Darbe sonrası halk oylamasıyla devlet başkanı seçilen Hafız Esed ülkeyi otoriter bir rejimle yönetmiştir. Hafız Esed’den sonra Beşşar Esed de baskıcı tutum sergilemiş ve bu zaten baskılardan, yasaklardan yılan halkın ayaklanmasına, Suriye’de geri dönüşümü olmayan sonuçların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ve kısa zamanda Arap dünyasına yayılan halk hareketlerinden Mart 2011’de Suriye de payını almaya başlamıştır. Adına Arap Baharı denen bu halk hareketleri Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de hükümet değişikliğine neden olmuştur. Arap Baharı ile ortaya çıkan ayaklanmalar sonucu halk demokratik taleplerde bulunmuş, Esed ise bunlara baskıcı tutumlarıyla karşılık vermiştir. Sonuçta rejim yanlıları ile rejim karşıtları arasında kanlı çatışmalar başlamıştır. Bu durumdan en fazla etkilenen ülkelerden biri de şüphesiz Türkiye’dir. Bu noktada Türkiye, Suriye krizi ile birlikte vizyonunu ve misyonunu gösterebilme şansı bulmuştur. Ancak Türkiye’nin “Ortadoğu’da oyun kurucu ülke” politikası krizin başladığı 4 yıl boyunca Suriye’de karşılığını bulamamıştır. Bugün gelinen noktada ise Türkiye’nin Suriye’de çözüm olabilmesinin ve bu çözümde rol alabilmesinin yolunun Rusya’dan geçtiğini fark etmesi ve Rusya ile işbirliğine doğru ilerlemesi bu süreçte ona bir şeyler kazandırabilecek gibi görünmektedir. Rusya açısından düşünecek olursak Rusya’nın Çarlık Rusya döneminden beri Akdeniz’e inme düşüncesi ona Hafız Esed döneminde Suriye’de Lazkiye yakınlarında askeri üs kurma imkanı sağlamıştır. Bugün ise Lazkiye’de bir askeri üs inşaası bulunmaktadır. Yani Rusya’nın bölgeden çıkmayacağı kesindir. Bunu da her fırsatta gerek BM’ye gerek NATO’ya bölgede bulunan Rus askerleriyle, bölgeye gönderdiği S-300’ler, S-400’ler ile göstermektedir.
Suriye Krizi’nde Rusya’nın Tutumu
Rusya’nın yüzyıllar boyunca yegane amacı Akdeniz’e inmek olmuştur. Bu sebeple de Orta Doğu bölgesiyle ilgilenmeye, bölgede nüfuz edinmeye çalışmıştır. BM’de Suriye’yi defalarca ekonomik yaptırımlardan kurtaran Rusya, gerek BM bünyesinde gerekse uluslararası arenada Suriye’nin koruyucusu haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Suriye ile geliştirdiği işbirliğidir. 2005-2010 yılları arasında Rusya, Suriye’ye 2,5-3 milyar dolar değerinde silah satmıştır. Askeri teknolojilerin yanı sıra enerji alanlarında da işbirliğini geliştirmek için adımlar atmışlardır. 2005’te Rusya ile Suriye; Ürdün, Mısır ve Suriye’yi enerji alanında birbirine bağlayacak doğalgaz boru hattının Suriye’deki uzantısının Ruslar tarafından inşa edilmesi konusunda anlaşmışlardır.
Rusya-Suriye münasebetlerinde Suriye’deki Tartus limanı ve buradaki Rus askerî varlığı da önemli rol oynamaktadır. Suriye’deki Tartus limanı, Soğuk Savaş sırasında Ruslar tarafından bir ikmal ve bakım üssü olarak kullanılmıştır. Her ne kadar bugün bu üs Ruslara ait olmasa da çok sayıda Rus askeri görevlisi, Suriye ordusunda danışman sıfatıyla görev yapmaktadır. 2010 yılından itibaren Rusya Tartus limanını yenileme ve modern teknolojilerle donatmak için bölgedeki çalışmaları hızlandırmış bulunmaktadır. Ruslar, Tartus limanını Rusya’nın Karadeniz Askeri Donanması’nın ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirmektedir.[1] Rusya’nın bu limanının yeniden yapılandırmasının sebebi sadece gemilerinin ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Rusya burada kendi bayrağını dalgalandırarak bölgede etkisini ve nüfuzunu arttırmak ve Kırım’daki üssünü kaybettiği takdirde bunu Akdeniz’de telafi etmek istemektedir. Netice itibarıyla Suriye ile geliştirilen çok yönlü işbirliği, bu ülkeyi, Rusya’nın bölgedeki en önemli dayanağı haline getirmiştir.
Rusya, Suriye Krizi nedeniyle Suriye’de uluslararası askeri bir müdahaleye kendi yakın çevresindeki krizlere örnek olmaması için karşı çıkmaktadır. Rusya, Suriye’deki kendisine dost merkezi hükümetten yanadır ve sorunun Suriyelilerin sorunu olduğunu savunmaktadır. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennady Gatilov, “Biz hiçbir zaman siyasi sürecin sonunda Esad’ın mutlaka iktidarda kalması gerektiğini söylemedik ve bu yönde ısrarcı olmadık. Bu konu Suriye halkı tarafından çözülecektir” demektedir.[2] Ancak Esad giderse Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını nasıl koruyacağı muammadır. 2012 yaz aylarında Rusya bir yandan BMGK’nın Suriye’ye karşı sert önlemler almasını engellemeye çalışırken bir yandan da Suriyeli muhaliflerle Esad yönetiminin arasını yapmaya çalışmıştır.
Suriye Krizi’nde Türkiye ve Rusya Arasında Yaşanan Gelişmeler
Suriye Krizi’nde Türkiye ve Rusya’nın Suriye politikaları farklı olsa bile yaşanan sorunlarda ortak payda bulunabilmiş ve ticari, siyasi ve sosyal ilişkilerini devam ettirebilmişlerdi. Ancak geçtiğimiz sene Rus uçağının düşürülmesi akabinde iki ülke arasındaki ilişkiler en gergin günlerini yaşamıştır. Bugün ise gelinen noktada karşılıklı olarak zarara uğrama sonucunda geri adımlar atılmış ve Suriye’de birlikte çözüm arayışına gidilmiştir. Öncelikli olarak Suriye Krizi süresince Türkiye ve Rusya arasında yaşanan sorunlara değinmek istiyorum.
- 22 Haziran 2012 tarihinde Suriye tarafından Türk jeti düşürülmüş ancak Rusya Suriye politikasını değiştirmemiş aksine Suriye yanlısı bir politika izlemiştir.
- 10 Ekim 2012 gecesi Türkiye, askeri kargo taşıdığı şüphesiyle Moskova’dan Şam’a giden Suriye’ye ait sivil bir uçağı askeri jetler zoruyla Esenboğa Havalimanı’na mecburi inişe zorlamış ve ardından Türkiye-Rusya ilişkileri gerilmiştir. Türkiye’nin uçakta bulunan malzemelere el koymasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı, Suriye Krizi ve Ankara’da indirilen Suriye uçağıyla ilgili olarak Türkiye’nin, bu olayda Chicago Sözleşmesi’ne dayanarak hareket ettiğini açıklayarak iki ülke arasındaki gergin ortamı bir anlamda yatıştırmıştır.[3]
- Kasım 2012 sonlarında Türkiye’nin NATO’dan Suriye sınırına konuşlandırılmak üzere Patriot füzeleri talep etmesi haberi gündeme gelmiştir. Bunun üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Türkiye-Suriye sınırının silahlandırılmasının bir alarm olduğuna dikkat çekerek Türkiye’ye bölgede tehlike seviyesini arttırmak yerine etkilerini Suriyeli muhalifler üzerinde kullanarak Suriye’de diyaloğun bir an önce kurulmaya başlanması gerektiğini söylemiştir.
- 24 Kasım 2015’te Rusya’ya ait Su-24 tipi savaş uçağının sınır ihlali yapması nedeniyle Türk F-16’ları tarafından düşürülmesinden sonra Türkiye ve Rusya ilişkileri gerilmiştir. Rusya, Türkiye karşıtı bir politikaya yönelmiştir. 24 Kasımda düşürülen uçakla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamada uçağın beş dakika içinde 10 kere uyarıldığı açıklanmıştır. Kriz ile birlikte düşürülen uçağın rotası ve sınır ihlaline ilişkin olarak iki ülke arasında harita krizi ortaya çıkmıştır. Bu krizle birlikte Rusya Devlet Başkanı Putin yaptığı açıklamalarla iki ülkenin stratejik ortaklığını rafa kaldıran tutumlara yönelmiştir. Krizin ardından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye’ye gerçekleştirmeyi planladığı ziyaretini iptal etmiştir. Ayrıca Putin Suriye’nin Laskiye kentindeki hava üssüne S-300 füze bataryaları gönderileceğini söylemiş ve Savunma Bakanlığı da S-400 hava savunma sistemi de göndereceğini açıklamıştır.
- Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev, “Türkiye uçağımızı düşürmekle savaş başlattı, ama karşılık vermedik.” ifadelerini kullanmıştır. Rusya hükümeti, Putin’in imzasını attığı ekonomik yaptırımları uçağın düşürülmesinden 4 gün sonra yürürlüğe sokmuştur. Buna göre;
-Türkiye ve Rusya arasındaki vize serbestisi kaldırılmış,
-Başta gıda ürünleri olmak üzere Türkiye’den gelen birçok ürünün Rusya’ya girmesi engellenmiş,
-Türkiye’ye tur satışları yasaklandı ve charter uçuşları kaldırılmış,
-Türkiye yargı yetkisi altında bulunan şirketlerin Rusya’daki faaliyetleri durdurulmuş,
-İzin verilen yaklaşık 60 şirket dışında Rusya’daki işverenlerin yeni Türk işçi çalıştırması yasaklanmıştır.[4]
Olaylar bu şekilde seyrederken yaptırımlar yüzünden ekonomide meydana gelen zararla birlikte Türkiye Rusya ile ilişkilerini düzeltme kararı almış ve bu kararını Rusya’ya bildirmiştir. Rusya da ilişkilerden yana olmuş ancak bazı şartlar ileri sürmüştür: Resmi özür, tazminat ve pilotun katilinin cezalandırılması. Türkiye ise bu artların kabul edilemez olduğunu bildirmiştir. Ancak zamanla Türkiye’nin bu sert tutumu yumuşamıştır. İlişkilerin normalleşmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Birlik gününde (12 Haziran) Kremlin’e mektup göndermiş ve “ilişkimiz hak ettiği seviyeye ulaşsın” demiştir. Rusya mektubun yeterli olmadığını, ilişkilerin normalleşmesi için resmi özür dilenmesi gerektiğini ifade etmiştir. 27 Haziran’da Erdoğan’ın Rusya’dan resmi özür dilediğini ve tazminat ödemeye hazır olduğunu belirten Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden düzeltilmesi için gerekli çalışmaların başlatılacağını bildirmiştir. Rus-Türk ilişkilerinin normalleşmesi için iki ülke lideri 9 Ağustos’ta St. Petersburg’da bir araya gelerek ilişkilerin krizin öncesi seviyeye getirilmesinde mutabık olmuşlardır. Sonuç olarak Suriye Krizi nedeniyle bölgede çıkar çatışması yaşayan bu iki ülke karşılıklı olarak ekonomik anlamda zarara uğradıklarını fark ettiklerinde ilişkilerini normalleştirmeye karar vermişlerdir. Bugünde Suriye bölgesinde müttefik olmaya çalışmaktadırlar.
Afranur ARIKAN*
[1] Doç. Dr. İlyas KAMALOĞLU (KAMALOV), Rusya’nın Orta Doğu Politikası, ORSAM Rapor No:125 THE BLACK SEA INTERNATIONAL Rapor No:23, Temmuz 2012, syf:14
[2] Oktay BİNGÖL, Krizlerin Uluslararasılaşması: Rejime Karşı Protestolardan Bölgesel Çatışmaya Suriye Örneği, syf:17
[3] Merve Suna ÖZEL, Suriye Krizi Sürecinde Rusya-Türkiye İlişkisinde Uçaklar-Jetler-Sorunlar, 21. Yüzyıl Enstitüsü Bilim Birlik Barış, 4 Aralık 2015
[4] HABERUS Rusya ve Avrasya’dan Güncel Haberler, Uçak Krizinde Yıldönümü; Türk-Rus İlişkilerinde Neler Yaşandı? – Analiz, 24 Kasım 2016
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Bütün medyamız Rusya’yı dost bir ülke olarak göstermektedir. Lakin bu böyle değildir Türkiye, halepteki ölen insanlara bu kadar sesi çıkarken neden Kırım’da, Sivastopol’da katliamlar olurken sesi çıkmamıştır bu sorgulanmalı. Rus’lardan asla Türk’lere dost olmaz. Sadece 2 ülkenin menfaat konusunda iş birliği yapılmalı asla uzun vaadede bir ortaklık kurulmamalıdır.
Rusya ile ilişkilerimiz kesinlikle güçlendirilmelidir.
Hatta bu yıl hükümetimiz Şangay İşbirliği Örgütü’ne katılma talebi vermelidir.Ohal kalkmalıdır.
Her zaman şunu söylerim. Avrupa Birliği bizi istemiyor.Amerika ve İsrail elele verip ülkemizde iç savaş çıkartıp bugünkü Suriye gibi olmamızı istiyorlar ki boş olan topraklara kendi devletlerini kursunlar .Yılbaşı katliamında verilen taziyeler ve gözyaşları timsah gözyaşlarıdır.Kanmayın.Çok klişe olucak bu sözüm biliyorum ama ”BUNLAR AMERİKA’NIN OYUNU”ve İsrail’in oyunu. Yılbaşı katliamındada parmakları yoksada birşey bilmiyorum.