Fransa’da Le Pen-Macron Düellosuna Doğru

246

Yarı-başkanlık sistemiyle yönetilen Fransa, 23 Nisan ve 7 Mayıs tarihlerinde yapılacak iki turlu seçimlerle yeni Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Aşırı Sağ’daki Ulusal Cephe’nin (FN/ Front National) adayı Genel Başkan Marine Le Pen ikinci tura kalacak ilk aday görünüyor. Partiyi kurucu başkanı babası Jean Marie Le Pen’den devralarak bir ölçüde merkeze doğru çekmeye çalışan Bayan Le Pen, uzun süredir yüzde 25 dolayında oyla anketlerin ilk sırasında yer alıyor.

Anımsanacağı üzere, babası Jean Marie Le Pen 2002 seçimlerinin ilk turunda Sosyalist Parti (PS) adayı Lionel Jospin’i geride bırakarak ılımlı Sağ’daki o zamanki adıyla Başkanlık için Çoğunluk Birliği UMP (Union pour la Majorité Présidentielle) adayı Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a rakip olmuştu. Ancak ikinci turda Sol seçmenin doğal olarak Chirac’tan yana tutum almasıyla ağır bir yenilgiye (82, 2 ye karşı 17.8) uğramıştı.

Marine Le Pen ve Emmanuel Macron

Penelopegate skandalı

Fransa, bu yılki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzeri bir durumla karşı karşıya. Ilımlı Sağ’ın güçlü partisi, yeni adıyla Cumhuriyetçiler’in (LR/Les Républicains) tarihinde ilk kez düzenlediği ön seçimden eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’yi geride bırakarak çıkan ve uzun süredir anketlerde Le Pen’in ardından ikinci sırada yer alan eski başbakanlardan François Fillon’un ikinci turda açık farkla seçilmesi bekleniyordu.

Ancak geçen hafta patlak veren ve Fransız medyasında “Penelopegate” olarak adlandırılan skandal, oylarını kısa sürede yüzde 24,2’den 19,5’a kadar düşürmüş durumda.

“Penelopegate” olarak nitelenen skandal, yüzyıllık haftalık hiciv gazetesi Le Canard enchaîné’nin François Fillon’un İngiliz asıllı eşi Penelope’ı sade bir parlamenterken (1998-2002) kendisinin, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı iken (2002-2007) de bir parlamenter arkadaşının yanında yüksek maaşla “asistan” olarak çalıştırmış olduğunu ortaya çıkarmasıyla patlak verdi. Fransa’da parlamenterlerin yanlarında aile bireylerini çalıştırmaları yasa-dışı değil. Kendilerine yanlarında çalıştıracakları personel için bu yasama dönemi itibariyle 9 bin 561 avroluk mahsubu yapılmayan bir bütçe tahsis ediliyor.

François Fillon ve Penelope Clarke

Bugün Milli Meclis ve Senato’da 52’si eşlerini olmak üzere 102 parlamenterin yakınlarını çalıştırdıkları biliniyor. Ancak 35 yıllık parlamento yaşamında hiçbir skandala karışmamış olmasıyla ve dürüstlüğüyle övünen bir Cumhurbaşkanı adayının eşini asistanı olarak, hem de 2 bin avro dolayındaki asistan maaşının üzerinde, 7 bin 600 avroya kadar varan yüksek ücretlerle çalıştırmış olması doğal olarak seçmen nezdindeki imajını olumsuz yönde etkiliyor.

Sağ’da alternatif aday arayışı

Kaldı ki Le Canard enchaîné’nin Fillon’la ilgili olarak ortaya attığı bir başka iddia daha var. O da eşi Penelope’un özellikle Bakan eşi olduğu 2002-2007 döneminde işe gitmediği, başka bir deyişle asistanlığının hayali (fiktif) bir iş olduğu. Gazete bu iddiasını o dönem yanında asistan olarak çalıştığı Milletvekili Marc Joulaud’nun sekreteri Jeanne Robinson-Behre’nin ve gazeteci yazar Christine Kelly’nin açıklamalarıyla güçlendiriyor. Bununla da yetinmiyor, Fillon’un ayrıca kızı ve oğlunun da bir dönem nispeten yüksek maaşlarla parlamentoda asistanlık yaptığını ortaya atıyor.

Fillon bu konuda hemen bir soruşturma açan Mali Suçlar Başsavcılığı nezdinde bu iddiaları çürütmek için harekete geçmiş durumda. Ayrıca sosyalistleri kendisine kurumsal bir sivil darbe yapmakla suçluyor. Bu durum LR kurmaylarını harekete geçirmiş durumda. Her ne kadar Fillon’un arkasında duruyorlarsa da adaylık için son tarih olan 17 Mart’a kadar Fillon’un yerine başka bir aday bulma çabaları da var.

Çünkü Penelopegate daha şimdiden başkanlık yarışında Fillon’un 4,5 puan gibi bir kayba uğramasına neden olmuş durumda. Bu kayıp Fillon’u, Sosyalist Parti’nin ikinci turu Pazar günü sonuçlanan ön seçimiyle seçmen desteğini daha da arttıran (yüzde 22.5) ve Bayan Le Pen’in “komplekssiz küreselci liberal” olarak tanımladığı Valls hükümetinin eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron’ın 3 puan arkasına düşürmüş bulunuyor.

Sosyalist Parti’nin ön seçimi

Sosyalist Parti’nin (PS) Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için düzenlediği ön seçimin ikinci turu sürpriz bir ismin zaferiyle sonuçlandı. Partinin sol kanadına mensup eski Milli Eğitim Bakanı Benoît Hamon, eski Başbakan Manuel Valls’e karşı yarışı açık farkla (42’ye karşı 58) kazandı.

Bu sonuç öncelikle Hollande’ın başkanlık döneminin sosyalist seçmen nezdinde de iflas ettiğini gösteriyor. François Hollande’ın aday olmama kararı aslında kendisinin böyle bir bozgunla karşılaşma kaygısından kaynaklanıyordu. Yerine aday olan son Başbakanı Valls de sonuçta Hollande’ın temsilcisi olarak favori görüldüğü yarışı kaybetmiş oldu.

François Hollande

Ön seçimin ikinci turunda kendisi gibi partinin sol kanadına mensup Arnaud Montebourg ile birlikte hareket eden Benoît Hamon’un PS’in resmen Cumhurbaşkanı adayı olması sosyalist seçmenin tümünün desteğini arkasına aldığı anlamına gelmiyor. PS içinde geçen yıl yeni İş Yasası vesilesiyle keskinleşen ve aylar süren sokak gösterileriyle günlük yaşama olumsuz yansıyan “birbiriyle uzlaşması mümkün olmayan iki Sol” var. Biri, başarısızlığından ötürü sandığa gitmeyen ya da istemeyerek Valls’in arkasında yer alan ılımlı Sol, diğeri ise çok daha Sol’daki akım. Partide 1971 Epinay Kongresi’nde sağlanan ve partiyi François Mitterrand’la uzun yıllar iktidara taşıyan birlik yıkılmış durumda.

Hamon’un başarısı Mélenchon’la ittifaka bağlı

“Evrensel gelir” (revenu universel) kavramıyla herkese yaşamını sürdürebileceği bir gelir sağlanması gibi insani ama devlet bütçesinin kaldıramayacağı vaatlerde bulunan Sol akımın temsilcisi Benoît Hamon’un ılımlı sosyalist seçmeni de kapsayacak bir program sunması pek de kolay görünmüyor. Bu seçmenin önemli bir bölümünün daha ilk turdan kendisini ılımlı Sol ve Sağı birleştiren “ilerici” bir aday olarak takdim eden Emmanuel Macron’un saflarına katılacağı varsayılıyor. Bu da Macron’un Penelopegate skandalıyla yıpranan Fillon’un önüne geçerek ikinci tura kalma olasılığını daha da arttırıyor.

PS’in resmi adayı olmasıyla birlikte anketlerde yüzde 7’den 16.5’a kadar sıçrayarak 4. sıraya yerleşen Hamon’un önündeki adayları yakalayabilmesi ılımlı sosyalist seçmenden çok, daha Sol’da yer alan ve komünistlerin de desteğine sahip bulunan Sol Parti’nin (PG/ Parti de Gauche) kurucusu eski sosyalist Jean Luc Mélenchon’la ittifak yapmasına bağlı gibi görünüyor.

Geçen yıl kurduğu “La France İnsoumise “(Asi Fransa) halk hareketinin adayı Mélenchon’un “Ortak gelecek” (L’avenir en commun) programı, yeni İş Yasası’nın iptalinin yanı sıra, Le Pen’in partisi gibi, AB antlaşmalarından çıkılmasını savunuyor ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTİP) ile Serbest Ticaret Anlaşması’na (TAFTA) karşı çıkıyor.

Mélenchon, Sosyalist Parti’nin ön seçiminin öncesinde anketlerde yüzde 14 ile 4. sırada yer alıyor ve seçilecek sosyalist adayın daha ilk tura katılmadan kendi lehine adaylıktan çekilmesi gerektiğini dile getiriyordu. Ama Hamon’un seçilmesiyle birlikte kartlar yeniden dağıtılmış durumda. Şimdi kulislerde konuşulmaya başlanan Mélenchon’un Hamon lehine adaylıktan çekilme olasılığının olup olmadığı. Çünkü böyle bir olasılığın gerçekleşmemesi halinde ne Hamon ne de Mélenchon’un 23 Nisan’da ilk iki sırayı alma şansı var.

Le Pen-Macron düellosu ne kadar mümkün?

Haber kanalı BMFTV’nin 60 ankete dayanarak yayımladığı yukarıda aktarılan veriler, bu olasılığın göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Marine Le Pen’in geçen hafta yaptığı açıklamalara bakılırsa, ikinci turda karşılaşmak istediği rakip de Macron.

Anketler böyle bir mücadelenin galibi olarak Macron’u gösteriyorsa da FN Başkanı bu mücadeleden galip çıkacağına inanıyor. Radio Classique’e yaptığı açıklamada, öteden beri Sol ve Sağ arasındaki karşıtlığın anlamsızlığını savunduğunu belirten Marine Le Pen, “bugün gerçek karşıtlığın yurtseverlerle küreselciler arasında olduğunu” öne sürüyor. Bu nedenle küreselciliği temsil eden Macron’u ideolojik olarak kolayca alt edeceğini, bunun kendisine verilmiş bir “hediye” olacağını söylüyor.

Aslında Macron’un temsil ettiği hareketin sosyal liberal eğilimli, küreselci bir nitelik taşıdığı doğru. Böyle bir olasılıkta Le Pen (Trump) ile Macron (Clinton) arasında Amerikanvari bir yarışma olması mümkün. Bu yarışın galibi anketlerde şimdilik Macron gibi görünüyor olsa da Sol’un Solu, bazı görüşlerinin tümüyle örtüştüğü Le Pen yerine eski Ekonomi Başkanı’na destek vermek için kalkıp sandığa gider mi, işte bu, bugün büyük bir soru işareti.

Kaynak: AA

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz