Diplomatik ve Askeri Gelişmeler [23-31 Mart]

23 Mart ile 31 Mart arasındaki diplomatik ve askeri gelişmeler listelemeden önce önemli başlıkları söyleyecek olursak; Irak’ın en büyük ikinci şehri olan Musul’a IŞİD’den Kurtarma Operasyonu başladı. Suriye’de rejim güçleri Antik kent Palmira’yı IŞİD’den geri aldı. Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizi sonrasında ilk Rus heyeti Türkiye’ye geldi. Irak’ta El Sadr liderliğindeki Şiilerin hükümeti protestosu sonuç verdi ve Başbakan İbadi geri adım attı.

Önemli gelişmelerin yaşandığı 23 Mart ile 31 Mart arasındaki diğer gelişmeler ise şöyle;

23 Mart 2016 (ÇARŞAMBA)

– ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kirby, ‘Bu terör saldırıları, İslamı ve Müslümanları temsil etmiyor’ dedi.

– Dışişleri Bakanlığı, Türk vatandaşlarına Brüksel’deki terör saldırılarından dolayı bu ülkeye seyahat etmemeleri tavsiyesinde bulundu.

– ABD’nin USS Ohio adlı nükleer balistik füze denizaltısı, Asya Pasifik bölgesindeki Filipinler’e konuşlandırıldı.

– Brüksel’deki havaalanı saldırısını düzenleyen kişi, Türkiye’nin sınırdışı ettiği ve Belçika’nın terörist kabul etmediği IŞİD’li çıktı.

– Rusya’daki Liberal Demokrat Partisi’nin faşist lideri, “Brüksel patlaması iyi oldu. Bırakın ölsünler, Rusya’nın işine gelir.” dedi.

– Savaşların finansörü, dünyanın en zengin ailesi(petrol zengini) Rockefeller, ”Petrol devri bitti, artık iklim savaşları çıkacak” dedi.

24 MART 2016 (PERŞEMBE)

– Rusya ile yaşanan uçak krizi sonrasında doğalgaz alternatifi arayan Türkiye, 2016 Ocak ayında ilk kez ABD’den doğalgaz ithal etti.

– Dünyada Hristiyanlıktan sonra en büyük din olan İslam, yüzyılın sonunda terörizm yaftasına rağmen dünyanın en büyük dini olacak. [PEW R.C.]

– Irak’ın en büyük ikinci şehri olan Musul’u, IŞİD’ten geri almak için düzenlenen operasyonunun birinci aşaması bugün itibariyle başladı.

– IŞİD’e karşı “Musul’u Kurtarma Operasyonu”na Irak yönetimi Şii güçlerin de katıldığını söylerken, yerel Musul meclisi bunu doğrulamadı.

– ABD, Rusya’nın saldırgan politikalarından dolayı Litvanya’ya askeri yığınak yapacağını açıkladı.

abd tankları

25 MART 2016 (CUMA)

– İngiliz Özel Kuvvetleri, Libya’da gizli operasyonlara katılmak için Libya’ya gitti.

– Rusya, Özbekistan’ın borçlarının tamamını sildiğini açıkladı.

– Çin Devlet Başkanının istifasını isteyen mektubun internette yayınlanmasından dolayı 20 kişi gözaltına alındı.

Çin Cumhurbaşkanı

26 MART 2016 (CUMARTESİ)

– Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında çıkan çatışmada bir Azerbaycan askeri şehit oldu. 2016 yılından itibaren şehit sayısı ise 5’e ulaştı.

– Dünya’nın genelinde yapılan mutluluk araştırmasında, Danimarka birinci sırayı alırken, Türkiye 78’nci, Burundi ise sonuncu sırada yer aldı.

– Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Komitesi lideri, Kuzey Koreli askerlerin Esad ordusu için savaştığını söyledi.

– İngiltere ABD’den, denizaltılarına karşı özel üretilen 3,2 milyar dolarlık 9 adet P-8A deniz uçağı satın aldı.

– Kremlin Sözcüsü Peskov, “Türkiye ile Rusya’nın arasındaki gerilimin ortadan kalkması için, Türkiye’nin adım atması gerekiyor” dedi.

– Suudi Arabistan’ın uçak desteğiyle can bulan Yemen Cumhurbaşkanı Hadi, “Şii Husilere karşı zafere yakınız” dedi.

– Araştırmaya göre Belçika’daki Türkler, ”Atatürk’ün mirası ve camilerin Türk Diyanetine bağlı olmasından dolayı” IŞİD’e katılmıyor. [BKAA]

– Rusya Dışişleri Bakanı Sözcüsü Zaharova, “Türkiye ile Rusya arasındaki kriz geçici” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Söcüsü Zaharova

27 MART 2016 (PAZAR)

– Kırgızistan’da muhalifler, Özbekistan-Kırgızistan arasında yaşanan sınır geriliminden faydalanarak iktidarı ele geçirme suçundan tutuklandı.

– Antik kent Palmira tamamen Esad güçlerinin kontrolüne geçti. IŞİD’in bu zamana kadarki en büyük kaybını burada aldığı belirtiliyor.

– Türkiye ile Ürdün, Başbakanlar ve bakanlar eşliğinde görüşmelerden sonra çeşitli alanlarda işbirliği anlaşmaları imzaladı.

– TSK, dar sokaklarda nokta atışı yapan, sırt çantasına sığabilen, ABD, Çin ve İran’ın kullandığı kamikaze İHA siparişi verdiğini açıkladı.

– 34 ülkenin oluşturduğu “Teröre Karşı İslam İttifakı” 40 ülkeye yükseldi ve bugün, ittifakın genelkurmay başkanlarının görüşmesi gerçekleşti.

– Beşar Esad, “PYD Suriye’de federasyon ilan ederse, federasyon topraklarında Kürtler toplam nüfusun %30’unu oluşturarak azınlık olacak” dedi.

– Suriye Halep’te ABD’nin desteklediği grupların birbiriyle çatıştığı bildirildi. Bu grupların birini CIA, diğerini ise Pentagon destekliyor.

PENTAGON

28 MART 2016 (PAZARTESİ)

– 150 milyon Müslümanın olduğu Bangladeş’te İslam’ın resmi din olmaktan çıkarılması için yapılan başvuru reddedildi.

– Rusya Dışişleri Bakanlığı, “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu uluslararası hukuka uygun şekilde çözülmelidir” dedi.

– Son 60 yılda Çin’deki Hristiyanların sayısı, ülkedeki Budistlerin inkarlarına rağmen tam 17 kat arttı.

– Güney Kore, Kuzey Kore aleyhinde propaganda broşürleri taşıyan 10 milyon balonu Kuzey Kore’ye doğru uçuracak.

– Bugün Rus askeri heyeti Türkiye’ye geldi. Heyetin AGİT çerçevesinde değerlendirme ziyareti, 30 Mart’a kadar sürecek.

– Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüştü.

– 21 milyon kişinin insani yardıma muhtaç olduğu, Arap yarımadasının en fakir ülkesi Yemen’de, çatışmalar sonucu bir yılda 6 bin insan öldü.

– Ukrayna, Rusya’nın olası bir hava saldırısına karşı savunma pozisyonlarını güçlendirme kararı aldı.

Ukrayna Savaş Uçakları

29 MART 2016 (SALI)

– NATO üyesi Estonya, bir Rus savaş uçağının Estonya hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya’ya nota verdi.

– Dünyanın en büyük ‘silah tüccarı’ ABD, son bir yılda Ortadoğu ülkelerine 30 milyar dolarlık rekor silah satışı gerçekleştirdi.

– Türkmenistan Ordusu, cumartesi gecesi -takvim dışı- aniden ”geniş kapsamlı bir askeri tatbikat” başlattı.

– Fransa, Palmira’yı IŞİD’den geri alan Esad rejimini tebrik ederken, Suriye’deki çatışmaların sorumlusunun Şam rejimi olduğunu belirtti.

– İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin 30-31 Marttaki Avusturya gezisi güvenlik nedeniyle iptal edildi.

– 2008 yılında Sırbistan’dan ayrılan Kosova’yı ‘Batı Blokuna’ çekmeye çalışan ABD, Kosova ile suçlu iadesi anlaşması gerçekleştirdi.

– Suudi Arabistan, son üç yıl içinde en önemli 15 ülkeden dokuzunda petrol piyasasındaki payını kaybetti.

– Myanmar Arakan’da 3,5 yıldır süren, ”Müslümanlara ibadet yasağı” olarak nitelenen olağanüstü hal kaldırıldı.

30 MART 2016 (ÇARŞAMBA)

– Pakistan’da yakalanan Hindistan istihbarat servisi (RAW) ajanı, ülkedeki ayrılıkçıları desteklemek için Pakistan’da bulunduğunu itiraf etti.

– TayLand’daki asker cunta rejimi, askerlere ”şüphelileri tutuklama ve gözaltına alma yetkisi” verdiğini açıkladı.

– Türkiye’ye gelen Rus turist sayısında bir azalma beklenirken, bu yıl 1 milyon Ukraynalı turistin Türkiye’yi ziyaret etmesi bekleniyor.

– İsrail’in yıllardır süren işgal politikası sonucunda Kudüs’teki demografik yapı, 300 bin Müslümana karşılık bir milyon Yahudi olmuştur.

– Türkiye’nin ‘Güvenli Bölge’ planındaki Münbiç’i ABD havadan bombalıyor. PYD’nin yakın zamanda ilerlemesi bekleniyor.

Suriye Münbiç

31 MART 2016 (PERŞEMBE)

– ABD ordusunun Avrupa Komutanlığı (EUCOM), Rusya’nın saldırgan tavırları nedeniyle muharip tugayı Avrupa’ya konuşlandıracağını bildirildi.

– İngiltere ABD’ye göndereceği nükleer atık karşılığında, kanser tedavisi için kullanılabilecek zenginleştirilmiş uranyum alacağını açıkladı.

– Pakistan’da pazar günü(27 MART) meydana gelen 70’den fazla kişinin öldüğü intihar saldırısının ardından beş binden fazla kişi gözaltına aldı.

– Japonya, Irak’taki bütçe finansmandaki açık için 220 milyon dolar kredi vereceğini açıkladı.

– Irak’ta Şiilerin düzenlediği eylemler sonucunda Başbakan İbadi geri adım attı. Şiilerin Irak’taki gücü bir kez daha görülmüş oldu.

– Polonya, Sovyetler döneminde Kızıl Ordu tarafından yerleştirilen heykelleri kaldırma kararı aldı.

– Çin Türkiye’de termik santrale 3, güneş ve rüzgar enerjisine de 12 milyar dolar yatırım teklifinde bulundu.

Çin Türkiye Nükleer Santral

Bir önceki gelişmelerin arşivi için Diplomatik ve Askeri Gelişmeler [13-22 Mart] adlı yazıyı inceleyebilirsiniz.

Kaynak: stratejikortak.com

ABD-Çin Rekabeti: ABD’nin Yeni Çevreleme Politikası

Kuzey Kore’nin füze denemeleri ve nükleer programı, Güney Çin Denizi anlaşmazlığında her gün biraz daha yükselen tansiyon, ABD’nin Asya’nın bu bölgesindeki askeri varlığını artırmasına hizmet ediyor. Washington ile Manila arasında imzalanan savunma işbirliği anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile; ABD, Japonya, Güney Kore ve Tayvan arasında esasen var olan yakın savunma/güvenlik ağına, Filipinler de dâhil oluyor. Avustralya’nın ABD lehine Asya’ya eklemlenmesi ve Hindistan’ın ABD ve ABD’nin bölgesel müttefikleri ile olan yakın ilişkileri, Çin karşısındaki bu savunma/güvenlik ağının çapını daha da büyütüyor.

ABD Güneydoğu Asya'da Çin'i 'Çevreliyor'
ABD Güneydoğu Asya’da Çin’i ‘Çevreliyor’

Filipinler ile ABD arasında, 2014 yılında imzalanan, ancak Filipinler Yüksek Mahkemesi’nin anayasaysa uygunluk denetiminin yeni tamamlaması nedeniyle ancak geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girebilen anlaşma ile, ABD, Filipinler’de beş askeri üsse sahip olma imkanı elde ediyor. Bu üslerin adı ve yerleri sırasıyla şunlar: (1) Basa Hava Üssü (Filipinler’in kuzeyinde, Tayvan’ın güneyinde, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ABD tarafından inşa edilmiş), (2) Magsaysay Kalesi (Filipinler’in batısında, Güney Çin Denizi’nin doğusunda, Filipinler’in en büyük askeri tesis, Filipinler Ordusunun ileri eğitim merkezlerinden biri), (3) Macton-Benito Ebuen Hava Üssü (Filipinler’in orta kesiminde, Cebu sahilinde, 1990’ların başında çıkarılmadan önce ABD Hava Kuvvetleri için inşa edilmiş), (4) Lumbia Hava Üssü (Mindanao Adası’nın güneyinde, sivil havacılığa da hizmet veriyor) ve (5) Antonio Bautista Hava Üssü (Palawan Adası üzerinde, Güney Çin Denizi’nde anlaşmazlık konusu Spratly Adaları ile karşı karşıya). ABD askeri unsurlarının bu üslerde konuşlanmasının ne zaman başlayacağı şimdilik belirsiz gözükse de, ABD Savunma Bakanı Ash Carter’in önümüzdeki Nisan (2016) ayında Filipinler’e yapması beklenen ziyarette bu belirsizliğin ortadan kalkacağı tahmin edilmektedir. Anlaşma, Filipin Ordusuna askeri eğitim verilmesini de öngörüyor.

Filipinler-ABD anlaşması: ABD'nin kullanacağı askeri üsler
Filipinler-ABD anlaşması: ABD’nin kullanacağı askeri üsler

Üç asır İspanyolların hâkimiyetinde kalan, 1898’de ABD’nin yönetimine giren ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın işgaline uğrayan Filipinler, savaştan sonra asıl/tam bağımsızlığına kavuşmuş bir ülkedir. İzleyen yıllarda da, genelde, ABD ile yakın ilişki içinde olmuştur. Bu tablo nedeniyle, Filipinler’in askeri alt yapısının esasen ABD’nin kullanımına elverişli olduğunu ve ABD’nin edindiği üsler için ciddi harcama yapmasını gerektirmediğini söylemek mümkündür. Nitekim Obama Yönetiminin Kongre’ye yaptığı konuya ilişkin bildirimde 50 milyon dolarlık bir harcamayı öngörmesi de, bunu teyit etmektedir. Filipinler’in askeri alt yapısının uyumlu oluşu, ülkenin Çin ve Güney Çin Denizi nezdindeki konumu ile birlikte dikkate alındığında, bahse konu anlaşmanın, ABD’ye Çin karşısında ciddi avantaj sağlayacağını söylemeye gerek yoktur. Ancak Filipinler’in sadece, Güney Çin Denizi’ne ve bu deniz üzerinden Çin’e komşu olması değil, Malaka Boğazı’na girişi-çıkışı kontrol eden ve Avustralya’nın fiziki olarak Asya’ya eklemlenmesini mümkün kılan konumu da ABD için önemlidir, Çin karşısında ABD’ye güç verecektir. Öyle ki, Filipinler’in jeopolitiğinin, ABD-Çin rekabetinde dengeleri etkileyici bir potansiyeli içerdiğini ileri sürmek abartılı bir görüş olmayacaktır.

Ayrıca, (4) Mindanao Adası’ndaki Lumbia Hava Üssünün, coğrafi konumu dikkate alındığında, ABD’ye İslami aşırıcılık ile mücadele etme imkânı verebileceğini de görmek gerekir.

Eğer ABD ile Japonya arasındaki savunma işbirliği ve Japonya’nın savunma konseptinin güneyindeki Tayvan’ı da içerdiği dikkate alınırsa; ABD ile Filipinler arasında yürürlüğe giren savunma işbirliği anlaşmasının, sadece ABD açısında değil, Doğu Çin Denizi’ndeki ve Hava Savunma Bilgi Bölgesi uygulamasındaki anlaşmazlık üzerinden Çin ile karşı karşıya bulunan Japonya açısından da anlamlı olduğu görülür. Bu durumda, Asya’nın doğusunda, kuzeyde Güney Kore’den ve Japonya’dan başlayıp güneyde Filipinler’e kadar uzanan, Çin karşısında “yekpare” ve homojen bir cepheden söz etmek mümkündür. Bu cephe, Çin’i, doğudan ve denizden kontrol eden bir cephedir ve hem Çin Donanmasının hareketini kısıtlayacaktır, hem de Çin bağlantılı dış ticaret yoluna müdahale etme imkânı verecektir.

Güney Çin Denizi’yle Doğu Çin Denizi’nin Haritası

Filipinler, 2013 yılında, Güney Çin Denizi’ndeki adaların aidiyeti konusunda Çin ile yaşadığı anlaşmazlığı uluslararası yargıya (Tahkim’e) taşımıştır ve bu konudaki kararın 2016 yılı ortalarında verilmesi beklenmektedir. Çin, yargı sürecine müdahil olmamış, bu süreçte Filipinler’in karşısında yer almaktan kaçınmıştır. Çıkacak kararın Filipinler lehine olacağı ve Çin’in de bu karara uymayacağı tahmin edilmektedir. Bu durum nedeniyle, Filipinler ile ABD arasındaki savunma işbirliği anlaşması, buna hazırlık anlamını da taşımaktadır. Karar bu şekilde çıkar ve Çin bu kararı görmezden gelirse, bu, bir taraftan Çin’e yönelik bir askeri müdahaleye haklılık kazandıracak, diğer taraftan da böyle bir müdahalenin uluslararası kamuoyundan destek bulmasına hizmet edecektir. Ancak Çin’in genelde askeri açıdan giderek güçlendiği, özelde ise Güney Çin Denizi’ndeki askeri varlığını her geçen gün artırdığı, buradaki askeri imkan ve yeteneğini geliştirdiği/güçlendirdiği dikkate alındığında, karar sonrasında Çin’e yönelik bir askeri müdahalenin o kadar da kolay olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

Çin ise, bu durumun farkındadır. Pekin’den, ABD ile Çin’in biri birlerine ihtiyaçları olduğu, ABD’nin Çin’i kaybetmekten pişman olabileceği yolunda açıklamalar gelmektedir. Ve Çin açısından kritik eşiğin, başkent Manila’nın batısında kalan, Subic Körfezi’ndeki limanının, yeniden askeri amaçlarla kullanıma açılması ve bu tür kullanım için ABD’ye tahsis edilmesi olduğu ileri sürülmektedir.

Filipinler, ABD’nin Çin’i çevreleme politikasında kritik önemi haiz bir coğrafya ve ABD ile yaptığı anlaşma Çin için ciddi sıkıntı anlamına gelmektedir.

Prof. Dr. Osman Metin Öztürk (ascmer)

Musul Operasyonunun Gidişatı ve Haritası

24 Mart Perşembe günü başlayan ismini “Musul’u Kurtarma Operasyonu” olarak bildiğimiz ama Irak Savunma Bakanlığı’nın “Fetih” ismini verdiği Musul Operasyonu başladı ve uluslararası kamuoyunun dikkati yeniden Irak’a çekildi. Bu yazıda da Musul Operasyonu hakkında detaylı bilgiler, harita üzerinde yerleşim yerleri gösterilerek anlatılmaya çalışılmıştır.

24 Mart günü sabah saatlerinde başlayan ve IŞİD’in Musul’dan temizlenmesi amacını güden “Fetih Operasyonu” ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava desteğiyle birlikte, şimdilik sadece Irak Ordusu tarafından yürütülmektedir. Ancak bu operasyonu IŞİD’in ana merkez üssü olan Musul şehir merkezine yapılacak büyük bir operasyon gibi algılamak doğru olmayacaktır.

Musul Operasyonu'nda Peşmerge ve Irak güçlerinin mevzilerinden..
Musul Operasyonu’nda Peşmerge ve Irak güçlerinin mevzilerinden..

Irak Ordusu’nun da açıkladığı gibi operasyon, büyük Musul operasyonunun ilk aşaması olarak değerlendirilmek mümkündür. Yapılan operasyonla, Musul’a ulaşan IŞİD’in lojistik destek hatlarının kesilmesi ve IŞİD’in elindeki diğer bölgelerle Musul bağlantısının koparılması planlanmaktadır. Zira Musul’a bağlı ve Sincar ile Musul arasında bulunan Telafer, Musul’un güneyinde Selahaddin’e bağlı olan Şirgat ilçesi ve Musul’un güneydoğusunda Kerkük’e bağlı Havice ilçesi IŞİD’in kontrolündedir. IŞİD bu noktalardan lojistik destek sağlamaktadır. Bu bölgelerin kontrolü neticesinde IŞİD bölgeler arasında militanlarının geçişini de yapmaktadır. Bu nedenle Musul’un çevrelenmesi ve IŞİD’in dışarıdan destek almasının önüne geçilmesi açısından IŞİD’in kontrol bölgeleri arasındaki bağlantının koparılması ve lojistik destek hatlarının kesilmesi, Musul şehir merkezine düzenlenecek operasyon öncesinde oldukça önemlidir.

Nitekim Musul’un güneyindeki Mahmur bölgesinden başlanan operasyonda, peşmerge kuvvetleri destek gücü olarak Mahmur’da konuşlanmış durumdadır. Irak Ordusu, operasyonun ilk 5 saatinde Musul’un Geyyara nahiyesine bağlı 8 köyün IŞİD’den temizlendiği açıklanmıştır. Geyyara, IŞİD açısından son derece stratejik bir noktadır. Geyyara, IŞİD’in elindeki Musul-Tikrit bağlantı yolunun tam üzerinde bulunduğu gibi, IŞİD’in Geyyara’dan petrol çıkarttığı bilinmektedir. Ancak Irak Ordusu tarafından ele geçirilen köylerin Dicle Nehri’nin doğu yakasında Mahmur’a yakın bölgelerde olduğu bilinmektedir. Zira Geyyara’nın nahiye merkezi Dicle Nehri’nin batısındadır.  Bu nedenle Irak Ordusu’nun IŞİD’in lojistik destek hatlarını kesebilmesi için Dicle Nehri’ni geçmesi gerekmektedir. Irak Ordusu henüz Geyyara’nın merkezine ulaşılabilmiş değildir.

Musul Operasyonu Harita
Musul’u Kurtarma Operasyonu’nun başlamasıyla Irak Ordusunun aldığı köyler (Mahmur’un batısında)

Musul Operasyon Haritası (Tam Ekran)

Irak Ordusu’nun Mahmur’da konuşlandırdığı mevcut gücüyle Dicle üzerinden bir kontrol sağlamasının mümkün olmadığı söylenmektedir. Nitekim Irak Ordusu, Mahmur’da konuşlu yaklaşık 6000 kişiyle operasyon yapmaktadır. Bu gücün yanında yaklaşık 4000 kişilik bir peşmerge destek gücünün Mahmur’da bulunduğu ancak henüz operasyonlara katılmadığı bilinmektedir. 25 Mart tarihi itibariyle Geyyara’ya bağlı 13 köyün daha alınması planlanırken, bu konuda şimdilik bir gelişme yaşanmamış olması, Musul operasyonunun daha uzun süre alacağını gözler önüne sermektedir.

Bilindiği gibi Irak’ta IŞİD’in Musul’la birlikte iki merkez üssünden biri olan Ramadi (Anbar) operasyonu dahi tamamlanabilmiş değildir. Ramadi’ye yönelik ilk operasyon 2015’in Mart ayında başlamış, ancak IŞİD’in direnişi nedeniyle 2 ay sonra durdurulmuştur. Temmuz 2015’te “Lebbeyk Ya Hüseyin” ismiyle tekrar başlayan operasyon, Irak güvenlik güçlerinin Ramadi şehir merkezine girmesine rağmen halen devam etmektedir. IŞİD, tam olarak Ramadi şehir merkezinden temizlenemediği gibi, Anbar’a bağlı Felluce, Hit, Kaim (ki burada sınır kapısı da IŞİD’in kontrolünde) gibi bölgelerde IŞİD güçlü bir biçimde direnişini sürdürmekte, hatta zaman zaman Bağdat’a yaklaşık 20 km mesafede bulunan Ebu Garib bölgesine yönelik saldırılar düzenlemektedir. Ramadi operasyonu dahi tam anlamıyla tamamlanamamışken, Irak’ın en büyük ikinci şehri ve IŞİD’in en güçlü olduğu merkez olan, içerisinde halen 1 milyondan fazla sivilin yaşadığı Musul’a yönelik yapılacak operasyonun kısa vadede bitirilmesi olasılığı zor görünmektedir. Bununla birlikte Irak güvenlik güçlerinin operasyonun tamamlanması için sayısal olarak da hazır olmadığı da görülmektedir. Diğer taraftan halen Musul merkeze yönelik yapılacak operasyona ilişkin olarak, operasyona hangi grupların katılacağı da kesinlik kazanmamıştır.

Operasyondan bir görüntü, IŞİD mevzileri bombalanıyor..
Operasyondan bir görüntü, IŞİD mevzileri bombalanıyor..

Irak Başbakanı Haydar El-Abadi, Musul halkının istememesine rağmen, Haşdi Şaabi(Şii milisler) ve içerisinde yer alan milis grupların operasyona katılacağını açıklamıştır. Ayrıca peşmergelerin de ne kadar bir güçle operasyona eşlik edeceği, hangi bölgelerde konuşlanacağının da kesinlik kazanmadığını söylemek mümkündür. Her şeyden öte IŞİD sonrası Musul şehrinin geleceğine ilişkin bir planlama olmadığı da görülmektedir. IŞİD’in Musul’dan temizlenmesi durumunda Musul’un güvenliğini kimin sağlayacağı ya da Musul’daki yönetimin ne olacağı soru işaretleri taşımaktadır. Zira Musul’un eski valisi Etil Nuceyfi’nin kontrolünde olan Haşdi Vatani olarak bilinen “Musul Savunma Gücü” diyebileceğimiz yapılanmanın Musul’da etkinlik sağlamak isteyeceği aşikardır. Ya da peşmergelerin kontrolü ya da etkinlik sınırının nereye kadar olacağı veya peşmergelerin IŞİD sonrasında Musul’dan geri çekilip çekilmeyeceğine yönelik soru işaretleri akıllarda durmaktadır.

Musul Operasyonu'ndan bir kare (27.03.2016)
Musul Operasyonu’ndan bir kare (27.03.2016)

Musul çevresinde bulunan (özellikle Mahmur ve Sincar’da) terör örgütü PKK’nın varlığı da dikkat çekicidir. IŞİD sonrası süreçte Irak merkezi hükümetinin Musul’daki PKK varlığına yönelik tutumu da belirsizdir. Yıkılma tehlikesi içerisinde olan ve IŞİD’in saldırı kapasitesi sınırlarında bulunan Musul Barajı’nın akıbetine ilişkin planlamalar dahi soru işaretleri barındırmaktadır.

Öte yandan Musul operasyonuna ilişkin yukarıda ifade edilen ve daha da çoğaltılabilecek soru işaretlerinin yanı sıra Irak iç siyasetinin de karmaşık günler yaşaması, Musul operasyonuna ilişkin olarak kısa vadede bir sonuç alınması beklentilerini düşürmektedir. Irak Başbakanı Haydar El-Abadi hükümet reformu ile meşgul olurken, Irak Petrol Bakanı Adil Abdulmehdi, Irak Ulaştırma Bakanı Bakır Cebir Zubeydi ile Irak Gençlik ve Spor Bakanı Abdulkerim Abtan, istifa mektuplarını Abadi’ye sunmuştur. Bu durum hükümeti zora sokarken, karar alma mekanizmasını da aksatacaktır. Karar alma sürecinin aksaması da IŞİD’le mücadeleye zarar verecektir. Buradan hareketle Musul operasyonunun başladığı açıklamış olsa bile Musul’a ilişkin yerel ve Irak siyasetine ilişkin genel problemler bir arada ele alındığında Musul operasyonunun daha çok zaman alacağını söylemek mümkün olacaktır.

Musul Operasyon Haritası

IŞİD’in Kontrol Ettiği Musul’dan Fotoğraflar

Analiz ORSAM Uzmanı, 2010 yılından sonra Irak'taki birçok seçimde uluslararası gözlemci olan Bilgay Duman'a aittir.

IŞİD’den Geri Alınan Palmira Antik Kentinden Görüntüler

2015’in Mayıs ayında IŞİD’in eline geçen Palmira antik kentinin kontrolü Esad güçlerinin(Hizbullah, Suriye Ordusu ve Şii milisler) operasyonuyla tekrar Esad rejimine geçti. IŞİD burayı ele geçirdikten sonra antik kentte onlarca Suriye ordusunun askerini idam etmiş ve antik kente ait tarihi eserleri tahrip etmişti.

5 bin yıllık tarihe sahip olan UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Palmira antik kentinin IŞİD’in elinden alınmasıyla, IŞİD’e karşı büyük bir darbe vuruldu ve bunun IŞİD için ‘en büyük kayıp’ olduğu söylendi. Çeşitli kaynaklar Esad rejiminin 2015’te Palmira’dan çekilip IŞİD’e bırakmasıyla kentteki bir çok eseri de ‘yağmaladığını’ söylese de, henüz bu konu açığa çıkmış değil. (ki açığa çıkması da Suriye’de kaos ve savaştan ötürü çok zor görünüyor)

Bu başlıkta ise IŞİD’den geri alınan Palmira antik kentinden fotoğraflar ve fotoğrafların en aşağısında bir video var. Beklenenden daha az hasar olduğu söylense de gerçekten IŞİD burayı da harabeye çevirmiş diyebiliriz.

Palmira Antik Kentin yukarıdan bir görüntüsü.. Tarihi kolonların çoğu tahrip edilmiş..

palmira-2016

Şehrin girişi..

palmiradan-kalanlar

Şehrin drone ile havadan görüntüleri..

palmira-drone palmira-drone-2 palmira-drone-goruntusu

Göründüğü gibi çoğu eser tahrip edilmiş..

palmira-eser
palmira-yikik-eserler
palmira-eserler
palmira-harabe palmira-haraber-kent

IŞİD-Esad güçleri çatışmaları sırasında yanan araçlar..

palmira-haraber-kent2

Şehir alındıktan sonra IŞİD bayrakları indiriliyor..

palmira-haraber-kent-temizleniyor palmira-havadan palmira-isid-orgtu

Kentteki kaleden görüntüler..

palmira-kalesi
palmira-kalintilari

Palmira Müzesi’ndeki eserlerin hali..

palmira-muze palmira-muze1 palmira-muzeleri
palmira-putlari
palmira-muzeleri-yikildi

Palmira Müzesi’ndeki heykellerin yüzleri parçalanmış bir şekilde bulundu.

(Önce-Sonra)

palmira-once-sonra
yuzleri-parcalanan-eserler-palmira
palmira-sehri

Palmira antik kentin IŞİD öncesini ve sonrasını gösteren bir fotoğraf..

palmira-sehri-once-sonra

IŞİD Sonrası Palmira Antik Kenti (video)

Hint-Pakistan Çatışması: Bangladeş’in Kuruluşu

1

Pakistan’da darbe ile başkanlığa gelen Yahya Han ülke içerindeki sorunları yönetmekte zorluk çekiyordu. Bir yanda iki kutuplu uluslararası sistemde kendine yer etmeye çalışan, kendi iç sorunlarıyla uğraşan ve hala kanayan bir yara olarak Keşmir sorunuyla karşı karşıya olan bir Pakistan vardı.

Pakistan’da Şeyh Mucibürrahman’ın Avami Birliği ile Zülfikar Ali Bhutto’nun Pakistan Halk Partisi arasındaki siyasi kriz her gün derinleşiyor, bir anlaşmadan gittikçe uzaklaşılıyordu. Durum General Yahya Han’ın askeri rejiminin kararsız hareket etmesiyle daha da kötüleşiyordu. Batı Pakistan ve Doğu Pakistan arasındaki olaylarda Hintliler Doğu Pakistanlılar’ı silahlandırdılar, eğittiler ve eyalet şiddete gömüldü.

Sovyet Rusya Hindistan’ın arkasında yer alıyordu, Çin de Pakistan’ın yanında yer aldı. O kadar ki, Çin Nisan ayında yaptığı açıklamada, Hindistan Pakistan’a saldıracak olursa, Pakistan’a her türlü yardımı yapacağını bildirdi. Çin’den sonra Amerika da Pakistan’ı destekledi. Bu sırada Amerika ile Çin’in münasebetleri bir düzelme ve yumuşama içine girmişti. Tam bugünlerdedir ki, Amerikan masa tenisi takımının Çin’e davet edildiğini unutmayalım. İç savaş Kasım ayından itibaren, Hindistan ile Pakistan arasında sınır çatışmalarına dönüşmeye başladı.

Bunlar olurken 1970 yılı içinde Pakistan’da yapılan genel seçimlerde, Doğu Pakistan’daki(Şuanki Bangladeş) Avami Birliği Partisi büyük bir başarı sağlayarak Doğu Pakistan’a ayrılan 169 sandalyenin 167’sini kazanarak 313 sandalyelik Federal Mecliste çoğunluğu elde etmişti. Batı Pakistan’da ise, oylar çeşitli partiler arasında paylaşılırken en çok oyu alan Zülfikar Ali Butto‘nun Pakistan Halk Partisi (PPP) 81 sandalyede kalmıştı.

Pakistan Cumhurbaşkanı Yahya Han’ın seçimleri ertelemek istemesiyle başlayan olaylar, 1971 Martında Dakka Üniversitesi’nin kampüsündeki sivil halka ateş açılmasıyla daha da tırmandı. Doğu Pakistan kuvvetlerinin ve Doğu Pakistan polisinin ayrılıkçıları desteklemesiyle şiddet tüm yurda yayıldı. Eyalette bulunan Pakistan ordusunun Avami Birliği’nin merkezini kapatarak Mucibürrahman’ı tutuklaması şiddet olaylarını daha da tırmandırdı. Bu arada halk, olayların etkisiyle Hindistan’a sığınmaya başlamıştı. Fakat 3 Aralık 1971 günü Pakistan uçaklarının Batı Hindistan’daki bazı havaalanlarını bombardıman etmesi üzerine, Hint-Pakistan çatışması açık savaş haline geldi ve Hindistan ordusu Doğu Pakistan’a girmeye başladı. Doğu Pakistan’daki Pakistan kuvvetleri Hint kuvvetleri karşısında fazla dayanamadı ve teslim oldu . Çatışmalar 15 Aralık 1971’de ateşkes ilanıyla sona ererken, 15 milyon nüfusuyla 26 Mart 1971 Bangladeş Cumhuriyeti kurulmuş ve Mucibürrahman ilk başbakan olmuştur.

Bangladeş Nerede? (Bangladeş'in bağımsızlığından önce Hint Yarımadasında harita)
Bangladeş Nerede? (Bangladeş’in bağımsızlığından önce Hint Yarımadasında harita)

Türkiye-AB İlişkilerinin Başlangıcı

Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin resmi başlangıcı, 1958 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’nin 6 ülke(Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya) tarafından kurulmasının ardından Türkiye’nin ortaklık için 31 Temmuz 1959’da yaptığı başvuruya dayanıyor. AET Bakanlar Konseyi Türkiye’nin ortaklık başvurusunu kabul etmiş ve yapılan hazırlık görüşmelerini takiben 12 Eylül 1963 tarihinde ‘Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir Ortaklık yaratan Anlaşma olan Ankara Anlaşması imzalanmıştır. 1950-60 yıllarında milletvekili çoğunluğunu elinde bulunduran bir iktidarın çatısı altında toplanan hükümet, o dönemde çeşitli uluslararası kuruluşlara başvurduğu gibi AET’ye de başvurmuştur. Fakat bu başvuru halkın bir isteğinden ziyade o dönemde Yunanistan ile yaşanan soğuk rekabetin neticesidir.

Türkiye AB İlişkilerinin Başlangıcı (Ankara Antlaşması İmzalanırken - 1963)
Türkiye AB İlişkilerinin Başlangıcı (Ankara Antlaşması İmzalanırken – 1963)

Ankara Anlaşması 3 devreden oluşmaktadır. Bu devreler hazırlık, geçiş ve nihai dönemdir. Gümrük Birliğinin tamamlanmasıyla geçiş dönemi sonlanacaktır. Anlaşmada öngörülen Hazırlık döneminin sona ermesiyle birlikte, 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol‘de, geçiş döneminin hükümleri ve tarafların üstleneceği yükümlülükler belirlenmiştir. Ankara Anlaşması ile düzenli olarak toplanan Ortaklık Konseyi kurulmuştur. Söz konusu kurumsal çerçeve, gümrük birliğinin nihai aşamasının uygulamaya konulması ile birlikte genişletilmiştir.

1973’te Türkiye ile AB arasında yapılan Katma Protokolle sanayi ürünlerinde gümrük vergisi tamamen kaldırılmıştır ayrıca 3. ülkelere de AT koşullarında vergi uygulanmasına karar verilmiştir. İmzalanan Katma Protokol ile Türkiye AB’ye yönelik gümrük vergilerinin sanayi ürünleri için tamamen kaldırılması ve üçüncü ülkelere karşı ise AT ülkelerinin uyguladığı vergilerin uygulanmasını kabul etmiştir. Buna göre sanayi ürünleri için 12 yıllık vergi indirimi geçiş süresi ve rekabet gücü zayıf olan sanayi dalları içinse 22 yıllık vergi indirimi takvimi öngörülmüştür.

Fakat Türkiye beklenen performansı gösterememiş ve gümrük indirimlerini durdurmuştur. 1980 askeri darbesiyle kesintiye uğrayan ilişkiler, Türkiye’nin 14 Nisan 1987’de yılında yaptığı tam üyelik başvurusuyla ivme kazanmıştır. 1989 yılında Komisyon, Gümrük Birliği tamamlanmadan üye kabul etmeyeceğini açıklamıştır

AB-Türkiye ilişkileri, 1993 tarihinde Gümrük Birliği müzakerelerinin başlaması ile yeni bir boyut kazanmış ve iki yıllık müzakereler sonucunda Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996’da yürürlüğe girmiştir. AB Komisyonu tarafından Aralık 1999’da toplanan Türkiye, Helsinki Zirvesi ile AB’ye üyeliğe aday ülke olarak kabul edilmiştir. Burada alınan kararlar hem AB hem de Türkiye için dönüm noktası niteliğindedir. Diğer aday ülkeler gibi Helsinki sonrası Türkiye’de reformları desteklemeye ve teşvik etmeye başlamıştır.

AB ve Türkiye, yapılan yoğun görüşmelerin ardından 17 Aralık 2004’te üyelik müzakerelerinin koşulları hakkında bir anlaşmaya vardı. Brüksel’de 16-17 Aralık 2004 günlerinde yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi sonrasında 17 Aralık Sonuç Bildirgesi yayımlandı ve tam üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005 Çarşamba günü başlamasına oy birliğiyle karar verildi.

Independent: ‘Ankara’ya neden sessiz kaldınız?’

Belçika’nın başkenti hatta Avrupa’nın başkenti denebilecek Brüksel’de ki bombalı patlamaları görüp, Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalara sessiz kalan Avrupa, Türkiye’deki patlamaları son dakika 4 satır haberlerle geçiştirdi.  Buna ülkemizden tepkiler yükselirken, Yasmin Ahmed’in İngiliz Independent Gazetesi’nde yayınlanan yazısı çok ilgi gördü ve sosyal medyada çokça paylaşılır oldu. Yazının orjinal halini buradan okuyabilirsiniz ancak, Al Jazeera’nın çevirisiyle bu etkileyici ve sorgulanması gereken yazıyı Türkçe çevirisiyle okuyabilirsiniz.

”Sorarım size, Ankara’ya neden sessiz kaldınız?”

Yine bir terör saldırısı ile sarsılan Avrupa, tepkisini bu kez de rutin olarak görmeye alıştığımız şekilde ortaya koydu.

Sosyal medya ve Facebook hesaplarımızda güvende olduğumuza dair bildirimde bulunuyoruz, Twitter’da hashtag’ler açıyoruz, karikatürler paylaşıyoruz. Sanal dünyada bunlar olurken, gerçek dünyada da komşu Avrupa ülkelerinde Belçika bayrağı göndere çekilecek, projeksiyonla ulusal anıtlara yansıtılacak. Verilen tepkiler, marazi bir cenaze ritüeline benzemeye başladı. Ve muhtemelen bunlar, yaşanan bu anlaşılmaz dehşeti sindirebilmemiz ve teröre meydan okuyabilmemiz açısından önemli.

Paris Belediye Başkanı Twitter’da yayınladığı mesajında Eyfel Kulesi’nin Belçika bayrağı renklerinde ışıklandırılacağını açıkladı, İngiltere’de başbakanlık binasında Belçika bayrağı göndere çekildi ve BBC’de yayınlanan bir habere göre, Twitter’da dünya genelinde öne çıkan başlıklar listesini “Brüksel” kelimesinin farklı dillerdeki versiyonları kapladı.

Le Monde gazetesi çizeri Plantu’nun Fransa’nın Belçika ile dayanışma içerisinde olduğunu anlatan karikatürünü paylaşıyoruz ama ortada bir sıkıntı var.

Türkiye’de teröristlerin elinde ölenler için karikatürümüz neredeydi?

İngiltere neden Ankara’daki saldırıların ardından başbakanlık konutunda Türk bayrağını göndere çekmedi?

Geçtiğimiz hafta üç kişi öldü, 36 kişi yaralandı. Şubat ayında 28 kişi ölmüş, 60 kişi yaralanmıştı. Ocak ayında gerçekleştirilen iki ayrı saldırının bilançosu ise 18 ölü, 53 yaralı oldu. 2015 yılında yaşanan saldırılarda da 141 ölü ve 910 yaralı şeklinde ağır bir tablo vardı.

Bir terör saldırısının ağırlığı, ölen ve yaralananların sayısı ile ölçülmemeli. Siyasi bir amacı kanıtlamak için bir kişinin bile canını almak büyük zulümdür. Ancak rakamlar da ortada. Türkiye’de çok daha fazla can kaybı yaşanırken Avrupa sessiz kaldı.

Öyle görünüyor ki gösterdiğimiz dayanışmanın belli sınırları var ve bu sınırlar, rahatsız edici bir şekilde Batı Avrupa haritasına benziyor. Türkiye, ilgi alanımızın hemen dışında kalıyor. Onun adına üzülebileceğimiz kadar bize yakın değil.

Türkiye, tatile gittiğimiz egzotik bir yer, anlamamız ya da dayanışma göstermemiz gereken bir üke değil.

Türkiye’deki saldırıların ardında yatan gerekçeler, Brüksel saldırılarınınkinden farklı. Bu saldırıların bazıları, Türk devletine karşı yüzyıldır yürütülen Kürt bağımsızlık hareketi adına düzenleniyor; bazılarının arkasında ise Brüksel saldırılarının da faili olan kökten İslamcılar – IŞİD – var. Fakat kullandıkları taktik aynı: terör. Dolayısıyla bu saldırılara yönelik ortak tepkimiz de aynı, yani anlayış ve dayanışma şeklinde olmalı.

Duyarsızlığımız ve İslam’a yönelik şüphemiz, IŞİD gibi terör örgütlerini besliyor. Kendisi de terör saldırısından sağ kurtulmuş bir Müslüman olan Nobel ödüllü Pakistanlı aktivist Malala Yusufzay, bir süre önce verdiği röportajda, terör kurbanlarının Doğulu ve Batılı olarak ikiye ayrılmasını eleştirerek şöyle diyordu: “Niyetiniz terörü durdurmaksa, bunun için tüm Müslüman nüfusu suçlamaya çalışmayın, çünkü bu şekilde terörü durduramazsınız.”

Onun şu son uyarısına kulak asmalıyız:

“Bu, daha fazla teröristin radikalleşmesine yol açar.”

Diplomatik ve Askeri Gelişmeler [13-22 Mart]

13 Mart ile 22 Mart arasındaki diplomatik ve askeri gelişmeler listelemeden önce önemli başlıkları söyleyecek olursak; 13 Mart Pazar günü Ankara’da ve 19 Mart Cumartesi İstanbul Taksim’de bomba patladı. Ankara’da ki saldırıyı PKK(TAK) üstlendi, İstanbul’da ki saldırıyı ise IŞİD’in yaptığı ortaya çıktı. Rusya askeri varlığının çoğunu Suriye’den çekti, Suriye’nin Kuzeyinde PYD federasyon ilan etti, AB ile Türkiye mülteciler konusunda anlaştı ve ham petrolün varil fiyatı 2016’nın zirvesine ulaştı.

Bu zaman zarfındaki diğer önemli başlıklar ise (tarihlere göre) şöyle;

13 Mart 2016 (PAZAR)

– Venezuela’da Batı yanlısı hükümet sonrasında, sosyalist muhalefet ile hükümet yanlılarının gösterileri artarak devam ediyor.

– Almanya’da bugün süper pazar! Üç eyalette yapılacak meclis seçimlerinde Merkel, sığınmacı krizi konusundan dolayı şok yaşayabilir. ( Sonuç: Göçmen karşıtı parti yükselirken, Merkel 3 eyaletten sadece 1’ini kazanabildi.)

– İki gün önce ABD Türkiye’de ki vatandaşlarını ‘da bulunmama konusunda uyardı. Bugün yani Pazar günü Ankara’da terör örgütü PKK (TAK) bombalı saldırıda bulundu.

– Ankara Güvenpark’ta gerçekleşen bu bombalı saldırıda 38 kişi öldü, 125 kişi yaralandı.

Mart 2016 Ankara Patlaması

14 Mart 2016 (Pazartesi)

– BM’nin Suriye Temsilcisi Mistura, “Cenevre Görüşmeleri ya yol haritası olacak yada kaos getirecek” dedi.

– IŞİD’in Suriye’de başkenti sayılan Rakka eyaleti için Rusya, “ABD ile ortak hareket ederek Rakka’yı IŞİD’den kurtaracağız” dedi.

– Ankara saldırısından dolayı Azerbaycan ziyaretini iptal eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Azerbaycan Cumhurbaşkanından destek geldi. Aliyev Türkiye’ye gelme kararı aldı.

– ABD Savunma Bakanlığı, Rusya’nın çekilmesi konusunda bilgileri olmadığını ve Rusya’nın kararının şaşırtıcı olduğunu dile getirdi.

– Rusya Devlet Başkanı Putin, yarın itibariyle Suriye’de ki Rus güçlerinin çekilmesi emrini verdiğini açıkladı.

Rusya Suriyeden Çekildi

15 Mart 2016 (SALI)

– Saddam’ın devrilmesinden sonra ordunun lağvedildiği Irak’ta, yeni kanunla artık askerlik zorunlu oldu.

– Rusya Polonya’nın NATO’ya üye olmasını kırmızı çizgi olarak belirlemişti. Polonya Savunma Bakanı’da NATO’ya tam üye olacaklarını açıkladı.

– Rusya’nın Suriye’den çekilme kararından sonra, Esad rejimine destek veren Hizbullah’ın da çekilmeye başladığı duyruldu. (Suriye’de ki muhalif kaynaklar)

– AK Parti, CHP ve MHP Ankara’daki patlamayla ilgili olarak “teröre karşı ortak deklarasyon” yayınladı. HDP ise bildiriye imza atmadı.

– Suriyeli muhalifler birleşme kararı için Ankara’da biraraya geldi. Görüşme öncesi muhalif lider Riyad Hicap, Ahmet Davutoğlu ile görüştü.

– Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için Türkiye’ye geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Aliyev

16 Mart 2016 (Çarşamba)

– ABD Dışişleri, “Rusya’nın Suriye’den çekilmesi Rusya’ya karşı yaptırımları ve ambargoları etkilemeyecek, yaptırımlar devam edecek” dedi.

– Yunanistan’da bir bakan ‘Makedonya Eski Yugoslavya Cumhuriyeti’ yerine Makedonya dediği için istifa ettirildi.

– AB’nin Türkiye’ye sunduğu 72 kriterden 35’inin tamamlandığı, kalan kriterlerin de tamamlanmasıyla vizelerin kaldırılacağı açıklandı.

– ABD’den PYD’nin federasyon kararına karşı “Suriye’deki hiçbir özerk bölgeyi ve öz yönetimi kabul etmeyeceğiz” açıklaması geldi.

– Suriye’den çekildikten sonra Rusya’yı ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı, “Hizbullah’a silah vermeyin, İran’ı korumayın” dediği söyleniyor.

– 10 yıl sonra ilk defa borçlanmaya giden Suudi Arabistan’nın, Moody’s tarafından bankacılık notu negatife düşürüldü.

Moodys Türkiye

17 Mart 2016 (PERŞEMBE)

– Kuzey Suriye’de “Selahaddin’in Torunları” adında yeni bir Kürt Tugayı kuruldu. Tugay Komutanı, “Gerekirse PYD’yle de savaşacağız” dedi.

– Rusya Çevre Bakanı, yeni petrol yatakları bulunamazsa Rusya’nın 28 yıllık petrol rezervi kaldığını açıkladı.

– PYD Suriye’de federasyon ilan ettiğini duyurdu. Esad rejimi ve ABD bunun sadece lafta kalacağını ve hiçbir şekilde tanınmayacağını açıkladı.

– Rusya Savunma Bakanlığı, Suriye’deki operasyonlarının maliyetinin 33 milyar ruble olduğunu açıkladı.

– Suriye’nin birliği, toprak bütünlüğü ve federalizmin konuşulmaması konusunda Esad rejimi ve muhaliflerin prensipte anlaştığı açıklandı.

– BM Suriye Temsilcisi Mistura, rejim ile muhaliflerin Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda anlaştığını açıkladı.

Staffan de Mistura
Cenevre Görüşmelerini Yürüten BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura

18 Mart 2016 (CUMA)

– İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in, yarın Türkiye’ye geleceği ve Davutoğlu ve Erdoğan’la görüşeceği açıklandı.

– Suriyeli muhaliflerden Hmeymim, 10 maddelik anayasa taslağını Suriye Özel temsilcisi Mistura’ya sunduklarını açıkladı.

– Hollanda, Suudi Arabistan’ın insan hakları ihlallerinden ve Yemen’deki saldırılarından dolayı Suudi Arabistan’a silah satışını yasakladı.

– Bugün ham petrolün varil fiyatı 42 doların üzerine çıkarak 2016’nın zirvesine ulaştı.

– Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’ye vize ve insan hakları konusunda taviz verilmemeli” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile görüştü.

– ABD tarihinde ilk kez bir kadın general muharebe komutanlığına aday gösterildi. Senatonun onay vermesi bekleniyor.

– Türkiye ile AB  ‘Sığınmacılar’ konusunda anlaşma sağladı. (Türkiye-AB arasındaki anlaşma metni ve önemli sonuçları)

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve AB Konseyi Başkanı Donald Tusk
Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve AB Konseyi Başkanı Donald Tusk

19 Mart 2016 (CUMARTESİ)

– Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS), “Biz federalizmi destekliyoruz ancak PYD’nin tasvir ettiği tek taraflı federalizmi desteklemiyoruz” dedi.

– İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP), peşmerge güçlerini silahlı mücadele başlatmak için, İran’ın iç kesimlerine göndereceğini açıkladı.

– İstanbul Taksim’de IŞİD’in yaptığı belirlenen bir canlı bomba patladı. 4 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı.

– ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, ABD’nin tehdit olarak gördüğü dört ülkeyi Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran olarak açıkladı.

ABD Savunma Bakanı Ashton Carter
ABD Savunma Bakanı Ashton Carter

20 Mart 2016 (PAZAR)

– Yemen’deki savaşın durması için, Kuveyt’teki BM öncülüğündeki görüşmelere, ayrılıkçı Şii Husiler’inde katılacağı açıklandı.

– ABD’den Türkiye’ye, Suriyelilere kuçak açtığından ve Suriyelilere yardımlarından ötürü “İnsani Yardım Ödülü” verildi.

– İsrail, Gazze’nin sınır bölgelerinde kuyular kazarak su çaldığı için, Gazze Şeridi’ndeki mevcut su sıkıntısının daha da arttığı bildirildi.

– Suriye’de Türkiye sınırındaki muhalifler, ‘Güvenli Bölge’ sınırlarındaki bir çok köyü IŞİD’den geri aldı.

Güvenli Bölge
Yeşil: Muhalifler – Siyah: IŞİD – Mavi: Muhaliflerin IŞİD’in elinden aldığı bölgeler

21 Mart 2016 (PAZARTESİ)

– Arap Birliği, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin ilan ettiği federasyonu tanımadıklarını açıkladı.

– İran Almanya’nın tersine Türkiye’deki İranlılardan, “Türkiye’nin yasalarına uyup Türk yetkililerinin uyarılarını dikkate almalarını” istedi.

– Irak Ordusu, IŞİD liderlerinden Ömer Şişani’nin öldürüldüğünü iddia etti. Yani Şişani son iki yıl içinde altı kez öldürülmüş oldu.

– Milli piyade tüfeği MPT-76’yı en çok ABD’nin talep ettiği, Şili ve Azerbaycan’nın da ordusunu bu silahla donatmak istediği bildirildi.

– ABD, Irak’ta yeni bir askeri üs kurduğunu ve Irak’taki ABD’li asker sayısının 3 bin 780 olduğunu açıkladı.

– İhracatının %40’ını Brezilya’ya yapan Arjantin, protestoların hedefi olan Brezilya Devlet Başkanı’na destek verdi.

– İran, ABD askerlerinin gözaltına alınırken diz çöktükleri ve ağladıkları hallerinin heykeli dikeceğini açıkladı.

Ağlayan ABD askerleri

22 Mart 2016 (SALI)

– İngiltere Başbakanı David Cameron, “Türkiye’nin güvenli olmadığını söylemek, Türklere hakaret olur” dedi.

– Türkiye’nin Irak’taki Başika askeri üssüne IŞİD saldırıda bulundu. Üsteki Türk Askerleriyle birlikte eğittiği milisler saldırıyı püskürttü.

– 17 Nisan’da Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenecek petrol üreticileri görüşmelerine İran’da davet edildi. İran’dan şuan için cevap gelmedi.

– Küba lideri Raul Castro, Obama Küba’yı insan hakları konusunda eleştirince, ‘ABD’de çifte standart var, onlardan ders almayacağız’ dedi.

– Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de havalimanı ve kent içindeki Maelbeek metro istasyonunda meydana gelen toplam 3 patlamada en az 34 kişi öldü, 170 kişi de yaralandı. Saldırıyı da IŞİD üstlendi.

– Belçika saldırı sonrasında Ankara ve İstanbul’daki büyükelçiliklerini kapattı. 22 ve 23 Mart’taki vize işlemleri iptal edildi.

Belçika Brüksel Bombalı Patlama

Bir önceki gelişmelerin arşivi için Diplomatik ve Askeri Gelişmeler [7-12 Mart] adlı yazıyı inceleyebilirsiniz.

Kaynak: stratejikortak.com

We make it easy

Far far away, behind the word mountains, far from the countries Vokalia and Consonantia, there live the blind texts. Separated they live in Bookmarksgrove right at the coast of the Semantics, a large language ocean.

Keşmir Sorunu: Çin, Hindistan ve Pakistan Savaşı

Bu yazıda 1959-1962 yıllarındaki Hindistan Çin Savaşı ve 1965 yılındaki İkinci Keşmir Savaşı olan Hindistan Pakistan Savaşı Keşmir sorunu temelinde anlatılmaya çalışılmıştır.

Çin’in Keşmir Meselesine Dâhil Olması (1962 Çin-Hindistan Savaşı)

1959’da Tibet’te Çin’e karşı tepkilerin yoğunlaşması üzerine Çin’in bir misilleme yapmasından çekinen dinsel önder Dalay Lama, bir kısım taraftarlarıyla birlikte Hindistan’a kaçmasından sonra, Çin-Hindistan sınırında da küçük çapta çatışmalar başladı. Çin, Hindistan’ı içişlerine karışmakla suçlamaktaydı.

Sınır çatışmalarının yoğunluğu 1959-1962 arasında giderek yoğunlaşan bir eğilim içinde olmasına rağmen Çin’in yeni koşullara uygun bir sınırın çizilmesi önerisine olumlu bir tepki de bulunmayan Hindistan, aynı zamanda bu konuda askeri hazırlıkları da yapmadığı anlaşılmıştı. Ne var ki Hindistan, Çin’in Pakistan’la Keşmir sınırı konusunda anlaşmaya varmasından tedirgin olan Hindistan, 1962 sonbaharında Çin sınırındaki tartışmalı bölgeye girerek kuvvet yığmaya başladı. Beklenmedik bir saldırıyla misillemeye geçen Çin ise, stratejik noktaları ele geçirerek kısa sürede Hindistan topraklarına kadar ilerledi. Nehru’nun ABD ve İngiltere’den yardım istemesiyle büyüyen bunalım, Çin’in fiilen denetlediği sınıra geri çekilmesiyle sona erdi. Bu bunalım Hindistan’da çöküntüye sebep oldu.

Hindistan Başbakanı Cevahirlal Nehru'nun Çin-Hindistan Savaşı sırasında birlikleri ziyareti
Hindistan Başbakanı Cevahirlal Nehru’nun Çin-Hindistan Savaşı sırasında birlikleri ziyareti

1962 yılında ki Hindistan-Çin sınır çatışması, Çin’in zafer kazanarak Aksai Chin bölgesini kontrolü altına almasıyla sonuçlandı. Böylece Keşmir sorununun içine dahil olan Çin, Aksai Chin’in kendi doğal parçası olduğunu ve Keşmir’e ait olmadığını iddia etmeye başladı. Bu olaydan sonra daha karmaşık bir Keşmir sorunu oluştu ve bu sorun bölgesel güvenliğin daha da önemli olduğu yeni bir aşamaya doğru evrildi.

1965 Hindistan-Pakistan Savaşı (İkinci Keşmir Savaşı)

1957’de özel bir statü ile Hindistan’a bağlanması sağlanmış olan Cemmu-Keşmir’in 1965 yılında anayasası değiştirilerek özel statüsüne son verildi ve Hindistan’ın bir eyaleti durumuna getirildi.

1962 Çin-Hint Savaşı sonrasında Pakistan’ın Hindistan’ın mağlup edebileceğini düşünmesi, Hindistan’ın, 1962 Savaşı sonrasında, kendi güvenliğini ön plana alan politikalar izlemesi ve 1954 yardımı sonrası askeri olarak güçlenen Pakistan; Hindistan, askeri açıdan tamamen güçlenmeden Keşmir Sorunu’nda inisiyatifi ele alabilmek için, Hindistan’a saldırı kararı aldı. Pakistan, saldırgan bir politikanın Hindistan’ı görüşme masasına oturtmaya yeterli olduğunu düşünüyordu.

Hindistan ordusu tarafından ele geçirilen Pakistan Patton Tankları
Hindistan ordusu tarafından ele geçirilen Pakistan Patton Tankları

1965 yazında Pakistan, Keşmir’de bir isyan başlatmak maksadıyla Kontrol Hattı’nın ilerisine silahlı gerillalar sızdırdı. Pakistan, bu yolla Hindistankuvvetlerini oyalamayı planlıyordu, fakat şehirde herhangi bir isyan başlamadı.Hindistan kuvvetleri, Kontrol Hatları’nın ilerisine geçip gerilla kuvvetlerininüzerine saldırıya geçince, Pakistan bütün kuvvetleri ile Cemnu-Keşmir bölgesine saldırarak, Hindistan kuvvetlerinin ikmal yapabileceği tek yol olan Srinigar yolunu 1965 yazında Pakistan, Keşmir’de bir isyan başlatmak maksadıyla Kontrol Hattı’nın ilerisine silahlı gerillalar sızdırdı. Pakistan, bu yolla Hindistan kuvvetlerini oyalamayı planlıyordu, fakat şehirde herhangi bir isyan başlamadı. Hindistan kuvvetleri, Kontrol Hatları’nın ilerisine geçip gerilla kuvvetlerinin üzerine saldırıya geçince, Pakistan bütün kuvvetleri ile Cemnu-Keşmir bölgesine saldırarak, Hindistan kuvvetlerinin ikmal yapabileceği tek yol olan Srinigar yolunu ele geçirdi. Bunun üzerine Hindistan beklenmedik bir şekilde, üç koldan top yekünbir saldırıya geçerek, Pakistan’ın ikinci büyük şehri olan Lahor’a kadar ilerledi. Birleşmiş Milletler’in baskısı ile 22 Aralık’da ateşkes ilan edilmiştir.

Savaş başlar başlamaz ABD, müttefiki Pakistan ve Bağlantısız ülkelerin başında olan Hindistan’a ambargo uygulayarak bu iki ülkeyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu durumdan faydalanmak isteyen SSCB ise bu soruna arabuluculuk yapmayı teklif etmişti.

Hindistan, SSCB’nin arabuluculuğuyla Taşkent’de Pakistan’la görüşmeye oturdu. SSCB devlet adamlarından Aleksey Kosigin, böylece Hindistan-Pakistan anlaşmazlığında tarafsız bir arabulucu rolü oynayarak 1966 Şubatında Taşkent Antlaşması ile sorunun çözümlenmesine katkıda bulunurken Sovyetler Birliği’nin bölgedeki etkinliği de önemli ölçüde artmış oluyordu.

AB-Türkiye Anlaşmasının Metni ve 3 Önemli Sonuç

0

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında süren müzakereler sonucunda anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma metni içerisinde 9 madde var. Türkiye ile AB arasındaki anlaşmadan elde edilenler ve anlaşılan konular maddelerin altında kısaca sonuç şeklinde belirtilmiştir.

AB – Türkiye Anlaşma Metni

  • Türkiye’den Yunanistan’a 20 Mart’tan sonra gidenlerden iltica başvuruları kabul edilmeyenler, 4 Nisan’dan itibaren Türkiye’ye geri gönderilecek. Geri gönderme işlemi AB yasalarına uyumlu olacak, toplu sınırı dışı yaşanmayacak. Yunan adalarında Türk yetkililer, Türkiye tarafında da Yunan yetkililer süreci gözlemleyecek.
  • Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen her mülteci karşılığında Türkiye’den Yunanistan’a bir mülteci yerleştirilecek. Öncelik, Yunanistan’a yasa dışı yollardan girmeyi denememiş olanlara verilecek. AB ülkelerinin kendi aralarında 22 Temmuz’da anlaştıkları üzere yerleştirme yapılacak.
  • Türkiye, yasa dışı göçü engellemek için elinden geleni yapacak, komşularla işbirliği halinde olacak.
  • Yasa dışı göçün azalmasıyla, Avrupa’da ‘Gönüllü İnsani Kabul Programı’ devreye sokulacak.
  • Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisinin Haziran 2016’ya kadar bitirilmesine çalışılacak. Türkiye’nin Nisan’a kadar gerekli adımları atması halinde Nisan sonunda AB Komisyonu değerlendirmesini açıklayacak.
  • Mart sonundan önce Türkiye’nin hızlı katkılarıyla hazırlanacak listeye göre mültecilere yapılacak 3 milyar Euro’luk yardım için harekete geçilecek. Sağlık, eğitim ve altyapı hizmetleri için somut projeler bir hafta içinde hazır edilecek. Sonuç alındığında AB, 2018 sonuna kadar 3 milyon Euro daha sağlayacak.
  • AB ve Türkiye, Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi konusunda devam eden çabaları takdirle karşıladı.
  • Türkiye’nin Birlik’e katılım süreci için 33. fasılın açılmasına, AB Komisyonu’nun Nisan’da bu yönde teklif vermesine karar verildi. Diğer fasılların da bir an önce açılması için çabalar hızlandırılacak.
  • AB ve Türkiye, Suriye’nin içinde, bilhassa Türkiye sınırına yakın yerlerde, insani durumun iyileştirilmesi için ortak çaba harcayacak.

SONUÇ
Bu maddeler özetle neyi ifade ediyor derseniz de;

Türkiye şartları yerine getirmesi halinde Haziran 2016’da AB ülkeleriyle vizeler kaldırılacak. İki gün önce yani 16 Mart’ta AB’nin Türkiye’ye sunduğu 72 kriterden 35’inin tamamlandığı, kalan kriterlerin de tamamlanmasıyla vizelerin kaldırılacağı açıklanmıştı.

20 Mart’ta yürürlüğe girecek olan anlaşma çerçevesinde Yunanistan’a 20 Mart’tan sonra giden ve başvuruları geçersiz olanlar 4 Nisan’dan itibaren Türkiye’ye geri gönderilecek. Önemli ayrıntı 20 Mart’tan önce giden mülteciler kast ediliyor.

Türkiye’nin AB’ye katılımı için 33. faslın da açılmasına karar verildi. Yani bu fasıl ile Türkiye’nin AB üyelik süreci hızlandırılacak. “Mali ve Bütçesel Hükümler” başlıklı 33. faslı AB içinde tek bloke eden ülke Fransa’ydı ve onla da anlaşıldı.

Kaynak: stratejikortak.com – AJ

Libya’da Son Durum Haritası ve Örgütler (2016)

Kaddafi sonrasında yıllar geçti ama Libya’da son durumu anlatmak biraz güç. Dünya gündeminin Suriye ve Irak’a yöneldiği son yıllarda Libya’da neler olduğuna dair pek kimsenin haberi yok. İki ayrı hükümetin BM tarafından birleştirilme çabalarına karşı halen ülkede bunun yansımalarının olmadığı biliniyor. Ülkenin farklı bölgelerini farklı grup ve kabileler yönetiyor. Libya’da son durum haritasını okumak için de ülkedeki silahlı güçleri yüzeysel de olsa açıklamak faydalı olacaktır diye düşündük. Bunun içinde stratejik ortak olarak Libya’daki silahlı güçleri 3 gruba ayırdık:

  • Hükümet Güçleri
  • Hükümet Karşıtı Güçler
  • ‘Cihadçı’ diye Tabir Edilen Örgütler

Hükümet Yanlısı Gruplar: Zintan İttifakı ve Tuareg ile Tebu militanları
Tuareg Kabilesi ve Tebu kabilesi Libya’da büyük kabilelerdendir. Ağır silahlı güce sahip olan bu kabileler ülkenin güneyinde etkinler. Aralarında çatışmalarda 300’ü aşkın kişi öldü ve 2000’i aşkın kişi de yaralandı. Daha sonra Katar’da  yapılan görüşmelerde bu iki büyük kabile arasında ateşkes sağlandı. Bu kabileler Libya ordusuyla paralel hareket ediyor.

Zintan ittifakı
Daha önce stratejik önemdeki Trablus Havaalanını denetimlerinde tutan Zintan İrrifakına El Qaqa Tugayları ve El Savaiq Tugayları’da dahil.  İsyancı General Haftar ile genel bir ittifakı olan Zintan Tugaylarının Libya ordusunun yanında olduğu söylenebilir.

Hükümet Karşıtları:
Libya Şafağı (Mısrata İttifakı)
Hükümet karşıtı olan Libya Şafağı, merkez bankası ve devlet petrol şirketinin olduğu başkent Trablus’u denetim altında tutuyor.  Bünyesinde Libya Devrimciler Operasyon Odası ve Libya Merkez Kalkanı gibi Suriye’deki ılımlı muhalifler tarzında bazı İslamcı unsurlar var.

Berberiler:
Libya’da, Arap çoğunluk tarafından yıllardır ezilen Berberiler, Muammer Kaddafi’ye karşı direnişin en şiddetli öncüsü oldular. Köklü geçmişlerine rağmen Arapların çoğunluğu tarafından ezilen, kendilerini ‘Amazigh’ olarak tanımlayan ve Müslümanlaştıktan sonra İslam’ın İspanya’ya yayılmasında da önemli rol oynayan köklü bir Kuzey Afrika kabilesi.  Tam sayı vermek güç ancak Libya’da en güvenilir verilere göre nüfusları 25 bin-150 bin arasında.

‘Cihadçı’ Örgütler: IŞİD, Ensar’uş Şeria ve Ebu Salim Şehitleri Tugayı
Özünde El Kaide yatsa da IŞİD bayraklarını da kullanan Ensar’uş Şeria ve Ebu Salim Şehitleri Tugayını IŞİD yayınladığı bildiri ve videolarda ‘sahve’ olarak nitelendiriyor. Yani IŞİD Batılı güçlerle işbirliği yapan Müslümanlara karşı savaş açan ‘dinden dönmüş’ demek istiyor.  Ama Ensar’uş Şeria ve Ebu Salim Şehitleri Tugayını El Kaide’nin uzantıları olarak tanımlamak pek yanlış olmayacak gibi. IŞİD’i biliyoruz. En önemli söylenecek söz olarak da Suriye ve Irak’tan sonra IŞİD’in en güçlü yapılanması Libya’da.

Libya Son Durum Haritası (Mart 2016)
Libya Son Durum Haritası (Mart 2016)

Haritayı büyütmek için tıklayınız

Kaynak: stratejikortak.com