Patrimonyalizm Ve Post Truth İlişkisi

535
Yazarlık Başvurusu

Kavramsal açıdan temelini Max Weber’in ‘’Ekonomi ve Toplum’’ kitabından alan patrimonyalizm, literatüre yeni bir çehre kazandırmasıyla beraber adından sıkça söz ettirmiştir. Modernite – gelenek çatışmasına ışık tutan bu kavram, demokrasi ve hukuksal normların sekteye uğramasına bilmukabele normlar hiyerarşisinin sarsılması olarak açıklanabilir.

Max Weber 

Geleneksel anlayışın dünya ekseninde yankı bulması hakikatte farklılaşmaya yol açmaktadır. Hakikat anlayışının farklı olması ‘”post truth’’ kavramıyla açıklanmaktadır. Geleneksel ve modernite sistemi fark etmeksizin her türlü politik manevra kabiliyetine açık olan bu kavram (post truth) günümüzde sıkça kullanılmaktadır. Bu yazımızda, patrimonyalizm ve post truth ilişkisini yakından ve günümüz şartlarına endeksleyerek perspektifsel çalışmamızda incelemeye çalışacağız.

Patrimonyalizm ve Günümüz

Patrimonyalizm kavramı, eski geleneksel sistemlerin, günümüz pragmatist anlayışına karşı tercih edilmesidir. Bunun yanında basit olarak demokrasi ve hukuksal ilkelerin devamının, işleyişinin sekteye uğratılması ya da gerçekleştirilmemesi olarak açıklanabilir. Günümüzde Afrika ülkeleri başta olmak üzere kavramın, ideolojik yapılarda ve siyasal süreçlerde tercih olarak kullanıldığı görülmektedir. Otokratik rejimler ile bağdaştırılsa da orijini kendine has olan bu kavram, devlet sınıflandırmaları, kamu yönetimi ve bürokratik süreçlerde patrimonyalist düşünce ve adımlar geniş perspektifte incelenir. Patrimonyalist düşünce sistemini incelemek için oluşturulan araştırma ve geliştirme faaliyetleri kendisine geniş bir alan bulmaktadır. Bu çalışmalar başta güçler ayrılığı ve hukuk olmak üzere bir devletin veya bir yürütmenin, işleyişine dayalı oluşturulan tez-antitez çalışmalarıdır. Patrimonyalizm, dünyanın farklı bölgelerinde farklı işleyişlerle uygulanmaktadır. Bu farklı yaklaşımların kendi içerisinde içselleştirilmesi, uluslararası arenaya farklı yansımasına yol açmaktadır. Kavramın içselleştirilmesi, ülke geleneğine ve tarihsel siyasi yapısına göre günümüz şartlarına sirayet etmektedir. Örneğin bir ülkenin, siyasi tarihinde kolonyalist (sömürgecilik) izler ve diktatörlük izleri varsa bu ülkenin günümüz şartlarında patrimonyalist çizgiden kurtulması pek mümkün görünmemektedir (1,4). Kolonyalist yaklaşımlar, günümüz modern dünyasında çok kutuplu dünya düzeniyle beraber şekil değişikliğine uğramıştır.

Kolonyalizm

Bu konu tartışmaya açık olsa da tarihsel sistem farklılaşmaya dikkat çekmektedir. Kolonyalist yaklaşımların değişimi iki açıdan gerçekleşmiştir. Birincisi genelden özele olan ulus bazında patrimonyal yaklaşımlardır. Bu yaklaşıma göre kolonyalizm, yerini uluslararası düzlemin farklılaşmasına paralel olarak patrimonyal yaklaşıma bırakmıştır. Bir diğer tabirle ulus bazında siyasi rejim, patrimonyal yaklaşımları benimseyerek, ülke içerisinde siyasi arenada farklılaşmalara kapalıdır ve diğer yaklaşımlar sömürülmüştür. İkinci değişim uluslararası arenada gerçekleşen güç kavramının farklılaşmasıdır. Bu yaklaşıma göre kolonyalist tutumlar günümüzde şekil değiştirmiştir. Bu şekil değişikliği, güç kavramının sömürge kavramı ile entegre edilmesiyle gerçekleşmiştir. Güç kavramı, uluslararası arenada liberal anlayış, realist anlayış veya inşacı anlayışa göre değişmiştir. Ancak bu şekillenmelerin ortak noktası baskın olma ve gücü etkin kullanma tarafıdır. Günümüz insan ilişkilerinden örnek verelim. Tartışma konusunda iyi olduğunuzu düşünün, bir kişiyle sık sık tartıştığınızda ve karşı tarafta bulunan kişiye karşı her defasında üstün çıktığınızda, tartışmanın marjinal değeri karşınızda ki kişi tarafından düşmektedir ve bir süre sonra yenilgiyi kabullenecek bir anlayış tartıştığınız kişinin üzerine sirayet etmektedir (marjinal kavramı, ekonomiden de aşina olduğumuz değişime karşı değişim demektir, bir şeyi çok yaptığımız zaman eşik değer geçer ve bir süre sonra yaptığımızı yapmak istemeyiz). Siz bir süre sonra karşınızdaki kişinin sizinle tartışmayıp, dediklerinizi kabul edecek duruma geldiğini biliyorsunuz ve bu kişiyi tartışmanızda sömürgeniz haline getirdiğinizin farkındasınız.

Uluslararası arenada da durum bu şekildedir. Devlet hem patrimonyal yaklaşımı benimseyip hem de güç dengesini sömürü üzerine kurmak istemektedir, kısacası hegemon haline gelmek istemektedir. Bir diğer durumda ise Patrimonyal sisteme sahip olmayıp yalnızca gücü sömürü üzerine kullanmaktadır.

Bu yaklaşım diplomaside havuç – sopa yaklaşımına benzemektedir. Yumuşak güç ve kamu diplomasisini karşılaştırma merceğimizin dışında tutmaktayız. Bunun sebebi yumuşak güç ve kamu diplomasisinin, patrimonyal rejimlerin şekillendirme faaliyetlerinde zayıf veya etkisiz durumda olmasıdır. Yazımızın devamında kavramın kısaca post truth ile olan ilişkisine değinelim (2,3). Post Truth ve Patrimonyal Yaklaşımların İlişkisi Post truth söylemi, 2016 Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık seçimleri ve Brexit müzakereleri sonrası adından çokça söz ettirmiştir. Siyasi bir kavram olarak popülizmde yer bulsa da zaman zaman politik doğruculuk üzerinde de etkisini hissettirmektedir. Post truth duygulara hitap eder. Objektif hakikatin eskisi gibi işlemediğini ve aynı zamanda toplumsal güven dağılımının zedelendiğini belirtir. Hayatta en çok aldatmacalar, komplo teorileri ve özgürlüğün yitirilmesi olarak karşımıza çıkar. Sosyolojik açıdan da incelenmesi gereken bir terim olan post truth, Patrimonyal rejimlerin sık başvurduğu bir yöntem haline gelmiştir. Baskı ve saptırmanın hakim olduğu bu rejimlerde, post truth sık sık politik manevra olarak ve siyasi faaliyetleri belirli bir kalıba koyma amacıyla kullanılmaktadır. Patrimonyal rejimlerin faaliyetleri sık sık kitle iletişim araçlarında konu olmaktadır. Bu açıdan kitle iletişim araçları ve post truth arasında çatışma ortaya çıkmaktadır ve bu çatışma toplum içerisinde de eleştirel yaklaşımı doğurmaktadır (1).

Sonuç

Patrimonyalizm ve post truth, konjonktüre göre zaman zaman birbiri ile hem iş birliği halinde hem de çatışma halinde olabilmektedir. Bu çatışma sosyokültürel ve sosyopolitik ayrılıklara sebep olabilmektedir. Günümüz dünyasında açıkladığımız yaklaşımlar kabul edilmiyor olsa bile ilerleyen dönemlerde de demokrasi-patrimonyal ve post -truth- hakikat çatışmasını izlemeye devam edeceğimiz açıkça gözler önündedir. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.

[irp posts=”25468″ name=”Postkolonyal Ülkeler I: Burkina Faso”]

KAYNAK

1. Taşdelen H ve Şen A, (2019). Post-Truth Siyaset Bağlamında Yeni Medya: 2019 Yerel Seçimi Örneğinde Bir İnceleme, Akdeniz İletişim Dergisi, Sayfa:11-32
2. Özcan M, (2018). Öznenin Ölümü: Post-Truth Çağında Güvenlik ve Türkiye, İnsamer, Araştırma 55, Sayfa:1-10
3. Nişancı E, (2002). Neo-Patrimonyalizm ve Türk Siyasal Modernleşmesi, Doğuş Üniversitesi Dergisi, (5), 123-13
4. Gökçe G, Devlet Sınıflandırmaları ve Zayıf Devletlerin Karakteristik Özellikleri, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz