Bir Ülkenin Yıkılması Bir İdeolojinin Çöktüğü Anlamına mı Gelir?

1934
Yazarlık Başvurusu

Bu yıl Bolşevik devrimin (1917) yüzüncü yılı. Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının üzerindense çeyrek asırdan fazla oldu. Günümüzde pek çok sosyalist parti yada iktidarlar SSCB’nin dağıtılmasıyla beraber ABD karşısında zayıf kaldılar. Çünkü artık ağabeyleri yoktu. Bu yüzden pek çok sosyalist iktidar, ABD baskısı veya korkusuyla siyasi ve ekonomik liberalizme geçiş yaptılar. Bazıları ise Çin’e yanaştılar ve sadece ekonomik alanda liberalizasyona gittiler. Bazı cesur ülkelerse politikalarından asla taviz vermediler. Ancak taviz vermeyen bu ülkeler ABD karşısındayken, büyük bir destek bulamadığı için çok ezildiler. Zimbabve, Eritre, Kuzey Kore, Küba, Myanmar gibi ülkeler ambargolar yüzünden perişan oldular.

Birliğin kalbi olan Kremlin sarayı’nın SSCB’nin çöküşü sonrası aldığı görünüm. Saray duvarı üzerindeki SSCB yazısı Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından kaldırıldı.

Eğer SSCB değil de dağılan ABD olsaydı nasıl olurdu mesela? Bu sefer ABD desteği sayesinde ayakta duran sermaye ülkeleri SSCB karşısında yalnız kalacak. Sonra siyasi-ekonomik baskı ve korku sonrasında sosyalizme akın akın geçişler yaşanacaktı. Zaten günümüz dünyasında kapitalizmin bu kadar güçlü olmasının sebebi, bu ülkelere ABD’nin liderlik ediyor oluşu değil mi?

Hatırlarsanız nasıl ki İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa ve Uzakdoğu ülkeleri (Japonya, Güney Kore, Tayvan) ABD ekonomisinden önemli miktarlarda destek almış ve bu sayede fakirlikten kurtularak zenginleşmiş, bu sayede diğer rakip sosyalist ülkelere karşı daha güçlü olmuşlardı. Eğer ABD’nin Marshall ve Truman doktrinleri kapsamında ki ekonomik, siyasi, askeri destek paketleri olmasaydı bu ülkelerde ekonomi bugün diğerlerinden daha güçlü olamayacaktı.

Çünkü bir ideolojinin, inancın, kültürün arkasında duran büyük bir ülkenin olması şarttır. Aksi takdirde küçük ülkeler rakip ideolojiye mensup büyük ülkeler karşısında zor duruma düşerler. Tıpkı şuan ki sosyalist ülkelerin başlarına gelenler gibi.

O yüzden bir ideolojinin ve o ideolojiyi takip eden ülkelerin arkasında mutlaka lider ve büyük bir ülke olmak zorunda.

Buna bir başka örnek olarak, Arap ülkelerinde ki Baas Hareketini örnek gösterebiliriz. 

Baasçı ülkelerde Sovyet desteğine sahiplerdi ama daha önemlisi arkalarında en kalabalık Arap ülke olan Mısır vardı.

“Özellikle Kuzey Yemen İç Savaşı, Mısır’ın kralcı devletlere karşı devrimci cepheye ne kadar önemli bir müttefik olduğunun en büyük örneği. Bu savaş 1962’de Abdullah es-Sellal liderliğindeki devrimciler tarafından gerçekleştirilen askeri darbe sonucu İmam Muhammed el-Bedir’in tahttan indirmesiyle başladı. Bedir, daha sonra Suudi Arabistan sınırına kaçıp yönetimi tekrar ele geçirmek amacıyla kuzeydeki Şii aşiretlerin desteğini toplayarak karşı saldırı başlatır ve böylece o dönem kuzey ve güney diye ayrı olan yemenin kuzeyi iç savaşa girer. Kraliyet yanlısı güçlere Ürdün ve Suudi Arabistan askeri yardım ve Birleşik Krallık gizli destek sağlarken devrimciler Mısır ve Sovyetler Birliği tarafından desteklenmiştir. Mısır’ın o dönem 600 bin kişiden oluşan ordusunun yarısı bu savaşta yer alarak Kuzey Yemen’in de monarşiden kurtulup doğu blok’una dahil olmasını sağlamıştı ve Suudiler 1000 kadar asker kaybederken Mısır 26 bin asker kaybederek çok daha büyük bir fedakarlık örneği sergilemişti. 8 yıl süren savaştaki toplam ölü sayısı ise 100-200 bin arası bir rakamdı. (Yemen eskiden kuzey ve güney diye ayrı ülkeydi. Çünkü biri Osmanlıdan(Kuzey) diğeri İngiltere’den(Güney) farklı zamanlarda bağımsız olduğu için başlangıçta ayrıydılar, 1990 yılında iki sosyalist devlet birleşerek bugünkü Yemen’i oluşturdu.) Önce Mısır’ın sonrada SSCB’nin dayanışması ortadan kalkınca, diğer Baas iktidarları da kolayca yok edildiler. Önce Irak’ta 2003’te kaybettiler ve sonrasında onları düşürenler 2011’de Libya’da Kaddafi’yi ortadan kaldırdı. Şimdi ise Cezayir ve Suriye kaldı.
Baas Partisi bayrağı

Diyelim ki batı, Baas partilerinin tümünü yok etmeyi başardı. Peki böyle olunca Baasçılık bitmiş mi olacak? Hem de bir daha dönmemek üzere mi? Yani Araplar Baasçılığın verdiği laiklik, milliyetçilik, sosyalizm ilkelerinin üçünü birden artık düşünmeyecek mi? Yada SSCB yıkıldı diye bütün sosyalistler sosyalistlikten vazgeçecek ve komünist dünya düzenine geçme idealini bırakacaklar mı? Hayır.

Nasıl ki Osmanlı’nın yıkılmasına rağmen halen “Osmanlıyı yeniden kuracağız” diyenler varsa (Osmanlı SSCB’den çok daha önce yıkılmasına rağmen) Varşova Paktı yıkıldı diye komünizm bitti demek saçmadır. Neo-Osmanlı hayallerine kapılanların Neo-Sovyetistlerle dalga geçmesi ne büyük ironi ama?

Örneğin bir düşünün, dünyada ki bütün demokratik ülkelerin yıkıldığını. Böyle bir durumda insanların bir çoğu demokrasinin iyi bir şey olduğu fikrinden vazgeçecek mi? Nede olsa çoğu insan demokrasinin iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasında demokratik ülke sayısı 34’ten 16’ya kadar düştü ama sonra ne oldu? Faşist ülkeler bir anda hepsi birden düştüler. Bakın, demokrasi nasıl geri dönüş yapmış.

Faşizm demişken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında pek çoğu yok olan faşist ülkelere rağmen, hatta Faşizm dünya genelinde yasaklanmasına rağmen bu fikir ölmedi ve günümüze kadar farklı adlarla da olsa dünyayı inletmeye devam etti ve devam ediyor.

Burada önemli olan şu; hiç bir fikri ortaya çıktıktan sonra yok edemezsiniz. O fikir çıkmıştır bir kere kafadan ve artık bunun geri dönüşü olamaz.

Asıl kritik olansa şudur, peki fikirler ölmez ama nasıl güçlenir? İşte burada başlarda anlatmak istediğim yere geri geliyoruz. Güçlü ve büyük bir ülkenin liderliği gerekiyor.

Eğer güçlü ve büyük bir ülkenin desteği, dayanışması, liderliği olmazsa  o zaman rakipleriniz sizi daha kolay ezer geçer. Tıpkı Sovyet liderliğini yitiren ülkelerin başına gelenler gibi.

Fakat güçlü ve büyük bir lider ülke varsa, işte o zaman işiniz kolaylaşır. Tıpkı İran’da 1979 yılında İslam devriminin gerçekleşmesinden sonra Siyasal Şiiliğin günümüze kadar hızla yükselmesi ve İran’ın ezilen Şii toplumlarını toparlamaya başlaması gibi. İran’da devrim gerçekleşmeden öncede dünya genelinde bu düşünceler vardı. Devrimden sonraysa bu düşünceler İran desteği sayesinde güçlendi. İran’da ki molla rejimi düşse de inananları var olmaya devam edecektir.

Yani bir ülkenin çökmesiyle fikirleri ölmez, sadece zayıflar. Eğer ki zayıflamış ideolojiye aniden katılan büyük bir ülke olursa her şey bir anda tekrar tersine dönebilir.

Mesela Hindistan’da ki Naksalit isyanı başarılı olur ve Hindistan komünizmin bayraktarlığını yapmaya başlarsa olacakları bir düşünün. Olmaz demeyin çünkü Naksalit isyanı yeşil av operasyonuna rağmen hala bastırılamadı ve Hindistan’da halen devam eden kast sistemi komünizmin büyük bir destek bulmasına yol açıyor. Nepal’de Maocular 1996-2009 yılları arasında verdikleri uzun mücadelenin ardından devrimi tamamlamışlardı. Nepal gibi Hindu olan Hindistan’da da aynı beklentiler var. Bu konu hakkında “Hinduizm ve Maoizmin Kapışması” adlı yazıma bakabilirsiniz.

Hindistan neyse de Çin’de halen komünist partinin iktidarda olduğunu varsayarsak ve politikaların halen devlet başkanına endeksli olduğunu düşünürsek dörtlü çetenin takipçisi bir liderin göreve gelmesi halinde Çin, tekrar sosyalizme soyunabilir ve Çin’in takipçisi olan pek çok Asya ve Afrika ülkesi de 90’lı yıllarda yaptıkları mecburi değişimi yeniden yapabilirler.

Türkiye’de bile üstelik böyle bir devirde Komünist devrimin(Gezi Olayları) eşiğinden dönülmüşken tehlike geçti demek ne kadar saçma halbuki.

Yani demek istediğim şu, her an her şey tersine dönebilir ve şuan ki sevinciniz kursağınızda kalabilir.

Daha öncede Lenin, Bolşevik partiyi iktidara getirmeden önce tüm dünya sosyalistlerinde bir umutsuzluk, çaresizlik ve zayıflık hissiyatı vardı. Çünkü Karl Marks’ın söyledikleri aradan neredeyse 70 yıl geçmesine rağmen bir türlü gerçekleşmiyordu. Sadece 1871 Paris Komünü yaşanmış ama o da 3 ay sürmüştü. Fakat bütün çaresizliğe, tükenmişliğe, zayıflığa ve umutsuzluğa rağmen Bolşevikler ellerine geçen fırsatı değerlendirip başardılar ve bütün Avrupa Lenin’i takip ederek devrim denemelerinde bulundu. O dönem insanlar 70 yıl sonra beklediklerini gördüler ve pek çok kişi komünistlerle “Hani, hala sizin dedikleriniz gerçekleşmiyor” diye dalga geçiyordu. Şimdi de aynı ekipler “Hala çökmüş ideolojileri takip ediyorsunuz” diyerek dalga geçiyor.

Halbuki devrimin nereden geleceği hiç ama hiç belli olmaz. Herkes Avrupa’dan beklerken, Rusya gibi dindar ve Ortodoksluğun merkezinde ilk sosyalist devletin kurulmasını kim beklerdi ki mesela. Yada Uzakdoğu gibi çok sıkı gelenekçi olan bir coğrafyanın en kalabalık ülkesinde köy köy dolaşan Mao’nun başarmasını kim bekliyordu. Yada Küba gibi liberalizmin kalesinin dibinde olan bir ülkede devrimin başarılı olacağına kim ihtimal verebilirdi ki.

Özellikle de dünya genelinde aşırı sağın yükselişte olduğu, zengin-fakir uçurumunun zirve yaptığı, dini ve mezhepsel aşırıcılığın belirginleştiği, siyasi belirsizliklerin arttığı, ekonomik krizlerin sıklaştığı böyle bir dönemde her türlü sürprize hazırlıklı olmalıyız. Nede olsa komünizmin en hızlı yükseldiği yıllar bu tür gelişmelerin ertesiydi.

Muhammed Ali Çalışkan

StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

14 YORUMLAR

  1. yaşasın komünizm ve sosyalizm
    yaşasın lenin stalin mao ve yoldaşları
    yaşasın halkların kardeşliği
    gün gelecek bütün dünya marksizm ve leninizmin aydınlık güneşinin altında ısınacak.
    gün gelecek tüm halklar enternasyonalin getirdiği eşitlik idealinde birleşecek
    gün gelecek bütün burjuvalar ve işbirlikçileri sömürdükleri insanlar tarafından cezalandırılacak

  2. ha şöyle ya.
    hep aynı konulu yazılardan sıkılmıştım sonunda alışılmışın dışında bir yazı
    biraz böyle farklı konulu yazılar olmalı nedir hep suriye ırak şu örgüt bu örgüt

  3. Yazı biraz değişik olmuş. Sadece ideolojinin siyasi boyutu incelenmiş. İdeolojinin çekim gücüne de bakmak gerekir. Günümüzde komünizm çok zayıf bir ideolojidir, gençlerden yok denecek kadar az destek almaktadır. Zaten tarih bilgisi az olanlar bile komünizmin ne kadar vahşi bir ideoloji olduğunu bilir. Mao ce tung, Stalin, Pol pot, Kim il sung, Gorbaçov, Yosip broz tito bunun apaçık timsalleridir…

    • eminmisin. türkiyede özellikle alevi ve kürt gençlerde çok yaygın bir stalin ve lenin hayranlığı var.
      ki bu halklar türkiyede nüfusu hızla artan halklardır.
      ayrıca o saydıkların bikaç kişi nasılki el kaide ve ışid gibi kötü örnekler yüzünden islam terör dinidir denemezse aynı şekilde bikaç kişinin hatalarını koca bir ideolojiye nakledemezsin

      • Türkiye’de öyle olabilir… Ben Avrupa ve Arap ülkelerindeki gençliği kastettim… Alevilerin hakkında az bilgiye sahip olduğum için birşey diyemem, fakat Kürt gençliğinin komünizme karşı olan tutumun üç ana sebebi bulunuyor: 1. Kürtlere eskiden adaletsizlik yapılıyordu. 2. Devletin uyguladığı dinsiz ve milliyetçi siyaseti Kürtlerin arasında komünizmin yaygınlaşmasına yardımcı oldu. 3. Kürtler eski zamanlarda eğitimden mahrum idiler (din eğitimi de buna dahil).
        Fakat günümüzde hükümetin uyguladığı siyaseti Kürt gençliğinin arasında komünizmin azalmasına neden olabilecek inşAllah…

        • Sen hayal görüyorsun sanırım. Bu saatten sonra Türkiye’yi bir arada tutan dinamikler yok olmuştur. Komünizm için katil diyorsun. Peki faşizme ne diyeceksin? Katil olmak için komünist mi olmak gerekiyor? Kürtlerin komünist olduğunu sana kim söyledi? Kapitalist ABD nin desteğini alarak komünist olamazsınız. Artık ideolojilerin anlamını yitirdiği bir çağdayız herkes kendi çıkarını düşünüyor.

    • muhalif sen daha o yazdığın liderlerin adlarını bile doğru yazamamışsın.
      ayrıca komünizmi anlamak için senin dediğin gibi az tarih değil ayrıntılı ve çok tarih bilgisi gerekli.
      yoksa tabiki bu tür aldatmalara yüzeysel bakıp hemen düşersin
      üstelik o saydıklarının hepsi komünist mi? ben demokratım veya ılımlıyım diyerek insanları kandıran ama sonra otoriter ve aşırıcı politikalar uygulayanda bir sürü lider var

      • Sayın Muhammed o liderlerin isimlerini doğru yazmamış olabilirim, fakat kim olduklarını anlamışsınızdır herhalde…
        Komünizmi tanımak icin ayrıntılı olarak tarihi bilmek gerekiyorsa ben size buyurun araştırın derim! Ne kadar araştırırsanız o kadar da komünizmin vahşiliğini anlarsınız ?…
        “Liderlere” gelince, saydıklarımın hepsi komünisttir (pol pot’un haricinde) ve hepsi katillerdir. İsimlerini de doğru olarak yazayım: 毛泽东, Иосиф Сталин, 김일성/金日, Josip Broz Tito…

        • muhalif kardeşim ben şuyum veya buyum diyipte koltuğa oturduğu zaman vaatlerinden farklı icraatler yapan liderlerin oranı belkide %90’dan fazladır. bu tüm ideolojiler için geçerli birşey. mesela günümüz avrupası sosyal demokrat geçinip neoliberal kafada uygulamalara giden iktidarlarla dolu. o yüzden kişilerin icraatleri ile fikirleri yargılayamazsın. nasıl ki boko haram eş şebab ebu seyyaf gibi cihatçı örgütler yüzünden islam terör dinidir diyemez isek aynı şekilde pol pot kim il sung mao gibi bikaç örnekle işte komünizm bu diyemezsin. eğer dersen senin kullandığın aynı yöntemi kendi fikirdaşın olan kötü örneklerle sana iade ederler.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz