Afrin Operasyonu Bitti, Yeni Hedef PKK’yı Bitirmek

14027
Yazarlık Başvurusu

24 Ağustos 2016‘da Türkiye sınırını ve 5 bin km²’lik bir alanı DEAŞ ve PYD/PKK‘dan arındırmak amacıyla Fırat Kalkanı Harekatı başlatıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO’nun başlattığı bu harekat, ABD tarafından bölgede kurulmak istenen terör hattının tam kalbine sokulan bir hançerdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm dünyaya “bizim onaylamadığımız bir planın bu coğrafyada yaşam şansı yoktur” mesajını net bir biçimde verdi. Ancak Ortadoğu’da Türkiye’nin denkleme aktif bir şekilde dahil olması ve oyun kurucu rolünü ele alması Fırat Kalkanı Harekatı’ndan çok daha önce başladı. Gözden kaçırmamak gerekir ki Türkiye, bölgeye ilişkin değişen paradigmasını ilk olarak 2008 yılında icra edilen “Güneş Harekatı” ile ortaya koymuştur.

Güneş Harekatı’nın Önemi Neydi?

Güneş Harekatı, Türkiye’nin Ortadoğu politikasında bir dönüm noktasıdır. Harekat icra edildiği dönemde bölgedeki tüm aktörleri korku sarmıştı. “Türkiye güdümümüzden çıkıyor” endişesi ile ne yapacaklarını şaşıran aktörler toplantı üstüne toplantılar yapıyordu. ABD eski Savunma Bakanı Robert Gates’in ifade ettiğine göre, dönemin ABD Ortadoğu askeri güçlerinden sorumlu ismi David Petraeus Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyordu. Kabul ettirmeye çalıştığı şey ise şuydu: “Operasyon yapmadan önce bize haber verin”. Ancak yine Robert Gates, Türkiye’yi ikna çabalarının karşılıksız kaldığını ve operasyon bilgisinin genelde operasyonlardan sonra verildiğini söylüyordu.

Yani ABD’nin bölgede kurmak istediği terör devletine karşı ilk büyük hamlemiz Fırat Kalkanı Harekatı değil, 2008 yılında icra edilen “Güneş Harekatı”dır. Harekat ile “artık kendi göbeğimizi kendimiz kesebiliriz” mesajı net bir şekilde verilmişti ve mesaj da yerine ulaşmıştı. Ortadoğu’da reaktif politik zihniyet terk edilmiş ve proaktif bir felsefe benimsenmişti. Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti inisiyatifi ele almıştı.

Devam eden yıllarda sadece diplomaside ve askeri alanda değil, bürokratik yapılanmamızda da bir felsefe değişimi yaşanmaya başlandı. 2010 yılında, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya ziyaretinden önce havalimanında hiç unutmadığım bir açıklama yaptı: “MİT’in ağırlıklı görevi yurt dışı istihbaratı olmalıdır.” Bu açıklamadan sonra 2010 yılının mayıs ayında “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” kuruldu. Özellikle Hakan Fidan dönemiyle birlikte Türkiye’de eski istihbarat felsefesi terk edildi ve istihbarat kurumlarında reorganizasyonlar dönemi başladı. Bir yandan da milli savunma sanayii projeleri hız kesmeden devam ediyordu. Türkiye hazırlığını yapıyordu…

Fırat Kalkanı Harekatı ile Yıkılan Terör Devleti Hayalleri…

2013 yılına gelindiğinde İngiliz Times gazetesi 1500 PKK’lı teröristin Özgür Suriye Ordusu’na karşı savaşmak için Türk topraklarını terk ederek Suriye’ye geçtiğini paylaştı. Bu haberin doğruluğu teyit edildi. Teyit edilemeyen nokta ise bu teröristlerin giderken silahlarını yanlarında  götürüp götürmedikleriydi. 2015 yılına gelindiğinde ise Hendek Operasyolarında Türk askerine karşı Uranyumla zenginleştirilmiş mermi kullanan Zagros, 9M133 KORNET anti tank füzesi gibi sofistike silahlar kullanılmaya başlandı. 25 Eylül 2015 tarihinde Şırnak Beytüşşebap’ta Jandarma Uzman Çavuş Ali ÇAKAR ve Uzman Çavuş Mehmet Ali BOZKURT, 9M133 KORNET ile yapılan hain saldırıda şehit düştü.

Gelelim 2016 yılının Ağustos ayına. Hain bir darbe girişimi atlatmış bir milletin Fırat Kalkanı gibi bir harekatı icra edebileceğine kimse inanamıyordu. 15 Temmuz gecesi sınırlarımızda darbenin başarılı olmasını ve Türkiye’ye sızmayı bekleyen teröristler büyük hüsrana uğramıştı. Çok inanmışlardı bir devlet kurabileceklerine, çok güvenmişlerdi kendilerini destekleyen batılı ülkelere. Türkiye’ye parasıyla verilmeyen silahlar teröristlere bedava veriliyordu. “Eğitim” elden, su gölden yaşıyordu teröristler. Ancak batının tüm desteğine rağmen Fırat Kalkanı Harekatı başarıyla icra edildi ve terör koridoru hayalleri suya düşürüldü. 30 Mart 2017 tarihinde Fırat Kalkanı Harekatı’nın sona erdiği açıklandı. Başbakan Binali Yıldırım tarafından “bundan sonra ihtiyaç olması halinde yapılacak operasyon başka bir isimle anılacak” denildi.

Fırat Kalkanı Harekatı’ndan sonra herkes Afrin’e bir operasyon planlanacağını düşünüyordu. Bir takım akademisyen ve yazarlar ise çeşitli gerekçeler ileri sürerek Afrin Operasyonu yapılmayacak diyordu. Afrin Operasyonu yapıldı. Ancak yine gözden kaçan bir nokta vardı. Afrin Operasyonu için yapılan plan, Fırat Kalkanı Harekatı bittikten sonra yapılmadı. Fırat Kalkanı Harekatı’nın başladığı 24 Ağustos 2016’da zaten Afrin planı yapılmıştı. Zeytin Dalı Harekatı’nın ruhu o tarihte canlıydı ve Fırat Kalkanı bittikten sonra ete kemiğe bürünmüştü sadece.

Afrin Operasyonu Öncesi ABD’nin Planları

Beklenen Afrin Operasyonu öncesinde Suriye’de bir takım önemli gelişmeler yaşandı. Uzun zamandır kurulması planlanan “Milli Suriye Ordusu”, Ceyş el Vatani adı altında resmen kuruldu. Milli Suriye Ordusu kurulması yönünde çalışmalar başlatan muhalif unsurlar geçmişte ABD tarafından tehdit edilmişti. Eylül 2017’de muhalif kesimin üst düzey liderleri ile Ürdün’de bir araya gelen ABD’li yetkililer “Eğer Esad’a ve PKK/PYD’ye karşı sahadaki tüm askeri unsurlarınızı çekmez ve IŞİD’e karşı PKK/PYD ile ortak hareket etmezseniz ambargoya maruz kalırsınız ve Suriye’nin geleceğinde yer alamazsınız!” tehdidinde bulunmuşlardı.

Ancak  muhalifler, Pentagon kaynaklı tüm tehditlere rağmen devrim ruhuna bağlı kalacaklarını ve özgür bir Suriye için mücadelelerini sürdüreceklerini beyan etmişti. Muhaliflerce yapılan açıklamalarda özellikle “Türkiye’nin içinde yer almayacağı herhangi bir planda biz de yer almayız.”vurgusu dikkat çekmişti.

Suriye’de muhalefet cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, bölgede terör örgütlerine destek vermekten bir türlü vazgeçmeyen ABD yönetimi ise yeni bir terör örgütü kuruyordu. ABD’nin PYD/PKK eliyle Haseke ve Deyrizor’da 3 adet kamp tahsis ettiği “Ceyş el Suriye el Cedit” in (Yeni Suriye Ordusu) SGD adı altında kamufle olmaya çalışan terör örgütünün yerini alması planlanıyordu. 

PYD/PKK kadrolarından 2500 terörist ABD tarafından Ceyş el Suriye el Cedit kadrosuna tahsis edilirken, yeni kurulan terör örgütünün yönetici kadrosundan kamuflaj ve flamasına kadar tüm planlamasının Brett McGurk tarafından yapıldığı iddialar arasındaydı.

Bir diğer iddia ise CIA yetkililerinin Muhaberat yetkilileri ile görüşüp “Esad PKK devleti projesine destek vermezse tüm kimyasal dosyalarını ortaya çıkartırız” yönünde tehditler savurmasıydı. Bu iddialardan kısa süre sonra BM tarafından yayınlanan raporda, 4 Nisan 2017 tarihinde İdlib’in Han Şeyhun bölgesinde gerçekleştirilen kimyasal saldırıdan Esad’ın sorumlu olduğu dünyaya ilan ediliyordu…

Zeytin Dalı Harekatı Zaferi

Tüm bu kirli planlar devam ederken, 2008 Güneş Harekatı ile inisiyatifi ele alan, Fırat Kalkanı Harekatı ile ilk darbeyi vuran Türkiye 20 Ocak 2018 tarihinde Afrin Operasyonu ile 3. büyük darbeyi vurdu. Batının maddi ve manevi desteğini arkasına alan terör örgütü, Afrin’de büyük bir hezimete uğradı. İki aydan kısa sürede bölge terör örgütünden temizlendi. 3600’dan fazla terörist imha edildi.

Teröristlerin arkasında batı desteği olduğunu biliyorduk ama bilmek başka şey görmek başka… TSK bölgede başarılı bir şekilde ilerledikçe gerçekler daha da açık bir şekilde gün yüzüne çıktı. Terör örgütünün bölgedeki tahkimatını müşahede etmek hepimizi hayretler içinde bıraktı. ABD’nin yollamış olduğu binlerce tırdan haberdardık. Ancak orada yapılan hazırlık bir savunma hazırlığı değildi. Betonarme tünel ve mevzi yapılanması ortaya çıktıkça şunu gördük ki; batı destekli bu hazırlık bir taarruz hazırlığıydı.

Güvenlik Uzmanı Mete Yarar’ın ifade ettiğine göre, teröristlerin mevzileri bir savunma hazırlığından çok taarruz hattına benziyordu. Bu taarruz hattı yeni kurulmamıştı. Teröristler yıllardır bu hazırlığı yapıyorlardı. Peki, ya 15 Temmuz gecesi FETÖ terör örgütü başarılı olsaydı?

Sonuç olarak Zeytin Dalı Harekatı üstün başarı ile icra edildi ve Afrin teröristlerden temizlendi. Ama Afrin’de yapılması gereken çok işimiz var. Afrin şehir merkezi teröristlerden temizlendikten sonra herkes gözünü Münbiç’e çevirdi. Peki, sıradaki hedef gerçekten Münbiç mi?

Türkiye’deki PKK Varlığına Ne Oldu?

Türkiye’deki akademisyen, eski asker, eski diplomat vs. ünvan sahiplerinin “Kamu Diplomasisi” faaliyetleri ile içte ve dışta haklı mücadelemizi hakkıyla anlatmasını temenni ederdim. Ancak Zeytin Dalı Harekatı başladığından bu yana bu ünvan sahipleri, ellerinde uzun sopalarla bizlere dağ dağ, ova ova Afrin’i anlattılar. Biz de üstün bir başarıyla devam eden harekatın büyüsüne kapıldık ve dağ dağ, ova ova Afrin’i takip ettik. Peki bu süreçte içeride neler oldu? Türkiye topraklarında…

TSK üstün bir azim ve kararlılıkla Türkiye topraklarında yuvalanan teröristlere karşı mücadelesini devam ettirdi. Bir yandan Afrin’de şehitler verirken, diğer yandan Tunceli’nin, Bingöl’ün dağlarında şehitler verdik. Ne içeride ne de dışarıda teröristlere göz açtırmadık.

Eskiden bahar dönemleri terör örgütünün hain saldırılarına ağırlık verdikleri dönemler olurdu. 3. cemre düşeli 15 gün kadar oldu ama biz artık böyle bir konuyu gündemimize almıyoruz. Başarılı operasyonlar ile içeride ve dışarıda terör örgütünün belini büktük çünkü. Konuyu biraz dağıttım galiba ancak hemen şöyle toparlayayım ve sizlere veda edeyim.

2013 yılından itibaren devlet hayali kuran teröristler Türk topraklarını terk ederek Suriye’ye geçmeye başladı. Barzani bir referandum fiyaskosu yaşadı. Türkiye, Irak Merkezi Yönetimi ile anlaştı ve sınırda ortak tatbikatlar yaparak daha önceden Barzani Yönetimi’nin kontrolünde olan sınır kapılarını Irak Merkezi Yönetimi’ne devretti. Zeytin Dalı Harekatı ile hezimete uğrayan teröristler, Türkiye’de de devam eden başarılı terör operasyonları ile alan hakimiyetlerini kaybetmeye başladı. ABD’nin verdiği sofistike silahların ise çoğunu Afrin’de kullanmaya fırsat bile bulamadan kaçmak zorunda kaldılar. Artık terör koridoru hayalden öte bir şey değil teröristler için.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, herkes gözünü Münbiç’e çevirmişken “Bir gece ansızın Sincar’a da gireriz” diye açıklama yaptı. Peki, tüm bu yukarıda izah ettiğim şeyler yaşanmış ve yaşanıyorken, PYD/PKK’nın elinde kalan silah ve terörist unsurları Türkiye topraklarına sokabilecekleri nokta olan Sincar’a operasyon yaparsak? Güneş Harekatı ile karşısına dikildiğimiz, Fırat Kalkanı Harekatı ile kuyruğuna bastığımız ve Zeytin Dalı Harekatı ile nefesini kestiğimiz yılanın kafasını ezmiş olmaz mıyız? Belki de 40 yıldan fazladır süren bu illeti Türkiye topraklarından tamamen kazımak için harikulade bir fırsatın eşiğindeyiz.

 

 

 

 

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

6 YORUMLAR

  1. Tebrikler çok başarılı olmuş.Lakin devletimizin terör operasyonlarını güneş harekatı ile başlattığını söylemişsiniz.Çekiç ve çelik harekatlararıda teröre büyük darbe indirmiş, sahada yok olmak üzere olan terör masada tekrar diriltirmiştir.Devlet omurgalı durduğu sürece teröre taviz yok.

    • Merhaba,
      İlginize çok teşekkür ederim. Yazıda devletimizin terör operasyonlarını Güneş Harekatı ile başlattığını değil, Güneş Harekatı ile küresel güçlerin karşısında inisiyatif aldığından bahsettim aslında. Yani Çekiç ve Çelik harekatları da gerçekten çok büyük ve önemli operasyonlardı ancak o dönem herkesin malumu olduğu üzere ABD onayı olmadan bölgede hareket etmek oldukça zordu. Ancak Güneş Harekatı ABD ve diğer bölgesel güçlerin karşı çıkmasına rağmen yüksek bir kararlılık ve inisiyatif ile bağımsız olarak gerçekleştirilmiştir. Kastetmek istediğim buydu. Bu sebeple sınır ötesi operasyonları incelerken Güneş Harekatından itibaren incelemeye başladım.

      Tekrar ilginiz için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz