Kanada ‘Seçerek’ Mülteci Alıyor

Dünya ülkeleri kendi kabul ettikleri sayıda Suriyeli mülteciye kapılarını açıyor. Geçenlerde TV ve internette de gördüğümüz üzre, Kanada Başbakanı mültecileri hava alanında karşılamıştı. İşin arka planına bakmadan, bizde yapılan reklamı izledik.

Kanada sığınmacılara yönelik ayrıntıları kamuoyundan saklı tuturak ‘seçici’ bir yaklaşımla sığınmacıları kabul ediyor. Yıl sonuna kadar 25 bin mültecinin kabul edileceği söylenen Kanada’da, sığınmacıların ülkeye girişlerinde ki Ermeni vakıf ve kurumların etkisi konuşuluyor. Neden diye sorarsanız da, belki şaşıracağınız, belki de tahmin edeceğiniz bir sonuç karşımıza çıkıyor. Kanada’ya ilk gelen 163 kişilik kafilenin 70’i, ikinci uçaktaki 214 kişinin de 160’ı Suriyeli Ermenilerden oluşuyormuş.

Evet, işte şimdi taşlar yerine oturdu!

Azerbaycan ve Ermenistan Görüşmesi: Dağlık Karabağ

İsviçre’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, son zamanlardaki çatışmaların sona erdirilmesi ve Karabağ sorununun çözümü için masaya oturdu.

azerbaycan ermenistan görüşmesi

Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenilerin bu bölgelerde hak iddia etmesiyle başlamıştı. Ermeni güçleri 1991’de başlattıkları saldırılarla şuanki Karabağ’ın başkenti Hankendi olmak üzere; Hocalı, Laçın ve Ağdere’yi ele geçirdi. Şuan Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal altında ve işgal sonrasında 1 milyona yakın insan da yaşadığı toprakları terk etti.

Azerbaycan ve Ermenistan’ın Barış için Şartları

Azerbaycan barış sürecinin başlaması için Ermenistan ordusunun işgal altında tuttuğu tüm bölgelerden çekilmesini şart koşuyor ve Yukarı Karabağ’a ‘yüksek statülü özerklik’ vadediyor.

Ermenistan ise uluslararası arenada Karabağ’ı “bağımsız bir Ermeni devleti” olarak tanıtmaya çalışıyor ama daha kendi bu ‘devleti’ tanımıyor. Ordularını geri çekmek için önce Karabağ’ın statüsünün belirlenmesi (devlet mi özerk mi) şartını öne süren Ermenistan, Yukarı Karabağ’da oluşturulan sözde yönetimin de müzakerelere katılmasını istiyor.

Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında artarken, savunma harcamaları Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletiyor. Bu işgal ve çatışma ortamı ise iki devletin silahlanmasına neden oluyor ve bu durumdan yine ve yeniden silah baronları kârlı çıkıyor.

Dağlık Karabağ Haritası ve Ermenistan’ın işgal ettiği topraklar:

dağlık karabağ haritası

Çin İlk Askeri Üssünü Cibuti’ye Kuruyor

Dünyanın en büyük 2. ekonomisi Çin, ülke dışındaki ilk askeri üssünü çok stratejik bir yere, Cibuti’ye kuruyor. 10 bin askerin yerleşeceği Cibuti’deki üssün, bölgede Çin’in ekonomik çıkarlarını koruyacağı ve korsanlarla mücadele edeceği söyleniyor. (Görünen sebep tabi ki de bu.) Ama bunun yanında Cibuti’de kurulacak olan üs, Akdeniz ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlayan Kızıldeniz ve Aden Körfezi hattının geçiş noktasında yani Babu’l Mendeb Boğazı‘nda yer alıyor.

çin askeri üs

Stratejik önemi ise Çin’e; Somali, Etiyopya ve Eritre’de de nüfuz edebilme imkanı sağlamış olacak. Çin ordusu buraya üs kurarak en çok da İran-Suudi Arabistan(Şii-Sünni) çekişmesinin yaşandığı Yemen’in tam karşısında olacak ve Yemen’in iç siyasetine etki edebilecek.

cibuti nerede

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Afrika ile yakın ilişkisi yeni değil, son 10 yıldır sürmekte. Çin ile Afrika arasındaki dış ticaret son 10 yılda 30 milyar dolardan 230 milyar dolara yükselirken, ABD ile Afrika arasındaki dış ticaret 100 milyar dolardan 80 milyar dolara düşmüştü. Çin’in ilk askeri üssünü de Afrika’ya kurması ise şaşırtmadı doğrusu. Son söz olarak da tabiri caizse Çin, güçlü ekonomisiyle sessiz sessiz geliyor.

Arap Baharı Sonrası Arap Ülkelerinin Bugünkü Durumu

Arap Baharı, Arap ülkelerindeki halkların ‘demokrasi ve özgürlük’ adına yaptıkları toplumsal protestolardır. Bu protestolar hem siyasi hemde silahlı harekettir. bu toplumsal harekette protestolar, mitingler, gösteriler ve iç çatışmalar yaşanmıştır. Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen‘de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük çapta etki göstermiştir. Arap dünyasında yaşanan bu büyük değişim hareketi sonucunda ise bazı diktatörler devrilmiştir. Peki Arap Baharı’nın büyük çapta etkilediği bu ülkelerin, şuan ne durumda olduğunu biliyor musunuz?

TUNUS
Arap Baharı protestoları ilk olarak Muhammed Buazizi adlı bir seyyar satıcının 18 Aralık 2010’da kendini yakmasıyla Tunus’ta başladı. Bu tepkiden sonra protestoların ardı arkası kesilmedi ve 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali Tunus’u terk etmek zorunda kaldı.

arap baharı sonrasında tunus

Tunus’ta Abidin sonrasında (24 Ekim 2011’de) ilk demokratik seçimler yapıldı. Bu süreçte ki iki muhalif liderde suikast sonucu öldü. Sonrasında Tunus’ta 26 Ekim 2014’te parlamento seçimleri, aynı yıl 23 Kasım’da da ilk tur cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Tunus’da ki gelişmelerin en önemli sonucu ise, Arap Baharı’nın barışçıl ve çatışmasız bir şekilde geçiş yaptığı tek ülke olmasıdır. Bunun arka planında ise, Arap Baharı sonrası Tunus‘da ki Nahda Hareketi hoşgörü ve demokratik çerçevede mücadele etmesi yatmaktadır. (Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali ise şuan Suudi Arabistan’da)

MISIR
Tunus’ta ki protestolardan yaklaşık bir ay sonra 25 Ocak 2011’de ‘bahar’ Mısır’a sıçradı. 11 Şubat 2011’de ülkeyi 40 yıldır yöneten Hüsnü Mübarek görevinden istifa etti ve tutuklandı. Yüksek askeri konsey(başkanı Muhammed Hüseyin Tantavi), 6 ay sonra görevi sivil yönetime devredeceğim diyerek yönetimi idare etse de, sözünü tutmadı. Ülkede yeniden protestolar boy gösterdi.

arap baharı sonrasında mısır

Seçim yapıldı ve 28 Kasım 2011’de yapılan Halk ve Şura Meclisi seçimlerini Müslüman Kardeşler Hareketi kazandı. 30 Haziran 2012’de yapılan seçimde ise Muhammed Mursi cumhurbaşkanı oldu.
Ancak yaklaşık bir sene sonra 3 Temmuz 2013’te Sisi darbesiyle görevinden alındı. Yönetimi darbeci General Abdülfettah Sisi devraldı ve darbe karşıtı gösterileri kanlı bir şekilde bastırdı.

Mısır’da demokratik olarak ilk kez başkan olan Mursi ise şuan hapiste ve hakkındaki davalar devam ediyor. Peki Devrik lider Hüsnü Mübarek’e ne oldu? derseniz de, “göstericileri öldürmek” suçundan beraat etti.

LİBYA
Arap coğrafyasındaki protestolar çıktıça iktidarlar değişti. Mısır’da ki Hüsnü Mübarek’in görevi bırakmasından hemen sonra 15 Şubat 2011’de ‘bahar’ Libya’ya sıçradı. İsyancılar Bingazi’nin kontrolünü ele geçirdi. Ardından ülkeyi 42 yıldır yöneten Muammer Kaddafi’nin kente operasyon düzenleyeceği iddia edildi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi(BMGK), 17 Mart’ta uluslararası müdahalenin önünü açan karara onay verdi. İki gün sonra da Fransız uçakları Kaddafi güçlerinin mevzilerini bombalamaya başladı ve önemli yerlerden Sirte düştü. Sonrasındaki gelişmelerde Kaddafi isyancılar tarafından yakalandı ve linç edilerek öldürüldü.

arap baharı sonrasında libya

Bugün ise Libya’da iki ayrı hükümet, iki ayrı meclis var. Bu iki hükümet BM’nin arabulucu rolüyle 6 Aralık 2015’de birleşme kararı alsa da ülkede istikrarsızlık ve güvenlik krizi devam ediyor. Bu istikrarsızlıkla birlikte de IŞİD Libya’da oldukça etkisini arttırdı. Hatta ‘başkent’ ilan edebilecek kadar nüfuzu olduğu söyleniyor.

SURİYE
Arap Baharı’nın bitmediği, en ateşli yaşandığı, küresel güçlerin müdahalesinin olduğu Suriye’de ‘bahar’ 5. yılına girdi. Komşumuz Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan protestolar, kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Beş yıldır devam eden iç savaşta 300 bine yakın kişi hayatını kaybetti ki bunlar bilinenler. Sekiz milyon kişiyse evlerini terk etmek zorunda kaldı. AB ile Türkiye anlaşmasından sonra neredeyse 3 milyon Suriyeli de Türkiye’de barınacak.

arap baharı sonrasında suriye

Suriye iç savaşı ise diğerlerinden çok daha farklı. Burada Esad rejiminin destekçisi İran ve Rusya var. Karşı blokta ise bölgesel güçlerden Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve küresel güç ABD(Batı ülkeleri). İç savaşı çıkmaza sürükleyen bir taraf ise IŞİD belası.

YEMEN
Yemen’de ise devrim Ali Abdullah Salih’i devirmek için 27 Ocak 2011’de başladı ve ardından seçimler yapıldı. Abdullah Salih 33 yıllık iktidarı boyunca yapmış olabileceği hatalardan dolayı af dileyerek görevi bıraktı. Yemen’de tıpkı Suriye gibi iç savaşla cebelleşiyor.

arap baharı sonrasında yemen

Burada ki durumun da Suriye’deki savaşla benzer yanları var. Şii Husiler Mart 2015’te başkent Sana’yı ele geçirdi. Ve bu gelişmeden sonra mahiyet değiştiren iç savaş mezhep eksenli bir Suud- İran mücadelesine dönüştü. Onbinlerce insanın öldüğü ve ölmeye devam ettiği Yemen’de, çatışmaların karakterini çok farklı unsurlar belirliyor. Suriye’de küresel güçler ile birlikte hem mezhepsel hem de etnik örgütler varken, Yemen’de aşiret yapıları, mezhepler ve İran-Suudi Arabistan arasındaki mezhepsel çekişme boy gösteriyor.

BAHREYN
Körfez ülkeleri içinde ekonomik durumu iyi olmayan ama jeopolitik konumu itibariyle büyük öneme sahip olan Bahreyn’de Bahreyn’de ilk olarak 2011 yılında muhalif gösteriler başladı. Göstericiler ülkede demokratik ve siyasi reformların gerçekleştirmesini talep ettiler. Ama Bahreyn’de baharı es geçti. Sebebi ise Suudi Arabistan’ın baskıları. Bahreyn’de protestolar başlar başlamaz Suudi Arabistan Bahreyn Kraliyet ailesine destek amaçlı asker gönderdi ve muhaliflere karşı sert askeri tedbirler aldı. Bahreyn’de kraliyet ailesi Sünni ama protesto gösterileri yapanlar Şii’ydi. (yada Suudilere göre öyleydi)

arap baharı sonrasında bahreyn

Suudi Arabistan’ın Bahreyn politikasının 2 sebebi: 
Birincisi, Şiilerin iktidara gelmesi, İran’ın bölgedeki siyasi etkisini genişletecekti. İkincisi ise Bahreyn’deki Şii’lerin başarısı bölgedeki diğer Şii’lere de örnek olabilirdi.

Sonuç olarak isyanların üstü örtüldü ve ‘Arap Baharı’ burayı es geçti.

Bahreyn’in ABD açısından önemi ise:

Amerika Birleşik Devletlerinin 5. filo’sunun merkezi burada bulunuyor. Bahreyn’in başkenti Manama’da konuşlanan ABD’nin 5. filosu bütün çok geniş bir bölgeden sorumlu. 2.5 milyon deniz mili bir alandan ve Kenya’ya kadar uzanan bir coğrafyada yetkili olan 5. filo, bölgede yaptığı operasyonlar ile biliyor. Askeri üstte daimi olarak 4000 ile 6000 arası askeri personel bulundurulurken tüm bölgede genel olarak 30.000 askerlik bir güç olduğu belirtiliyor. Bahreyn sadece bir stratejik bölge olarak değil “İran’ın siyasal etkisinden ve olası saldırılarından korunması gereken bir enerji bölgesi” olarak da Beyaz Saray ve Pentagon için önemli bir ülke konumunda.

Arap Baharı’nın 5. yılı adlı al jazeera çalışmasıyla Arap Baharının gidişatı hakkında daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Sözlerimi bir fotoğrafla bitireyim:

devrik liderler
Kaddafi dışında hepsi yaşıyor

Kaynaklar: 
http://www.dunyabulteni.net/dunya/349201/arap-bahari-ulkeleri-bugun-ne-durumda 
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/bahreyn-de-catismalar-suruyor-arap-bahari-ulkeye-ugramadi-haberi-46495
http://www.dnoweb.blogspot.com

Türkiye ile İsrail Barışı: Doğu Akdeniz Doğalgazı

0

İsrail, enerji ithal eden bir ülke iken, enerji ihraç edebilecek bir ülke konumuna geldi. 2009 ve 2010’da Doğu Akdeniz’de bulduğu doğal gaz yatakları sayesinde. Daha öncede bahsettiğimiz gibi Mısır, Güney Kıbrıs, İsrail gibi ülkeler münhasır ekonomik bölgelerinde yaptıkları keşiflerle Doğu Akdeniz’i önemli bir enerji merkezine dönüştürdü.

dogu akdeniz

İsrail Mavi Marmara katliamından 3 gün sonra (3 Haziran 2010’da), Doğu Akdeniz’de Leviathan bölgesinde doğal gaz yataklarını bulduğunu açıklamıştı. Sonraki gelişmelerde önce Güney Kıbrıs hemen güneyindeki Afrodit’te, Mısır ise Zohr (Zuhr)’da yeni doğal gaz yatakları bulduklarını açıkladılar. Leviathan diye adlandırılan bu bölgede Lübnan ve Suriye’nin de hakkı var ve yakında onlarda bu bölgede doğal gaz yatakları bulurlarsa şaşırmamak gerekiyor. Putin Rusya’sının bu bölgedeki planlarını daha önceden yazmıştık.

İsrail’in kendi bölgesinde şuana kadar bulduğu doğal gaz yataklarının rezervi yaklaşık olarak 950 milyar metreküp. Yani bu miktar Türkiye’nin sadece 2014 yılındaki 48,7 milyar metre küp doğal gaz tüketiminin 20 katı demek.

Mısır’ın da kendi münhasır ekonomik bölgesinde bulduğu doğal gaz miktarı hemen hemen bu oranda, Kıbrıs adasının güneyinde bulunan rezerv ise 147 milyar metreküp.

İsrail Tamar’da bulduğu doğal gazı 2013’te kendi iç tüketimi için kullanmaya başladı. 2017-2018’de ise Leviathan yataklarından gaz çıkaracak ve bu çıkardığı gazın yüzde 80’ini dış pazarlara satmayı düşünüyor. Ama bunu nasıl gerçekleştirecek?

İsrail doğalgazı üç şekilde satabilir:
1.) Gazın Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a satılması.
2.) Gazın Mısır’a taşınıp orada sıvılaştırılarak gemilerle Avrupa’ya taşınması.
3.) En kârlı yöntem ise gazı, doğalgaz bağımlısı Türkiye’ye ve oradan da Avrupa’ya satmak.

Gaz Türkiye’ye ve oradan da Avrupa’ya satılırsa, bu hem Türkiye’nin hem de Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını düşürecektir.

(Türkiye, Mavi Marmara gemisindeki 9 kişiyi katleden İsrail’le sorunlu olduğu için bu gelişmelere uzak kalmıştı. Hatta daha önce ‘Doğu Akdeniz’de Neden Türkiye Yok?’ diye sormuştuk.)

doğu akdeniz Leviathan
Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz yatakları ve Türkiye’nin gaz aradığı bölgeler

Ama 21. yy.’da sorunlu olan devletler çok kötü durumlarla karşılaşıyor. Türkiye ile İsrail’de bunu yaşadı ve gizlice görüşüp bazı maddeleri şart koşarak karşılıklı anlaşmaya çalışıyorlar. Bu görüşmeler ise Rus uçağı düştükten sonra hız kazandı ve karşılıklı söylemlerin medyaya düşmesinden bu gelişmeleri fark ettik.

Peki Türkiye’nin, İsrail ile ilişkilileri normalleştirmek için sunduğu üç şart neydi?

Bu üç şart şunlardır:
1.) İsrail özür dileyecek.
2.) Mavi Marmara’da ölen ve yaralananlara tazminat ödenecek
3.) Gazze’ye uygulanan abluka kaldırılacak.

Bu maddelerden ‘özür’ dilendi, ‘tazminat’ ödemeyi kabul ediyorlar ama ablukanın kalkmasıyla alakalı olumlu bir gelişme yok.

Tahminimce İsrail ablukayı kaldırmayacaktır. Ancak İsrail (söylenenlere göre de) ablukayı yumuşatacak ve Türkiye’ye Gazze’nin gelişiminde öncelik verecek. Ama dediğim gibi İsrail’in ablukayı kaldırması çok zor görünüyor.
Yazıyı bitirmeden Gazze’nin de Leviathan bölgesinde payı olduğunu söylemeden geçmeyelim. (Buradaki gazı İngilizlerle yaptığı anlaşma ile pazara sunulacaklar.)

Özetle, 21. yüzyılın uluslararası sisteminde ne zaman neyin olabileceği belli olmuyor. Düne kadar Rusya ile dost olan Türkiye neredeyse ‘düşman’ oldu. 5 yıldır ilişkilerin sıfıra indiği İsrail’le ilişkiler ise, Rusya ile sorunlardan dolayı yumuşamaya başladı. ‘Her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır’ diyesim geliyor ama (İsrail’den dolayı) kararsızım.

Şakası bir yana küçük bir ihtimalle de olsa abluka kalkarsa (yumuşaması bile Filistinliler için müthiş bir gelişme) o zaman hayrı görebiliriz. Hükümetin İsrail’le abluka kalkmadan ilişkileri düzeltmesiyle birlikte de bir kez daha dış politikaya dair bir politikası çökmüş olacak.  AK Parti hükümeti Suriye, İsrail ve Rusya olaylarından sonra dış politika hamlelerine ve iç politik sebeplerden dolayı (bir nevi de ‘oy devşirmek’ amaçlı) söylemlerine bir kez daha dikkat etmesi; dik bir duruşla bazı şeyleri başarması dileğiyle..

Kaynak:
http://ulusalyol.net/dogu-akdeniz-enerji-kaynaklari-2/
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiye-israil-normallesmesinde-enerji-etkisi

Oğuzhan Cin’in ‘Savaş Olmasaydı’ adlı Çalışması

0

Oğuzhan Cin’in yaptığı ‪#‎savaşolmasaydı‬ adlı çalışmalar..

”Masum insanların hayatlarına müdahale edilmesi, hiç günahı olmayan çocukların öldürülmesi beni çok etkiledi. Keşke olmasa dediğimiz olayları gördükçe etkilenmemek elde değil.” diyen Oğuzhan Cin, bu çalışmasıyla hayal ettirmenin yanında içimizi de burkuyor. Açıkçası nutkum tutuldu, diyecek bir şey bulamadım.

Yunanistan ile Makedonya’nın İsim Sorunu

0

1991’de Yugoslavya’nın dağılmasıyla bağımsız olan Avrupa ülkesi Makedonya NATO’ya da, Avrupa Birliği’ne giremiyor. Nedeni ise belki komik olacak ama isminden dolayı.

makedonya yunanistan sorunu

Makedonya geçmişte bir bölgeye verilen bir isimdi. Yunanistan’da kendi toprakları içinde Makedonya adında bir bölgenin bulunduğunu ve tarihte ‘Makedonya’ olarak anılan bölgenin de kendi topraklarında yer aldığını savunuyor. Kısaca ‘Makedonya’ adında bir bölgesi olduğu için bu isimde bir ülkenin olmasına Yunanistan karşı çıkıyor. Bu nedenle de ülke olan Makedonya, Yunanistan’ın itirazlarıyla karşılaşıyor ve NATO, AB gibi ittifaklara giremiyor.

Ama artık ülke olan Makedonya(Başbakanı) illallah etmiş ki, ”Çözüm bulmaya hazırız” açıklamasında bulundu. Yani belki de yakın zamanda bir Avrupa ülkesi olan Makedonya’nın ismi değişebilir.

Mısır ‘İslam İttifakı’na neden üye oldu?

Suudi Arabistan’ın öncülüğünde 34 ülke ile kurulan ‘Teröre karşı İslâm ittifakı’nın, IŞİD başta olmak üzere bir çok terör örgütüyle mücadele edeceği söyleniyor. Bu ittifakta Mısır, Pakistan, Türkiye, Katar gibi ülkeler yer alıyor. Peki Mısır nasıl oldu da bu ittifaka üye oldu?

mısır suudi arabistan ittifakı

Suudi Arabistan Sisi yönetimindeki Mısır’ı bu ‘İslam İttifakı’na 8 milyar dolarlık yatırım ve 5 yıllık petrol ihtiyacını karşılama sözü ile üye yaptı. Merak edilen ‘Mısır bu ittifakta nasıl yer almayı kabul etti?’ sorusu da böylece cevap bulmuş oldu.

Mısır’da ki darbe hakkında kısaca bir bilgi verecek olursak;
Mısır’da ki darbe, seçimle gelen ilk başkan Mursi’ye yapılmıştı. Darbeyi yapan Abdülfettah el-Sisi, yönetimi ele geçirdikten hemen sonra Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkeleri Sisi’ye destek verdi. Çünkü Mısır’da Müslüman Kardeşler yönetimi devralmıştı ve bu ülkeler Araplar arasında etkin ‘Müslüman Kardeşler’in, kendi ülkelerini etkilemesinden çok çekiniyorlardı. Bu korku da darbeci Sisi’nin desteklenmesiyle sonuçlanmıştı.

PKK ile Barzani Arasındaki Gerginlik Nereye Gider?

Barzani ve partisi KDP ile PKK yani KCK arasında bildiğiniz gibi son zamanlarda sorunlar yaşanmakta. KDP’nin peşmergesi Rojava için Türkiye’den peşmergelerini geçirmiş ve bu peşmergeler IŞİD’e karşı etkin bir şekilde savaşmıştı. Rojava IŞİD’den temizlendikten sonra da buradan çıkıp Kuzey Irak’a geri dönmüşlerdi. Ama PKK’nın Suriye’deki militanları Irak’ta Şengal alındıktan sonra burada kaldı. Bunun üzerine Şengal Kaymakamı ”Burayı terk etmeleri gerekiyor, Peşmerge Suriye’ye yardım ettikten sonra çıkmıştı” diye sitem etmişti.
pkk barzani gerginliği
Şimdi de Barzani’nin partisi KDP PKK’ya ”Irak Kürdistan Özerk Bölgesi’ndeki 500 köyün ve Türkiye’de de birçok köyün harap olmasına sebep oldunuz ve Kürt milletine sorun ve engel çıkarmaktan başka ne yaptınız?” diye tepki gösterdi ve “Neden gidip sorunlarınızı Türkiye’yle çözmüyorsunuz? Madem Türkiye’ye karşı gelemiyorsunuz, neden Kürdistan Bölgesi için sorunlara sebep oluyorsunuz?” diye sordu.
PKK-Barzani arasındaki bu gerginlik nereye gider?
KCK, Suriye’de ki uzantısı PYD. Adına ne derseniz deyin bu grup bir örgüt. Suriye’de El Nusra, ÖSO ve IŞİD gibi resmiyeti olmadan bir bölgeyi kontrol ediyor. Ama Barzani Irak’taki en sorunsuz, en düzenli bölgelerden biri olan Kuzey Irak’ın resmi muhatabı. Barzani PKK’nın ‘Kürtlerin temsilcisi’ rolünü üstlenmesine karşı çıkıyor. (Kuzey Irak’ta son zamanlardaki eylem ve ölümlerin sorumlusu olarak da PKK’yı göstermişti.) Aynı şekilde PKK’da Barzani’nin Türkiye ile yakınlaşmasından tutun, Barzani sempatisine karşı duruyor ve KDP karşıtı strateji izliyor.
Suriye’de ve Irak sakinleşince ve düzenin vuku bulmaya başladığı zamanlar gelince, Kürtlerin temsilciliği rolünü birinin oynaması gerekecek. İran, Rusya, Irak’ın desteğiyle PKK mı, yoksa Türkiye ve Suudi Arabistan’ın desteğiyle Barzani mi bu rolü alacak, merak konusu. ABD PKK’nın Suriye uzantısı PYD’yi de (Suriye şartları gereği) destekliyor, Barzani’yi (hep destekledi) de destekliyor. Barzani de Türkiye’ye ekonomi ve enerji transferleri açısından muhtaç gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerde ki gelişmeler ve ABD ile Rusya’nın son sözleri, bu gerginliğin sonucu açısından büyük önem arz edecektir.
Kuzey Irak’ı ve Barzani’nin politikalarını daha iyi anlamak için ‘Kuzey Irak’ta ki Taraflar (Gorran Hareketi, KYP, KDP) Hakkında Bilinmesi Gerekenler’ adlı yazımızı okuyabilirsiniz.

En Fazla Silah Satan 20 Şirket

2014’te dünyada 401 milyar dolarlık silah satışı yapıldı. Bu satışlardan elde edilen gelirin yüzde 80’i Batı Avrupa ve ABD şirketlerinin kasasına girdi. Rus şirketler satışlarını yüzde 50’ye yakın artırırken, Çin’in silah satışları güvenilir bulunmadığı için listeye alınmadı.

Türkiye’den ise ASELSAN ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş (TAI) ilk 100 şirketin arasına girmeyi başardı. ASELSAN satışlarını yüzde 5.6 artırsa da sıralamada 66’dan 73.lüğe geriledi. Satışlarını yüzde 15 artıran TAI ise listeye 89. olarak girdi.

Türkiye, dünyanın en büyük silah ithalatçıları listesinde yedinci sırada olsa da, her geçen gün bu sıralamada aşağı inecek gibi görünüyor. Aselsan ve TAI gibi bir çok Türk silah şirketi de satışlarını arttırarak, Türkiye’nin savunma sanayi konusunda dış bağımlılığını azaltmaya çalışılıyor. Her ne kadar Türk şirketleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını tedarik etmeye çalışsa da, bir çok ülke ile anlaşmalar yaparak ihracatını gözle görülür şekilde arttırıyor ve bu artışın altının çizilmesi gerekiyor.

En fazla silah satan 20 şirket


Kaynak: 
Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)

En Uzun Süreli Askeri Kuşatma: Saraybosna Kuşatması

2

Yugoslavya’nın dağılma sürecinde yeni devletler oluşmaya başlıyordu. Ama Bosna Hersek devlet oluşturmak için etnik yoğunluğa sahip değildi. 1991 sayımlarına göre Bosna Hersek nüfusunun yüzde 45,3’ünü Müslümanlar, yüzde 31,3’ünü Sırplar ve yüzde 17,3’ünü de Hırvatlar oluşturuyordu. Geri kalanların arasında ise Yugoslavlar, Çingeneler, Macarlar, Karadağlılar ve Yahudiler vardı.

Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Sırplar süratle silahlanıyorlardı. Sırplar ‘müslümanlaşmış Sırp’ olarak gördüğü Boşnaklara karşı savaş hazırlığı yaparken, Boşnaklar Saraybosna sokaklarında barış yanlısı gösteriler yapıyordu. 5 Nisan’da yapılan bir gösteride yüksek binalardan kalabalığın üstüne ateş açıldı ve Boşnak Suada Dilberoviç isimli Dubrovnikli tıp fakültesi öğrencisi hayatını kaybetti.

Bunun üzerine savaş resmen başlamış oldu ve 6 Nisan 1992’de Sırplar, Müslümanların çoğunlukta olduğu kentlere saldırmaya başladılar. Son ana kadar barış ümitlerini koruyan Bosna-Hersek hiçbir çıkar yolu kalmadığını anlayınca Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç (20 Haziran 1992’de) resmen savaş ilan etti. , aynı gün meclisi feshetti ve başkomutan sıfatıyla ütün yetkilerini üstlendi. 26 Haziran 1992’de de düzenli birliklerden oluşan Bosna Ordusunu kurdu.

saraybosna kuşatması

Saray Bosna, Bosna Hersek’in başkentidir. Geçmiş 100 yıl boyunca Saraybosna 6 farklı devletin içinde yer almış ve içinde barındıran farklı etnik gruplardan dolayı Saraybosna ”Avrupa’nın Kudus’ü” olarak adlandırılmaktadır. Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’te, “Saraybosna, Batı’nın Kudüs’üdür” demiştir.

Modern tarihin bir başkente yönelik uygulanan en uzun süreli askeri kuşatması olan,


Saraybosna Kuşatması hakkında kısa bilgiler:

* Şehre 480.000 ile 500.000 arasında roket düştüğü bilinen Saraybosna’ya günde 329 roket atılıyordu.

Savaş sırasındaki 22 Temmuz 1993 tarihi, en fazla roketin atıldığı gündür. Bu günde şehre 3.777 roket atılmıştır.

17,689 kişinin kayıp olduğu bildirilmiş, sadece 999 tanesine ulaşılmıştır.

Sistematik olarak savaş boyunca 44 bin Boşnak kadınına ve kızına Sırp güçleri tarafından tecavüz edilmiştir.

Saraybosna’da çocukların sayıları 65.000 ile 80.000 arasındaydı. Keskin nişancıların hedeflerinin %40’ına yakını da hızlı koşamayan çocuklardı. Bunun yanında keskin nişancılar günde 5 ile 15 arasında kişiyi de yaralıyordu.

1993’te Saraybosna Belediye Başkanının maaşı sadece 2 dolardı.

Saraybosna kuşatması 3.5 yıl sürdü ve modern savaş tarihinin en uzun süren kuşatması oldu.

Savaş sırasında bölgeye uygulanan silah ambargosuna rağmen Türkiye ve İran gibi Müslüman nüfuslu ülkelerden silah yardımı yapılmıştır. Bosna-Hersek’e en büyük insani ve askeri yardımı, sanki kendi ülkesi savaşa girmiş gibi teyakkuzda olan Türkiye yapmıştır.

Savaştan önce 520.000 olan Saraybosna’nın nüfusu, 349.000’e düşmüştür.

Kuşatma sırasında sayılabilen resmi rakamlarla 11.541 kişi ölmüştür. Öldürülenlerin 1600’ü çocuk.

5 Nisan 1992’de başlayan kuşatma 29. Şubat 1996’da tamamen kalkmıştır.

1995 Ağustos sonu itibariyle NATO uçakları Hırvatistan ve Bosna Hersek’teki Sırp mevzilerini bombalamaya başladı. NATO bombardımanlarından 2 ay sonra ise ateşkes sağlanmış ve sene sonunda 14 Aralık 1995 Dayton Barış Antlaşması ile Bosna Hersek’te barış sağlanmıştır.

Yugoslavya dağıltıktan sonra aynı topraklar üzerinde ise, son olarak 2008’de Kosova ile birlikte 7 devlet kurulmuştur.


Yugoslavya devletleri:

Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Sırbistan, Karadağ, Kosova

yugoslavya devletleri

Yugoslavya öncesi ve sonrası (1989-2008)
yugoslavya öncesi ve sonrası harita

Ek olarak Arşidük Franz Ferdinand‘ın bir Sırp Gavrilo Princip tarafından öldürülmesiyle 1. Dünya Savaşı‘nı başlatan olay, Saraybosna’daki Latin Köprüsü‘nde olmuştu.

Kaynak:
http://www.dunyabulteni.net/haber/204777/savas-tarihinin-en-uzun-kusatmasi-saraybosna 
http://www.celebialper.com/ulkeler/bosna-hersek/saraybosna-kusatma-altinda-4-yil.html 
http://onedio.com/haber/papa-saraybosna-bati-nin-kudus-udur–522365 
http://www.aljazeera.com.tr/haber/kusatma-altinda-saraybosna

Türkiye’nin Komşusu: Azerbaycan Özerk Bölgesi Nahçıvan

Komşularımızdan biri olan Azerbaycan Özerk Bölgesi Nahçıvan ile küçükte olsa(17 km) bir sınırımız var. Ama Nahçıvan’ın Azerbaycan’la kara ulaşımı yok. Peki neden?

Nahçıvan Özerk Bölgesi

Sovyet döneminden kalan, Nahçıvan’ı Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a bağlayan karayolu Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali sonrasında kapatılmıştı. Çünkü bu yol kapatılmasaydı Azerbaycan ve Türkiye’nin karayolu bağlantısı olacaktı. SSCB dağıldıktan sonra Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerinden çekinen, hatta bölge için tehlikeli bir birliktelik olduğunu düşünen Rusya ise, Ermenistan’ın Karabağ işgalini destekledi ve bu iki ülkenin komşu olmasını engelledi. Rusya’nın Ermeni askerlerine muazzam desteği sonrasında Ermeni askerleri, Karabağ işgalinin ardından rotayı Nahçıvan’a yöneltti. Ama Ermenistan, Türkiye ve dünya ülkelerinden gelen baskıların artması üzerine bu işgal planını gerçekleştiremedi.

İsterseniz Azerbaycan ve Ermenistan’ın aynı toplulukta yer aldığı, Rusya öncülüğündeki Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) yazımızı da okuyup, Rusya’nın bölge hakkındaki politikalarını inceleyebilirsiniz.

Ermenistan Rusya İlişkileri (2015 Aralık)
Ermenistan kaba veya kibarca, her türlü ifade ile yıllardır Rusya’nın maşası oldu ve hâlâ olmaya devam ediyor. Şuan da Türkiye ile Azerbaycan’ın doğalgaz görüşmeleri ve uçak krizi sonrası Azerbaycan’ın Türkiye’nin yanında yer alması, Rusya’yı harekete geçirdi. Rusya Ermenistan’a askeri yığınağını arttırmakla birlikte, ortak hava savunma sistemi kurmak için çalışmalara başladı.