İki Güç Arasındaki ‘Keşmir Sorunu’nun Tarihi

4893

Hindistan ve Pakistan’ın 1947’de bağımsızlığını kazanmalarından günümüze aralarındaki yegane sorun olan Keşmir Sorunu‘nu anlamak için, 1947’ye kadar olan Keşmir’in kısa tarihini, Hindistan ve Pakistan bağımsızlığı sonrası Keşmir’in durumunu ve Keşmir’in coğrafyasıyla birlikte demografik yapısını bilmekte fayda var. Bu yazıda da bu bilgiler hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

Keşmir’in Coğrafyası ve Demografik Yapısı

Hindistan, Afganistan, Pakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne sınırdaş olan Keşmir Bölgesi, 15 Haziran 1947 tarihinde kabul edilen “Hindistan Bağımsızlık Bildirgesi” ile Hindistan Krallığı’ndan koparak bağımsızlığını kazanmıştır. O tarihten itibaren Pakistan-Hindistan ilişkilerinin en temel açmazlarından biri olan Keşmir sorunu günümüzde de geçmişteki önemini korumaktadır. Toplam yüz ölçümü 222.236 km² olan bölge;

a)1947’den itibaren Hindistan tarafından kontrol edilen 101.378 km²’lik Jammu-Keşmir,

b)1947’den itibaren Pakistan’ın kontrolü altındaki 78.114 km²’lik ‘Azad Keşmir’,

c)1962’den itibaren Çin’in işgali altında olan 42.735 km²’lik kuzeydeki Shakhgam Vadisi ve doğudaki ‘Aksa-i Çin’ bölgelerinden oluşmaktadır. Şuan Aksa-i Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne bağlıdır.

Hindistan Çin ve Pakistan kontrolündeki bölgelerin ayrıntılı haritası
Hindistan Çin ve Pakistan kontrolündeki bölgeler (Bahsedilen Keşmir Sorunu: Hindistan işgalindeki Jammu Keşmir bölgesi)

Keşmir kuzeyde Baldistan, güneyde Cammu, doğuda Ladak ve batıda Gilgit eyaletlerine ayrılır. Keşmir’in Sinkiang (Çin Türkistanı)la 450, Tibet’le 350, Pakistan’la 700 ve Rusya ile 20 mil sınırı vardır. Pamir Dağları bu memleketi Rusya ve Afganistan’dan, Himalayalar da Hindistan, Singiang, ve Tibet’ten ayırır. Muzafferabad, Baramula, Arant ve Nag vilayetleri Keşmir’e; Mirpur, Riasi, Udhampur ve Kathua da Cammu’ya bağlıdır. Keşmir’den doğan Ravi, Celum, Çenap ve İndus nehirleri Pakistan’a akar.

Dört milyonluk nüfusunun %80’sini Müslümanlar, geri kalanını Hindu (%20,5), Sikh (%15) ve Budistler (%1) teşkil etmektedir.

Keşmir’in iktisadi ve siyasi hayatının merkezi Keşmir Vadisinde toplanmaktadır ki bu vadinin göbeğindeki Sriganar şehri Keşmir’in başkentidir.

1947’ye Kadar Keşmir’in Kısa Tarihi

Keşmir zaman zaman Hindistan’a açılan yolların kapısı oldu. Makedonyalı İskender Hindistan’a bu yoldan girdi. Pandavalar, Kuşanlar, Karkotalar ve Lohanaların idaresi altında kalan Keşmir 14. asırda Müslümanlaştı. Sultan Zeynel Abidin (1422-1474) zamanında en iyi dönemini yaşayan Keşmir, 1587’de Ekber’in istilasına uğradı. Hindistan’da Müslüman devletin imparatoru Avrangzeyb zamanında, 1752’de Keşmir’i istila eden Afganlılarhalka hatırı sayılır derece kötü muamaele ettiklerinden Keşmirliler 1819’daki Sikh istilasına kurtarıcı gözüyle bakmaya başladılar. Sikhler Afaganlılarla yaptıkları savaşlarda Dogra hanedanından Raca Gulab Singh’in yardımını görmekteydiler. Gulap Singh Keşmir’de ki Sikhler’le ne kadar iyi geçinsede İngiliz-Sikhn savaşlarında tarafsız kalmış ve sonradan İngilizlerin tarafına geçmiştir. Neticede Sikhler İngiltere’ye mağlup oldular ve İngiltere Keşmir’i 1846 Amritsar Anlaşmasıyla egemen hale getirerek idaresini Gulab Singh’e vermiştir. Bu anlaşmayla birlikte halkın çoğunluğunun Müslüman olduğu Keşmir’e Hindu bir idareci tayin edilmiş oldu.

Gulab Singh ve ailesinin yönetimde olan Keşmir’de, Gulab Singh’in torunun erkek çocuğu olmayışıyla yönetim zafiyeti içinde bulunulması İngilizleri harekete geçirdi ve 1889’da geçici meclis kuruldu. Bu meclis çok geçmeden 1905’de dağıtıldı ve eski sisteme geri dönüldü.

Raca’nın idaresi altındaki halktan ağır vergiler alınıyor, Keşmirliler mahkemesiz bir şekilde yargılanıyor ve hapse atılıyordu. Hindu geleneğine göre kutsal sayılan öküzü kesen Müslümanların cezası idam ile on sene hapis arasında değişiyordu. Köylü topraksız bırakılmış ve eğitim, endüstri, sağlık ve diğer hizmetler ihmal edilmişti.

Hindistan ve Pakistan’ın Bağımsızlığından Sonra Keşmir’in Durumu

1947’de Hindistan ve Pakistan ayrıldığında Cemmu-Keşmir eyaletinin başında bir Sih genel vali (Maharaja) bulunmaktaydı. İngiltere bu gibi eyaletlere (Sind, Belucistan, Bengal, Pencap, Haydarabat, Junagar ve Cemmu-Keşmir) Hindistan ve Pakistan’la birleşeceklerini tavsiye ederken, iki kritere göre hareket etmelerini istemekteydi. Buna göre, coğrafi yakınlık ve eyalette yaşayan halkın çoğunluğunun hangi dine mensup(Müslüman, Hindu veya Sih) oldukları dikkate alınmalıydı. Bunlardan Haydarabat ve Junagar’da halkın çoğunluğu Hindu olmakla beraber yöneticileri Müslümandı ve Hindistan bu eyaletleri zor kullanarak da olsa kendisine katılmalarını sağlamıştı. Bununla beraber yüz ölçümü 222.000 km kare ve nüfusu 4 milyona yakın olan Keşmir’de durum farklıydı. Keşmir halkının büyük çoğunluğu Müslüman olmakla beraber başında Sih Maharaja Hari Sing bulunmaktaydı.

Yerel hükümdarların yeni devletlere bağlanmasında yer yer zora başvurulmuştu. Pakistan sınırına bitişik Bavahalpur ve Kalat gibi Müslüman hükümdarlıklar Pakistan’a katılırken, çoğu Hindu hükümdarlığın da Hindistan’a bağlanması sağlandı. Güney Hindistan’ın orta kesiminde yer alan ve halkının çoğunluğu Hindu olan Hayrabat’ın başındaki Müslüman hanedanın bağımsız kalma doğrultusundaki isteği askeri müdahale sonucu engellenirken, Hindu bir hükümdarın yönetiminde olduğu halkının yüzde 80’i Müslüman olan Cemmu-Keşmir, halkın Pakistan’la birleşme isteklerine rağmen başta bulunan hükümdarın buna engel olması üzerine tartışmalı bir bölge olarak kaldı.

Ayrıca coğrafik olarak da Pakistan sınırında bulunan Keşmir, Hindistan’la arasında bir tampon bölge oluşturmaktaydı. Bütün yollar Pakistan ile bağlantılı, demiryolu hattı Pakistan üzerinden geçiyor, hatta ulaşım ve genel ticaret Pakistan üzerinden yapılıyordu. Keşmirli Müslümanların bölünme ile ilgili görüşmeleri sürerken, Pakistan’la birleşmek istediklerini defalarca söylemelerine rağmen Keşmir’in başında bulunan Maharaja, Pakistan’la birleşmeyi kabul etmeyerek bağımsız kalmak isteyince, Cemmu Keşmir’de halk ayaklanmaya başladı. Oysa genel valinin yapması gereken, diğer eyaletlerde olduğu gibi, halkın genel isteğine uyarak Pakistan’la birleşme yolunu seçmekti. Ancak o, bunun yerine 15 Ağustos 1947’de her iki ülkeyle birer anlaşma imzaladı. O sırada Hindistan’ın başında 1946 Gandhi’nin ölmesiyle onun yerine geçen Nehru, Pakistan’da ise devlet başkanı olarak Cinnah, başbakanlık görevinde ise Liyakat Ali Han bulunmaktaydı. Ancak Cinnah’ın 1948’de ölmesi üzerine Gulam Muhammed cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmişti. O gün için 1947’de Keşmir’de yaşayan 4 milyon nüfusun yüzde 80’i Müslümanlardan meydana gelmekteydi.

kesmir-manzara
Bereketli Topraklar: KEŞMİR

Keşmir iki nedenle Pakistan için büyük öneme sahiptir. Öncelikle halkının yaklaşık yüzde 80’i Müslüman olmasından dolayı Pakistan’ın bir parçası olarak sayılmakta ve bu nedenle Keşmir’de yaşayan Müslümanlarda Pakistan’la birleşmeliydi. İkinci olarak, Keşmir Pakistan için ekonomik açıdan da büyük önem taşımaktadır. İndus suları ve kolları Keşmir’in dağlık bölgelerinden geçiyor ve bu nedenle Pakistan nehrin üst kesimlerini denetimi altında bulundurmak istiyor. Ayrıca Pakistan, enerji ihtiyacını bu bölgedeki hidro enerji tesislerinden sağlamak istiyor. Hindistan ise, yüzde 20 oranında Hindu’nun yaşadığı bölge üzerindeki denetimini kaybetmek istemediği gibi, Pakistan’ın elde etmesine de izin vermeyerek bu stratejik (Çin-Pakistan-Hindistan) bölgeyi egemenliği altında tutmak istiyordu.

Hindistan alt kıtasındaki bu iki devletin bağımsızlığını kazanmasıyla Keşmir, bölge devletleri içinde stratejik bir öneme sahip oldu. Böylece Hindistan ve Pakistan, bu uygarlık kokan değerli topraklar için günümüze kadar yaşanacak anlaşmazlıkların, çatışmaların ve savaşların fitilini ateşlemiş oldu.


Türkkaya Ataöv, ”Keşmir Meselesinin Önemi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, 1960, ss. 195-198

http://www.sde.org.tr/tr/newsdetail/kesmir-bolgesine-bakis/1295, (E.T. 20/05/2016).

Tayyar Arı, Global Politika ve Güney Asya – Keşmir Sorunu ve Nükleer Yarış, (2. Baskı), İstanbul: Alfa Yayınları, 2000

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

  1. İstanbul Valisi tutuyor diyorki ben İstanbulu para karşılığı sattım diyor Yunanistan’a … Böyle bir şey kabul edilir mi ? Yani burada yaşayan insanların hakkı yok mu? İstanbul Valinin tapulu özel mülkü mü? Babasının malını mı satıyor? İşte Keşmir olayı budur… Pakistan hiçbir bölgesini satmamıştır. Keşmir valisi çıkıyor ben Keşmiri Hindistana sattım diyor. Sana bu hakkı kim veriyor ? Orada yaşayan halk tabiki kabul etmiyor, burası bizim yaşadığımız yer diyor. Hindistanda burası bizim, satın aldık çirkefliğini yapıyor. Pakistanın hakkı olan yerdir Keşmir…

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz