Ekonomik krizler, belirli dönemlerde dünyanın birçok yerinde görülmüş ve ülkelerdeki bütün düzeni alt üst edecek kadar etkili olmuştur. Yalnızca gelişmemiş ya da gelişmekte olan ekonomilerde değil, gelişmiş ekonomilerde de rastlanan bir durumdur. Bazı krizler ise ulusal ekonomilerden ziyade bir çok ülkeye sıçramış ve global ekonomik kriz haline dönüşmüştür. Türkiye özelinde bakacak olursak; ülkemizde de çeşitli nedenlerden ötürü ekonomik krizler meydana gelmiştir. 2001 ekonomik krizi ise, yakın tarihte yaşadığımız felaketlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Ekonomik Kriz Kavramı
Kriz kavramının kökeni Yunancaya dayanır. Sosyal bilimler, tıp ve daha birçok alanda karşımıza çıkan kriz kavramı; kişiden kişiye göre değişebilen bir kavramdır. Krizin temel unsurlarını inceleyecek olursak;
- Aniden ve beklenmedik bir anda meydana gelen olumsuz gelişmelerdir. Süreç içerisinde gelişen her olumsuz olay bir kriz değil, sorun olarak nitelendirilebilir.
- En can alıcı özelliği ise tahmin edilemeyen bir anda patlak vermesidir.
- Her ne kadar negatif sonuçlar doğursa da, belli bir kitle için fırsat yaratır.
Ekonomik kriz kavramını bir bütün olarak tanımlayacak olursak, “‘Ekonomide aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan olayların makro açıdan ülke ekonomisini, mikro açıdan ise firmaları ciddi anlamda sarsacak sonuçlar ortaya çıkarması” ifadesini kullanabiliriz.
Türkiye’nin Ekonomik Kriz Geçmişi
1929 Krizi: Türkiye Cumhuriyeti, bu yılda Osmanlı Devleti’nden kalan borçları ödemeye başladı. Aynı zamanda tüm dünyada yaşanan “Büyük buhran”, büyük bir döviz sorununu beraberinde getirdi. İsmet İnönü önderliğindeki hükûmet; Türk parasının değer kaybetmesi karşısında korumacılık ve devletçilik politikasını uygulayarak, milli sanayileşme denemelerine başladı.
1948 Krizi: II.Dünya Savaşı’nın yaşanmasıyla yine tüm dünyada yaşanan büyük ekonomik kriz, Türkiye’yi bu savaşa girmemesine rağmen oldukça etkiledi. 1940-1945 yılları arasında yaşanan ekonomik kalkınma süreci, bu krizle sekteye uğradı. Savunma bütçesine büyük pay bırakıldı, diğer taraftan yatırım programları ertelendi. Enflasyonun yükselmesine karşın katı fiyat denetimi yapıldı ve tarım ürünlerine düşük fiyat verme politikası uygulandı. Karaborsa, bu dönemde istediğini fazlasıyla aldı. Bu dönemde Türkiye’de ilk kez devalüasyon¹ görüldü. İhracatı arttırmak için çaba gösterildi ancak hedeflere ulaşılamadı.
1954 Krizi: 1953 yılında sona eren Kore Savaşı sonrasında hammadde fiyatları fırladı. İçe kapalı ekonomiden daha liberal bir ekonomiye geçildi. Ancak dış borçların ödenememesi, kamu açıklarının artması, yapılan plansız yatırımların sonucu enflasyon %20’leri gördü ve bütçe 1963’e kadar açık verdi.
1958 Krizi: İthalat üzerine yoğunlaşan ekonomi, bir patlak daha verdi. Serbestleşme programı sayesinde ülkenin dış borcu tam 256 milyon dolara ulaşmıştı. Kambiyo(Döviz) sorunu yaşanmasıyla ülke iyice bunalıma girdi. Adnan Menderes hükûmeti döneminde uygulanan bu politikalar, Türkiye’yi dünyanın en pahalı 2. ülkesi haline getirdi.
1969 Krizi: Yaşanan hafif bir krizin ardından IMF programı uygulandı. Ağustos 1970’de ise %66.6 oranında Türk parası devalüe edildi.
1974 I.Petrol Krizi: Kıbrıs Barış Harekâtının yapılması ve ardından uygulanan ambargo; petrol krizinin yaşanması ve petrol fiyatının 4 katına çıkması, Türkiye’yi dar boğaza soktu. Bütçe açığı 303 milyon doları gördü: Bu, Türkiye içi bir rekordu.
1978 Krizi: 1977 yılında bütçe açığının 10 milyar dolara çıkması, yeni bir krizin habercisiydi. 1978’de ise kısa vadeli borçların toplam borç içindeki payı %52’yi bulunca, ekonomik kriz yaşandı. Bu gelişmelerin ardında yıllarca, belli oranlarda Türk parası devalüe edildi.
1979-1980 II.Petrol Krizi: OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü), petrol fiyatlarını 2. kez %150 oranında arttırdı. Karaborsa, yine oldukça aktif hale geldi. Enflasyon %63.9’u gördü, işsizlik %20’lere dayandı. Hükûmet, meşhur 24 Ocak Kararlarını devreye soktu.
1988-1989 Krizi: Dünya üzerinde yaşanan gelişmeler, Türkiye ekonomisini etkiledi. SSCB’nin dağılması, Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Irak krizi gibi nedenler; dünya ekonomilerinde büyük değişimlere neden oldu. Sosyal Devlet anlayışı yok oldu, rekabet piyasası ekonomilerin tek hâkimi haline geldi. Türkiye açısından bakacak olursak; dış borç arttı, döviz rezervi azaldı ve bu olaylar sonucu stagflasyon² yaşandı.
1991 Krizi: 1990 yılında yaşanan Körfez Savaşı, dolaylı yoldan Türkiye’yi de etkiledi. Hâlihazırda ekonominin güçlü olmaması ve yatırımcıların bu savaş nedeniyle ülkeyi riskli görüp yatırımları geri çekmesiyle oluşan ortamda, Türkiye tekrardan bir kriz yaşadı.
1994 Krizi: Yarım milyon kişinin işinden olmasına sebebiyet veren bu kriz, yeni bir rekora tanıklık etmemizi sağladı. Zira kısa vadeli borçlar 18.5 milyar dolara çıktı. Yakın dönemde yaşanan krizlere Avrupa para piyasasındaki kargaşanın da eklenmesiyle ortaya çıkan bu durum, kısa süreli ama çok etkili bir kriz olarak tarihe geçti.
1998-1999 Krizi: Asya-Rusya krizinin çıkmasıyla beraber oluşan ortamda Türkiye, dışa bağımlı olmanın zararını tekrardan gördü. Krizi tetikleyen olay, 6 milyar dolardan fazla paranın çıkışı oldu. Artık iç borçlar ödenemeyecek hale gelince, IMF ile stand-by anlaşması imzalandı. Bu anlaşma sayesinde, 2000 Kasım ve 2001 büyük ekonomik krizinin yaşanmasının önü açılmış hale geldi.
2000 Krizi: 1999 Aralık ayında yapılan anlaşma doğrultusunda yaşanan bu kriz, 2000 Kasım ayına gelindiğinde döviz talebi ve likidite³ sorunuyla birleşince kriz haline dönüştü. Aralık ayında ülkeden çıkan sıcak para 7 milyar dolara yaklaştı, bu da döviz kurunun üzerinde büyük bir baskı ortamı yarattı.
Bütün Yönleriyle 2001 Ekonomik Krizi
2000 Kasım ayında yaşanan krizin 2.dalgası olarak nitelendirilen bu kriz; temelde, yanlış planlanan istikrar programlarının bir sonucudur. 21 Şubat 2001 tarihinde gerçekleşmiş, yaygın bilinen ismi ise Kara Çarşamba olarak hafızalara kazınmıştır. Krizin yaşandığı andan ziyade; arka planında yaşanan olayları ele almak daha doğru olacaktır.
1999 Yılı Enflasyonu Düşürme Programı
Uygulanan bu planın ana odağı, enflasyon oranını olabildiğince düşürmektir. İlk etapta program pozitif sonuçlar doğurmuştur:
- Enflasyon ve faiz oranları düştü. Bu sayede Hazine’nin iç borçlanma maliyetleri azaldı.
- Yatırım ve ertelenmiş tüketim harcamaları gerçekleşti, kredi talebi arttı.
- Vergi oranlarının artmasıyla kamu dengesinde ve totalde ekonomik düzelmeler yaşandı.
Başlangıçta yaşanan bu gelişmelerin devamlılığı sağlanamadı. 2000 yılının sonunda hedeflenen enflasyon değerine ulaşılamamış, enflasyon %40 civarlarında seyretmiştir. Enflasyon oranı ile döviz kuru arasındaki uyumsuzluk TL’nin döviz karşısında aşırı değerlenmesi sonucunu oluşturmuştur. Bu ise daha önce de belirtildiği gibi Türkiye ihracatının azalmasına ve ithalatın ihracattan daha yüksek olmasına neden olmuştur.
Avrupa Birliği ile yaşanan gerginlikler ise sorunlara başka bir boyut getirdi, yatırımcılarda güven endişesi yarattı. Sermayelerin yurt dışına çıkması, döviz rezervlerinin azalmasına ve döviz kurları üzerinde baskı oluşmasına neden olmuştur.
Bu programın çürük meyvesi ilk olarak Kasım 2000’de oluştu. İlk dalga olan bu krizin nedeni şiddetli bir spekülatif ataktır. Borsa endeksinde %50’ye yakın değer kaybı olmuş, likidite sıkıntıları yaşanmış, gecelik faiz oranları %873’ü görmüştür. Bu kriz; IMF’nin 7.5 milyar ek rezerv taahhüdü, yüksek faiz oranları ve Merkez Bankasının ek likidite arz etmesiyle durulmuştur.
2001 Ekonomik Krizinin Temel Nedenleri
Siyasal İstikrarsızlık | Ödemeler Bilançosu | Bankacılık | Kamusal Kesim |
·19 Şubat 2001 tarihinde gerçekleşen; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit’in arasında MGK toplantısında yaşanan siyasi kriz ·Koalisyon hükûmetlerindeki anlaşmazlıklar ·Özelleştirmeler | ·TL’nin aşırı değerli olması ·Sermaye hareketleri ·Cari işlemler açığı ·Spekülatif saldırılar ·Rezervlerin hızla azalması | ·Bankaların asli görevlerinden uzaklaşarak sadece kamu kesimini fonlaması ·Kamu bankalarının görev zararları ·Bankacılık denetlemesinin doğru yapılmaması ·Bankaların bilançolarındaki vade uyumsuzluğu nedeniyle karşılaştığı likidite ve faiz riskleri | ·İç borçların ödenemeyecek kadar çok olması ·Kamu kesimi bütçe açıkları ·Sosyal Güvenlik sisteminden kaynaklanan sorunlar ·KİT’lerin açıkları ·Vergi gelirlerinin düşük olması ·Etkin olmayan tarımsal sübvansiyonlar |
Sonuçları
- 21 Şubat 2001 tarihinde bankalar arası para piyasasında gecelik faiz oranı %6200’e kadar yükselmiş ve ortalama olarak %4018.6 olarak gerçekleşmiştir.
- Merkez Bankası döviz rezervleri 23 Şubat tarihinde 22.58 milyar dolara düşmüştür.(16 Şubat 2001: 27.94 milyar dolar)
- 28 Şubat 2001 tarihinde 1 ABD doları 960.000 TL olmuştur.(19 Şubat 2001: 686.500 TL)
- IMF desteğiyle Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı aktif hâle gelmiştir.
- Türkiye’de kur rejimi değişti. IMF onayıyla Dalgalı Kur Rejimine geçildi.
- İşsizlik rekor seviyede artış gösterdi, birçok işyeri iflas etti.
- TL, %40 seviyelerinde değer kaybetti.
- Devlet borcu, o zamanın parasıyla 29 katrilyon lira arttı.
- IMF Başkan Yardımcılığı’nı yapmış, tecrübeli isim Kemal Derviş; ekonominin başına geçmiş ve bütün sistemi yeniden düzenlemiştir.
KAYNAK
https://www.researchgate.net/profile/Hueseyin_Sen4/publication/283120020_Ekonomik_Kriz_Nedenler_ve_Cozum_Onerileri/links/562b711d08ae22b170335429.pdf
https://www.sabah.com.tr/galeri/ekonomi/turkiyede-ekonomik-krizler/2
https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Banka+Hakkinda/Egitim-Akademik/Terimler+Sozlugu/
http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Orhan%20Kandemir,%20T%C3%BCrkiye%60nin%202000-2001%20ekonomik%20krizlerinin%20n.pdf
https://core.ac.uk/download/pdf/35314237.pdf
paraborsa.net/i/2001-bankacilik-krizi-ve-nedenleri/
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.