Tarihin akıntısına baktığınızda devreden bir sistemin işlediğini görürsünüz. Bu sistem inanç değerlerine göre iki kutupludur. Güçlü/zayıf, zengin/fakir, haklı/haksız gibi kavramlarla ana temayı anlarsınız. Bu hep böyle ola gelmiştir.
Geçmiş tarihi süreçleri zihnimizde hızlıca sorgulayıp dünya tarihinin son 100 yılını analiz ettiğimizde görürüz ki bilim ve teknolojide ki gelişmeler bizi mücadelelerde kavramsal değişikliğe götürmüştür. Sözlüklerimize yeni sözcükler, yeni bilimsel kavramlar ve bunlara paralel olarak bu terimlerle gözlerini dünyaya açan yeni nesiller. Herkes farkındaydı ki, 1900 yıllar ile dünya tarihi mutlak olan sonuna doğru farklı bir sisteme angaje oluyordu. Plan, program, yöntem, gibi kavramların yanında aslında tüm bunlarında kalbi konumunda olan strateji kavramı sözlüklerimizde yerini aldı.
Strateji veya sevkülceyş, uzun vadede önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için izlenen yol.
Temelde askeri bir terim olan strateji, bir ulusun veya uluslar topluluğunun barış ve savaşta benimsenen politikalara en fazla desteği vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatıdır.
Terimsel anlamında da gördüğünüz gibi bilimseldir ve bunun yanında başlı başına bir sanattır. Günümüzde dünya gücü olmanın, üç temel kaidesi vardır. Bu üç konu yönetimin temel taşlarıdır. Para, siyaset ve bilim. Ana eksende baktığımızda, bu kavramların insanın ferdi hayatında da ne kadar etkili olduğunu analiz edebiliriz.
Haktan yana siyasi irade, dünyanın savaşsız ve huzur içinde yaşandığı bir dünya sunar bize.
İnsana bahşedilen ilim temelli bilim anlayışı, hayatı kolaylaştıracak sonsuz teknolojik buluşlara sevk eder bizi.
Sömürüye ve adaletsizliğe dayanmayan, helal yoldan kazanılan para, paylaşmayı, kardeşçe yaşamayı eksenine alan zengin kitleler veya devletler dünyanın huzur ve barış içerisinde nasıl yaşanacağına tarif eder. Bu üç kavram için yaptığım açıklamaların tam tersini düşündüğümüzde de karşımıza aslıya iki kutup görüşün stratejilerini görmüş oluruz.
Strateji kavramını niyetinize göre şekillendirir ve yönlendirirsiniz.
Stratejiniz sizin aslınız ve özünüzdür. Stratejinizi inkarınız söz konusu olamaz.
Aslında stratejiniz ülkenizin nefes alıp vermesi ve devlet ömrünün tayinidir.
Devlet ve milletlerin gelecekleri kendi ellerindedir ve bunun öz tanımı da stratejisinin var olup olmadığı ile alakalıdır.
Stratejik hareket galibiyetin anahtarıdır.
Bugün Türkiye Cumhuriyetini, geçmiş tarihteki milli serüveni ve bugünkü reel dünya gözlemlerimizle bir kere daha akıllıca masaya yatırmalıyız. Düşünmekten, tecrübelerden faydalanmaktan, değerlerimiz ve hedeflerimiz üzerine strateji belirlemekten başka bir çıkış yolumuz yoktur.
Doğru zaman ve zeminde stratejiler ülkelerin sıçramasının mihenk taşıdır. Olmazsa olmazıdır.
Hakikat eksenli strateji, Türkiye’nin karanlıktan aydınlığa açılan tek kapısıdır.
Mücahid Şahin
StratejikOrtak.com Yazarı
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.