Uluslararası rekabet geçmişte olduğu gibi günümüzde de birçok sahada karşılık bulmaktadır. Bu rekabetin ön plana çıkan sahası askeri ve ekonomik alan olmakla birlikte yakın dönemde olimpiyatlar aracılığıyla spor, uzay yarışı, teknoloji, kültür, bilim ve diğer birçok zeminde sürdürülmektedir. Bu alanlardan en önemlilerinden biriside kuşkusuz eğitimdir.
Büyük imparatorluklar sadece askeri zaferleriyle değil inşa ettikleri güçlü eğitim kurumlarıyla da güçlerini pekiştirmişlerdir. Gördüğümüz en önemli örneklerden birisi Enderun mektebidir. Dönemin süper gücü 60 sadrazamının 48’ini bu okuldan sağlamıştır. Bunlar içerisinde İbrahim, Rüstem, Sokullu Mehmet ve Köprülü Mehmet Paşa gibi önemli vezirlerde bulunmaktadır. Ayrıca birçok Şeyhülislam, yazar, şair ve Kaptan-ı Derya’larda buradan yetişmiştir.[1]
Papa II.Silvester’in Endülüs medreselerinde eğitim aldığına dair rivayetler bulunmaktadır. 795 yılında yapılan Cordoba (Kurtuba) Medresesinden mezun olan kişilerin Oxford üniversitesini kurdukları ifade edilmektedir.
Günümüzde ise özellikle Amerikan üniversiteleri birçok birçok devlet başkanını ve hükümet görevlilerini yetiştirmektedir.
Eğitim 18. yüzyılın ortalarından itibaren kitleselleşmiştir (İlk ve Orta Öğretim). Eğitimin kitleselleşmesi başta okulların fiziki imkânları olmak üzere birçok sorunla boğuşmuştur. Bunların en önemlisi ise eğitimin ülke çapında standart olarak aktarılması olmuştur. Bu sorunun çözümü için ülkeler okul seferberliğine başlamış, kendi düşüncelerini aktaracakları öğretmenleri yetiştirmek için öğretmen okulları inşa etmişlerdir. Ardından ortak kitap ve müfredat çalışmaları başlatılmıştır.
20. yüzyılın ortalarına varıldığında dünyada baş döndürücü bir hızla gelişmeler kaydedilmiştir. Art arda yaşanan savaşlar kitlesel eğitimi doğrudan etkilemiş olmakla birlikte zor şartlara rağmen eğitim kurumları hayatlarına devam etmişlerdir. Fakat Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte uluslararası rekabet uzay yarışından olimpiyat oyunlarına kadar birçok alanda sürdürülmüştür.
Okul Öncesi
0-6 yaş gurubu öğrencilerin uzun eğitim yolculuklarına başlamadan önce ilk basamak yeri olan okullardır. İngilizce “Preschool”, “Kindergarten”, “Nursery school” gibi isimlendirmeleri yapılan bu okulların arasındaki ayrımı yapmak zordur. İlk anaokulları Oberlin, Scheppler, Fröbel gibi eğitimcilerim öncülüğünde 1779-80 yılları arasında Almanya-Fransa sınırlarında kurulmaya başlanmıştır.
O tarihten bugüne kadar bu alanda Almanların ciddi etkisi bulunmaktadır. Kindergarten kelimesi Almancadan gelmekte, Waldorf yaklaşımı burada geliştirilirken ABD’deki ilk anaokulu yine bir Alman olan Margaretha Meyer-Schurz tarafından kurulmuştur. Ayrıca İtalyanların (Montessori ve Reggio Emilia, Yaklaşımları) okul öncesi eğitime ciddi etkisi bulunmuştur.
Fuji Anaokulu: Tokyo’da bulunan ve özgün mimariye sahip kurum dünyanın en büyük anaokulu olarak ifade edilmektedir.
Okul öncesi alanda dünya genelinde karşılaştırma yapan herhangi bir endeks veya raporla karşılaşılmamaktadır. Ancak OECD tarafından 2017 yılında yayınlanan Starting Strong adlı raporda bazı ülkelerin okul öncesindeki durumları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Net bir kıyaslama yapılmamakla birlikte rapor analiz edildiğinde okul öncesinde başarılı ülkeler şu şekilde sıralanmaktadır.[2]
Ayrıca ülkelerin GSYH’lerinden okul öncesine ayırdığı bütçeye göre kıyaslandığında Norveç yine birinci sırada yer alırken onu sırasıyla; İsveç, İzlanda, Danimarka, Şili, Finlandiya, Rusya Federasyonu, İsrail, Yeni Zelanda ve Almanya takip etmektedir.[3]
Orta Öğretim
Uluslararası eğitimin karşılaştırılmasında en önemli araç PİSA (Programme for İnternational Student Assessment) olarak ifade edilen sınavdır. PİSA sınavı OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) tarafından yapılmaktadır. Aslına bakarsanız OECD’nin temel misyonu ekonomik kalkınmadır. Böyle bir yapının neden eğitimle ilgili bir sınav yaptığına dair soru işaretlerinin arkasında ilginç bir hikaye yatmaktadır. Bu hikaye bize aynı zamanda uluslarası rekabette eğitimin konumu hakkında bilgi sağlayacaktır.
Eton Koleji: Birleşik Krallık’da bulunan kolej 1440 yılında kral Henry VI tarafından kurulmuştur. Yüzyıllar boyunca Birleşik Krallık ve dünya politikasında önemli etkisi bulunmuş okul mevcut başbakan Boris Johnson’da dahil olmak üzere 13 başbakan, George Orwell, Ian Fleming gibi birçok yazar, bilim insanı, sanatçı, aktör ve sporcu mezun etmiştir. 2013 yılında Putin’i Kremlin sarayında ziyaretlerinden sonra çektirdikleri fotoğrafla dünya genelinde gündem olan okul son dönemde parlemento’da kapatılması tartışılmıştır.
ABD’de Ronald Reagen döneminde A Nation At Risk (Risk Altındaki Millet) adlı rapor hazırlanmıştır. Rapor’da ABD’nn ilk ve orta eğitiminin kriz içerisinde olduğunu ve radikal bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu vurgulamaktadır. ABD’nin gerçekten eğitimdeki durumunu göstermesi için bir uluslarası karşılaştırmaya ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu doğrultu ’da OECD’ye baskı ve tehditlerde bulundu. Bu dönemde siyasi ayrışma yaşadığı Fransa’dan ciddi destek gördü. İktidar’da olan Fransız Sosyalist Partisi eğitim sistemlerinin seçkinci yapısından oldukça rahatsızdı. Sadece belirli kesimlere iyi imkanlar tanıdığını savunmaktaydı. Eğitim sisteminde reform fikrini kabul ettirmek için uluslararası karşılaştırmaya ihtiyaç duymaktaydılar ve o dönem karşıalştırmaya ihtiyaç duyan birbaşka ülke olan ABD’yi desteklediler. Sonuç olarak 1995 yılında eğitimci Tom Alexander’ın değerlendirme programı onaylandı.
“Yeni Dünya’nın sağ muhafazakarı ile Yaşlı Avrupa’nın sosyalist solcuları arasında kurulan bu garip ittifak sayesinde kimi ülkeleri şaşkınlığa uğratacak bir sürecin kapısı yeni bin yılın şafağında aralandı”
4 Aralık 2001 yılında Paris’te 32 ülke’de yapılan sınav sonucu açıklandı.[4]
Sonuçların açıklanmasıyla sürpriz şekilde Finlandiya, Güney Kore, Yeni Zelanda ve Hong Kong ön plana çıktı. ABD ve Fransa tahmin ettikleri sorunların birkısmını doğrulanmış oldular. Diğer alanlarda olan güçlü yönlerinin eğitim sistemlerinde olmadıklarını fark ettiler. Ayrıca öğrenci başarısını standartlaştırılmış sınavlar aracılığıyla sürekli ölçtükleri bir eğitim sisteminin standartlaştırılmış bir sınav yapmayan Finlandiya gibi bir ülkenin nasıl geride bıraktığı düşünülmekteydi.
(ABD Eğitim Sistemini eleştiren Waiting for “Supermen” filmi tavsiye edilmektedir)
1-2015 yılında yapılan sınavda Singapur dünyanın en iyi eğitim sistemi olarak görülüyordu. Bu konumunu Çin’e kaptırdı.
2- Japonya ekonomide olduğu gibi eğitim kalitesinde de gerilemeler yaşamaktadır. Bu gidişe kim dur diyebilecek bilemiyoruz ancak Japonya için tünelin ucunda ışık henüz görülmemektedir
3-Zannedildiğinin aksine eğitimde en başarılı ülkeler İskandinavya ülkeleri değildir. Güney Doğu Asya ülkeleri sıralamalarda daha önde yer almaktadır.
4-Yine ABD, Birleşik Krallık, Almanya, İsrail, Fransa gibi ülkeler düşünüldüğü kadar başarılı değillerdir.
5-Latin Amerika ülkelerinde temel eğitimde öne çıkıp sivrilen herhangi bir ülke görülmemektedir.
6-Rusya algısı dünya genelinde askeri ve politik gücü sayesinde çok güçlüdür. Ancak bu durum temel eğitimde sürdürülememektedir.
7-Türkiye’deki durumu hepimiz biliyoruz.
8-Varlıklı Arap devletleri eğitim kalitesinde açısından değerlendirildiğinde sınıfta kaldıkları görülmektedir.
Eğitim Endeksi, BM İnsani Gelişme Endeksi’nin bir parçası olarak yayınlanmaktadır. Sonuçlar incelendiğinde PİSA’ya göre listenin ilk sıraları farklı olmakla birlikte İskandinav ülkelerin başarıları bu endekste de sürdüğü görülmektedir.
Yüksek Öğretim
Temel eğitimin başarısında daha önemli bir yer tutan üniversiteler ülkelerin gelişiminde hayati rol oynamaktadır. Bireyleri seçtikleri alanlarda uzmanlaştırması, ortaya çıkardıkları araştırmalar, toplumsal yaşamın neredeyse her alanını etkilemesi gibi faktörler üniversiteleri ayrıcalıklı bir yere taşımaktadır.
İlginç bir şekilde bazı ülkelerin temel eğitimde güçlü olmakla birlikte yüksek öğretimde aynı performansı gösteremediği anlaşılmaktadır. Ülkelerin eğitim kaliteleri temel eğitim ve yüksek öğretim olarak ikiye ayrılmaktadır. Örneğin ABD’de yüksek öğretimde en başarılı ülkedir. Fakat temel eğitimde aynı başarıyı sergileyememektedir. Veya temel eğitimde çok başarılı olarak görülen Finlandiya, Singapur, Almanya, Güney Kore gibi ülkelerin aynı başarı performansını yüksek öğretimde sergileyememektedirler.
Sıralamada görüldüğü üzere ABD ve Birleşik Krallık üniversiteleri zirveyi paylaşmaktadır. Bu sıralama global çapta yapılan tüm çalışmalarda belirmektedir. Örneğin Şangay merkezli “Academic Ranking of World Universities” araştırmasında da ABD ve Birleşik Krallık üniversiteleri listenin ilk 20 sırasını ezici bir şekilde kapatmaktadır.[6]
Stanford Üniversitesi: Silikon vadisinin temel dinamolarından birisidir. Üniversite arazilerinde açılan teknokentlerin ilk örneği burada atılmıştır. İnternet, Google, WhatsApp, Lazer, Arpanet, HP, Atari, YouTube, Yahoo, İnstagram, LinkedIn, Snapchat, Netflix, Nike, PayPal, Electronic Arts, SpaceX ve diğer birçok ürün-paltform-firma bu üniversite aracılığıyla veya öğrencilerinin eliyle hizmete sunulmuştur. Teknolojik alanda başarılarının yanı sıra 17 Nobel ödülü, 171 Ulusal Akademi Ödülü, 4 Pulitzer ödülüne sahiptir.[7]
Listenin ilk 20 sırasında 14 ABD üniversitesi ve 4 Birleşik Krallık Üniversitesi yer almaktadır. Teknolojinin gelişiminde ABD üniversitelerinin rolü tartışılmaz bir gerçektir. Dünya genelinde birçok devlet lideri, hükümet görevlileri, sanatçılar, aydınlar ve akademisyenler Amerikan üniversitelerinde öğrenim görmüştür. Bu eğilim günümüzde de devam etmektedir.
İlk 100 üniversite sıralamasında sadece bir tane Fin üniversitesi (96.sırada Helsinki Üniversitesi) bulunmaktadır. İlk 30 sıralamasından sonra ancak Almanya, Çin, Hollanda, Kanada, İsviçre, Japonya, G.Kore ve Singapur gibi ülkeler iyi bir şekilde yer almaktadır. Tabi bu üniversitelerin konumlarındaki doğrulukta tartışılabilir. Örneğin sıralamada 25.Sırada yer alan Singapur Ulusal Üniversitesinde kısa bir gezi ve görüşme yapmıştım. Bu tür endekslerde (The World Universty Ranking) üniversitelerin yayınladıkları makalelerin önemli oranı olduğu için üniversitenin ciddi laboratuvar çalışması gerektiren bölümlerde dahi öğrencileri laboratuvara değil daha iyi skor alabilmek için makale yazmaya yönlendirdiği iddia edilmişti.
Genel Niceliksel Başarı Değerlendirmesi
Okul Öncesi | Norveç |
Orta Öğretim | Çin |
Yüksek Öğretim | ABD |
Kim Daha Başarılı?
Bu sorunun cevabını bulmak için başka sorulara ihtiyaç duymaktayız. Eğitimde başarıdan kasıt nedir? Öğrencilerin entelektüel birikimleri mi? Sahip oldukları imkanlar mı? PİSA sonuçları mı? Yazılan makale sayısı mı? Demokratik sınıf ortamlarının bulunması mı? Okullarda öğrencilerin teknolojiyi iyi derecede kullanabilmesi mi yoksa tam tersi teknoloji olmadan doğal çevreyle öğrenim süreçlerinin gerçekleştirilmesi mi? Geleneksel eğitim kurumlarının öğreticiyi kutsal olarak gördüğü sistemler mi yoksa öğreticiyi gölge olarak tanımlayanlar mı? Piyasaya odaklanan (MBA, T-MBA vb) pratik okullar mı? Trend söylemlere odaklanan (Kodlama vb.) okullar mı?
Veya daha zor sorularla devam edelim; Eğitimdeki amaç nedir? Bu soruyu ilk olarak Sadece Soğuk Savaş döneminde kitlesel silahların üretimi için çalışan 400.000 bilim insanı olduğunu öğrendiğimde sormuştum. Dünya üzerinde hiç olmadığı kadar sayıda okul ve öğretmen olmasına rağmen ilerlemeci yaklaşım neden çökmüştür? Şehirleri saran siren sesleri, okul zillerinin mi yansımasıdır?
Bu sorulara verilebilecek net bir yanıt bulunmamaktadır. Uluslararası konjektürün başarılı olarak gösterdiği birçok ülkede bizzat yaptığım incelemede öğrencilerin okulda iyi eğitim verildiğini kabul etmekle birlikte okul yıllarından nefret ettikleri, birdaha asla dönmek istemedikleri yorumlarıyla karşılaştım. Bu ülkeler üzerine yapılan inceleme de öğrencilerin stres kaynaklı intihar vakaları da bir hayli yüksek olduğu belirtilmektedir.
Başarılı okulların bu gücü sağlamdaki temel fayda sağladığı unsur kuşkusuz sahip oldukları networklardır. Örneğin Harvard Üniversitesi ABD’de değilde Zimbabve’de olsa yine aynı başarı sağlanabilir miydi? Veya sağlanacak başarıdan bizim haberimiz olur muydu?
Bir başka sorun ise müfredatlar da dışlanmaya başlanan içerikler üzerinedir.[8]
Eğitimin ilk basamağı olan okul öncesi müfredatlarını incelediğimizde sosyal bilimlerin giderek daha çok kenara itildiği görülmektedir. Bu durumun benzer sonuçlarını orta öğretim ve üniversitelerde görmekteyiz. Hemen ardından gelen dini öğretim’de sekülerleşen dünya’da müfredatlardan kovulan birbaşka alandır. Fakat yüzyıllar boyunca toplumları ve kültürleri beslemiş bir alanın müzik ve sanat kadar önemli olduğunu düşünmekteyim.
Öğretmenlik
Eğitim sürecinin en önemli aktörleri olan öğretmenler değerlendirildiğinde genellikle zeka, maaş ve tecrübe parametreleri üzerinden bir okuma yapılmaktadır. Gelişmiş eğitim sistemleri bize gösteriyor ki bir kişinin çok zeki olması veya iyi puanlar toplaması öğretmenlik için yeterli kriter değildir. Mesleğe olan tutkusu ve öğrenme iştahını açabilmesi diğerlerinden önde gelmektedir. Tecrübe önemli bir parametre olmakla birlikte yeni nesil öğretmenlerin dijital dönüşüm çağına daha hızlı ayak uydurabilecekleri ve ders ortamlarını buna göre dizayn edebilecekleri de bir gerçektir.
Öğretmenlik mesleğinin en çok göz ardı edilen tarafı “öğretmenlerin araştırma yapabilme kabiliyetleri”dir. Türkiye’de öğretmen profilinin muhtemelen en gelişmemiş tarafı bu kısımdır. Araştırma ortamlarının yoksunluğu ve öğretmenler için böyle bir gündemin oluşturulmaması ise başlıca sebeptir. Artık mesleğin temel amacı bilgiyi öğretmek değil bilgiyi değerlendirmeyi öğretmektir. Bu durum öğretmeninde araştırma yapabilme kabiliyetiyle doğru orantılıdır.
KAYNAK
[1] https://derstarih.com/enderun-mektebi/
[2] OECD, Starting Strong, 2017, s.41.
[3] Christina Samuels, Which Countries Spend the Most on Early-Childhood Education?,
Education Week. 2017.
[4] Pası Sahlberg, Eğitimde Finlandiya Modeli, İstanbul: Metropolis Yay, s.102-104. 2018.
[5] https://www.topuniversities.com/university-rankings/world-university-rankings/2020
[6] http://www.shanghairanking.com/
[7] Wikipedia Standford Üniversitesi Maddesi.
[8] OECD, Starting Strong, 2017, s.29.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
İsrail ne demek ?
Ben anlamadım.
Böyle birşey mi var?
Yoksa yanlış mı yazmışsınız?
Yok ya bence yanlış yazmışsınız.Çünkü haritaya baktım. Böyle bir ülke yokmuş.