Şerif Hüseyin ve Irak’ın Yakın Tarihi

1911
Yazarlık Başvurusu

Irak için devlet değil coğrafya olarak söz etmek gerekir. Tarihi boyunca güçlü devletlere bağlı olarak yaşamıştır. Müstakil bir devlet olduğu dönem yoktur. Irak olarak bahsettiğimiz coğrafya Osmanlı’nın Basra Musul Bağdat eyaletlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan İngiliz manda yönetimidir. Irak’ın ilk kralı olan Faysal bin Hüseyin (Şerif Hüseyin) tahta İngiliz marşı eşliğinde oturtulur.

Ortadaki oturan: Şerif Hüseyin, solundaki: Kral Faysal

1922’de İngiltere’yle yapılan bir antlaşma neticesinde Irak içişlerinde serbest dışişlerinde İngilizlere bağlı yarı özerk hale gelir. Böylelikle Irak’ın suikast, darbe, iç isyanlar, etnik kıyımlar ve dış müdahalelerden ibaret olan dramatik yakın tarihi başlar.

Irak’ın dününü ve bugününü anlayabilmek için bu bölgenin İngilizler için önemini kavramak gerekiyor.

19.yüzyıl İngiliz İmparatorluğu’nun Ortadoğu politikasının temeli Hindistan ticaret yollarının güvenliğini sağlamaktı. 1819’da Süveyş kanalının açılmasıyla Akdeniz suyollarının güvenliğinin daha önemli hale gelmesi ve yeni keşfedilen enerji kaynağı olan petrolün bu bölgede önemli rezervlere sahip olduğunun anlaşılmasıyla İngiltere’nin bölge politikası değişmeye başladı.

Gertrude L.Bell kraliyet için hazırladığı Mezopotamya raporunda; Abadan rafinerini (bugün İran sınırları içerisinde kalan İngilizlerin 1908 yılında kurmuş olduğu dünyanın ilk petrol rafineri) korumak İngiliz gücünün birinci göreviydi, demek suretiyle petrolün İngilizler için önemini ortaya koydu.

Süveş Kanalı yapılırken 1869

İngiliz çıkarları doğrultusunda 19.yüzyıl boyunca Rusya’ya karşı tampon vazifesi gören Osmanlı bu misyonunu yerine getiremeyecek hale gelince bu bölgedeki boşluğu manda yönetimleri ve Fransa ile dolduracak yeni bir strateji geliştirildiBu doğrultuda İngiltere’nin stratejisi, ’’Fransız etki alanının Akdeniz kıyılarından doğuya, Rusların elinde olan bölgelere kadar uzanmasını; Fransız bölgesi İngiltere için Rusya’ya karşı bir kalkan vazifesi sağlayacak; Fransa ile Rusya birbirlerini dengeleyecekler ve Fransa Orta doğusu, Çin seddi gibi İngiliz Orta doğusunu kuzeydeki Rus barbarlarının saldırılarına karşı koruyacak’’ olarak şekillendi.

Büyük Britanya’nın dengeci politikalarının değişmeye iten diğer bir sebep de Almanya ve Osmanlı Devleti arasındaki yakınlaşma ve İngiliz çıkar bölgesi için tehdit oluşturan Bağdat Demiryolu projesiydi. Bu projenin gerçekleşmesi durumunda Alman ve Türk orduları birkaç gün içerisinde Suriye’den Hicaz’a nakledilebilir böylelikle Alman nüfuz alanı Basra ve Mezopotamya’ya sarkarak Süveyş kanalı ve petrol sahaları tehdit edebilirdi.

Bu bağlamda Bağdat Demiryolu projesi üzerine yapılan ciddi bir çalışmada şu ifadeler yer almaktaydı: İngiliz emperyalistleri, Osmanlı İmparatorluğu içinde kurulacak yeterli bir demiryolu ağının, sultanın gücünü ve etkinliğini artıracağını kesin olarak görüyorlar ve bundan korkuya kapılıyorlardı. Her şeyden önce, ulaşım kolaylıkları ile güçlenmiş olan sultanın öncülüğünde Müslümanlar uyanacaklar ve Hıristiyanlara kafa tutmaya başlayacaklardı.”

Böyle bir durum 1914 savaşından önce yaratılabilmiş olsaydı İngiltere’nin Yakındoğu’da tutunması son derece güçleşirdi. Güçlü bir Almanya tarafından desteklenen canlanmış bir Türkiye, İngiliz İmparatorluğu’nun “bel kemiği” Süveyş Kanalı’nı tehdit edebilir, Mısır, Hindistan ve Yakındoğu ülkelerinde İngilizlere karşı ayaklanmalar düzenleyebilirdi.’’

Mezopotamya (Irak) stratejik önemi yanında sahip olduğu geniş tarım arazileri ve petrol kaynaklarıyla İngiltere’nin iştahını kabartıyordu.

1907 yılında hazırlanan bir raporda bölgenin etkin sulama teknikleriyle dünyanın en büyük tahıl ambarı olabileceği ve bölgede bulunan petrolün işlenmesi halinde çok karlı bir yatırıma dönüşeceği vurgulanıyordu.

Tüm bunların yanında İngiltere, bölgenin en büyük ticari gücüydü ve 19.yüzyılın ikinci yarısından bu yana bölgede kurmuş olduğu şirketler vasıtasıyla Mezopotamya ticaretinin %65’lik kısmını elinde tutuyordu. İşte bütün bu noktalar hesaba katıldığında Irak’ın İngiltere için ne denli bir hayati öneme sahip olduğu kolayca anlaşılabilir. İngiltere bakımından Ortadoğu’da bir toprak parçasından çok öte anlam ifade eden Irak’ın herhangi bir şekilde kaybı, Ortadoğu ile mütemmim olan, Hint ticaret yolu başta olmak üzere tüm çıkarlarını kaybedeceği anlamına geliyordu.

Kazım Köprülü

StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR

 

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

3 YORUMLAR

    • He zaten size her yer Kürdistan utanmadan bide yüzyıllardır bölgede bulunan arapları disladiniz gelmiş Kürdistan diyo bana Kafanin üstünden f16 geçse korkudan altına edersin

    • Bırakın şu gereksiz Kürd milliyetçiliğini. Kendinizden nefret ettirdiniz. Hala utanmadan konuşuyorsunuz boş boş. Herkese ücretsiz devlet dağıtan İngilizler dahi, Osmanlı yıkıldıktan yaklaşık 60 sene sonra size zar zor bir adet devletcik (özerk bölge) verebildiler. O da sevmediğiniz Saddam Hüseyin sayesinde. Coğrafyaya isim vermek istiyorsanız bir şeyler başarmanız gerekiyor. Bir tane devletiniz yok hala coğrafyayı sahiplenme gayreti içerisine giriyorsunuz. Komiksiniz. Allah sizin gibi ırkçı fesatçıların belasını versin.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz