Enerji Savaşları ve Esad’ın Sonu

1928

Yazımıza başlamadan önce Orta’nın Doğu’sunda ve Dünya’nın çıkmazında yaşanan gelişmelere yönelik sormamız gereken soru İsrail, Türkiye ve Katar’ı bir ittifak halinde bir tarafta; Esed’in Suriye’si, İran, Rusya ve Çin’i öte tarafta olmak üzere Suriye’nin siyasi geleceğine dair böylesi  bir ölümcül karşı yüzleşmede neyin birleştirdiğidir!

Peki, günümüz dünyasını nasıl bir değişim beklemektedir? Geleceğimizi şekillendiren dünyanın bugününü doğru yorumlayabiliyor muyuz? Günümüz, ekonomik sistemini ve varlığını koruyabilecek mi? Güvenlik kaygısı içerisinde ki insanlar ve devletler ne tür önlemlerle güvenliklerini sağlayabilecekler? Gelecekte devletlerin  birbirleri ile ilişkileri ne boyutta ve hangi araçlar ile gerçekleşecek?

Dünyaya tepeden genel olarak baktığımızda yeryüzünde büyük bir değişim olduğunu görülmektedir. Bana göre önemli olan bu değişimlerin hangi araçlarla hangi noktaları değiştireceğidir. Bu değişim Fransız devrimi gibi yeni akımlar mı getirecek, ABD’nin kuruluşu gibi yeni bir dünya gücü mü yaratacak yoksa Sanayi devrimi gibi, üretim sistemini ve insan sosyolojisini sil baştan değiştirecek yeni buluşlarla mı olacak?

Dünya, ekonomik, siyasi ve otorite düzeninde bambaşka bir bölüşüm ve dağılım dönemine girmiş buna bağlı olarak ekonomik şartlar değişim göstermiş yerel bir seyir izleyen politikalar bu kalıplardan çıkarak küresel bir etkileşim göstermeye başlamıştır. Bu değişimler ekonomik büyümeyi devam ettirmek isteyen ülkelerin farklı yollara girmesini lüzumlu kılmış ve devletler arası savaşın hızlanmasını sağlamıştır.

Dünya geneline yayılmış huzursuzluk ve güvensizlik ülkeleri yeni önlemler almaya başka ülkelerle işbirlikleri yapmaya zorlar hale gelmiştir. Ülkeler arası yapılan ekonomik yatırımlar güven endekslerine bağlı bir görüşle tutum sergilemekte ve yatırımcı sermayesini güvende hissettiği sürece bir bölgeye yatırım yapmaktadır.

En başta sorduğumuz sorunun Cevabı olan enerji jeopolitiğinden bahsetmeye başlayalım. Öncelikle bilinmelidir ki enerji kaynağı düşük olup insan potansiyeli yüksek olan ülkeler bu tür para savaşları metoduyla kuşatılıp beden işçiliği ile bu bedeli öderken enerjisi olan ülke insanları ise bu bedeli kanları ve canları pahasına ödemektedirler. Özellikle Ortadoğu ülke petrollerinin bölge içerisinde yaşanan siyasal olaylarının yanı sıra uluslar arası platforma enerji potansiyeli ile üstlendiği role ilişkin birçok hadiseden bahsedilebilir.

İlk olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında savaşan taraf ülkelerin yakıt ihtiyacının karşılanması üzerinden örnek vermek gerekirse İran ve Irak’ta ki bilinen petrol kaynaklarının İngilizler tarafından kullanılmış ve İngilizlerin kontrolünde kalmıştır. Fakat daha sonra İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İran ve Irak petrollerine ek olarak Kuveyt ve Suudi Arabistan yani Körfez bölgesi ülkelerin petrollerinin keşfedilmesiyle yine İngiltere başta olmak üzere bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika burada yeni stratejik hedefler geliştirmeye başlamışlardır.

1973 yılına gelindiğinde ise 1948’de başlayan Arap-İsrail bunalımında Batı ülkelerinin ve Amerika’nın İsrail’e destek vermesine tepki olarak Batılı ülkelere ambargo uygulanması küresel bazda en büyük petrol krizinin yaşanmasına sebep olmuştur.

Daha 1973 ambargosunun etkisi geçmeden İran ve Irak’ın aralarında savaşa girmesi petrol üretimi açısından sorunlara yol açmış ayrıca Hürmüz Boğazı geçişlerinde küresel bir risk yaratmış ve bu sırada Batı’dan askeri destek alan Saddam yönetimi İran’ın petrol kalbi olan şehirleri sırasıyla vurmuştur.

Bu olaylar sırasıyla Irak’ın Kuveyt’i işgali ve Birinci Körfez harbi ile küresel bazda enerji üzerine yaşanan ilk sıcak çatışmalar olarak tarihe geçerken yaşanan 11 Eylül saldırıları ile Orta Doğu petrollerinin sömürüsü için yeni bir çatışma dönemini başlatmıştır. 11 Eylül saldırılarının başlıca sebebinin Orta Doğu petrolleri olduğu söylenebilir.

Yıllar önce kurgulanan ve yapılan hesapların bugün amorf örgütlerle vekaleten sürdürülen bir yapı haline dönüşmesi sistemin kendi içerisinde dönüşüme uğradığının ve ülkelerin sahada daha az yer alarak aynı enerji potansiyeline ulaşabileceğinin göstergesidir. ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinin enerji açıkları büyüdükçe buradaki enerji potansiyelinden kaynaklı olarak çatışma ortamının ileri yıllarda sürdürülebilirliğinin devamı söz konusu olduğu aşikardır.  Enerji sahalarını bölgeler bazında ele aldığımızda ortak bir noktadan yola çıkarak taşınması, yeni hatların planlamalarının yapılması ve taşınması stratejik açıdan yeni tehlikeli günlere gebe olduğunun göstergesi olmakla birlikte gün sonunda Suriye’ nin bazı noktalarında yaşanan güç savaşlarına bu açıdan bakarsak fiili olarak bu durumu görebiliriz.

2011 yılında, NATO ve Körfez devletlerinin Suriye’deki Esad yönetimine karşı istikrarsızlaştırma operasyonlarının tam kapasiteyle devam ettiği sırada, Suriye, İran ve Irak hükumetleri, bir gaz boru hattı anlaşmasına imza atmıştı Üç yıl sürmesi ve 10 milyar dolara mal olması beklenen boru hattı, İran’ ın Fars Körfez’indeki Güney Pars gaz sahası yakınlarındaki Assaluye Limanından, Irak toprakları üzerinden geçerek Suriye’nin başkenti Şam’a uzanacaktı. İran, gelecekte boru hattını AB pazarlarına doğalgaz taşıyabilmek üzere Şam’dan Lübnan’ın Akdeniz limanına kadar genişletmeyi planlıyordu. Irak’ın Güney Pars sahasından İran gazı satın alma taahhüdünün yanı sıra bu anlaşmayla Suriye de İran gazı satın alacaktı.

Jeopolitik açıdan belirtilmesi gereken bir şey, Güney Pars gazının Fars Körfezi üzerinde Şii İran ile Sünni Selefi Katar arasındaki coğrafi bölünmüşlüğüdür. Katar aynı zamanda Pentagon’un ABD Merkez Komutanlığı’na bağlı Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Merkezi’nin 83 no’lu seferi hava grubu RAF ile USAF’nin 379’uncu hava seferi kanadının komuta merkezi haline gelmiştir. Kısacası Katar, Arap dünyası içinde Suriye karşıtı propaganda yürüten anti-Esadçı televizyon kanalı El Cezire’ye ev sahipliği yapmasına ilave olarak, ABD ve NATO’nun Körfez’deki askeri varlığıyla yakından ilişkilidir.

Katar ve Türkiye’nin AB pazarlarına açılan transit yollarından bütünüyle bağımsız olacak İran-Irak-Suriye gaz boru hattından Katar’ın herhangi bir çıkarı yok. Gerçekte, bunu sabote etmek için elinden geleni yapıyor ve bu girişimlerin içinde, çoğu Suudi Arabistan, Pakistan ve Libya gibi başka ülkelerden gönderilmiş “cihadçılar” olan ayaktakımından “muhalefet” savaşçılarını silahlandırmak da var. Suriye veya İran gazının AB’ye ihraç edilmesi Rusya’yla bağlantılı Tartus Limanı üzerinden gerçekleşecektir. Güvenilir Cezayirli kaynaklara göre, her ne kadar Şam hükümeti önemsiz gibi lanse etse de, Suriye’deki yeni doğalgaz keşiflerinin Katar’daki keşiflerle eşit olacağı hatta daha fazla olacağı düşünülmektedir.

   Katar’ın planı dev gaz rezervlerinden çıkarılan doğalgazın, Müslüman Kardeşler tehdidinin olduğu Ürdün’deki Akabe Körfezi üzerinden ihraç edilmesidir. Katar Emiri, kendi ülkesi içindeki barış anlaşması karşılığında uluslararası alana yayılmasını desteklediği Müslüman Kardeşler’le yakın zamanda bir anlaşmaya varmış olabilir. Ürdün’de ve Suriye’de Katar destekli Müslüman Kardeşler rejimlerinin kurulması, dünya gaz pazarının tüm jeopolitiğini değiştirecek ve kesin olarak Katar’ın lehine, Rusya, Suriye, İran ve Irak’ın ise aleyhine olacaktır.

“Katar’ın amacı açıktır: Suriye’deki altüst oluşun hâlihazırda geliştiği sırada İran-Irak-Suriye gaz boru hattını yok etmek. Burada Katar’ın hem İran’la (üretici olarak) hem Suriye’yle (varış noktası olarak) hem de daha sınırlı bir kapsamda olsa da Irak’la (transit ülke olarak) doğrudan rekabet halinde olduğunu görüyoruz. Tahran ve Bağdat’ın, Şam’da rejim değişikliğine kati bir surette karşı olduğunu da hatırlamak yararlı olabilir.” “Suriye’de – Katar’ın önerdiği müdahaleyle kolaylaşacak – bir rejim değişikliği olması halinde boru hattı meselelerinde her şey daha kolay hale gelecektir. Esad sonrasında kurulması muhtemel bir Müslüman Kardeşler rejimi, Katarlı bir boru hattına son derece olumlu yaklaşacaktır. Ve bu, Türkiye’ye doğru genişlemeyi de çok daha kolay hale getirecektir.”

Ferdi Güçyetmez

StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR

 

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

7 YORUMLAR

  1. Katar ile israil aynı tarafta mı 🙂 buna iyi güldüm işte düşmanlarının ortak olması kişileri aynı tarafta yapmaz.O zaman IŞİD e amerikada rusyada düşman bu mantıkla amerikayla rusya aynı safta 🙂

    • Elli gün önce yazdığımız yazı bugün itibari ile KATAR; BAE, SUUD, MISIR, BAHREYN, LÜBNAN, YEMEN VE MALDİVLER tarafından dışlanması ile farklı dostluk listesine yani ”TÜRKİYE, IRAK, İRAN, ÜRDÜN” ile girmiş durumda. İSRAİL ile yaklaşık 37 gün önce masaya oturan ve enerji hattı sözleşmesi (http://enerjienstitusu.com/2017/04/28/turkiye-israil-arasinda-enerji-anlasmasi-birkac-aya-imzalanacak/) imzalayacak olan TÜRKİYE dolaylı olarak KATAR’IN da içinde olduğu ortak platforma girmiş bulunmaktadır. İleri ki zamanlar nelere gebe tabi ki bilinmez fakat öngörülerimiz akademik platformda bilgi sahibi kişilerce oluşturulmaktadır. Saygılar.

  2. Yazı son derece tarafgir, son derece maksatlı yazılmış bir yazı. Gerçekleri yansıtmıyor, israil ile Türkiyeyi suriyede müttefik gösteriyor. Katarı emperyalist gösteriyor. Her şeye menfaat penceresinden baktırıyor.
    Katar ve Türkiye tamamen insani nedenlerle suriyeli muhaliflerin yanındalar.

    • Rahmetli Erbakan’ın deyimi ile ”hadi ordan” Türkiye ABD’nin ortadoğudaki fino köpeğidir görevi ABDnin ileri karakoludur islamcıyım diye geçinenler bu amaca hizmet ederler.

    • Elli gün önce yazdığımız yazı bugün itibari ile KATAR; BAE, SUUD, MISIR, BAHREYN, LÜBNAN, YEMEN VE MALDİVLER tarafından dışlanması ile farklı dostluk listesine yani ”TÜRKİYE, IRAK, İRAN, ÜRDÜN” ile girmiş durumda. İSRAİL ile yaklaşık 37 gün önce masaya oturan ve enerji hattı sözleşmesi (http://enerjienstitusu.com/2017/04/28/turkiye-israil-arasinda-enerji-anlasmasi-birkac-aya-imzalanacak/) imzalayacak olan TÜRKİYE dolaylı olarak KATAR’IN da içinde olduğu ortak platforma girmiş bulunmaktadır. İleri ki zamanlar nelere gebe tabi ki bilinmez fakat öngörülerimiz akademik platformda bilgi sahibi kişilerce oluşturulmaktadır. Saygılar.

  3. Yazıyı yazabilmek yüksek bilgi donanımı gerektiriyor. Aynı zamanda stratejiyi doğru yorumlamaya da bağlı oldukça açıklayıcı ve sade bir şekilde yazılmış. Bu açıdan kaliteli bir yazı olduğunu söyleyebilirim.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz