Terörizme Destek Veren Ülke: Yunanistan

677

Terörizmin dış destek boyutu oldukça önemlidir. Terörün ve terörizmin artış göstermesinde ve uluslararası boyut kazanmasında dış desteğini esirgemeyen ülkelerin siyasi, ekonomik ve tarihsel amaç ve hedeflerinin bilinmesi de son derece önemlidir. Bu bağlamda terörizm, emperyalist devletlerin tarihsel süreçte ve günümüzde de (ülke içi, bölgesel ve uluslararası siyasetlerinin gereği olarak görülüp) doğrudan veya dolaylı olarak kullandığı ve halen daha kullanmakta olduğu bir dış politika aracı veya vekâlet savaşlarında birer aparat haline getirilmiştir. Şüphesiz bunda terörizmi destekleyen ülkelerin payı büyüktür. Terörizme destek veren ülkelerin bu tutumuyla terör örgütlerinin hem bölgesel çapta büyümesi hem doğrudan ya da dolaylı olarak sağlanan dış destekle terör örgütlerinin siyasallaşmasına da zemin hazırladığı bir gerçektir.

Terör örgütlerine ve terörizme destek sağlayan ülkelerin başında da hem NATO ülkesi hem de Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan ve sonradan uluslararası hukuka aykırı bir şekilde AB’ne alınan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gelmektedir. Pek çoğunuzun aklına Yunanistan’ın Bölücü Terör Örgütü ile olan ilişkisi gelecektir. Bu doğrudur ancak sadece bununla sınırlı kalmamıştır. Bu makale, terörizme destek sağlayan, terör örgütlerini kendi çıkarları noktasında dış politikasının bir aracı olarak kullanan Yunanistan’ın; tarihsel ve siyasal bağlamda kurduğu, desteklediği ve ilişki içerisine girdiği örgütleri ele almaktadır. Kısacası Yunanistan; “Kolektif terör ve terörizmin” ana unsuru ülkelerden birisidir. Yunanistan’ın kurulmadan önce de pek çok ayaklanmayı ve bu isyanlarda ön plana çıkan örgütlerle işbirliği içinde olduğu tarihsel kayıtlarla sabittir.

Philiki – Eterya

1829 Edirne Antlaşmasına kadar Yunanlılar, Osmanlı devletinin Balkanlarda zayıflamasına ve parçalanmasında son derece etkin olmuşlardır. Yanı sıra 1829 Edirne Antlaşması ile Sırplar da özerklik kazanmışlardır. 1829 Edirne Antlaşması ile Yunanistan fiilen ve hukuken bağımsızlık elde etmişlerdir. Osmanlı Devletine karşı ayaklanan Yunan örgütü Philiki Eterya, 1796 yılında Viyana’da Rigas Feraios tarafından kurulmuştur. Philiki Eterya örgütü Türklere karşı, Hıristiyan âlemini tümüyle kardeş ilan eden dini temelli bir örgüttür. Örgüt, “Hellas Haritası” adı verilen hayali bir devlet taslağı da hazırlamıştır.

1798 yılında Avusturya polisi tarafından yakalanan Rigas, Osmanlı hükümetine teslim edilerek idam edilmiştir. Daha sonra 1809 yılında Fransa’da, ELLİNİKİS DESMOS ALİTHOS (Gerçek Yunan Arkadaşlığı Bağı ) adlı örgüt kurulmuştur. İlerleyen yıllarda Fransızların da yardımıyla PHONİX (Anka Kuşu) kurulmuştur. Philiki Eterya veya Eteryatan Filikan denilen Dostlar Derneği, Yunan ve Bulgar tüccarları tarafından 1829 yılında kurulmuştur.

Philiki Eterya örgütü Ukrayna’nın Odesa şehrinde kurulmuştu. (Rus etkisi) Bu örgüt, masonik esaslara göre yapılanmıştı. Örgüt, Mora’da bağımsız bir devlet kurmayı amaçlamış, İstanbul’u da işgal ederek bütün Türkleri imha etmeyi hedeflemekteydi. Örgüt, Helenizm ve Grek milli bilincinin de yayılmasında etkili olmuş, Rus ve Avrupa ülkelerinin desteğiyle yandaşlarına silah dağıtmıştır. 1821 yılında başlattığı silahlı ayaklanma hareketleriyle Yunanistan’ın bağımsızlık yolunu açmıştır.

WMRO – Makedonya’nın Bağımsızlığı İçin Devrimci Örgüt

Bu örgüt, Gotse Delçev adlı bir öğretmen tarafından 1893’de Makedonya’nın bağımsızlığı için kurulmuştur. WMRO, Bulgaristan ve İtalya tarafından desteklenerek, Osmanlı askerlerine ve Müslüman halka karşı eylemlerde bulunmuştur.

USTAŞA – Hırvat Direniş Hareketi

Ante Paleviç adlı bir Hırvat avukat tarafından kuruldu. O dönemde İtalya ve Macaristan tarafından desteklenen örgüt 1934’de Fransa’da, Yugoslav hükümdarı Sırp Birinci Aleksander’ın öldürülmesinden sorumlu tutulmuştur. Örgüt, Bulgar ve Sırp ayrılıkçılarının da desteğini almıştır.

Ermeni Terörü ve Yunanistan

Yunanistan deyince çoğunuzun ilk aklına gelen; Yunanistan’ın bölücü terör örgütü ile olan ilişkisi ve desteği gelir. Bu doğru olmakla birlikte Yunanistan’ın teröre ve terörizme verdiği destek konusunda çok az şey bilinmektedir. Örneğin Ermeni terörüne verdiği destek pek bilinmediği gibi bunun üzerinde kapsamlı bir akademik çalışma da yoktur.
Yunanistan’ın, bölücü terör örgütü PKK ile olan ilişkisi 5 Şubat 1988’de başlamakla beraber 1990’lı yıllar ile deyim yerindeyse pik seviyesine ulaşmıştır. Ancak Yunanistan’ın terörizme destek veren ülke olarak çok az bilinen bir diğer ilişkisi ise henüz daha BTÖ ile olan ilişkisi başlamadan önce, kendisine rakip/hasım gördüğü ülke Türkiye’ye karşı 1973 yılında başlatılan Ermeni terörüne verdiği destek gelmektedir.

1973 yılında başlatılan Ermeni terörü, özellikle 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra hızlandırılmıştır. Bu hızlandırmada etkili olan ülkelerden biri Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi olmuştur. ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu), JCAG (Ermeni Adalet Komandoları), ARA (Ermeni Devrimci Ordusu) adlı Ermeni Terör Örgütlerinin başını çektiği teröristler 1973 – 1984 yılları arasında gerçekleştirdikleri terör saldırıları sonucunda 58’i Türk vatandaşı olmak üzere (31’i diplomat ve aile mensubu) 77 kişi hayatını kaybetmiş ve çok sayıda kişi yaralanmıştır . Ermeni terörü 1984 yılında kesilmişse de yerini 1973’te ismi, amaç ve hedefleri belirlenen, 1978’de eylemlerine başlayan ve 12 Eylül 1980’den sadece dokuz ay kadar önce Suriye’nin başkenti Şam’a konuşlanan bölücü terör örgütü PKK’ya devretmişti.

Özellikle 1990’lı yıllarda Suriye’nin terörizme verdiği destek konusunda zorlandığı zamanlarda Yunanistan ve GKRK’nin yardıma koştuğu gözlenmiştir.Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi, Suriye’nin terörizme verdiği destek ve uyuşturucu kaçakçılığında oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Yunanistan Kamu Düzeni Bakanlığı’nın 1990 yılında hazırladığı, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad’ın Ege Denizi’ndeki adaları uyuşturucu madde kaçakçılığı üssü, olarak kullandığına dair rapor gerçeğin ta kendisidir. Bahsi geçen rapordan anlaşılan Suriye’nin terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı için oluşturduğu Yunanistan ve GKRK hattı, çok yönlü amaçlar doğrultusunda pek çok sefer terör örgütlerine de açıldığı ve kullanılmasına imkân tanıdığı yönündedir.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin Ermeni terörü ASALA, bölücü terör örgütü PKK ve diğer terör örgüt ve yapılanmalarına verdiği desteği, özellikle kendine düşman gördüğü Türkiye’ye karşı tavrını anlayabilmek için; Yunanistan ve Yunan Gizli Servisi’nin ilişkide oldukları terör örgütleri ve bunları destekleyen ülkelerle olan ilişkilerine bakmak gerekmektedir. Bu örgütlerden özellikle 17 Kasım Terör Örgütü büyük önem arz etmektedir.

17 Kasım Terör Örgütü

22 Kasım 1975’de ortaya çıkan 17 Kasım Terör Örgütü, adını 17 Kasım 1973’de Albaylar Cuntasının Atina’da Politeknik Yüksek Okulu’nda öğrencilerin başlattığı ayaklanmayı (bu ayaklanma Fransız gizli servisi tarafından organize edilmiştir) tanklarla bastırdığı günden almıştır.

Lider kadrosu ve destekçileri hakkında çok net ve sağlıklı bilgiler olmasa da 17 Kasım Terör Örgütü için şu bilgileri vermek gerekir. 17 Kasım Terör Örgütü Yunan Gizli Servisi’nin (EYP) vurucu gücüdür. Bu vurucu güç “Gizli imha Hücresi” olarak isimlendirilmiş ve EYP’nin kirli işlerinde kullanılmıştır. Bir diğer bilgi ise, 17 Kasım Terör Örgütünün PASOK’un bir parçası olduğu şeklindedir. Buna göre, Papandreou’nun, 1967-74 yılları arasında Yunanistan’da iktidarda bulunan Albaylar Cuntasına karşı yurt dışında kurduğu gizli PAK örgütü daha sonra PASOK Partisi haline dönüştürülmüştür.

PAK’ın bir parçası da 17 Kasım Terör Örgütüdür. 1975 yılında CIA Atina İstasyon Şefi Richard Welch’i öldürerek sesini duyuran 17 Kasım, Avrupa’nın en kanlı, en acımasız ve en akıllı terör örgütlerinden biri olduğu ileri sürülmektedir. 26 Eylül 1989 günü Yunan koalisyon hükümetinin büyük ortağı Yeni Demokrasi Partisi’nin (YDP) lideri Konstantin Mitostakisi aynı partideki milletvekili damadı Pavlas Bakoyannis’e pusu kuran 3 kişi tarafından kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. Suikastı üstlenen 17 Kasım Terör Örgütü, yayınladığı bildiride Bakoyannis’i Koskotas Skandalına karıştığı ve halk düşmanı olduğu gerekçesiyle cezalandırdıklarını belirtirler. Eski Başbakan Papandreou’nun Banker Koskotas skandalı dolayısıyla Yüce Divan’a sevk edilmesi konusunun ele alınacağı meclis toplantısına birkaç saat kala gerçekleştirilen suikasttan sonra Atina sokakları YDP ve PASOK taraftarları arasındaki çatışmalara sahne olur.

Tüm Yunan basını PASOK lideri Andreas Papandreou’yu suikastın sorumlusu ilan edip, “17 Kasım sadece Bakoyannis’i öldürmedi. Bütün Yunan politikacıları tehdit etmeye başladı. Benzer cinayetlerin işadamları ve politikacılar arasında da sürmesi bekleniyor” görüşüne yer verdiler. Politikacı ve ünlü kompozitör Mikis Theodorakis, 17 Kasım Terör Örgütünün Yunan Gizli Servisi’nin (EYP) vurucu gücü ve gizli imha hücresi olduğunu iddia etmiş “Yunan Gizli Servisi Bakoyannis’i öldürerek Koskotas Skandali’nın üzerine gitmeye çalışan güçlere büyük gözdağı verdi” demiştir. Yunan basını da yaptığı haberlerde, 17 Kasım Terör Örgütünün Marksist bir örgüt gibi görünmesine rağmen Yunan Gizli Servisi ile yakın bir ilişki içinde olduğu görüşünü işlemiştir. Suikastın, İsviçre’de yaşayan Yunan Gizli Servisi EYP’nin bir ajanı tarafından işlendiği öne sürüldü.

Ayrıca 17 Kasım’ın kurulduğu günden bu yana hiçbir elemanının yakalanmayışına dikkat çekilip, örgütün PASOK’a karşı eylem yapmasına rağmen parti üyesi hiç kimseyi öldürmediği ve eylemlerin PASOK’a karşı bir uyarı olduğu görüşüne yer verildi. Bazı gazeteler ise, 17 Kasım Terör Örgütünün, PASOK’un iktidara geldiği 1980 sonrasında eylemlerini hızlandırdığını ve bizzat Başbakan Papandreou’nun 17 Kasım’la ilgili soruşturmaları örtbas ettirdiğini ileri sürdüler.

Yıllar önce Kıbrıs’ta Türklere karşı kullanılmak üzere silah kaçırılırken yakalanan ve daha sonra Papandreou’nun Asayiş Başkan Yardımcılığı’nı yapan Sifis Valirakis’in 17 Kasım Terör Örgütünün beyin takımından olduğu ileri sürülür. Yayınladığı bildirilerde amaçlarını, “Yunanistan’daki ABD varlığına son vermek”, “Yunanistan’ın NATO’dan çıkmasını sağlamak” ve “Emperyalizm ve kapitalizme karşı çıkarak Yunanistan’da Marksist-Leninist bir rejim kurmak” olarak açıklayan 17 Kasım Terör Örgütü, CIA ajanı olduklarını ileri sürdüğü birçok Yunan vatandaşını öldürmüştür. 1985’den beri değişik bombalama eylemlerini üstlenen 17 Kasım Terör Örgütü, Nisan 1987’de ABD askerlerini taşıyan bir otobüsü bombalayarak 18 kişinin, aynı yılın Ağustos ayı içinde de benzer şekildeki bir başka saldırıda 12 kişinin yaralanmasına sebep olmuştur.

1987 yılından itibaren saldırılarını yoğunlaştıran 17 Kasım Terör Örgütü, ABD-NATO Tesislerinin yanı sıra Atina Türk Büyükelçiliği’ne ait iki otomobili de Mayıs 1988’de havaya uçurmuştur. İki veya üç kişilik timlerle, kurbanlarına genellikle evlerinde ve bürolarında saldıran örgütün en büyük özelliği birden fazla olayda aynı silahı kullanmasıdır. 14 yıl boyunca hiçbir örgüt üyesi yakalanamayan örgütün suikastlarda kullandığı silahların, Bakoyannis’in öldürülmesinden sonra “polise ait olduğu” iddia edildi. O yıllarda ülkemizde faaliyet gösteren terör örgütleri Dev Sol ve MLSPB ile yakın ilişki içinde bulunan 17 Kasım militanları, 2 Nisan 1990 gecesi Atina’da çok sayıda bomba patlatmıştır. Bu olaydan iki ay sonra Atina’daki “bomba furyası” devam etmiştir. Başkentin kuzey bölgelerinde bir gecede 11 saatli bomba birden patladı. 17 Kasım’ın roketatarlı saldırıları 1990 yaz ayları boyunca sürmüştür.

17 Kasım Terör Örgütü pek çok silahlı oluşum ve terör örgütleriyle de eylem birlikteliğine girmiştir. Bu örgütlerden biri Filistinli terör örgütleridir. Filistinli örgütlerle eylem birliği yapan 17 Kasım örgütünün gerçekleştirdiği önemli olayların başında şu eylemler gelmektedir;

  • 1990’nın Nisan ayında yapılan seçimler öncesi, 17 Kasım Terör Örgütü eylem kolları olan 1 Mayıs ve ELA hücreleri, Atina ile Selanik’te bazı sendika, banka, kooperatif ve AT merkezini havaya uçurdu.
  • 12 Mart 1991’de Atina’da 4 otobüs havaya uçuruldu.
  • 31 Mart 1991’de Yunanistan Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanı Georpios Suplias’ın yemek yediği otele tanksavar silahları ile saldırıldı.
  • 3 Nisan 1991’de Paskalya kutlamaları devam ederken Atina’da 9 otomobil saatli bombayla havaya uçuruldu. Bir banka şubesi soyuldu, bir başka banka şubesi bombalanarak yakıldı.
  • 11 Nisan 1991’de Patros’da meydana gelen patlamada 7 kişi öldü.
  • 18 Nisan 1991’de Patros’daki patlamayla ilgili Filistinli öğrenci Assar Al Nobani, 17 Kasım Terör Örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yakalandı.
  • 2 Mayıs 1991’de Atina’daki Yunanistan elektrik işletmesine tanksavar silahıyla saldırı düzenlendi. 1989 yılında Larisa şehri yakınlarındaki askeri depodan çalınan malzemeler arasında bu olayda kullanılan silaha ait mermiler de bulunuyordu.
  • 8 Mayıs 1991’de Atina’daki Alman Siemens şirketi tanksavarlarla bombalandı.
  • 16 Temmuz 1991’deAtina’daki Türk Büyükelçiliği’nin servis aracına, bombalı bir araçla saldırı düzenlendi. Büyükelçiliğe ait zırhlı otomobilde bulunan Atina maslahatgüzarı Deniz Bölükbaşı, idari görevli Nilgün Seçeci ve şoför Adil Yıldırım yaralandı. Saldırıyı üstlenen 17 Kasım örgütü, ABD Başkanı George Bush’un Yunanistan ve Türkiye’yi ziyaretini protesto ettiklerini açıkladı.
  • 7 Ekim 1991’deAtina’daki Türk Basın Ataşesi Çetin Görgü, silahlı iki kişinin saldırısı sonucu öldürüldü. Örgütün liderlerinden olduğu iddia edilen Mihalis Raptis’in, “17 Kasım Solcu, Maocu, Aptallar” başlıklı yazısının yayınlandığı Avriani Gazetesi’nde, Türk diplomat Görgülü’yü örgütle ilişkiyi kesen kişilerin öldürdüğü iddia edildi. “17 Kasım İhtilalci Örgütü” imzalı bu bildirinin gazetede yayınlanmasından bir gün sonra, gazetelere yeni bir bildiri gönderildi. 24 Ekim 1991 tarihli “Raptis’e Cevap” başlıklı bildiride, Çetin Görgü’nün 17 Kasım İhtilalci Örgütü tarafından öldürüldüğü öne sürülerek, suikasttan hemen sonra yayınlanan bildiride yer alan, “Son Türk askeri Kıbrıs’tan çekilinceye kadar ve son Kıbrıslı Rum göçmen köyüne dönünceye kadar Türkiye’nin askeri politik yapısında resmi yeri olanları vurmaya devam edeceğiz” ifadesi tekrarlandı.
  • Ekim 1991’de İtalya’nın Undine şehrindeki bir bankadan 4 milyar liranın gasp edilmesi olayının 17 Kasım tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülüyor.
  • 2 Kasım 1991’de Atina’da bir polis otosuna roketatarlarla saldırı düzenlendi. Olayda bir polis öldü, 6 polis yaralandı.
  • Aralık 1991’de Atina’da Egaleo Postanesi’ni basan 17 Kasım üyesi 5 kişi, 8 milyar lirayı (280 milyon drahmi) gasp ederek kaçtılar. Aynı gün, Holaıpos semtinde Dimitri Koloni adlı emekli hava subayının otomobiline bombalı saldırı düzenlendi.
  • 5 Şubat 1992’de Atina’da Fransız Büyükelçiliği’nde görevli bir binbaşı ile Yeni Demokrasi Partisi’ne mensup iki milletvekilini hedef alan örgütün dört evin girişlerindeki posta kutularına yerleştirdiği bombalar hasara neden oldu.
  • 16 Şubat 1992’de Atina’da iki ayrı eylem gerçekleştirildi. Askeri birliğe düzenlenen saldırı sonucu bir asker öldü. Avrupa Topluluğu’na ait iki otomobil ve bir banka şubesi de bombalandı. Yunanistan Maliye Bakanı Yartnis Paeokrasas’a 15 Temmuz 1992 günü roketatarla saldırı düzenleyen 17 Kasım militanları, bakanın otomobilini tahrip ederlerken bir üniversite öğrencisinin ölümüne, 4 kişinin de yaralanmasına neden oldular. Yeni Demokrasi Partisi milletvekili Elefherios Papadimirov, 21 Aralık 1992 günü düzenlenen saldırı sonucu yaralandı. Yunanistan Ulusal Bankası eski müdürü Milıalis Vranogulos 17 Ocak 1994 sabahı 17 Kasım militanlarınca öldürüldü.
  • 9 Nisan 1994 günü Sırplara destek vermek amacıyla Atina’da birçok iş merkezini bombalayan örgüt, 20 Nisan 1994’de ise yabancı temsilciliklere karşı bombalama eylemlerine girişti.
  • 4 Temmuz 1994 günü Türk Büyükelçiliği Müsteşarı Çetin Sipahioğlu, PKK’lı bir Rum avukatın intikamım almak amacıyla 17 Kasım örgütü tarafından şehit edilmiştir.
  • 16 Mart 1995’de Atina’daki Mega adlı özel televizyon kanalının stüdyolarına roketli saldırı düzenledi.
  • 8 Haziran 2000’de İngiltere’nin askeri ataşesi Tuğgeneral Stephan Saurders, Atina’nın en işlek caddesinde iki motosikletli saldırgan tarafından vurularak öldürüldü.
  • 28 Haziran 2002’de örgüt elemanları Pire Limanı’nda bir denizcilik şirketine saatli bomba yerleştirmeye çalışırken yakalandı ve örgüte vurulacak ilk darbelerin sinyalleri başladı. Olay sırasında eli kopan 40 yaşındaki Savaş Ksiros’dan ilk ciddi ipuçları ele geçti. Yanındaki çantada ele geçen tabancanın 24 Aralık 1984’de Atina’da yerel bir bankanın soygunu sırasında öldürülen banka görevlisiyle ilgili olduğu ortaya çıktı. Bir papaz çocuğu olan Ksiros’un verdiği bilgiler üzerine örgütle ilgili geniş çaplı operasyon başlatıldı.

17 Kasım Örgütü’ne yönelik 3 Temmuz 2002 günü yapılan operasyonda, 27 yıldır ilk kez örgütün hücre evine ulaşıldı. Atina şehir merkezine 15 dakikalık uzaklıktaki Katapatosia semtinde Patmos Sokak 84 numaralı binanın giriş katına yapılan baskında örgütün 1988’de bir askeri cephanelikten çaldığı ve bazı saldırılarda kullanılan roketler ele geçti. 17 Kasım militanı Savaş Ksiros hücre evinde gözaltına alındı. 17 Kasım operasyonu sürerken Türk diplomatlarımızın tetikçisi olduğu belirlenen Dimitri Kufodinas 5 Eylül 2002 günü Atina polisine teslim oldu.

17 Kasım Terör Örgütü’nün yakalanan militanlarının sorgulanmasının ardından Türk diplomatlara karşı düzenlenen suikastların arkasından Bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan bağlantısı çıktı. Rum İstihbarat ajanlarından Tofilos Yorgialis örgütle ilişkiliydi ve aynı zamanda ‘Kürdistan Dayanışma Komisyonu’nun başındaydı. Bu Rum Ajan, Öcalan’ın çok yakınında ve Beka Vadisindeki eğitimlerde bulunmuştu. 23 Temmuz 2002 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki haberde Beka Vadisi’nde bölücü terör örgütü PKK militanlarının fotoğrafını yayınlayan Rum istihbarat ajanı 4 Mart 1994’de öldürülmüştü.

Bu olayla ilgili Rumlar MİT’i suçlamış ve 17 Kasım Örgütü olaya misilleme olarak Türk Diplomat Haluk Sipahioğlu’nu öldürmüştü. Öldürülen Rum ajanın yerine geçen Lazaros Mavros, bölücü terör örgütü bebek katili Öcalan’a kendi adıyla düzenlediği pasaportu vermişti. Bu kişi hala Kıbrıs Rum Kesimindeki PKK örgütünün faaliyetlerini organize etmekle uğraşıyor.

Örgütün beyni olduğu ileri sürülen 58 yaşındaki Profesör Alexandras Yiotopolus 17 Temmuz 2002 günü Libsi Adasında Türkiye’ye kaçmak isterken yakalandı. Fransız eşiyle balayında olan ve deniz otobüsüne binen Alexandras Yiotopolus Atina’da verdiği ifadede 11 cinayeti itiraf etti. Bu kişi 60’lı yıllarda ilk kez Paris’te ortaya çıkmış ve 1968’de 29 Mayıs adlı silahlı mücadele yanlısı Maoist bir örgüt kurmuştu. 1981 yılında izini kaybettirip 21 yıl gizlenmeyi başardı.

17 Kasım Terör Örgütü ve Türkiye’de Faaliyet Gösteren Örgütlerle İlişkileri

MLSPB ile silah alışverişinde bulunduğu, İstanbul’da düzenlenen bir operasyonla ortaya çıkan 17 Kasım Terör Örgütünün, sahte belgelerle Türkiye’de bazı şirketler kurduğu da 1991 Temmuz ayında Atina’da düzenlenen bir başka operasyonla ortaya çıkarılmıştır. Yunanistan’da yapılan bir operasyonda, Türkiye’de faaliyet gösteren örgütlere gönderilmek istenen ileri teknoloji ürünü gelişmiş patlayıcı sinyalizasyon sistemleri bulunmuştur.

Türk istihbarat birimleri tarafından yapılan çalışmalarda, firmanın adresinden kurucularına kadar her şeyinin sahte olduğunu belirlenmiştir. 17 Kasım Terör Örgütü ile ilgili olarak Yunan istihbaratınca yürütülen operasyonlar sonucunda kuryelerini kullandığı bir eve baskın yapılmıştır. Temmuz ayında yapılan operasyonda örgüt evinde, soyulan askeri depolardan alınan çok sayıda patlayıcı ele geçirilmiştir. Evin gizli bölmelerinde, Türkiye’de bir madencilik ve kimya şirketine gönderilmek üzere hazırlanmış metal arama cihazları bulunmuştur. Paketin gizli bir bölmesinde cihazların bazı bölümlerine yerleştirilmiş parçaların monte planları bulunmuştur. Planlara göre sökülüp birleştirilen parçaların ileri teknoloji ürünü patlayıcı madde sinyalizörleri olduğu tespit edildi.

Sinyalizörlerin uçağı havada infilak ettirecek basınca ve ışığa duyarlı, uzaktan kumandalı yapıda olduğu tespit edildi. Paketin üzerinde bir Türk firmasının isminin bulunması yüzünden Türk makamlarla işbirliği kuran Yunan polisi, gerekli adres ve malzemelerle ilgili hazırlanan bir dosyayı uluslararası bir kurye ile Türk yetkililerine gönderdi. Ayrıca bu şirket adına daha önce Yunanistan’dan Türkiye’ye malzeme gönderilip gönderilmediği de araştırılmaya başlandı.

Araştırmalar sonucu, bu şirket adına Yunanistan’da gösterilen başka bir adrese, Almanya ve Fransa’dan 6 ay içinde 9 zarf gönderildiği belirlendi. Bu gönderilen zarfların kitap olarak kaydedildiği ve cihaz niteliği taşımadığı tespit edildi. Yunan yetkililerinden alınan bilgiler doğrultusunda hemen harekete geçerek soruşturma başlatan Türk yetkililer, Avrupa dışında, İran’dan ve Suriye’den de şirketin adına malzemeler geldiğini belirledi. Şirketin kayıtlarını çıkartan yetkililer nüfus kayıtlarında yaptıkları incelemede firmanın kurucuları olarak gösterilen kişilerin, 3 ile 9 sene önce öldüklerini ve şirketle hiçbir ilgilerinin bulunmadığını belirledi.

Nüfuslarının sahte olduğu belirtilen kişilere ait, firma merkezi ve irtibat büroları olarak gösterilen yerlerin adreslerinin de sahte oldukları ortaya çıktı. Yurt dışından kargo ile gönderilen paketlerin ise değişik kimlikler taşıyan kişiler tarafından alındıkları öne sürüldü.

Bu firmanın ismini ve tüm Türkiye çapında yaptıkları işleri belirlemek amacıyla araştıran istihbarat birimleri, firmanın Ağustos ayında 460 kilo dinamit isteğinde bulunduğunu tespit ettiler. İşlemlerin hala beklemekte olduğu görülünce firma ile ilişki kurulmaya çalışıldı.

Ancak,firmanın işlerini elden takip ettiği, adres ve telefonlarının sahte olduğu ortaya çıktı. Ayrıca aynı firmanın, değerli evrak ve para taşımak üzere bir bankanın ihale ile sattığı zırhlı taşıtlar için başvuruda bulunduğu öğrenildi. Soruşturmayı sürdüren yetkililer, firma ile ilgili olarak yaptıkları araştırmalarda, daha önce yapılan operasyonlar sonucunda ele geçen çeşitli sahte kimliklerle benzerlik bulunduğunu belirlediler. Buna göre olaya katılan 2 kişinin kimlikleri belirlenerek tüm yurtta aranmaya başladı. Kimlikleri belirlenen örgüt üyelerinin Almanya’da THY bürosuna saldırdıkları ve Alman polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldıkları öne sürüldü.

ELA – Devrimci Halk Mücadelesi

1973’de Yunanistan’da kurulan ve orijinal adı Epanastikos Aganas olan örgütün, militan sayısı ile lideri hakkında kesin bilgi yoktur. ELA, NATO’yu Yunan topraklarından çıkmaya zorlamaya ve ülkedeki Amerikan askeri varlığını yoket meyi hedeflemiştir. ELA 1967-1974 yılları arasında Yunanistan’da işbaşında olan askeri cuntaya karşı gelişen Marksist-Leninist bir terör örgütüdür. Amerikan karşıtı olan ELA, amaçları doğrultusunda, ABD tesislerine olduğu kadar, Yunan Hükümeti’ne ve ekonomik hedeflere yönelik bir dizi bombalama eylemi gerçekleştirerek sesini duyurmuştur.

1978’de ABD Dışişleri Bakanı Cyrus Vance, 1982’de NATO Komutanı Amerikalı General Bernard Rogers ve 1986’da ABD Dışişleri Başkanı George Shultz’un, Yunanistan’ı ziyaretlerini protesto için Atina’da, ABD ve Yunan tesislerine karşı bombalı saldırılar gerçekleştirmiştir. Terör örgütü ELA, bu eylemleri “Silahlı mücadele veren ve müebbet hapse mahkûm edilen dört Doğrudan Eylem militanıyla dayanışma içerisinde bulunduklarını göstermek için” gerçekleştirdiklerini açıklamıştır. Örgüt, 1989 yılının Haziran ayında da İçişleri ve Maliye Bakanlığı binalarını seçimden önce bombalamıştır. Terör Örgütü ELA’nın, 17 Kasım terör Örgütünün eylem hücrelerinde olduğu iddiaları da bulunuyor. Alman Kızıl Ordu RAF ve Doğrudan Eylem ile ilişkisi bulunan ELA’nın, Avrupa’daki diğer Marksistterör örgütleriyle işbirliği yaptığına dair açık bilgi bulunmamaktadır.

Yıllardır hiçbir üyesi yakalanmayan ELA’nın bir militanı, 1990 yılı Kasım ayının ilk haftasında ele geçirilmiştir. Kiriyakos Mazokopas adlı terörist, elindeki bombanın patlaması sonucu bir kolu kopmuş ve gittiği hastanede tesadüfen ele geçirilmiştir.

Bundan sonra operasyona başlayan Yunan polisi, örgütle bağlantılı olduğu ileri sürülen 37 kişiyi gözaltına almıştır. Yapılan soruşturmalarda elde edilen bilgiler doğrultusunda ELA’nın hücre evlerine düzenlenen baskınlarda ise bir taburu donatacak kadar silah elde edilmiştir. 17 Temmuz 1991 günü Atina’nın merkezindeki Alice ve İnter Amerikan şirketlerinde tahrip gücü yüksek 4 bomba patlatıldı. Aynı saatlerde Selanik’te ABD kulübüne konulan bomba patlamadan imha edildi. Bu eylemleri ELA ile 1 Mayıs örgütleri ortaklaşa düzenlediklerini açıkladılar. 15 Nisan 1994’de Atina’daki Fransız ve Hollanda elçiliklerine ait 5 otomobil ELA militanlarınca havaya uçuruldu. 19 Eylül’de Atina’da bir otobüse yerleştirilen uzaktan kumandalı bombanın patlaması sonucu bir polis öldü, 5’i polis 10 kişi yaralandı. Saldırıyı ELA üstlenmiştir.

1 Mayıs Örgütü

Yunanistan’da 17 Kasım Terör Örgütünün eylem kollarından birisi de 1 Mayıs’dır. Marksist-Leninist bir sistem kurulmasını savunan “1 Mayıs” devlet kuruluşlarına karşı düzenlenen çok sayıdaki bombalama olayının sorumlusudur. Örgüt, Nisan 1990’da yapılan genel seçim öncesi ELA ile birlikte çok sayıda bombalama eylemini gerçekleştirmiştir. 1 Mayıs genellikle 17 KASIM Terör Örgütü yöneticilerinin talimatlarıyla yapılması planlanan eylemleri gerçekleştirmiş ve hücreler halinde faaliyet göstermiştir.

SOSYAL DİRENİŞ

17 Kasım terör örgütüyle ilişkisi olduğu öne sürülen “Sosyal Direniş” adlı örgüt, adını ilk defa 28 Mart 1990 günü Atina’da meydana gelen seri bombalamalar sonucu duyurdu. Dokuz dakika içinde 14 bomba patlatarak, Çekoslovak, Sovyet, Macar, Bulgar, Suriye ve FKÖ diplomatlarının otomobillerini havaya uçurdu. Sosyal Direniş, “Üçüncü Dünya ülkelerindeki baskıları protesto etmek için” bu eylemleri düzenlediklerini açıklayan bir bildiri yayınladı. Hiçbir üyesi yakalanmayan “Sosyal Direniş” ile ilgili fazla bilgi edinilemedi.

PAK-LOAS

KYP’nin gizli evraklarını ele geçirmesinden sonra Amerikan Ordu İstihbaratı (DIA) üyesi Yüzbaşı George Tsantes’in hayatına mal olan bilgilere göre, Papandreou’nun, Yunanistan’da darbelerle yönetimi ele geçiren “21 Nisan 1967” cuntasını yıkmak amacıyla 1968’de kurduğu PAK eylem örgütü, 1974’den itibaren faaliyetlerini PASOK’un bünyesinde Papandreou’ya bağlı olarak sürdürdü. 1975’te yeniden örgütlenerek “Panhelen Kurtuluş Hareketi” (PAK) adını terk edip, LAOS-1, LAOS8, LAOS-13 kod adıyla tekrar terör sahnesinde yerini aldı.

LAOS’un ASALA ile ilişkisi olduğu, Türkiye’ye yönelik yıkıcı faaliyetlerde bulunan terör örgütlerine silah, patlayıcı madde, para ve pasaport temin ettiği de ifade edilmiştir.

“Halkın Kurtuluş Ordusu” anlamına gelen LAOS, 1975’den sonra faaliyetlerini Atina’da INKA adı altında PASOK yanlısı Harris Kuris’in liderliğinde sürdürmeye başladı. Harris Kuris, 1976 yılında Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Türkiye’deki teröristlere silah kaçırmak isterken Yunan Liman polisince yakalandı. Bu dönemden sonra “17 Kasım Terör Örgütü adı altında faaliyetlerine devam eden bu terör örgütü, Papandreou’nun iktidarda kalması için eylemler düzenledi. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı hedef alan Ortadoğu-Arap menşeli eylemcilerin, Avrupa’daki eylemlerine yardımcı olmak gibi faaliyetlere destek verdiler.

PEAM / PAN – KIBRIS YURTSEVER HALK KURTULUŞ CEPHESİ

Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta Türkiye’ye yönelik terörün ana kaynağını PEAM oluşturmaktadır. PEAM (PARKİPRİYAKO ETNİKO – LAİKO APELEFTEROTİKO METOPOPAN KIBRIS YURTSEVER HALK CEPHESİ) 18 Temmuz 1976 yılında kurulmuştur. Örgütün Yunanistan’daki politikacılar arasında da üyesi bulunmaktaydı. Parti liderleri Yorgos Mavros, Yannis Pezmazoğlu ve Andreas Papandreou, bu üyelerden bazılarıdır.

PEAM tüzüğüne göre örgütün hedefi, Türk işgalinden kurtuluncaya kadar Kıbrıs’a ihanet eden ülke, örgüt ve partilere karşı bütün imkânlarla ve her çareye başvurarak mücadele etmektir. Örgüt kurucularından Aleksandros Panagulis esrarengiz bir otomobil kazasında ölmüştür.

Makarios da, faaliyetlerini sürdürmesi amacıyla PEAM’a yüksek miktarda maddi destek sağlamıştır. Bu para, Kıbrıs Hıristiyan Ortodoks Başpiskoposluğuna bağlı manastırların İsviçre bankalarında bulunan milyonlarca sterlin tutarındaki gizli hesaplarından Çekoslovakya silah fabrikalarının İsviçre’deki temsilcisi Omnipol’e aktarılmıştır. Bu silahlar, Yugoslav limanlarından küçük tonajlı gemiler ile Suriye sahillerine taşınmış, oradan da bölücü terör örgütüne dağıtılmak üzere Suriye ve Lübnan üzerinden Türkiye’ye gönderilmiştir. Bu silahların büyük bölümünü kalaşnikof ve RPG 7 roketatarlar oluşturmaktaydı.

Bölücü terör örgütüne bu şekilde silah desteği sağlanırken, faaliyetlerini ülkemizde sürdüren Dev-Sol’a da Rum ve Yunanlı PEAM’cılar gerekli yardımı yapıyorlardır. Yunanlı subaylar BTÖ militanlarını Güney Kıbrıs’ta eğitmişlerdir. Daha çok, patlayıcı madde ve muhabere cihazlarının kullanılması şeklinde yapılan eğitimlerde, eylem düzenleme planları da yer alıyordu. Eğitim için Güney Kıbrıs’a gönderilen PKK’lı teröristler, Cumartesi ve Pazar günleri sokaklarda dolaşıp Türkiye aleyhinde bildiri dağıtarak propaganda çalışması yapıyorlardı.

Yunanistan Sosyalist Pasok Partisi milletvekili olan, ayrıca Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığı ve Kamu Düzeni Bakanlığı görevlerinde bulunan İosif Valurakis, ülkemize karşı terör eylemleri gerçekleştiren terör örgütlerinin dostu idi. 1976 yılında Türkiye’deki teröristlere silah gönderirken yakalanan Valurakis, milli görev yapıyor gerekçesiyle Rumlar tarafından serbest bırakılmıştır. Teröristleri daha iyi beslemek amacıyla, Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunduğu sırada sık sık Kıbrıs Rum kesimine gelen İosif Valurakis, Yunanistan’dan gönderilen silahların PKK’ya gitmesini sağlamak amacıyla bir mekanizma oluşturmuştu. Valurakis ’in 1988-1989 yılları arasında Kamu Düzeni Bakanı olduğu sırada, Yunanistan’da polise ait birçok depoda bulunan silahlar esrarengiz bir şekilde çalınmıştı.

Bu silahların bir bölümünün Dev-Sol’cu teröristler tarafından Türkiye’deki cinayetlerde kullanıldığı belirlenmişti. Ayrıca PEAM üyelerinden Hrisödulos Venyamin’inAsala ve PKK’ya yaptığı yardımlar da biliniyor. Günümüzde PKK’nın en güvenilir destekçilerinden biri olan Güney Kıbrıs, daha önceleri Ermeni terör örgütü ASALA’yı da desteklemişti.

Suriye istihbaratı Muhaberat ile yakın ilişki içinde bulunan Rumlar, SSCB çökmeden önce KGB ile işbirliği yaparak ASALA ve PKK’ya silah sevkiyatı yapmışlardı. 1984 yılında ASALA’yı savunanlar ile ASALA’nın ülkelerinde bulunmasından rahatsız olan Rumlar birbirine girdiler. Terör örgütü ASALA’yı istemeyen Güney Kıbrıs Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Pavlos Stokkos, İsrail ajanı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bu dönemde Güney Kıbrıs, Ermeni terör örgütü ASALA’nın merkez üssüydü. ASALA militanları, Avrupa’da işledikleri cinayetlerden sonra kendilerine verilen Kıbrıs pasaportunu kullanarak, Cyprus Airlines uçaklarıyla Güney Kıbrıs’a dönmüşlerdir.

DEVLETE KARŞI MÜCADELE ÖRGÜTÜ (DEVLETE KARŞI DAYANIŞMA HÜCRELERİ)

Başkent Atina’da faaliyet gösteren örgütün kuruluşu, yapısı, liderleri ve üye sayısı hakkında elde çok detaylı bilgi bulunmamaktadır. Kayda değer önemli bir eylemi bulunmamakla birlikte, 1 Nisan 1985 günü Atina Ağır Ceza Mahkemesi savcılarından George Theophanopoulas’a karşı girişilen suikastı üstlenmiştir.

Örgüt, Eylül 1989’da Yeni Demokrasi Partisi binasını bombalamıştır. Türkiye’den Yunanistan’a kaçan ayrılıkçı/bölücü Kürtlerle Atina’da ortak basın toplantısı düzenleyip, Yunan koalisyon hükümetinin büyük kanadını oluşturan Yeni Demokrasi Partisi lideri Konstantin Mitostakisi kendilerine karşı Türkiye ile anlaşmasından kaygılandıklarını belirttikleri saatlerde, binada maddi hasara yol açan patlama meydana gelmiştir. Saldırıyı üstlenen örgüt, Atina’da yayınlanan gazetelere gönderdiği bildiride, Bayrampaşa Cezaevi’nden kaçtıktan sonra Yunanistan’a gizlice giren Dev-Sol militanı Hüseyin Hami Şakir Özsomar’ın Türkiye’ye iadesini protesto etmek için bombalamayı gerçekleştirdiklerini açıklamışlardır.

GİRİT KURTULUŞ KOMİTESİ

Girit’in bağımsızlığı için mücadele veren Girit Kurtuluş Komitesi, Yunanistan ve bazı Avrupa ülkelerinde faaliyet göstermiştir. Yeraltı faaliyeti gösteren bu örgüt, Yunanistan’da, özellikle Girit Adası’nda, Avrupa, Amerika ve Avustralya gibi yabancı ülkelerde, bağımsızlık seferberliğini ilan eden broşür ve mektupları, çeşitli adreslere postalayarak adını duyurmaya çalıştı. Girit Kurtuluş Komitesi, zaman zaman adadaki köy ve kasabalarda da bildiri dağıtıyor. Örgütün çökertilmesi için Yunan güvenlik kuvvetlerince 1991-1992 yıllarında Girit Adası’nda bir dizi operasyon düzenlendi. 1988 yılında bağımsızlık için bazı hareketleri gözlenen Girit’in Hanya ve Kandiye gibi büyük kentlerinde bağımsızlığa yönelik faaliyetler gösteriyor.

DEVRİM DAYANIŞMA ÖRGÜTÜ

Bu örgüt, 10 Mart 1989’da Atina Kumbari Caddesi üzerindeki bir Fransız bankasını bombalayarak ismini duyurdu. Marksist sistemi savunan bu terör örgütü, çevreye büyük hasar veren bombalama olaylarını, Doğrudan Eylem’in müebbette mahkûm edilen 4 militanıyla dayanışma içerisinde bulunduklarını göstermek için gerçekleştirdiklerini açıkladılar. Örgütün kuruluşu ve yapısı hakkında elde yeterli bilgi bulunmuyor.

LAVRİON SİYASİ MÜLTECİLER KAMPI

Lavrion, 1949 yılında Doğu Avrupa’dan kaçan anti-komünistler için kurulmuştu. Ancak, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, Türkiye’den Yunanistan’a kaçan özellikle siyasi suçlular (Başta PKK militanları olmak üzere)soluğu Yunanistan’da aldıklarından bu kamp, Türkiye aleyhine çalışan komünist militanların dolduğu bir yer haline getirildi. Yunanistan, Lavrion’daki militanların örgütlenmesine yardımcı olarak, Türkiye aleyhindeki yıkıcı ve bölücü çalışmalara destek olmaktadır. “Siyasi mülteci” adı altında sığınma hakkı isteyen bu kişiler tarafından yapılan Türkiye aleyhindeki gösteriler de Yunan yetkililerince desteklendiğinden, kaçakların eylemleri zaman zaman saldırıya dönüşerek, Türkiye’nin bazı temsilcilik ve kuruluşları işgal edilmiştir.

YUNANİSTAN’DAKİ ERMENİ KURULUŞLARI

1975-76’da Beyrut’u terk etmek zorunda kalan Ermeni çetecilere Rumlar kucak açmıştır. Ermeniler önce Kıbrıs Rum Kesimine yerleştiler. 1973 yılında kurulan ASALA’nın karargâhı da bir ara Kıbrıs Rum kesimine nakledildi. ASALA’nın Yunan hükümetlerince himaye edildiğini ve Yunanistan’ın Ermeni Soykırımı iddiasını tekrarladığını bütün dünya biliyor.Türkiye’nin aleyhine çalışan bütün örgütlere kucak açan Yunanistan’da üstlenen Ermeni örgütleri, “Kıbrıs Türk Kültür Derneği” tarafından yayınlanan “Yunanistan ve Terör ” isimli raporda şöyle sıralanmaktadır.

  • Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ordu (ASALA)
  • Ermeni Soykırım Adalet Komandoları
  • Yunanistan Ermeni Gençlik Örgütü
  • Ermeni Ulusal Komitesi
  • Ermeni Halk Eylem Birliği
  • Ermeni Devrim Ordusu (ARA)
  • Ermeni Ulusal Direniş Hareketi
  • Selanik Ermeni Gençlik Örgütü
  • Ermeni Tutuklularını Kurtarma Komitesi
  • Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Silahlı Propaganda Birliği

Bu örgütlere para, pasaport ve sığınma kolaylığı sağlama gibi destekte bulunan cemiyetler; Ermeni Hayır Cemiyeti, Ermeni Kültür Derneği ve Ermeni Ortodoks Merkez Komitesi olarak sıralamak mümkündür.

Sonuç Olarak;

Yunanistan, sözde bağımsızlık adına emperyalist devletlerden de aldığı desteklerle Osmanlı devletine karşı başlattığı isyan/kalkışma hareketlerinde önemli bir rol oynamış ve terör örgütleriyle de işbirliğine giderek Osmanlı’nın parçalanması sürecinde etkin rol oynamıştır.
Yunanistan, özellikle Suriye kaynaklı terörizmin doruk noktasına ulaştığı yıllarda, Hafız Esad yönetimindeki Suriye’nin “terörizme destek veren ülke” konumundan sıyrılması için Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile kolektif terörizm ilişkisine girmiştir. Bu dönemde Yunanistan’ın bazı adaları ve limanları ile Kıbrıs Rum Kesiminin özellikle silah kaçakçılığı ve uyuşturucu ticaretinde merkez rol oynadıkları kayıtlarda yerini almıştır. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesiminin sadece uyuşturucu ve silah kaçakçılığının yanı sıra Türkiye’den Avrupa ülkelerine kaçak olarak giden ayrılıkçı bölücü siyasilerin de uğrak limanı olmuştur.

Yunanistan, bölücü terör örgütü PKK ile olan ilişkisinden ve işbirliğinden çok önce de Ermeni terör örgütü ASALA ile de işbirliği içine girmiştir. Yunan terör örgütü 17 Kasım ve ASALA işbirliğiyle düzenlenen pek çok terör eyleminde Türk diplomatlarımız şehit edilmiş ve yaralanmışlardır. Türkiye cumhuriyeti temsilciliklerine pek çok bombalı saldırı gerçekleşmiştir. Bu bağlamda kendi ülke topraklarında büyükelçiliği bulunan bir ülkeye düzenlenen saldırıları Yunan devleti önlememiştir. Yunanistan’ın gerek bölücü terör örgütü gerek ASALA gerekse Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren örgütlere sağladığı maddi, silah ve diğer destekler pek çok rapor ve haberlerle sabittir. Bu haliyle Yunanistan terörizme destek veren ve kolektif terörizmin paydaşı ülke konumundadır.

Yunan devleti, sadece Türkiye’ye karşı terör örgütlerine kamp, silah ve diğer konularda destekle sınırlı kalmamış yanı sıra Lozan Antlaşması’na da aykırı şekilde Fener Rum Kilisesi üzerinden de siyasi olarak Türkiye ve Türk karşıtlığını sürdürmeye devam etmektedir. Özellikle son yıllarda Yunanistan Dışişleri bakanlığı tarafından her türlü maddi ve siyasi desteğini esirgemedikleri Fener Rum Kilisesi ve Kilise Başpiskoposuna gösterdikleri devlet desteği gözlerden kaçmamaktadır. Fatih ilçesine bağlı bir kilisenin başpiskoposu olan Türk vatandaşına atfedilen aykırı statü ve Yunanistan dışişleri bakanlığına ait uçakla pek çok yurtdışı gezilere ve toplantılara katılmasına olanak sağlamaktadır. Şüphesiz Yunanistan’ın verdiği bu desteğin ardında da İkinci Vatikan’ı Türkiye’de inşa etmek isteyen ABD yer almaktadır.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz