürüttüğümüz harekatların adları Türkiye olarak dış politikamızı açıkça ortaya koymaktadır.
İdlib’deki hain saldırı gerçekleştiğinde iş için Yalova’daydım. Sabaha kadar uyuyamadık hiçbirimiz. Sabah Yemen’li müvekkilim Muhammed’le buluştum. Muhammed bana döndü ve “Abi başınız sağolsun. Gerekirse ben de gelirim sizinle oraya, canımız feda olsun Türkiye’ye. Üzülme.” dedikten sonra sımsıkı sarıldı.
İstanbul’a döndüğümde İdlib şehidimiz Emre Baysal’ın cenazesine katıldım. Cenaze dönüşü eve geldiğimde kapıyı çaldım ve komşumuzun 4 yaşındaki kızı Zeynep açtı kapıyı. Boynuma atladı. Onu alıp salona geçtiğimde televizyonda şehitlerimizin haberleri açıktı. Zeynep bana baktı ve “Abi bizim askerlerimizi öldürmüşler. Sen sakın asker olma tamam mı?” dedi. Yanaklarımı sevdi, sakın gitme dercesine sımsıkı sarıldı bana. Sakin olmaya çalışıyordum ama içimde durduramadığım bir öfke vardı. Cenazede duyduğum “İntikam!” sesleri kulağımda çınlıyordu.
Muhammed ve Zeynep’i niye mi anlattım? Harekatların isimlerine de yansıdığı gibi, Türkiye harekatın kamu diplomasisi ve propaganda ayaklarında o kadar hassas davranıyor ki, kirli emeller peşinde olan yabancı hükümetler bize hasım olsa da Yemenli Muhammed bana sımsıkı sarılıyordu. Acımı paylaşıyordu benimle. Türkiye olarak derdimizi, duruşumuzu, amacımızı onlara anlatabilmiş, hissettirebilmiştik. Türkiye o kadar onurlu bir mücedele veriyor ki, 4 yaşında günahsız bir çocuğun gözünün içine gururla bakabiliyoruz, onun şevkatini nasip ediyor bize Allah.
Bahar Kalkanı Harekatı Nedir?
Ne olduğunu değil de ne olmadığını aktarayım Abdullah Ağar’ın sözleriyle, “Bu savaşı bir savaş oyunu, sürekli TT olan bir sosyal medya güncesi, bir bilgisayar oyunu, heyecanlı bir film, bir intikam aracı, bir dogmatik vaat, ihtiras ve hayallerinin, heves ve arzularının tatmini olarak görenler fena halde yanılıyorlar.”
Bahar Kalkanı Harekatı bir intikam aracı değildir. Bahar Kalkanı ismi, Türkiye’nin yukarıda anlattığım hususlar çerçevesinde dış politikasını Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi hakkıyla ortaya koyan bir isimdir. Bu harekat isimlendirme faaliyeti intikam duygusu ya da toplumun gazını almayla ile ilgili değil, sonuna kadar stratejik düşünme ve istihbarat ile ilgilidir.
Ne yaşarsak yaşayalım metanetimizi korumamız lazım. Biz büyük bir ülkeyiz, köklü bir milletiz. Türk olmanın alamet-i farikası devlet gibi düşünmektir derler. Her birimiz devlet gibi düşünmeliyiz, yeri geldiğinde en temel insani duygularımızı, acımızı, öfkemizi bile bastırıp akılcı davranabilmeliyiz. “Suriye’de ne işimiz var? Mehmetçiğin Ortadoğu bataklığında ne işi var? Askerlerimiz ne uğruna şehit oluyor? Sözün bittiği yerdeyiz…” edebiyatına aldanmamak ve bunlara prim vermemek gerekmektedir.
Fırat Kalkanı Harekatında Şehit olan, harekat devam etsin diye yaralandığını bile belli etmemeye çalışarak kahramanca savaşan Yüzbaşı Alper Kocaman’ın, arkadaşlarını kurtarmak için zırhlı bombalı aracın üzerine elinde Biksi ile ölümüne koşan Uzman Çavuş Ferhat Demir’in ve yaralı arkadaşlarına gövdelerini siper ederek şehit olan silah arkadaşlarının hikayesini idrak edemeyene zaten hiçbir şey anlatamazsınız…
Sürçülisan ettiysek affola… Her zaman dediğim gibi, her Türk asker ve istihbaratçı doğar! Saygılarımla…
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Mahmut Nedim hocam, çok değerli yazınızı okudum. Verdiğiniz emek takdire şayan, teşekkür ederim. Yazınızda örnek olarak verdiğiniz Panama Operasyonunun ingilizce adı ” Operation Just Cause” . İngilizce ile aramın çok iyi olduğunu söyleyemem ancak bir fransızca öğretmeni/tercümanı olarak bunun Türkçe’ye “Haklı Dava Operasyonu/Harekatı ” olarak cevirilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Sebebine gelince, sözkonusu harekatın isminde geçen “cause” sebeb manasında kullanılmadığını zira ingilizcede bunu daha iyi karşılayan “reason” kelimesini kullanabilirdi CIA. “Just” için de “âdil değil de “Haklı” manasını daha yakın buldum. Ne dersiniz hocam ?
Kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Söylediklerinizde haklısınız. Çeviriyi ben yapmış olsaydım kesinlikle adil neden olarak çevirmezdim. Ancak akademik makalelerde Operation Just Cause’ un “Adil Neden Operasyonu” olarak çevrildiğini görünce ben de aynı şekilde aktarmam gerektiğini düşündüm. Tekrar teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Öncelikle ilginiz için teşekkür ederim hocam. “Sebeb” kullanılacaksa illaki, “haklı sebeb” te olabilirdi. Yazılarınızı ilgi ile takip ediyoruz. Başarılar diliyorum.
Klasik Nedim Suiçmez mükemmelliği 🙂 bu isim konusunda ülkemizde çok az sayıda çalışma var.
Çok teşekkür ederim sayın undebah20?