1 Eylül 1969 tarihinde yaptığı askeri darbe ile Kuzey Afrika ülkesi Libya’nın başına geçen Muammer Kaddafi, 41 yıl süren İslami-Sosyalist iktidarını ülkesinde başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerle 2011 yılında kaybetmiştir. Arap Baharı bölgedeki birçok Arap nüfuslu ülkede demokratikleşme yolunu açmış ve kitleleri peşinden sürüklemiştir. Bulunduğu coğrafyanın en önemli petrol unsurlarından biri olan Libya ise bu gelişmelerden büyük bir oranda etkilenmiştir.
Bu çalışma amaç olarak Libya’da süregelen birinci ve ikinci iç savaşı, bölgedeki aktörleri, bu aktörlerin amaçlarını ve buna mukabil eylemlerini incelemeyi esas almıştır.
Libya Gençlik Hareketi’nin (شباب) ilk adımı atması ile başlayan Libya Arap Baharı, 27 Şubat 2011 tarihinde ülkedeki bütün muhalif aktörlerin Kaddafi iktidarını devirme fikriyle yola çıkmasıyla güçlerini birleştirmiş ve Ulusal Geçiş Konseyi’ni (UGK) kurmuştur.
2011 yılının Mart ayında Libya’nın birçok bölgesi Kaddafi yönetiminin kontrolünden çıkmış ve karşıt görüşteki koalisyon güçlerinin kontrolü altına girmiştir. İsyanı destekleyen askerlerin de dahil olmasıyla birlikte kuvvetlenen koalisyon güçleri, Doğu Libya ve ülkenin en önemli liman kenti olan Bingazi’yi ele geçirmiştir fakat Trablus bölgesi ise tartışmalı bir hale gelmiştir.
[irp posts=”3433″ name=”Libya güncel son durum haritası”]
Muhalifler tarafından kurulan Ulusal Güvenlik Konseyi, bölgedeki büyük aşiret topluluklarının desteklerini arkasına almış olsa da NATO müdahalesine kadar bölgede etkin ve perçinleyici bir rol oynamasına karşın Kaddafi kontrolünde kalan bölgelerde istediği sonuca ulaşamamıştır. Bunun etkenleri arasında Kaddafi’nin 42 yıl süren iktidarında kabilelerle kurduğu iyi ortaklıklar ve Ulusal Geçiş Konseyi’nin kendi içerisinde yaşadığı kritik koordinasyon sorunları gösterilebilir.
ABD ve AB ülkeleri sivil halkın korunmasına yönelik alınan BM Güvenlik Konseyi kararınca Libya’da uçuşa yasak bölge ilan etmiştir. İngiltere, Fransa ve ABD tarafından üstlenilen bu operasyon, 24 Mart 2011 tarihinde ise NATO ittifakına devredilmiş[1] ve 22 Ağustos 2011 tarihinde arkasına NATO gücünü alan UGK güçleri Trablus’a giriş yapmış ve Yeşil Meydan’ı işgal etmiştir. Bununla birlikte Kaddafi ise halen Libya’da olduğunu belirterek bu girişimlere karşı olduğunu bildirmiştir. 20 Ekim 2011 tarihinde ise Kaddafi savaştan kaçmaya çalışırken öldürülmüştür. Sonuç olarak Batı’nın gücünü arkasına alan UGK, Kaddafi rejiminin sonunu getirmiştir. [2]
Kaddafi’nin ölümü sonrasında Libya’nın tek meşru temsilcisi konumuna gelen Ulusal Geçiş Konseyi, Türkiye dahil olmak üzere birçok ülke tarafından da tanınmıştır. Kaddafi’nin ardından oluşan bu yeni süreçte, Libya’nın Ulusal Geçiş Konseyi tarafından yeniden oluşumu ise hızlı ve stabil bir süreçte gerçekleşmemiştir.
Ulusal Geçiş Konseyi’nin uluslararası sistemde tanınmasıyla birlikte meşruiyet kazanan UGK, Libya’daki halkın ve bazı muhaliflerin benimsemesi kolay bir düzlemde olmadı. Özellikle Kaddafi iktidarının büyük ölçüde desteklediği aşiretler ve ona bağlı aşiret kuvvetlerinde yeni bir düzene geçen Libya’da söz sahibi olma isteği, ülkenin bu süreçten çıkmasını zorlaştırdı. Libya’da 25 Haziran’da düzenlenen seçimlerden sonra siyasi sahnede büyük değişiklikler meydana geldi; ülkede iki ordu, iki parlamento ve iki hükümet oluştu.[3]
Halife Hafter ve Libya’da Askeri Darbe
Kaddafi rejiminin 2011 yılında sonlandırılmasından itibaren tüm aktörler Libya’dan istikrar beklemiştir fakat Libya henüz bunu başarabilmiş bir ülke olmaya yaklaşamamıştır. Ülke iki politik merkeze bölünmüş, çift başlılık oluşmuş ve Libya’da yaşanan yönetim krizi derinleşmiştir. Ülke, devrimden sonra geçen bu sekiz yılda kaotik bir ülke haline gelmiş, silahlı ve terörist grupların yuvası haline dönüşmüştür.
ABD desteğindeki General Halife Hafter, Libya’daki İslami referanslı milislere karşı Kerame (onur savaşı) adında bir operasyon başlatınca, Kaddafi sonrası devrime sahip çıkan gruplar birleşerek Fecr-i Libya (Libya’nın şafağı) adında bir çatı yapılanma oluşturdu. [4]
Savaş döneminde muhalifler tarafından başbakan olarak tanınan Mahmud Cibril, İslami söylemin yanında liberal ekonomik politikalarıyla ve Batı’yla iyi ilişkileri önemseyen tutumuyla öne çıkıyordu. Cibril’in daha batı yanlısı bir politika benimsemesi, ABD başta olmak üzere batı dünyası tarafından kolayca benimsenmesinde etkili bir faktör oldu.
Mahmud Abdul Celil’e göre batı politikalarından ziyade, İslam anlayışının ülke yönetiminde öncelik olmalıdır. Libya’da isyanların başladığı tarihten itibaren Kaddafi’ye ve yönetimine karşı muhalefet oluşturan Mahmud Abdul Celil, kısa bir süre sonra Ulusal Geçiş Konseyi’nin başkanı olmuştur. Celil, ülkede şeriat hükümlerinin uygulanmasında hiçbir beis olamayacağını açıkça ifade ediyordu.[5] 5 Mart 2011 gününden Kaddafi’nin öldürüldüğü 23 Ekim 2011 tarihine kadar Mahmud Jibril Konsey Başkanlığı görevini yürütmüştür, bu tarihten itibaren yerini Ali Tarhuni’ye bırakmıştır. UGK’nin Kaddafi sonrası oluşturmaya çalıştığı yönetim süreci problemli geçmekle birlikte geçici görevlendirmelerin sonucunda 2014-2016 arasında ise başkanlık görevini Abdullah El-Sani yürütmüştür. 2016’dan günümüze kadarki süreçte başkanlığı Fayez al-Sarraj yürütmektedir.
Günümüzde ise aktörler başkent Trablus çevresinde ikiye bölünmüş durumda olmakla birlikte Trablus ve batı kanadı, Tobruk ve Al-Bayda olarak gruplaşmışlardır. Bunları iki blok olarak ele alırsak[6]:
Birinci Blok: Trablus’taki geçici meclis Milli Genel Kongredir (MGK). Meşruiyeti Batı ve Türkiye tarafından tanınmıştır. Başkanlığını Fayez al-Sarraj yapmaktadır. Libya’daki resmi hükümettir.
İkinci Blok: Libya’nın en doğusundaki Tobruk’ta bulunan Hafter yönetimindeki geçici hükümet. Geçici hükümet, iki siyasi bloğun desteğini alıyor: Demokratik Güçler İttifakı, Federasyon yanlıları.
Sonuç olarak şu an halen bu kriz çözülememekte ve bölgede ateşkesler ilan edilse de sürekli bu ateşkesler ihlal edilmektedir. Libya’nın önemli bir petrol unsuru olması Arap Baharı sonrası yaşanan iç savaşta ve sonrasındaki süreçte Batının odak noktası haline gelmesinde belirleyici olmuştur. Nitekim NATO operasyonlarının dışında Libya’daki durum ilerledikçe batının bu sürece yönelik yaptırım ve uygulama opsiyonları da artmaktadır.
Buğra Nalcı
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
’Libya’ new leader calls for civil state’’Al-jazeera, 13 Eylül 2011
H., Ken. “Op-Ed: Former GNC Headquarters Taken over by State Council of the GNA.” Digital Journal: A Global Digital Media Network, 25 Apr. 2016
Paula, I. (2011). International coalition for the responsibility to protect. Institute for Global Policy. New York.
Chivvis,Martini. Christopher Jeffrey. (2014) “Libia Ba’de Al-Gaddafi”
Ahmet Emin Dağ,’’ Ortadoğu’da Küresel ‘İç Savaşlar’’, ORDAF (Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Derneği) 17.12.1014.
Akgül, a.g.m., s.57
[1] Akgül, a.g.m., s.57
[2] Paula, I. (2011). International coalition for the responsibility to protect. Institute for Global Policy. New York.
[3] Chivvis,Martini. Christopher Jeffrey. (2014) “Libia Ba’de Al-Gaddafi”
[4] Ahmet Emin Dağ,’’ Ortadoğu’da Küresel ‘İç Savaşlar’’, ORDAF (Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Derneği) 17.12.1014.
[5] ’Libya’ new leader calls for civil state’’Al-jazeera, 13 Eylül 2011
[6] H., Ken. “Op-Ed: Former GNC Headquarters Taken over by State Council of the GNA.” Digital Journal: A Global Digital Media Network, 25 Apr. 2016
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
[irp posts=”27500″ name=”Libya’daki Müttefikimiz Fayiz Es-Serrac Kimdir?”]
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.