Son yıllarda İran’ın tüm Şiileri tek bir bayrak altında toplama hedefinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Şii Hilali terimi; ağırlıklı olarak Lübnan, Suriye, Bahreyn, Irak, Azerbaycan, Yemen ve Batı Afganistan gibi Şii halkın çoğunlukta ya da çoğunluğa yakın olduğu yerleri kapsamaktadır. İlk olarak 2004 yılında Ürdün Kralı II. Abdullah tarafından kullanılan terim, İran’ın Irak’taki seçimlere müdahalesinden duyulan rahatsızlık neticesinde kullanıldı. Hilal’in kapsamına giren Azerbaycan’ın laik bir anayasaya sahip olması, Bahreyn’in ise Sünni bir hükümet tarafından yönetilmesinden ötürü bu fikir iki ülkede pek filizlenmese de özellikle Suriye, Lübnan ve Yemen gibi siyasi istikrarsızlığın fazla olduğu yerlerde varlığını hissettirdi. Hizbullah’ın güçlenmesi, Yemen’deki Şiilerin İran tarafından silahlandırılması, Suriye’ye binlerce İranlı milisin yollanması vs. gibi olaylar siyaset bilimciler tarafından Şii Hilali’nin pratiğe dökülmesi olarak yorumlandı.
Şii Hilali’ne yönelik; İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 27 Aralık 2015 tarihinde Tahran’da düzenlenen 29. İslam Birliği Konferansı’nda Müslüman ülkeleri birlik olmaya çağırdı ve “Ne Şii ne de Sünni Hilali var. Biz Müslümanlar, birleşmemiz gereken bir dönemdeyiz.” dedi. Bu sözler üzerine Ocak 2016’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman; İran’ın, Ortadoğu’nun her köşesine binlerce milis yolladığını öne sürerek Şii Hilali’nin var olduğunu ve hatta “Şii Dolunayı” olarak bile adlandırılabileceğini belirtti. Aralık 2017’de, İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Muhammed Ali Caferi, Hizbullah başta olmak üzere diğer tüm Şii grupların Ortadoğu’da barışın tahsis edilmesi için uğraştığını ve İran’ın asla herhangi bir devletle nüfuz mücadelesi içerisinde olmayacağını beyan etti.
Yemen
Ortadoğu’nun güneyinde yer alan Yemen, zengin kültürel miras ve yer altı kaynaklarına sahip fakat günümüzde iç savaşla çalkalanıyor. Kuzey Yemen, 1918’de Osmanlı’dan bağımsızlığını kazandıysa da Güney Yemen ancak Kasım 1967’de bağımsızlığa kavuştu. Günümüzde, Arap coğrafyasının en fakir devletlerinden biri. 2011’de gerçekleşen Arap Baharı’ndan beri ülkede siyasi ve ekonomik krizler baş gösteriyor. Kabile yapısının hala mevcudiyetini koruduğu Yemen’de terör örgütlerinin kontrol ettiği bölgeler de var. 1978’de Kuzey Yemen’in cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan ve 1990’da iki Yemen’in birleşmesinde katkısı olan Ali Abdullah Salih, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in en yakın müttefiklerinden biri olarak bilinmekteydi.
2011’e kadar sürdürdüğü başkanlık görevini, Arap Baharı’nın etkisinde gelişen protestolar sonucu bırakmak zorunda kaldı. 2015’in ilk yarısında başlayan eylemler Yemen’de bir iç savaşın patlak vermesine sebep oldu, Şii kökenli Husilerin mevcut yönetime isyan etmesi ve San’a kentini ele geçirip yönetimi devralmasıyla daha da ateşlendi. “Ensarullah Hareketi” olarak da isimlendirilen Husilere en büyük desteği İran verdi. Merkezi hükümetin başında bulunan devlet başkanı Mansur el-Hadi’ye en büyük destek ise Suudi Arabistan’ın başında bulunduğu ABD-İngiliz destekli koalisyondan gelmiştir.
İran, Yemen’deki faaliyetlerini uzun bir süredir devam ettiriyor. İç savaşın başlamasının ardından İran’ın milis ve mühimmat desteğinde bulunduğu birçok kez Arap devletlerince dile getirildi. Nitekim İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi’nin “Yemenliler saldırı altında, dolayısıyla buna karşılık vermeleri çok normal. İran bu konuda siyasi ve manevi desteğini vermiştir.” sözleri bu beyanı kanıtlar nitelikte. Bu desteğin Kudüs Gücü’nün Yemen’den sorumlu komutanı Tuğgeneral Abdülrıza Şahlai aracılığıyla verildiği iddia ediliyor. İç savaşın nasıl sonuçlanacağı ise hala belirsiz. Dolaylı yoldan yürütülen İran-Suudi savaşı, yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesine sebep olmaya devam ediyor.
Lübnan
İran İslam Devrimi’nden beri iki ülke arasında istikrarlı bir ilişki mevcut fakat 2012’de yapılan bir araştırmaya göre Lübnan halkının yalnızca %39’u İran’a yönelik olumlu düşüncelere sahip. Lübnanlıların önemli bir kısmı İran’ın nükleer silah edinmesine de karşı. Bu konuda daha sert yaptırımlar getirilmesini talep ediyorlar. Öte yandan, Lübnan’da yaşayan Şiilerin İran’a yönelik sempatisi var. Şii halkın %95’i İran’ı her konuda destekliyor.
Ülkenin Şii ağırlıklı bölgelerinde faaliyet gösteren Hizbullah, özellikle İsrail’e karşı İran tarafından finansal olarak destekleniyor. 2006’da gerçekleşen Lübnan Savaşı’nda İran’ın açıktan Hizbullah’ı desteklemesi bu bağı daha da kuvvetlendirdi ve İsrail’in İran’a yönelik tutumunu sertleştirmesine neden oldu.
2008 yılında Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman, Tahran’ı ziyaret etti. Ziyaret esnasında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile askeri ve ekonomik ortaklık anlaşması imzalayarak iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirdi.
2010’da Adaisseh köyü yakınlarında İsrail ve Lübnan askerlerinin çatışmasının ardından Lübnan Savunma Bakanlığı, İran’dan ekonomik ve askeri yardım talebinde bulundu. İran da bu yardım talebini geri çevirmeyeceğini duyursa da Lübnan Meclis Başkanı Nabih Berri, başbakan Saad Hariri’nin ABD baskısından korktuğunu iddia ederek İran’dan istenen askeri desteğin geri çekildiğini duyurdu. Bu sırada İran’ın Lübnan Büyükelçisi Gazanfer Roknabadi, ABD baskısına rağmen Lübnan’ı İsrail’e karşı koşulsuz şartsız destekleyeceklerini beyan etti.
19 Kasım 2013 tarihinde, Beyrut’ta bulunan İran Büyükelçiliği’ne saldırı meydana geldi. Saldırıda İran ataşesinin de içinde bulunduğu 23 kişi hayatını kaybetti. Adı saklı tutulan Sünni bir grubun yaptığı iddia edildi. Bu saldırı, ülkedeki Sünni-Şii kutuplaşmasını az da olsa tetikledi.
Günümüzde ise İran, Hizbullah’a yönelik desteğini artırmış vaziyette. Lübnan hükümeti ile de uzun süredir gerginlik yaşanmıyor. Şii Hilali’nin Lübnan’a önem vermesinin en temel sebebi de İsrail’e komşu olması. Bu sayede İsrail’i Hizbullah üzerinden baskılayabilme fırsatı yakalıyor.
Suriye
İran-Suriye ilişkileri, Hafız Esad’ın iktidara gelmesi ve İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden beri olumlu yönde seyrediyor. Hafız Esad’ın Nusayri azınlıktan gelmesi, İran’ın Suriye’de nüfuz elde etmesini kolaylaştırdı. İran-Irak Savaşı esnasında Suriye’nin Irak yerine İran’dan yana tavır takınması bu olumlu ilişkilerin bir sonucu olarak görülüyor.
Günümüzde, Suriye’nin Şii Hilali’ne dahil olmasından en önemli sebebi de hala süren Esad iktidarı. Ülkenin çoğunluğu Sünni olmasına karşın Beşşar Esad’ın İran’la olan yakın ilişkileri bölgedeki Şii etkinliğini artırdı. İç savaşta da doğal Esad’tan yana olan İran; lojistik, teknik, mali ve askeri destek vermeyi sürdürüyor. Açık destek ise İran Dini Lideri Ali Hamaney’in Eylül 2011’de Beşşar Esad’ı desteklemesiyle başladı. Hamaney bu desteğin sebebini, Esad’ın ABD ve İsrail’le savaşmasına bağladı. Aralık 2013’de, yaklaşık 10.000 İranlı milisin Suriye’de olduğu beyan edilmektedir. 2018’de ise İsrail tarafından bu sayının 80.000’i aştığı açıklandı. Ayriyeten Hizbullah’ın da Esad’a yönelik askeri destek verdiği biliniyor. Esad, 2013’de İran ve Hizbullah’ın destekleri neticesinde başkent Şam etrafındaki tehlikeyi bir nebze önlemeyi başardı. 2014 yılında gerçekleşen Cenevre’deki barış görüşmelerinde İran, Esad’a desteğini yineleyerek savaş başındaki tutumunu sürdürdü. Suriyeli muhaliflerin iddiasına göre, Aralık 2013 itibariyle İran’ın Suriye’ye yönelik yaptığı finansal yardım tutarı on beş milyar ABD dolarıdır.
İtalyan diplomat Steffan de Mistura’ya göre ise her yıl düzenli olarak 6 milyar dolarlık mali destek yapılıyor. Bu desteğin önemli bir kısmı askeri harcamalara ayrılıyor. 2018’in ortalarına gelindiğinde eski İranlı diplomat Mansur Farhang’ın belirttiği sayılara göre, İran Suriye’ye yönelik yardımlar kapsamında yüz beş milyar dolar harcadı. ABD ise yardımın bu kadar geniş olduğuna inanmıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, 2012’den 2018’e kadar İran’ın Suriye’de toplam 21 milyar dolar olduğunu iddia ediyor. Arap dünyası, İran’ın bu desteğinin tamamen mezhepsel nedenlerden kaynaklandığı kanısında. Yemen’deki gibi bu savaşın da nasıl sonlanacağı bilinmiyor fakat her geçen yıl, İran Suriye’deki nüfuzunu artırıyor.
Bahreyn
Bahreyn’deki Şii nüfus, neredeyse nüfusun yarısına tekabül ediyor. İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinin ardından Bahreyn’deki Şiiler, hükümeti ele geçirmek amacıyla darbe girişiminde bulundular fakat başarısızlıkla sonuçlandı. Darbeye katılan tüm din adamları ülke dışına sürgün edildi ve Bahreyn hükümeti bu girişimin arkasında İran’ın olduğunu iddia etti. Ayrıca bu girişimden ötürü ülkedeki Şiiler baskı altına alındı. Yıllar sonra, Kasım 2007’de İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Bahreyn’e ilk resmi ziyaretini yaptı ve Bahreyn Kralı Hamed bin İsa El-Halife ile görüştü. Bu tarihten sonra iki ülke arasında ekonomik anlaşmalar yapıldı. Arap Baharı’nın başlamasıyla Bahreyn’de gösteriler düzenlenmeye başladı. Bu gösteriler sırasında İran, Şii eylemcileri fonlamakla suçlandı. Bu nedenle İran-Bahreyn ilişkileri bir süre askıya alındı.
12 Ağustos 2012’de Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid el-Halife, İran’la ilişkilerin normalleşmeye başladığını Twitter üzerinden duyurdu fakat 13 Ağustos 2015’de Şii grupların Sitra’da gerçekleştiği terör eyleminden dolayı Bahreyn İçişleri Bakanlığı’nın Hizbullah destekli olduğu düşünülen örgüt üyelerini tutuklaması sonucu ilişki tekrardan bozuldu. 1 Ekim 2015’de Bahreyn hükümeti Tahran’daki büyükelçisini çağırarak İran’a tepki koydu. İran da misilleme olarak Bahreyn’deki büyükelçisini çağırdı ve tüm Bahreynli diplomatların yirmi dört saat içerisinde ülkeyi terk etmeleri gerektiğini belirtti.
20 Haziran 2016 tarihinde Şii din adamı ve politikacı İsa Qassim’ın Bahreyn vatandaşlığından çıkarılıp sınır dışı edilmesi, İran sert tepki vermesine neden oldu. İran Dini Lideri Ali Hamaney, Qassim’e yönelik tutumu kınadı ve Bahreyn’in bedel ödeyeceğini söyledi. Fars Haber Ajansı tarafından yayınlanan demece göre, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani, bu hareketinden ötürü Bahreyn’deki Şiilerin ayaklanacağını ve İran’ın destek vermekten geri kalmayacağını söyledi. Üstelik Bahreyn’deki rejimin kanlı bir şekilde devrileceğini iddia etti. İki ülke arasındaki ilişki günümüzde de büyük oranda askıya alınmış durumda. Ayriyeten Şii Hilali’ne göre İran tarafından üzerine en çok düşülen Körfez ülkesi de Bahreyn.
Irak
Irak, tarihsel süreçte İran’la karmaşık ilişkilere sahip bir ülke oldu. İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesi neticesinde Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin İran’a saldırdı ve yaklaşık sekiz yıl süren savaşta kimse galip gelmedi. Üstelik insan, mühimmat ve petrol kayıpları da had safhadaydı. Yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetti ve savaşın hiçbir kazancı olmadı. Savaş esnasında Saddam Hüseyin’in emriyle başlatılan El-Enfal Harekatı sırasında binlerce Kürt öldürüldü. Bu harekat, daha sonrasında “Halepçe Katliamı” olarak isimlendirildi. İran’la olan savaşın sonra ermesinin ardından, savaşta yaşanılan kayıpları gidermek için Kuveyt’e saldırdı. İran, bu saldırıyı şiddetle kınadı.
Irak’ın Kuveyt’ten çıkarılmasının ardından iki ülke arasındaki ilişkiler, Ekim 1990’da yeniden düzene girdi. Bir ay sonra İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayati Irak’ın başkenti Bağdat’a gitti. 2002’de iki ülke arasındaki heyetlerin görüşmeleri ilişkilere olumlu yansıdı. ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesine İran tepki gösterdi. Irak’taki Şii gruplar işgale karşı direniş gösterdiyse de başkent Bağdat’ın işgal edilmesi ve Saddam Hüseyin’in idamı ile Irak tamamen ABD destekli Koalisyon Güçleri’nin kontrolü altına girdi.
İşgalden sonra, İran bölgedeki nüfuzunu artırdı ve 2005 yılında İran destekli İbrahim el-Caferi Irak başbakanı oldu. Bu sırada Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, İran’ı ziyaret ederek kırk yıl sonra İran’a giden ilk cumhurbaşkanı oldu. 2005’den 2009 yılında değin ilişkiler olumlu yönde seyrettiyse de 2009 yılında yaşanan küçük çaplı sınır çatışması sonrası ilişkiler bir süre askıya alındı. ABD’nin Irak’tan çekilmeye başlamasıyla İran bölgedeki kontrolü ele aldı ve genellikle İran destekçisi başbakanları seçtirmeye uğraştı. Günümüzde Irak başbakanlığı yapan Adil Abdülmehdi de İran eksenli politikalar izlemektedir. Öte yandan ABD karşıtlığıyla bilinen ve oldukça geniş bir kitle tarafından desteklenen Şii din adamı ve siyasetçi Mukteda Es-Sadr, Irak siyaseti üzerindeki artırmaya devam ediyor.
Irak’ın işgali esnasında ABD’ye direnen örgütler arasında olan Sadr Hareketi, Saddam Hüseyin’in yakalanmasının ardından idam edilmesinde de önemli rol oynamıştı. Irak, Şii Hilali içerisinde yer alan en önemli bölgelerden biri ve İran gün geçtikçe bu coğrafyada gücünü artırıyor.
Kasım Süleymani’nin Şii Hilali’ne Etkisi
Şii Hilali’nden bahsederken, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’den de söz edilmeli. Zira, Hilal içerisinde yer alan ülkelerde İran nüfuzunu artırabildiyse bunda Süleymani’nin payı oldukça büyük. Askeri eğitim almamasına rağmen İran-Irak Savaşı esnasında gösterdiği başarılardan ötürü genç yaşta tanındı. Savaştan sonra diğer Arap devletleri ile yakın temaslarda bulundu. Bir süre sonra İran dış politikasını belirleyen kişilerden biri oldu. İran içinde baş gösteren ayaklanmaları da başarıyla bastırmasının ardından İran iç siyasetinde tanınır hale geldi. Ali Hamaney tarafından “Yaşayan Şehit” makamına layık görüldü. Kudüs Gücü Komutanlığı sırasında Hizbullah’a yönelik silah ve para sevkiyatını yönetti. Irak’ın “İranlaştırılması”nı sağlayanlardan biri oldu. Bahreyn üzerinde baskı kurdu ve Esad’la olan ilişkileri geliştirdi. Suriye İç Savaşı’nda, İranlı milislerin komutasını üstlendi ve muhaliflere yönelik operasyonlar düzenledi. Rus desteğinin gelmesinin ardından IŞİD’in üstüne yürüdü ve Esad’a büyük oranda toprak kazandırdı. Ayriyeten Irak İç Savaşı’nda da görev alan Süleymani, IŞİD’in bitirilmesine yönelik çalışmalar yaptı.
Ortadoğu’nun birçok bölgesinde aktif olarak görev yapan Süleymani’nin, insanlık suçlarına karıştığı da iddia edilmektedir. Suriye ve Irak’ta esir alınan askerlerin, emrindeki milisler tarafından işkence gördüğü ve öldürüldüğü de bu iddialar arasındadır. Öte yandan Hizbullah aracılığıyla İsrail’e atılan füzelerde parmağı olduğu düşünülmektedir. İran içerisinde başlayan ayaklanmaları kanlı bir şekilde bastırdığı için Batılı devletlerin tepkisini almıştır. Nitekim Süleymani, 3 Ocak 2020’de İran destekli Kataib Hizbullah militanlarını ve Haşdi Şabi’yi ABD üslerine yönelik saldırı için görevlendirdiği iddiasından ötürü ABD Başkanı Donald Trump tarafından verilen talimatla, Bağdat’ta gerçekleştirilen bombalı saldırı neticesinde öldürülmüştür.
Cenaze töreni ülke çapında izdiham yaratmış ve tören esnasında elli İranlı hayatını kaybetmiştir. İran dini lideri Ali Hamaney, bu saldırının alçakça olduğunu söylemiş ve ABD’den intikam alacağını duyurmuştur.
Alp Emeç
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/irandan-yemendeki-husilerin-operasyonuna-destek/1597818
https://carnegieendowment.org/sada/80557
https://mepc.org/distant-relations-iran-lebanon-last-500-years
https://iranprimer.usip.org/sites/default/files/PDF%20Iran%20Region_Hokayem_Lebanon.pdf
https://en.wikipedia.org/wiki/Iranian_involvement_in_the_Syrian_Civil_War
https://smallwarsjournal.com/jrnl/art/iran%E2%80%99s-involvement-in-bahrain
https://en.wikipedia.org/wiki/Qasem_Soleimani
https://www.belfercenter.org/sites/default/files/files/publication/BRZ.BJWA.2008.pdf
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/middle-east-faqs-volume-1-what-is-the-shia-crescent
http://tr.wikishia.net/view/Ensarullah_Hareketi
https://en.wikipedia.org/wiki/Iranian_intervention_in_Iraq_(2014%E2%80%93present)
https://en.wikipedia.org/wiki/Iran%E2%80%93Iraq_War
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.