Giriş
İnsanoğlunun yerleşik düzene geçişinden günümüze kadar geçen süreç içerisinde hiç değişmemiş gibi görünen dünya iklimi, aslında yüzyıllar boyunca sıcak ve soğuk dönemler geçirmiştir. Bu dönemler arası yaşanan değişimde, ekolojik sistemin de değişmesiyle birlikte yeni koşullara uyum sağlayamayan bitki ve hayvan türleri yok olmuştur (Şanlı ve Özekicioğlu, 2007;458). İklim değişikliği bugün dünyada karşılaştığımız küresel ölçekte en büyük sorunlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde gelinen nokta itibariyle; çevre, şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her alanını etkilemektedir (Eroğlu, 2018;6). İklim değişikliğinin en temel sebebinin sera etkisi olduğu bilinmektedir.
Sera etkisini açıklayacak olursak; “Güneşten gelen ışınların bir kısmı yeryüzünde emilir ve karalar ile okyanuslar ısınır. Geri kalanın bir kısmı yeniden uzaya döner bir kısmı da atmosferdeki gazlar tarafından hapsolarak yeryüzünü ısıtır. Atmosfer, seralardaki cam görevini görerek iç kısmı ısıttığından, bu duruma ‘sera etkisi’ denmektedir” (www.avrupa.info.tr).
Yeryüzünün atmosferi su buharı, karbondioksit, metan ve azot oksit gibi gazlar içerdiği için sera etkisi oluşur. Sera etkisi, normalde gezegenimizi uygun sıcaklıkta tutan önemli bir unsurdur. Ancak insanların faaliyetleri sonucu atmosferdeki sera gazlarının miktarı artar. Bu durumda sera etkisini güçlendirerek yeryüzünün sıcaklığını arttırmaktadır. Fosil yakıtların kullanım yoğunluğu, ormanların tahrip edilmesi, arazi kullanımında yaşanan değişiklikler ve her geçen gün sanayileşmede artış olması ile atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimleri, sanayi devriminden bugüne hızla artmaktadır. Bu durum doğal sera etkisinin artışına neden olarak, şehirleşmenin de katkısı ile dünyanın yüzey sıcaklıklarının artmasına neden olmaktadır.
Yüzey sıcaklıklarında 19. yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllardan sonra daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere artış yaşanmıştır. Yüksek sıcaklık rekorunun en sonuncusu, 1998 yılında kırılmış ve bu yılda, hem küresel ortalama hem de kuzey ve güney yarımkürelerin ortalamaları açısından, 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olmuştur (Türkeş vd., 2000;5). Küresel iklim değişikliği günümüzde ise tüm ülkeleri tehdit etmeye başlamıştır. Sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte buzullar erimeye başlamış, her geçen günde bu durum artış göstermektedir. Ayrıca buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesi yükselmeye başlayarak, denize kıyısı olan ülkelerin kıyı şeridinin sular altında kalma tehlikesi ortaya çıkacaktır. Yeryüzünde güneş enerjisinin daha çok kalması ise dünya genelindeki iklimin değişmesine neden olacaktır.
Bu durumlar sonucunda doğal denge bozularak, pek çok bitki ve hayvan türünü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirirken; oluşacak su sıkıntıları sonucunda da tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin zarar görmesi ve kıtlıkların ortaya çıkması öngörülmektedir. Bilim insanları 19.yy’ın ortalarından günümüze kadar olan süreçte küresel ısınmanın büyük bir oranının özellikle fosil yakıtların kullanımıyla ortaya çıkan karbondioksit gazından kaynaklandığı görüşündedir (TÜBİTAK, 2007). Çünkü veriler, sera gazlarının salınımındaki en önemli faktör olan petrol, kömür ve yan ürünlerinin atmosferdeki karbondioksit gazını arttırdığını göstermektedir (Atıcı, 2007). Bahsedilen bu durumun temel nedeni ise, ülkelerin küresel rekabette söz sahibi olabilmek ve sanayileşmelerini en üst seviyeye taşıyabilmek için gösterdikleri çabalar sonucunda zararlı gazların atmosfere salınımında artış olmasıdır. Bu salınıma özellikle fosil yakıtların yoğun şekilde kullanımı neden olmaktadır ve gelecek yıllar için ekosistemde büyük tahribatlar yaratabilecektir. Zararlı gazlarla birlikte özellikle karbondioksit miktarının azaltılabilmesi ve bununla birlikte iklim değişikliğinin büyük oranda etkilenmesinin yavaşlatılabilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerekmektedir. Günümüzde dâhil olmak üzere insanlığın ve medeniyetlerin devamı enerjiye bağlıdır. Böylece enerji zaman içerisinde ülkelerin hedeflerini belirleyen ekonomilerini ve politikalarını güçlendiren bir güç olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan enerji, günümüzde ekonomik kalkınmayı en fazla etkileyen ve ülkelerin politikalarını belirlemesindeki temel öğelerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu özelliği ile ülkelerin önemsediği ve ulaşmak istediği bir kaynaktır. Enerji, özellikle gelişmekte olan ülkeler için çok daha önem kazanmakta ve kalkınmanın vazgeçilemez unsuru olmaktadır (Avcı,2009,42). Hayatımızın her alanında var olan enerji, sanayileşmenin temeli ve kalkınmanın bir göstergesi olmanın yanı sıra doğayı ve canlıları da etkilemektedir.
Fosil yakıtların hem sanayide hem de günlük yaşamımızda sürekli ve artış gösteren kullanımıyla birlikte her geçen çevreye birçok zararı olmaktadır. Dolayısıyla çevre ile iç içe olan bir kavramdır. Bu denli kullanıma ve etkiye sahip olan enerji içerisinde hem tükenme riski olmayan hem de çevreye en az zarar veren yenilenebilir enerjiye önem ve öncelik verilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir olan kaynaklar, süreklilik gösterdiği için zamanla tükenmezler, tekrardan kullanılabilirler ve fosil enerji kaynaklarının alternatifleridirler (Yaman,2007:236). Ülkelerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi yerli kaynaklarla sağlamaları ve dışa bağımlılıklarının azalması anlamlarına da gelir. Çok daha önemlisi, enerji tüketimi sonucunda çevrede oluşan zarar, böylece en aza indirilmiş olur. Buna karşın günümüzde, dünya genelinde, tüketilen enerjinin çok azı yenilenebilir kaynaklardan elde edilmektedir. Ancak fosil yakıtların bu yaygın kullanımı halen sürse de gittikçe artan bir oranda yenilenebilir enerjinin kullanımı da artmaktadır (Karagöl ve Kavaz, 2017: 7). Özellikle son dönemlerde yaygın olarak kullanılmaya başlayan yenilenebilir enerjinin kullanımına önem ve öncelik veren ülkeler içerisinde Türkiye’de yer almaktadır. Kullanılan başlıca yenilenebilir enerji kaynaklarına bakılacak olursa;
• İlk sırada güneş enerjisi yer almaktadır. Güneş enerjisinden yararlanmak için, güneş ısısı toplayıcıları kullanılmaktadır. Bu toplayıcılar aracılığıyla güneş enerjisinin farklı ısıtma işlerinde kullanılması sağlanmaktadır (Avcı,2009: 62). Oldukça geniş kullanım alanına sahip olan güneş enerjisi özellikle elektik enerjisi üretiminde, ısıtma ve aydınlatma konusunda hem evlerde hem de işyerlerinde verimli bir biçimde kullanılabilmektedir. Kullanım süresi uzundur. Yaklaşık olarak 20 yıl kullanılabilmektedir.
• Rüzgâr Enerjisi: Rüzgârların fazla olduğu yerlerin belirlendiği bölgelere kurulan, havada oluşan belirli bir enerji döngüsü sonucunda elektrik enerjisi oluşmasını sağlayan rüzgâr tribünleri ile elde edilmektedir. Rüzgâr enerjisi, önümüzdeki yıllarda enerji üretimini sağlamak için en fazla kullanılacak teknolojilerden birisi olarak görülmektedir (Apaydın ve diğerleri, 2009:103).
• Jeotermal Enerji: Yeraltında bulunan ısının, yeraltı sularını etkilemesi ve ısınan suyun da yeryüzüne çıkması sonucunda ortaya çıkan bir enerji türü olarak tanımlanmaktadır (Avcı,2009: 57). Yer altındaki sıcak sular ve sıcak buhar yeryüzüne çıktıktan sonra kurulan elektrik santraliyle elektrik enerjisine dönüştürülür. Dönüştürülen enerji elektrik dışında merkezi ısıtma ya da soğutma sistemi olarak evlerde, seralarda ve fizik tedavi merkezlerinde kullanılmaktadır (Kurtman,1978: 126).
• Biyokütle Enerjisi: ağaçlar, bitkiler, hayvan atıkları, orman ürünleri gibi doğada bulunan kaynaklardan elde edilen enerji kaynağıdır (Yaman,2007:261). Biyokütle, her yerde yetiştirilebilmesi, çevrenin korunmasına katkısı, elektrik üretimi, kimyasal madde ve özellikle taşıtlar için yakıt olabilmesi nedeni ile önemli bir enerji kaynağı olarak görülmektedir.
• Hidroelektrik Enerji: Hidroelektrik enerjisi, hareket halindeki su sonucunda elde edilebilen enerjidir (Avcı,2009,56). Bu da genellikle barajların önüne kurulan elektrik santralleri yoluyla elde edilir (Yaman,2007:239). Hidroelektrik enerjisini kullanabilmemiz yağışlara bağlı olarak değişmektedir.
Sonuç Yerine
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşabilmesi için yatırım maliyetlerinin düşük olması ve ülkelerde üretim imkânlarının olması önem taşımaktadır. Üretim donanımlarının sanayisine önem ve öncelik verilmesi gerekmektedir. Böylece yenilenebilir enerjide maliyet oluşturulmadan kaynak kullanımı sağlanabilecektir. Sadece yenilenebilir enerjinin kullanımı ve üretimiyle değil, enerji verimliliği konusu da ön plana çıkartılmalıdır. Enerji verimliliği için öncelikle kamu binaları başta olmak üzere tasarruf sağlanması konusunda adımlar atılması da gerekmektedir.
[irp posts=”30479″ name=”Küresel İklim ve Küresel Göç”]
KAYNAK
Atıcı, Müjger (2007), “İklim Değişikliği”, http://www2.gantep.edu.tr/~ma28113/iklimdegisik.htm.
Avcı, Özge (2009), Türkiye-Avrupa Birliği Enerji Üretim ve Tüketiminin Karşılaştırmalı Olarak Değerlendirilmesi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Maden Mühendisliği Anabilim Dalı, yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.
Eroğlu, Veysel (2018), Küresel İklim Değişimi, İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı Yayını, S.80, ss.6.
Karagöl, Tanas Erdal, İsmail Kavaz (2017), Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerji, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, S. 197, Ankara. https://setav.org/assets/uploads/2017/04/YenilenebilirEnerji.pdf
Kurtman, Fikret (1978), Jeotermal Enerji ve Türkiye’nin Jeotermal Enerji Olanakları, Türkiye 3. Genel Enerji Kongresi, Ankara.
Şanlı, Bahar, Halil Özekicioğlu (2007), Küresel Isınmayı Önlemeye Yönelik Çabalar ve Türkiye, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, S.2, ss. 458.
TÜBİTAK (2007), “İnsanlık Geleceğiyle mi Oynuyor? İklim Değişiyor”, TÜBİTAK Bilim ve Teknik, http://www.haberbilgi.com/bilim/cevre/kuresel_isinma07.html
Türkeş, Murat, Sümer, Utku, Gönül Çetiner (2000), Küresel iklim değişikliği ve olası etkileri, Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (İstanbul Sanayi Odası), ÇKÖK Genel Müdürlüğü, Ankara.
Yaman, Yusuf (2007), Enerji Tasarrufu ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, İstanbul: Birsen yayınevi.
“Gezegenimiz Geleceğimiz”, İklim eylemi, https://www.avrupa.info.tr/sites/default/files/2019-08/Gezegenimiz%2C%20gelece%C4%9Fimiz%20%20%C4%B0klim%20de%C4%9Fi%C%9Fikli%C4%9Fiyle%20birlikte%20m%C3%BCcadele%20edelim.pdf
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Bu güzel yazı için teşekkürler.Ancak öğrenmek istediğim birşey var.Dünya’da bundan sonra sanayileşmenin ve devletlerin politikalarının kısa vadede değişmeyeceği açık.Acaba büyük kitlelerin dünyada ağaç popülasyonunu ciddi derecede artıracak faaliyetlerde bulunması küresel iklim değişikliğini etkileyecek hatta durduracak bir etkiye sahip olması mümkün müdür?