Ortadoğu coğrafyası Osmanlı’nın sağladığı barış ve güvenlik döneminde göreceli de olsa uzun bir dönem bütünlük arz etmekteydi. 1.dünya savaşının ardından bölgeye müdahale eden emperyalist devletler sömürgeci amaçları doğrultusunda coğrafyayı cetvelle bölgelere ayırdılar ve onlara bir isim ve bayrak vererek kendilerine bağlı manda devletleri oluşturdular. 2.dünya savaşı Avrupa’nın sömürgeci devletlerinde ekonomik ve toplumsal bir yıkım meydana getirmesi manda devletlerin bağımsız olmalarını sağladı.
1950-60’lı yıllar ise Arap coğrafyasında İngiliz ve Fransız etkisinin kaybolduğu; sömürgecilerin iş başına getirdiği kralların, milliyetçi hür subaylar tarafından tahtan indirilip veya makamları sembolik hale getirerek yönetime el koydukları yıllardı. Cemal Abdülnasır’ın Süveyş kanalını millileştirmesi ve ardından gelen İngiliz-Fransız-İsrail müdahalesini Sovyetler’in desteği ile etkisizleştirmesi Arap toplumunun kendine güvenmesini sağlamıştı.O dönem Arap toplumunda Nasır’ın da başını çektiği bir kesim tarafından Birleşik Arap devleti fikri şiddetli bir şekilde savunulmaktaydı. Elbette ki bilinen anlamda bir devlet yapısını son 20 yıl içinde oluşturabilmiş ve tecrübeli kadrolardan mahrum olan bu devletlerin bunu gerçekleştirmesi pek mümkün gibi görünmüyordu. Yine bu amaçla 4 başarısız girişimde bulundular.
Birinci Birleşme Denemesi
1 Şubat 1958’de söz konusu olan ve Suriye ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti adını alan Mısır ile birleşmeyi Suriye’de Salah Bitar ve Mişel Eflak’ın önderlik ettikleri Baas Partisi gerçekleştirmişti. Bir Suriye askeri heyeti 11 Ocak’ta birleşme görüşmelerinde bulunmak için Mısır’a gitmiş; Nasır’ın da beklenmedik bir şekilde acilen birleşmeye taraftar olmasıyla 5 Şubat’ta yasama organlarınca onaylandıktan ve 21 Şubat’ta eşzamanlı referandumlardan geçtikten sonra ordular Mısır komutası altında birleşmişti. Yemen’inde katıldığı federal yapıdaki Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığına Nasır, başkent olarak da Kahire seçilmişti. Ancak 1961 Eylül’ünde Orta Doğu’da Mısır’ın önderlik ettiği bir birleşme hareketi Suriye’nin birlikten ayrılmasıyla son bulmuş, arkasından Yemen de birlikten ayrılmıştı.
İkinci Birleşme Denemesi
Baas’ın 1963’te Suriye ve Irak’ta iktidara gelmesiyle Mart-Nisan aylarında yapılan Mısır, Suriye ve Irak arasında tartışılmış ve bir birlik kurulması düşüncesi çerçevesinde Kahire, Şam ve Bağdat arasında yapılan temaslar sonucunda 7-17 Nisan 1963’te Kahire’de yapılan toplantıda Birleşik Arap Cumhuriyeti Federasyonu’nun 13 maddelik Anayasa taslağı hazırlanmıştı. Federasyonun başkanı aynı zamanda her üç devletin silahlı kuvvetlerinin de başkomutanı olduğundan askeri ittifaktan daha ileri bir durum doğmuştu. Ancak Federasyon sosyalist Arap ülkelerine acık olduğundan Ürdün ve Suudi Arabistan gibi geleneksel monarşiler isteseler de bu oluşum içinde yer alamadıkları için ortaya çıkan durum Araplar arası bir birleşmeden ziyade yeni bir ayrılık anlamına geliyordu. Nitekim Suriye’de Nasırcılar ile Baasçıların iktidar mücadelesinde Nasır’ın açıkça bu mücadeleye taraf olmamasının da etkisiyle bu federasyonu hayata geçirmek mümkün olmamıştır. Ağustos ayında yapılan açıklamayla bundan vazgeçildiği bildirilmiştir.
Üçüncü Birleşme Denemesi
Irak’ta Baasçıları tasfiye ederek denetimi ele alan Nasır yanlısı Arif kardeşler döneminde yine yeni bir birleşme denemesi daha söz konusu olmuş, Irak ve Mısır arasında Kahire’de 26 Mayıs 1964’te yapılan görüşmelerle 1966’da iki ülkenin birleşmesini öngören ekonomik ve askeri entegrasyona gidilmesi kararı alınmıştır. Bir ortak yönetimin öngörüldüğü bu yapı içinde de bir ortak komutanlık öngörülmüştü. Ayrıca oluşturulan Ortak Siyasi Komutanlık iki ülkenin anayasal birleşmesini sağlayacak ve ortak dış politika, savunma ve ekonomik planlama konularına nezaret edecekti. Ancak 1965 sonlarına doğru bu birleşmeden de vazgeçildiği açıklanmıştır.
Dördüncü Birleşme Denemesi
Suriye, Sudan Mısır ve Libya arasında 1971’de söz konusu olmuştur. Mısır, 1970 Kasımında Mısır, Libya ve Sudan ile Arap Cumhuriyetleri Federasyonu adı altında bir birleşme kabul edilmiş, federasyona 1971 Nisanında Suriye de katılmıştı. Fakat Libya’nın petrolünün kullanılarak Mısır ve Suriye’nin silahlandırılması düşüncesine pek sıcak bakmayan Albay Muammer Kaddafi’nin yan çizmesi üzerine bu konuda daha ileriye gidilememiştir.
Nasır’dan sonra göreve gelen Enver Sedat’ın İsrail ile anlaşma yoluna gidip Arap toplumundan uzaklaşması, Suriye’de Hafız Esad ile birlikte Nusayri klik bir yapının iş başına gelmesi ve Irak’ta uzun süre devam edecek Saddam iktidarının başlamasıyla birleşme denemeleri yerini üstünlük yarışına bırakmıştır.
Kazım Köprülü
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Mürşat türkmen ammada salladın.cezayir ve fasta berberi nufusu %20 dir.kimse asimile olmadı,herkes aslini biliyor ve hakkini savunuyor.sen kendi ulkene bak.hanginiz safkan türksünüz ? kiminiz bulgar,arnavut,ermeni,kurt,laz,gurcü,cerkez,arap ve selanikli yahudiler karması bir etnik yapıya sahipsiniz.yaziniz latin alfabe,diliniz %50 arapça ve farsça kökenli kelimelerden oluşuyor.sahi sizin neyiniz türk ?
harita geniş olunca insanlarda bu arap dünyası ne büyükmüş gibi bir yanılgı ortaya çıkıyo ama aslında o kadar büyük değil
1- bi kere somali sudan moritanya gibi ülkeler komple zenci. fakat islamiyet yüzünden kabileler arası iletişim için hep arapça kullanıldığı için zamanla araplaşmışlar. yoksa suriyeli bembeyaz ve kıllı insanları siz nasıl zenci ve köse somalililerle aynı sayarsınız
2- cezayir ve fasta nüfusun yarısından fazlası berberidir ama fastaki kral ve cezayirdeki parti arap olduğundan bu ülkelerde aslında azınlık diktatörlüğü var diyebiliriz. fastaki kral dini kullanarak berberileri dizginlerken cezayirdeki faşist parti zorbalıkla dizginliyor
3- arap ülkelerinin çoğunun hakimiyetindeki topraklar çöllerden ibaret. arap olduğu iddia edilen her 3 kişiden birisinin nil nehrinde yaşadığını düşünürsek bunu anlayabiliyoruz
4- körfezdeki petrol zengini arap ülkeleri artık sadece emirlerin arap olduğu ülkelerdir. halksa güney asyadan gelen göçmenlerdir. baenin nüfusunun 60 yılda 100 kat artmasının sebebi budur. göçmenlerin yerli arap nüfusu geçmesi durumunu kuveyt umman bahreyn bae ve katarda görürken suudların da bu noktaya doğru gittiğini görebilirsiniz
5- yukarda saydığım ülkelerden ayrı olarak arapların çoğunluk olduğu ülkelerde de aslında arap olmayan bölgeler mevcut. buna en iyi örnekler mısır lübnan ırak ve suriyedir. mısırda mısırın yerli halkı kıptilerin (kıptilerde 1300 yıldır asimile oluyor aslında mısırın çoğu kıptidir) diğerlerinde ise kürtlerin çerkeslerin ermenilerin süryanilerin asurilerin ve diğer mezopotamya halklarının varlığı malumdur
Bu çok cahilce tarihi bilmeden yapılmış bir yorum… Dnanın ne olduğu günümüz dünyasında hiçbir önemi yoktur. Aslolan, dildir, kültürdür. Kişi arap gibi yaşayıp , arap gibi giyinip, arap ismi kullanıp, arap gibi konuşuyorsa o artık araplaşmıştır. Gerisi hava gazıdır. Kıptiymiş, Asuriymiş ona bakarsan Rusların burada kimi araştırırsan altından mutlaka Tatarlık çıkar diye bir laf vardır Rusya’da, ama kimse burada çoğunluk Tatar biz Rus değiliz demiyor ( kültürünü kaybetmemiş olanlar hariç ki onlarda asimile ola ola çok azaldı.) Hepsi gayet Rusça konuşuyor, çocuklarına rus isimleri veriyor, artık rus gibi yaşıyor ve hatta Rusuz diyor. Milleti üşenmeden kabile kabile ayırmışsın. İngiltere’de o zaman İngilizlerin değil aslında, Fransa fransızların değil gibi birşey senin dediğin.
Asil sen cahilsin. İstediğin kadar kültürüne kendini kaptırmıs ol. Gitsin bir nijerya li Koreye, Koreceyi kore aksaniyla konussun o genede ben koreliyim desede inandiramaz. Tatatlar ortaasya kökenli bir halk ama ortasyali gibi gozukseydi ruslasmazdi. Kanlarına girilmeseydi rus olmazlardi. Onlar Rusların kanına girebilseydi ruslar ortasyali ya benzerdi zaten.
Sen abd den rusyayA gönderilmiş zenci rus ajan fıkrasını bilirmisin?
Araplar da böyle işte.
Fransızların İngilizlerin karma yapay halklar olduğunu herkes biliyor zaten. Avrupadaki bütün halklar karma ve yapay zaten. Bu yüzden milliyetçilik zayıf ya zaten.
“Tatatlar ortaasya kökenli bir halk ama ortasyali gibi gozukseydi ruslasmazdi.” Yani dilini , kültürünü kaybetmeseydi onun adına Rus denmezdi … Aynı şeyi bana cevap olarak yazıyorsun.
ne aynı şeyi, sen okuduğunu anlamıyor musun?
gözükmezdi derken dil ve kültürü değil tipi kastediyorum. tatarlar ortasyalılar gibi çekikgözlü mü yoksa slava mı benziyorlar.
dili veya kültürü değil şekli rusa benzediği için ruslaşıyor. çünkü oraya gittiğinde o halklarla kanları karışıyor ve gen alışverişi oluyor.
şuan bir çinli o çekik gözleriyle o kısa boyuyla o köse süratıyla istediği kadar rus kültürüne adapte olsun rusçayı rus aksanıyla konuşsun ve ben rusum desin yinede kimseyi çinli olmadığına ikna edemez.
körfezdeki işçiler göçmenler zaten vatandaş sayılmıyor. arabistanın göçmenli nüfusu 80 milyonu bulur ama asıl suudi halk 35 milyondur.
brezilya arjantin fransa ispanya gibi ülkelerde büyük arap nüfusu da vardır. Türkiye’de de 10 milyona yaklaştığını söyleyebiliriz.
ufak atta civcivler yesin. nufus verileri vatandaş sayısını değil o sınırlar içinde yaşayanların sayısını söyler zaten. körfezdeki ülkelerin nufuslarını gösteren veriler bunu esas alır. katar kuveyt bae umman gibi ülkelerde araptan çok güney asyalı olduğunu artık herkes söylüyor. bahreynin de az kaldı böle olmasına. sadece suudlar yemenden dolayı daha dirençli o kadar
türkiyede 3 milyon suri geldi diye nasıl 10 milyon oldu.
zaten normalde 2 milyon nusayrı ve 2 milyon sünni ile 4 tü şimdi 7 oldu en fazla
latin amerikadaki araplar hristiyan ve alevi araplar. kendileriniyse daha çok latin amerikaya ait hissediyorlar
Yemen değil Kuzey yemen olacak. Güney yemen birleşik arap cumhuriyetinde değildi
Batı’nın etkisi neydi Sovyet Rusya ne tepki verdi keşke ekleseydiniz