Cezayirliler Osmanlı dönemini pek iyi hatırlamıyorlar. Askeri harcamaların oluşturduğu yüksek vergiler, savaşlarda yaşanan kayıplar ve ülkenin bir ucunda olmanın verdiği idari sorunlar huzursuzluk yaratıyordu. Zaten bu sorunlar Fransızların ülkeye geldiklerinde “Sizi Türklerden kurtarıyoruz” propagandasını yapmalarına vesile oldu. Bu yüzden ilk başlarda Fransızları sevgiyle karşıladılar. Bu yüzden Fransa kolaylıkla Cezayir’i ele geçirebilmişti. Yavaş yavaş Fransızların ülkeye egemen olmasıyla Cezayirliler pişman olmaya başladılar. Çünkü durum eskisinden daha kötü bir hal almıştı. Bu sefer Fransa için Osmanlıya yaptıklarını yapıyorlardı. Savaşlara asker gönderiyor, yüksek vergi ödüyor ve bakımsızlık çekiyorlardı. Örneğin 2 Dünya Savaşı’nda da Cezayirliler Fransa için Almanlarla savaştırılmıştı. “Birinci Dünya Savaşında Araplar” adlı yazımda Cezayirlilerin 1. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşların da rol aldıklarından bahsetmiştim. Ancak Fransa 2. Dünya Savaşından sonra çok yıpranmıştı ve savaş biter bitmez Çinhindi sömürgesinde ki isyanlarla baş edemiyordu. Bölgenin çok uzak olması zaten Fransa’nın bölgeyi uzun süre elinde tutamayacağını gösteriyordu. Bölgenin Fransa’nın elinden çıkıp 4 ülkeye ayrılması Cezayirlilere de ilham kaynağı oldu. Onlarda tıpkı Uzak doğulular gibi bağımsız olabileceklerine inanmaya başladılar. 1954 yılında başlayan kurtuluş savaşı 1962 yılına kadar 7,5 yıl sürdü. Tabi bunun öncesinde de çatışmalar olmuştu ama şimdi çatışmalar savaşa dönüşüyordu.
Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) Cezayir’i özgürleştirmeye çalışıyordu ama onlarda sütten çıkmış ak kaşık değillerdi. Onlarda Fransız sivilleri katlediyorlardı. FLN, hem kolonyal Fransızları yani Cezayir’e getirilmiş Fransız çiftçileri baskınlar yaparak öldürürken; aynı zamanda Fransızlarla işbirliği yaptığı düşünülen Cezayirlileri yani Harkileri de öldürüyordu. Savaş iyice Fransa’ya yük olmaya başlamıştı. 170 bini Cezayirli gönüllü Müslüman olmak üzre, 400 bin kişilik Fransız ordusu 1956 yılına kadar gönderilmişti bile. Savaşta 250 bin Cezayirli Müslüman öldüğü gibi kolonyal Fransızlar ve askerlerle birlikte toplam ölü sayısı 300 bini geçmiş, 2 milyon köylü de yerinden olmuştu. 8-9 milyonluk bir nüfusun 2 milyonunun yerinden olduğunu düşününce ülkede ki gıda krizini bide siz düşünün!
Peki Cezayir bağımsız oldu olmasına ama huzur geldi mi?
Maalesef hayır.
Bağımsızlık ve sonrasında pek çok Fransız gibi Harkiler de Cezayir’den Fransa’ya kaçmıştı. Günümüzde Fransa da bulunan Cezayir asıllıların çoğu Harkilerin torunlarıdır. Ancak Harkilerin hepsi Fransa’ya gidemedi. FLN bağımsızlık sonrasında da Harkilere yönelik infazlarını sürdürdü.
Savaş sırasında FLN Cezayirlilere de çok zulüm ediyordu. Çünkü Cezayirliler savaşın oluşturduğu yeni düzene ayak uyduramıyordu ve savaşın bir an önce bitmesini arzuluyorlardı. FLN sanılanın aksine halktan pek destek görmüyordu.
250 bin Cezayirli Müslüman ölümünün ne kadarının FLN’nin kendisine destek vermeyenlere yönelik katliamı olduğunu bilemiyoruz ama önemli bir kısmı olduğu kesin. FLN’yi zafere taşıyan Cezayir halkı değil Fransa da ki savaş karşıtları olmuştu. Fransa da kitlesel eylemler öylesine artmıştı ki; ülke hem dünyadan, hemde kendi insanları tarafından baskı altındaydı. Artık Cezayir’den çekilmek mecburi hale gelmişti. Halbuki Fransa Cezayir’de kontrolü sağlamaya ve savaşı kazanmaya başlamıştı. Bu Fransız eylemciler tıpkı daha sonra ABD’de ortaya çıkacak olan Vietnam savaşı karşıtları gibi sadece savaş karşıtıydı, ortak bir ideolojik tavırları yoktu ve aynen ABD’nin Vietnam’dan çekilmesi gibi Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasını sağladılar.
Cezayir devrimi sonrasında ülke nüfusunda büyük bir düşüş oldu. 1 milyondan fazla kolonyal ve 100 binden fazla Harki Fransa’ya gitti. Savaşta çok fazla gencin ölmesi sebebiyle doğurganlık oranı da düşüktü. Bunun dışında 150 bin Harki de ülke de ki intikam hırsının doğurduğu infazlarla yok edildiler. Ne yazık ki içlerinde çok sayıda masum insanda vardı.
FLN artık iktidardaydı ama kurdukları tek parti yönetiminin pek uzun ömürlü olmayacağı düşünülüyordu. Laiklik, Arap milliyetçiliği ve sosyalizm ilkelerine dayalı bir diktatörlük oluşturdular. Bu 3 ilkenin “Baas Partisi’nin İdeolojisi ve Tarihi” adlı yazımda Baasçılığın ana ilkeleri olduğunu belirtmiştim. Ancak FLN biz Baasçıyız demiyor çünkü Cezayir nüfusunun yarısından fazlasını berberiler oluşturuyor. Çoğunluğu berberi olan bir ülkede Arap milliyetçiliği yapmak pek akıllıca olmazdı zaten. Ancak şu an Cezayir de Berberilere yönelik inanılmaz bir Araplaştırma politikası var. Ülke ne yazık ki uluslararası kamuoyunda Arap olarak lanse ediliyor ama bu yanlıştır. Tıpkı Fas gibi Cezayir’de de çoğunluğu berberi olan ülkelerdir, Arap değil.
Berberilerin bir lafı vardır “Biz savaştık Araplar yönetiyor” diye. Günümüzde Cezayir de yaşanan Berberi-Arap çatışmalarının kaynağında bu sorun yatıyor. Sosyalizm ve laiklik konusunda gizlenme yok zaten ülkenin bu yüzden iç savaşa girdiğini düşünebiliriz.
Sovyetler Birliğinin Afganistan’dan çekilmesiyle beraber Cezayir’den gidenlerin bir kısmı dönmeye başlamıştı. Doksanlı yıllarda doğu blokunun çökmesiyle beraber Cezayir’de artık destek göremiyordu. Ancak savaşı tetikleyen unsurlar bunlar değildi. Demokrasi talepleri seksenli yıllarda iyice yükselmişti ve hükumet 1988 yılında ki kitlesel eylemlere ve baskılara dayanamayıp 1989 yılında yapılan referandum sonrası değişikliklerle çok partili siyasi hayata kavuştu. 1990 yılında ki yerel seçimlerde radikal dinci olan İslami Selamet Partisi oyların %54’ünü almış ve sonraki genel seçimde iktidara geleceğini belli etmişti. Bu durum 1992’de bir anayasal darbe ile genel seçimlerin iptaline ve sonrasında iç savaşa neden oldu. Laik güçler radikal dincilerin önünü kesebilmek için demokrasiden feragat ediyorlardı. 150 bin kişi 1992-2002 yılları arasında radikal dinciler ve hükümet arasında ki savaş sırasında hayatını kaybetti. Hükumete savaşı kazandıransa onların acımasızlığı olmuştu. Onların yöntemleri pek çok müttefikine taktik kaynağı oldu. Örneğin günümüzde Suriye’de bu acımasızlık taktiklerinden esinleniliyor.
Günümüzde de FLN’nin iktidarı sürüyor ve Berberilere yönelik asimilasyon tam gaz devam ettiği gibi Berberi-Arap çatışmaları da sürüyor. Halkın demokrasi talepleri işkence ve infazla bastırılan ülke gazeteciler içinde tehlikeli bir yer. 1992-2015 yılları arasında 60 gazeteci görevi başında iken öldü ve Cezayir bu konuda dünya da 4. sırada.
2010 yılında Arap baharı sırasında da küçük çaplı da olsa birçok protesto gerçekleşmiş ve bu gösteriler sert bir şekilde bastırılmıştır. Onlarca insan bu sert tavır sonucu ölmüştür. Net rakamları bilemiyoruz çünkü ülkede ki veriler güvenilir değil. Arap baharının tek olumlu etkisi 19 yıllık olağanüstü halin kaldırılması olmuştur.
Her ne kadar iç savaş durumu ortadan kalksa da radikal dinci isyan devam etmekte. Özellikle El-Kaide bağlantılı örgütlerle hükumet arasında çetin bir mücadele söz konusu ve ölümler 10 binleri geçti. Cezayir hali hazırda 512 bin kişilik ordusuyla dünyanın en kalabalık 10. ordusu. Bu nüfusa göre bu ordu oldukça büyük bu da ülkenin silahlanma konusunda baya mücadele ettiğini gösteriyor. Silahlarını ise çoğunlukla Rusya’dan temin ediyorlar.
Ben en çokta Berberilere üzülüyorum. Zamanında ülkeyi işgal eden Arap güçler şimdi onları sindirmeye çalışıyor. Ne acı!
Muhammed Ali Çalışkan
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Söylediğiniz herşey yanlış.ben cezayirliyim.orada yaşadım ve büyüdüm. berberiler nufusn %25-30 tekabül ediyor. ayrıca islami selamet partisi oyların %90 civarını almıştır. %50 yanlış.anlattığınız gibi arap-berberi savaşıda yok.berberiler ülkede kendi dillerini konuşabiliyorlar ve devlet televizyonu berberice yayınlar yapıyor.ayrıca berberilere hitap eden berberi devlet televizyonu var.sen arapları kötğlemek için yazmışsın resmen. bu yazımı yayımlamazssın biliyorum ama en azından bunu gör ve doğrusunu bil
bende diyorum bu fransa milli takımında ki arap asıllılar niye cezayir adına oynamıyorda hep fransa için gol atıyorlar hiçmi dini şuurları yok diye kızardım meğer adamlar zaten hainlerin torunlarıymış. bundan sonra avrupada müslümanlar artıyor laflarına itibar etmeyecem. baksanıza fransaya giden arap hain almanyaya giden türk hain. böyle müslümanlık mı olur?
bu yazıda zamanlandıktan sonra düzenleme yapmıştım.
eğer kaybetmediyseniz düzenlenmiş halini koyarmısınız?
çünkü son hali daha açık ve anlaşılırdı