Atatürk: İngiliz Muhiplerine Sızan Osmanlı İstihbaratçısı

8028
Yazarlık Başvurusu

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK birçok yönüyle bugüne kadar yazılmış, konuşulmuş ve anlatılmıştır. Ancak Gazi’nin istihbaratçı yönünden çok bahsedilmemiştir. Bu yazımda istihbarat bilimi içerisinde önemli bir yeri olan “İstihbarata Karşı Koyma” faaliyeti içinde yer alan ve yine pek bilinmeyen “Gafil Muhbirlik” kavramını Atatürk’ün bir istihbarat operasyonu çerçevesinde anlatmaya çalışacağım. Atatürk birçok istihbarat operasyonunda yer almıştır ancak gafil muhbirlik kavramını da izah edebileceğimiz bence en önemli operasyonlarından biri “İngiliz Muhipleri Cemiyetine” ajan sızdırma operasyonudur. Hepinize iyi okumalar…

Daha önce “Karşı Casusluk ve İstihbarata Karşı Koyma Farklı Şeylerdir” başlıklı bir yazımda bu faaliyet hakkında genel bir bilgi vermiştim. Bu yazımda ise kavramsal olarak karşı istihbarat içinde yer alan “Gafil Muhbirlik” kavramından kısaca ve sade bir anlatımla bahsetmeye çalışacağım. Aslında hepimiz gafil muhbir olabiliriz. Devlet de bu ihtimali ve tehlikeyi öngördüğünden dolayı Türk Ceza Kanununun 338\1 maddesinde “Taksir Sonucu Casusluk Fiillerinin İşlenmesi” başlığı altında bu hususu devlet güvenliğine karşı bir suç olarak düzenlemiştir. Madde metni şöyledir;

Madde 338- (1) Bu bölümde tanımlanan suçların işlenmesi(yani casusluk), ilgili kişilerin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları sonucu mümkün olmuş veya kolaylaşmış ise, taksirle davranan faile altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

           (2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise, taksirle davranan faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

“Gafil muhbirlik, istihbarat ve karşı istihbarat bakımından, sözcüklerin teker teker sözlük anlamlarından çok daha fazlasını ifade eder. Gafil muhbir, etrafında olan bitenin, çevresindeki insanların olası amaçlarının farkında değildir. Aynı zamanda kendi yaptıklarının veya davranışlarının sonuçlarının ve bu sonuçların istihbarat teşkilatına, devletin güvenliğine ve bekasına ciddi tehlike oluşturduğunun da farkında değildir. Gafil muhbirlikte, istihbari değer taşıyan bilginin, bu bilgiyi elde etmek için çok hevesli olabilecek kişilere, bilinçsizce ve gönüllü olarak servis edilmesi söz konusudur. Gafil muhbirlik, istihbarat toplama tekniklerinden “sızdırma” ile benzer ve farklı özellikler gösterir. Benzerlik tarafları, her ikisinde de bilgiyi veren kişilerin, yaptıklarının farkında bile olmamalarıdır. Farklılık olarak ise;

Gafil muhbirin verdiği bilgiyi alacak olan kişinin (istihbaratçının), böyle bir bilgi verileceğinden haberi yokken, sızdırmayı yapacak olan istihbaratçı durumu bilir.
Gafil muhbir ile bilgiyi servis ettiği kişi arasında yaşanan her şey tamamen rastlantısal ve hazırlıksız gerçekleşirken, sızdırma tekniği için detaylı bir planlama, hazırlık ve uygulama gerekir.
Gafil muhbirin hediyesi olan bilgiyi değerlendirecek kişi, farkındalık düzeyi yüksek sıradan bir kişi dahi olabilirken (mesela Sultanahmet Meydanında gezen bir turist), sızdırma tekniğini uygulayacak kişilerin bu konuda uzmanlık seviyesinde özel eğitim almış kişiler olmaları gereklidir.
Basit bir benzetmeyle; sızdırma ile elde edilen bilgi emeğin karşılığı olarak alınan ücret (maaş) iken, gafil muhbirlerden alınan bilgi yerde bulunan para gibidir.

Bir istihbaratçıda bulunması gereken en önemli özellik hiç şüphesiz ketumiyettir. Aslında sadece istihbaratçılar değil biz vatandaşlar da ketum olmalıyız. Tarih boyunca her taraftan saldırı altında olan, günümüzde dahi etrafı düşmanla çevrili bu aziz milletin bir ferdi olarak bilinç düzeyi yüksek fertler olmamız lazım. Mesela internette gördüğümüz her kişilik testi, ilişki testi, duygusal zekâ testi vb. aktivitelere yahut anketlere bilinçsizce cevap vermemeliyiz. Çoğu insana bu söylediğim şey saçma ve komplo teorisi olarak gelebilir. Ancak gerçek hayat gerçekten tutarsız ve saçmadır, komplo teorileri ise gerçek hayattan çok daha tutarlıdır. Belki bu gibi hareketlerle farkında olmadan düşmana veri sağlıyor olabiliriz. Türk milleti gerçekten çok misafirperver ve samimidir. Ancak Sultanahmet Meydanında fotoğrafını çekmenizi rica eden ya da size adres veya başkaca şeyler soran turistlere dahi bilinç düzeyi yüksek bir fert olarak dikkatle yaklaşmalıyız. Kaba tabirle boşboğazlık bizi “gafil muhbir” yapabilir. Gelelim Atatürk’ün ajan sızdırma operasyonuna ve nasıl açığa çıktığına…

İngiliz Muhipleri Cemiyeti, İngiliz ajanlar vasıtasıyla her üyesine iki adet kimlik kartı tasarlamış ve vermiştir. Bu kimlik kartlarından biri beyaz, biri kırmızıdır. Kırmızı kartların üzerinde “İngiltere’nin dostları- bu adam İngiliz yandaşıdır ve siyasete karışmaz” ifadeleri yer almaktadır. Beyaz kartta ise üyenin kişiliği hakkında bilgiler verilmektedir. Bu özel yapım kimlik kartları sayesinde üyeler, İngiliz yetkililerine kendilerinin İngiliz yanlısı olduğunu ispatlayıp rahatça faaliyet yürütmektedirler.

Atatürk bu bilgiyi edindikten sonra emrindeki ajanlar vasıtasıyla bu kimlik kartlarından 5.000 adet ele geçirmeyi başarmıştır. Ele geçirilen bu kimlik kartlarını sahte bilgilerle doldurmuş ve kendi ajanlarına dağıtmıştır. Bu sayede Atatürk’ün ajanları İngiliz Muhipleri Cemiyetinin bir üyesiymiş gibi rahatlıkla İngilizlerin arasına karışmayı başarmış ve burada ülke namına casusluk faaliyetleri yapmışlardır. Gerçekten çok başarılı bir istihbarat operasyonudur.

Peki, yukarıda açıklanan “gafil muhbirlik” kavramıyla bu istihbarat operasyonunun ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim. Biz Atatürk’ün bu muhteşem casusluk operasyonunu bir İngiliz ajanının Londra’ya gönderdiği istihbarat raporundan öğreniyoruz. Atatürk’ün bu operasyonu “Mustafa Hilmi” kod adlı, gerçek adı İsmail Hakkı olan bir Türk ajanının “gafil muhbirliği” yüzünde açığa çıkmıştır. Gafil muhbirinden bilgi alan ve bunu raporlayan İngiliz ajanının raporundan doğrudan aktarıyorum;

“Ulu Kışla’daki otelde, Kayseri’nin 40 mil batısında bulunan Nevşehir’li iki Türk’le tanıştım; iş için Adana’ya gidiyorlardı. Bunlardan, İsmail Hakkı adındaki kişinin alelâde bir tüccar olmadığından kuşkulanarak, onunla konuşmaya başladım. Bir Türk gibi görünerek, bu ülkenin kâfirlerin topuğu altında ezilmesinden ötürü üzüntümü belirttim. Kurmuş olduğum tuzağa hemen düştü ve bana “Ulusal Savunma” Derneği’nin amaç ve eylemleri hakkında aydınlatıcı bilgi verdi. Bu sırada karargâhı Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal’in Türkiye’de bir akım örgütlediğini söyledi. Bu akımın başarısızlığa uğrayabileceği ve Mustafa Kemal’in bencil amaçlar için çalıştığını öne sürdüm. Bunun üzerine, İsmail Hakkı, bu akım ulusal ve dinsel olduğundan, kişisel faktörün söz konusu olmadığı yolunda bana güvence verdi…”

Raporun devamında ise yukarıda anlattığım Atatürk’ün ajan sızdırma operasyonuna ait İsmail Hakkı tarafında verilen bilgiler Londra’ya raporlanmıştır. Bu olayda Türk ajanı İsmail Hakkı, kendisinden daha iyi olan İngiliz ajan karşısında “gafil muhbir” pozisyonuna düşmüştür.

Son kertede diyeceğim o ki, Atatürk pek konuşulmasa da gerçekten çok iyi bir istihbaratçıdır ve bu yönüyle de tanınması gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca bilinç düzeyi yüksek vatandaşlar olarak gafil muhbir pozisyonuna düşmemek için her daim ketum ve uyanık olmalıyız. Hep dediğim gibi istihbarat Mevlana’nın bahsettiği “elif” gibidir, her şeyde o vardır ama hiçbir şeyde görünmez…


Kaynaklar

Salâhi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995, ss. 39–40.

Şahin, Mehmet Yenal, “Karşı İstihbaratta İnsan Boyutunun İncelenmesi: Gafil Muhbirlik Örneği”, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2013, ss. 99-109

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

12 YORUMLAR

  1. Yazįlarinizi dikkatle inceledim ama 2 alana egilmediginizi farkettim.Istihbarat operasyonlarinin askeri yönü ve su an istihbarat dünyasinin neredeyse yüzde ellisini kaplayan,sanayi bilim ve teknoloji casuslugu.Benden cok daha bilgili olarak bu konuda bizi bilgilendirirseniz sevinirim.Yazilarinizdan daha da fazla istifade edebilmek ümidiyle

  2. Üstad merhaba, ben siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler 2. Sınıf öğrencisiyim. Sizi uzun süredir takip ediyorum ve yazılarınızı takdir ediyorum. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra istihbarat ve strateji alanın yüksek lisans yapmayı düşünüyorum ancak bu konuda pek bir malumatım yok. Sizden ricam bu konuyla ilgili bilgilendirici bir yazı yazabilir misiniz acaba? Yüksek lisansı bu alanlarda yaptıktan sonra çalışma alanları , iş olanakları vb. gibi konularda bilgilendirebilirseniz çok sevinirim.

    • Sayın Muhafız öncelikle teveccühünüz için çok teşekkür ederim. Sizler gibi genç arkadaşlarımızın bu alana akademik boyutuyla olan ilgisini görmek beni hayli memnun ediyor. Bahsettiğiniz konuda bir yazı yazmak için öncelikle editörümüzle bu konuyu istişare etmem lazım. Bu konuda bir yazı yazmayacak olsam bile kapsamlı bir çalışma yapıp muhakkak size mail olarak yollarım. Çalışmalarınız için de her zaman benimle irtibata geçebilirsiniz. Karşılıklı bilgi paylaşımına ve fikir alışverişine çok önem veriyorum, zira sitemizin adından da anlaşılacağı gibi bizler stratejik ortağız 🙂 Yorumunuz için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum…

  3. Bence her zaman ki gibi faydalı yazı olmuş elinize sağlık ustam. birisi sanarsam yazıdan teşhis koyduğunu ima etmiş mevzu öyleyse ayıp olmuş ama bende bi başka türlü sarraflık yapıyordum bi zamanlar sosyal forumlarda onu hatırladm bi an yazının da bi tonu rengi, sesi ve kokusu vardır sanki, bunu duyarsan bazı şeyleri tahmin edebilirsin tâbi adab ile.Saygılar…

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz