Fırat Kalkanı Harekatı‘nın neredeyse en önemli amacı haline gelen El Bab‘in kurtarılması, son günlerde çatışmaların şehir içine kadar sokulmasıyla tekrar gündemin en üst sırasına yerleşti. Peki El Bab neden bu kadar önemli ve Türkiye bu bölgeyi neden bu kadar çok kontrolü altında tutmak istiyor.
El Bab şehir savaşını takip etmek için tıklayın.
Hiç şüphesiz jeopolitik ve stratejik hamlelerin tek bir amacı olmaz. Bu hamleler birçok amaç doğrultusunda gerçekleştirilir ve amaçlar birbirini tamamlayıcıdır. Bu bakımdan El Bab operasyonu bölgeyi sadece DEAŞ‘tan temizlemek amacıyla yapılmamaktadır.
El Bab‘in önemini birkaç başlık altında incelemek gerekirse bunlardan ilki şehrin coğrafi konumudur. Şehrin önemini iyi anlamak coğrafi konumunun beraberinde getirdiği jeopolitik, stretejik ve jeokültürel unsurları iyi analiz etmekten geçer.
El-Bâb Türkiye sınırına 35, Dâbık’a 30, Menbic’e 45, Halep’e 40, Tabka’ya 135 ve Rakka’ya 180 km. uzaklıkta. Bu şehirler farklı grupların kontrolünde ve El Bab bu şehirlerin kesişme noktasında yer almakta. Halep rejimin, Dabık TSK destekli muhaliflerin, Menbic ABD destekli PYD/SDG’nin, Tabka ve Rakka ise DEAŞ’ın elinde. Ayrıca bu şehirlerin hepsine kolay ulaşılabilirliği nedeniyle El Bab bir kavşak nokta ve Suriye İç Savaşı’na açılan bir kapı niteliğinde. Zaten Bab Arapçada “kapı” demek ve El Bab bölgede “Halep’in kapısı” olarak nitelendirilmektedir.
Bu bakımdan şehrin askeri açıdan etkili hücum, savunma ve manevra kabiliyetine sahip ve birçok farklı grubun etkinlik alanlarının kesişme noktası ve o grupların ard bölgelerine açılan bir nevi kapı olması stratejik önemini belirleyen en önemli unsurdur.
Jeopolitik açıdan bölgenin ele geçirilmesi veya elde tutulması Suriye savaşında, hem bölgesel hemde küresel bir mesaj niteliği taşımaktadır. Kısacası El Bab’i kontrol eden iç savaşın sürdüğü en sıcak noktalardan birini kontrol ederek savaşta etkin güç olduğunu gösterecektir. Bu ayrıca psikopolitik açından da önem arzetmektedir.
Bu bakımdan tüm taraflar için şehrin önemi azımsanmayacak derecede. Fakat TSK ve DEAŞ açısından EL Bab neredeyse Suriye’de bir var olma savaşı.
DEAŞ açısından el-Bâb’in önemine bakacak olursak, Tomar‘a göre;“DEAŞ açısından el-Bâb savaşı, aslında Kuzey Suriye’de, hatta Suriye’de var olma savaşı. Şehir, devletimsi örgütün Kuzey Suriye’deki son kalesi. Üstelik homojen bir Sünni Arap nüfusa sahip olduğundan, el-Bâb sakinlerin bir kısmı DEAŞ’a taraftar dahi olabilir. Bu nedenle Cerablus’ta yaptığı gibi şehri terk edip gitmedi ve sonuna kadar direnmeye devam edecek. Zira burayı kaybederse, 135 km güneydeki Tabka’ya ve sözde başkentleri Rakka’ya kadar, tutunabileceği başka bir yerleşim birimi yok. Şayet el-Bâb DEAŞ’ın elinden çıkarsa, Suriye’nin kuzeyindeki (yani büyük şehirlere yakın) konumunu kaybederek insansız çöl bölgesine çekilmek zorunda kalacak. El-Bâb’dan sonraki hedefler ise DEAŞ tarafından rejimden alınan hava üssünün bulunduğu Tabka ve ardından Suriye’deki sözde başkentleri Rakka olacak.”
El Bab’in Türkiye açısından önemi ise ilk olarak Türkiye’nin burayı ele geçirdikten sonra kontrol etmek istediği alanın DEAŞ’ten temizlenmiş olması. Fakat şehrin ülkemiz açısından asıl önemi ise şöyledir. PYD halihazırdaki konjektürde El Bab’in güneyine inemez. Hem DEAŞ hem Esad rejimi El Bab’in güneyini kontrol etmekte. Bu bakımdan PYD üzerinden oluşturulmak istenen Kuzey, Irak-Suriye-Akdeniz Koridoru hayali suya düşmüş olacak. PYD’nin güneyden ilerleyerek Afrin kantonuna ulaşması neredeyse imkansız. DEAŞ bir yana Rusya destekli rejimin böyle bir ABD koridoruna müsaade etmesi şu an için söz konusu olamaz. Türkiye’nin istediği de tam olarak bu.
El Bab’in Türkiye açısından bir başka önemi ise; El Bab alındıktan sonra yeterli derinliğe inilmiş olacak ve artık PYD/PKK üzerine doğu ve batı yönlü rahat manevra kabiliyeti elde edilmiş olacak. Ayrıca şehrin ele geçirilmesi bölgesel ve küresel anlamda Türkiye’nin iç savaşta oyun kurucu rolünü daha da arttırmış olacak.
Tüm bunların üzerine Türkiye yaptığı bu hamlede oldukça ihtiyatli olup öncelikle sınır güvenliği esas alınmalıdır. El Bab’in ardından yeterli derinliğe ulaşılmış olacak. DEAŞ El Bab’in kaybettikten sonra artık bir varoluş savaşı vermeye başlayacak ve hemen tüm gücüyle Rakka’nın savunmasını yapacak. Suriye’nin son aylardaki en zorlu cephesi hiç şüphesiz Rakka savaşı olacaktır. DEAŞ’ın etkili hücum ve savunma stratejisi karşısında PYD tüm etkili güçleriyle Rakka’ya adapte olacak.
Bu aşamdan sonra PYD ve DEAŞ’ın Rakka savaşını Türkiye iyi okumalıdır. DEAŞ ile Suriye’de etkin mücadeleye ara verilip PYD ve DEAŞ’ı savaşlarında yalnız bırakmak en akıllıca hamle olacaktır. Rakka savaşı her iki taraf içinde bir yıpratma savaşı olacaktır ve taraflar özellikle DEAŞ büyük bir darbe alacaktır. PYD ise savaşın galibi olsa bile toparlanması aylar sürebilir. Tam bu anda Türkiye PYD’ye özellikle doğu yönlü harekata başlamalı ve bu zayıflıktan yararlanıp bölge PYD’den temizlenmelidir. Bu şekilde yapılan hızlı ve etkili bir operasyon askeri kayıpları azaltmak ve bölge güvenliğini sağlamak için en akıllaca yöntemdir.
Bundan sonra Türkiye ele geçirdiği bölgelerin güvenliğine odaklanmalı, gerçekçi politikalar üretmeli ve daha önceki hatalı politikalara sebep olan, Ortadoğu’nun veya Suriye’nin herhangi bir kentinde herhangi bir camiide herhangi bir vakitte namaz kılmak gibi reel politikada ve stratejik gerçeklikte karşılığı oldukça zayıf olan doktirinler tekrar edilmemelidir.
Mehmet Enes Bağlama
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Mükemmel bir yazı olmuş teşekkürler
İşte analiz budur, Ufuk açıcı bi analiz olmuş tebrikler ve teşekkürler.
Geçen ki mehmet isimli Yazarı eleştiridğim için çok eleştiri aldım kendimde ama doğruya dopğru işte analiz yapılacaksa böyle yapılmalı.
el-bab bir an önce alınmalı. Daha sonra Rakka operasyonunda birlikte hareket etmek için abd ikna edilmeli. daha sonra münbiç ve tüm sınır pydden temizlenmeli. güvenli bölge koridoru oluşturulmalı. abd illa ıraktaki petrolü almak istiyorsa bunu pyd üzerinden değil bizim üzerimizden veya güvenli koridor üzerinden yapmalı, uzlaşılmalı. Türkiye tam ortada olduğu için vazgeçilmeyecek ülkedir. Trump ikna edilebilir birine benziyor. Ama gene de bilemeyiz. Hayırlısı allahtan.
Güzel bir yazı olmuş. Hem analiz olarak hem yorum olarak hem de sonrası için yapılan fikir olarak. Hepside gayet yerinde ve akıllıca olmuş. Ayrıca, Mehmet Fehmi Karadağ’a katılıyorum. Türkiye ABD’yle restleşmeden PYD sorununu çözemez. Güçler arası dengeyi iyi hesaplayıp en mantıklı ve en başarılı sonucu alması lazım.
Yazı güzel olmuş, fakat DEAŞ doğarken ölü doğmuş bir örgüttür ve uzun süre var olamayacaktır. Türkiye’nin burada asıl PYD ye odaklanması gerekiyor. Ancak şöyle bir sorun var: Türkiye’nin PYD ile savaşması ABD ile arasını daha da açacaktır. ABD nin PYD nin koruyucusu olduğunu unutmayalım. Daha yeni zırhlı araçları PYD ye verdi. PYD artık devletleşiyor. O nedenle ilerde Türkiye, toprak bütünlüğü sorunuyla karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Büyük ortadoğu Projesi (BOP) başarıya ulaşıyor gibi görünüyor. Ve ABD yi ortadoğuda durdurabilecek bir güç yok. Türkiye, ABD ile restleşmeyi göze almadan PYD yi durduramaz. Yazılarımda bunu hep belirttim.
Saygılar…