Altın Orda devletinin çöküşü sonrası bügünkü Rusya Federasyonu Topraklarında Moskova ve çevresinde, Rus Knezliği özgürlüğüne kavuşmuş, bölgede etkin bir güç ve başat aktör olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonrasında Korkunç İvan’ın Çar ünvanı alması ile birlikte Rus Knezliği, Rusya Çarlığı olarak anılmaya başlanmış ve gücünü giderek artırarak bölgede saldırgan ve işgalci bir politika izlemiştir. Bu politikanın bir yansıması olarak 1552 yılında Kazan şehrini ve 1556 yılında Astrahan Hanlığını işgal ederek, bu coğrafyada uzun yıllar sürecek olan Rus hakimiyetini sağlamış ve bu işgale karşı direnişe geçen halklarla çatışma sürecine girilmiştir.
Yaklaşık olarak beş asırlık bir mazisi olan Rusya ve Kafkasya çatışması tarihsel olarak önemli süreçlerden geçmiştir. 1552 yılında başlayan işgal süreci, Güney Kafkasya’da 18. Yüzyılın sonunda tamamlanırken Kuzey Kafkasya’da bu süreç oldukça çetin ve zorlu şartlar altında vuku bulmuştur. Kuzey Kafkasya’nın hakimiyet altına alınması 1859 yılında direnişin lideri konumunda bulunan Şeyh Şamil’in ele geçirilmesi ile sağlanabilmiştir. Lakin hemen akabinde 1917 yılında meydana gelen Bolşevik İhtilali neticesinde Kuzey ve Güney Kafkasya’daki Halklar siyasi ve askeri boşluktan faydalanarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir, ancak bu süreç oldukça kısa sürmüştür, iç savaştan başarıyla çıkan Kızıl Ordu Kafkasya topraklarına girmiş ve bölgeyi yeniden egemenliği altına almıştır.
Tarihler 1991 yılını gösterdiğinde dünyadaki en önemli Askeri ve politik güçlerden birini oluşturan Sovyetler Birliği dağılmıştır, bunun neticesinde birliğin parçalanması sonucu 15 tane bağımsız devlet ortaya çıkmıştır. Bu devletlerden Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan güney Kafkasya’da bulunmaktadır. Yine bu dönemde Kuzey Kafkasya’da ayrılıkçı hareketler hız kazanmış Çeçenler ve İnguşlar, Rusya’dan ayrılarak tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu bağımsızlık süreci ile birlikte bölgede çatışmanınn ve kaosun fitili yeniden ateşlenmiştir. Geçmişten günümüze bölgede varolan sorunların temelinde Rusların işgali ve bu işgal sürecinde uyguladıkları politikalar yatmaktadır.
Ruslar, 16’ncı yüzyılın ortalarından günümüze kadar Kuzey Kafkasya halklarına yönelik olarak; Kazakların kullanılması, Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma, kültürleşme ile işbirlikçiler yaratma, böl ve yönet, sürgün ve göç ettirme, Rus kökenlileri yerleştirme, baskı ve şiddet politikalarını yaygınlıkla uygulamışlardır. Rusya’nın tarihsel süreçte uyguladığı bu politikalar bölge halklarının bölünmesi ve Rusya’ya karşı güçlü bir ulusal egemenlik mücadelesinin engellenmesi açından kısmi ve dönemsel bir başarılı sağlamasına rağmen, bölgenin tam olarak kontrol altında tutulması hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Günümüzde yaygın istikrarsızlık, radikalleşme ve terörle anılan Kuzey Kafkasya’daki sorunların önemli bir bölümü Rusya’nın bölgeyi kontrol stratejilerinden kaynaklanmaktadır.[1]
Rusların bölgeyi işgali ile birlikte, Kafkas halklarına karşı uygulamış oldukları baskı, sindirme ve soykırım gibi eylemler çatışmayı daha da şiddetlendirmiş ve bölgeyi işgal sürecinden günümüze kadar sürecek olan istikrarsızlık kaos ve terör ile baş başa bırakmıştır. Özellikle Çarlık Rusyası ve Sovyetler birliğinde Stalin ölünceye kadar sürdürülen katı ve baskıcı politika neticesinde bölgede Müslüman halkın özgürlükleri kısıtlanmış, Ruslar bu coğrafya’ya iskan edilmiş ve yerli halk 1864 ve 1944 yılında olmak üzere bölgeden sürgün edilmiş bu ise Kafkas halkları üzerinde telafisi mümkün olmayan yaralara sebebiyet vermiştir.
Kuzey Kafkasya günümüzde dünyadaki en istikrarsız bölgelerin başında gelmektedir. İstikrarsızlık; etnik ulusalcı mücadeleler, özerk cumhuriyetler içindeki güç çatışmaları ve çeşitli anlaşmazlıklar ile sınır sorunları ve karşılıklı toprak iddiaları, radikal İslami hareketlerin yükselişi ve artan terör eylemleri olarak kendini göstermektedir. Ayrıca, bölgenin tamamında Rus hükümetinin ve yerel yönetimlerin başarısızlığından dolayı halkın temel gereksinimleri yeterince karşılanamamakta, işsizlik artmakta ve ekonomi gittikçe kötüleşmektedir. Son dönemlerde Kuzey Kafkasya cumhuriyetleri yaygın suç oranları, artan yolsuzluk ve terör ile nitelendirilen başarısız siyasi birimler olarak algılanmaktadır.[2]
Çarlık Rusyası döneminde bölgedeki kontrolü sağlamayı amaçlayan Ruslar, Kafkasların sömürgeleştirilmesi yada Rus İmparatorluğu içerisinde bütünleştirilmesi amacı arasında kalmış ve farklı tutarsız politikalar uygulamıştır, haliyle bu uygulamalar bölgedeki hassas olan dengeleri bozmuş ve çatışma ortamlarını şiddetlendirmiştir. Bolşevik İhtilali sonrasında ise ilk yıllarda daha ılımlı politikalar oluşturan Bolşevikler 1920’ler sonrası iktidarlarını güçlendirince bölgeyi yeniden şekillendirmiş yerel mahkemeleri kaldırmış müftülük kurumunu , cami ve vakıfları kapatmış sonrasında latin ve kiril afabesine geçilerek bölge halkının dini ve Arapça eğitim almasını önlenmeye çalışılmıştır. Bu durum ise bölge halkı tarafından şiddetli bir direnişle karşılanmış özellikle 1930’lu yıllarda Stalin’in temizlik ve tasfiye hareketleri doğrultusunda tüm Rusya’da olduğu gibi bölgede de tutuklamalar başlamıştır. Bu sürecin hemen akabinde Sovyet yöneticileri etnik ve siyasal olarak bölmüş suni olarak oluşturulan bu sınırların neticesinde Kuzey Kafkasya’da altı otonom bölge oluşturularak bölge halkı yönetilmeye çalışılmıştır. O dönem oluşturulan bu suni sınırlar bölge halkının günümüze kadar ulaşmış ve halihazırda devam eden sınır çatışmalarına sebebiyet vermiştir.
Çarlık Rusyası’ndan günümüze Rusya’da ki bütün iktidarların uygulamış oldukları yukarıda zikredilen uygulamalar, bölge halkının Rusya’ya entegrasyonunu sağlamak bir tarafa, Kuzey Kafkasya halklarının Rusya’ya daha da yabancılaşmasına yol açmıştır ki bu durum da beraberinde ayrılıkçı hareketleri tetiklemiş ve çatışmaları şiddetlendirmiştir.
Kuzey Kafkasya’nın Rusya’ya yabancılaşması, bölgedeki demografik dengelerdeki değişim üzerinden de fark edilmektedir. SSCB’nin son yıllarından itibaren bölgede Rus düşmanlığı büyümeye başlamış ve Rus nüfus bölgeden hızlı bir şekilde başta Moskova ve çevresine olmak üzere göç etmeye başlamıştır. Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi 1989’dan 2010 yılına kadar geçen süre zarfında Kuzey Kafkasya’daki Rus nüfusu azalmış, bölgedeki özerk cumhuriyetlerde yer alan Rusların oranı belirgin biçimde düşmüştür. Bu gidişat Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerini doğal olarak yabancılaşmaya ve neticede tam bağımsızlığa götürebilecek potansiyel güce sahiptir. Durumun ciddiyetinin farkında olan Moskova, bölgede Kadirov gibi kendisine bağlı yerel yöneticileri desteklemekte ve bu yöneticilerin bütün yasadışı uygulamalarına mevcut konjonktürden dolayı göz yummaktadır.[3]
Kuzey Kafkasya’da Sovyetlerin dağılışı ile birlikte Çeçenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi ve bölgede yaşanan çatışmalar bölgedeki özerk cumhuriyetlerde yaşayan Rus nüfusun önemli bir bölümünün bu bölgeden göç etmesine yol açmıştır. Kuzey Kafkasya’da Rus Nüfusun azalması, Rusya’nın günü kurtarmak amaçlı uyguladıkları kısa vadeli yanlış politikalar, bölgedeki işbirlikçi güçlerin ve bu idarecilerin hukuk dışı uygulamalarının gözardı edilmesi, bölgenin yapısına uygun hukuk ve yönetim modellerinin oluşturulamaması ve bunun neticesinde yerel halkın kendi adalet anlayışlarını uygulaması, bölgede yerel halk tarafından sevilen ve saygı duyulan kanaat önderlerinin ve muhaliflerin baskı altında tutulması ve adam kaçırmaların artması bölgedeki ayrılıkçı grupların eylemlerini şiddetlendirmesine ve yerel halktan bazı gençlerin bu oluşumların içerisinde bulunmasına zemin hazırlamaktadır.
Terör eylemlerinin tarihine bakacak olursak ilk örneklerinin Hasan Sabbah ve fedailerinin Büyük Selçuklu devleti yüneticilerine karşı işlemiş oldukları suikastler olduğu söylenebilir. Sonrasında 1789 yılında dünya tarihini derinden etkileyen Fransız ihtilali gerçekleşmiş Robespierre ve beraberindeki Jakobenler Kral 16. Lui ‘de dahil ihtilal döneminde işlemiş oldukları terör eylemlerinde yaklaşık olarak 17 bin kişiyi gyotinlerle ölüme mahkum etmiştir. 20. Ve 21 yüzyıl’da dünyayı meşgul eden en önnemli meselelerden biriside terördür. Çeşitli sebeplerin ve güçlerin etkisi altında şekillenen terör olayların insanoğlunun acil çözüm bulması gereken sotunların başında gelmektedir.
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Cevher Dudayev önderliğinde bağımsızlığını ilan eden Çeçenistanı önceleri görmezden gelen Rusya bu ayrılıkçı hareketin bütün Kuzey Kafkasya’yı saracağı endişesi ile 1994 yılında başkent Grozni’yi(Caharkala) işgal etmiştir. Sivil halk üzerinde büyük yıkımlara yolaçan savaş 1996 yılında Çeçenistan’ın zaferi ile sonuçlanmıştır. Savaş sürecinde Çeçenistana Körfez ülkelerinden, Afganistan’dan ve çevre ülkelerden olmak üzere yabancı savaşçılar gelmiştir. Ulusal bağımsızlık mücadelesi ile başlayan bu süreç Cevher Dudayev, Zelimhan Yandarbiev, Aslan Mashadov, Şamil Basayev ve Dokko Umarov gibi yerel liderlerin etkisi ile tüm Kuzey Kafkasya’nın kurtuluşu şiar edinilmiş ve mücadele islami bir kimlik kazanmıştır. Yine bu dönemde Çeçenistan’da gerçekleşen olayları dünya kamuoyuna duyurmak maksadıyla Şamil Basayev ve komutasındaki bir grup militanın uçak kaçırma eylemi ve daha sonrasındaki Avrasya Feribotu’nun kaçırılması vakası ve de Rusya’da hastane baskını gibi hadiseler gerçekleştirilmiştir. Her nekadar bu eylemlerde asıl amaç Rusların bölgede işledikleri suçların dünya kamuoyuna anlatılmasıysa da Rusya bu eylemleri çok iyi değerlendirmiş ve Çeçen milis güçlerinin terör unsurları olduklarını ileri sürmüştür buda Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya mücadelesine verilen desteğin azalmasına yol açmıştır.
Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev’in 1996 yılında şehid düşmesi ile birlikte Aslan Mashadov ve Şamil Basayev arasında liderlik mücadelesi olmuş ve seçimleri sağduyulu aday Aslan Mashadov kazanmıştır. Lakin bu dahi Şamil Basayev ve militanlarının eylemlerinin önüne geçememiştir. Nitekim her yönüyle yeterince aydınlatılamayan ve KGB’nin işin içerisinde olduğu düşünülen Moskova bombalamaları ve sonrasında yine Şamil Basayev ve komutasındaki bir grup militan’ın Dağıstan’a geçerek buradaki bazı köyleri işgal etmeleri, Rusya için dayanılmaz bir fırsat olmuştur ve 1999 yılında Çeçenistan tekrar işgal edilmiştir.
İkinci Çeçen-Rus Savaşında Ruslar, işbirlikçi unsurların yardımı ile Çeçen milislerini yenmiş dağlara çekilen ve gerilla tarzı mücadeleye girişen Çeçen grupları giderek zayıflamıştır. Bu süreçte Rusya destekli Çeçenistan Cumhuriyeti kurulmuş ve başına Ahmet Kadirov getirilmiştir. Ahmet Kadirov ise Mayıs 2004 yılında Çeçen milis güçleri tarafından öldürülmüştür, sonrasında göreve Alu Alhanov ve daha sonra Ramzan Kadirov getirilmiştir. Bu dönemde Şamil Basayev ve Birinci Çeçen Rus savaşından kalan komutanlar ile idare edilen bağımsızlık yanlısı ayrılıkçı gruplar eylemlerini sürdürmüştür Eylül 2004 yılında gerçekleştirilen Beslan baskını ve burada çok sayıda çocuğun yaşamını yitirmesi bölgede mücadelenin giderek zayıflaması ve halk desteğinin azalmasına yol açmış ve Ruslar Çeçen milisleri dünya medyasına terörist olarak servis etmiştir. Dokko Umarov’un 2007 yılında Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti’ni lağvettiğini açıklaması ve defacto bir oluşum olan Kafkasya Emirliğinin kurulduğunu ilan etmesi bölgedeki dengeleri yeniden değiştirmiştir. Özellikle birinci ve ikinci Çeçen Rus savaşı sonrası bölgeye yoğun olarak gelen selefi ve cihatçı gruplar Kafkasya’daki savaşa farklı bir boyut kazandırmış bölgedeki gruplar radikalleşme ve terörize olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
Sonuç olarak Kuzey Kafkasya’daki yoksulluk, istikrarsızlık, yolsuzluk, baskı, zulüm, işsizlik, yaşam standartlarının düşük olması gibi birçok sorunun temelinde, bölgenin Rusya tarafından işgal edilmesi bulunmaktadır. 1500’lü yıllara kadar dayanan bu işgal sürecinde bölge halkı işgale direnmiş özellikle İmamlar döneminde Devlet teşkilatlanması oluşturularak Ruslara ağır bir mağlubiyet tattırılmıştır. Sonraki süreçte bolşevik ihtilali ve Sovyetler Birliği döneminde bölge halkı büyük zorluklar çekmiştir baskı, katliam, zulüm, asilimasyon, Ruslaştırma, sürgün gibi birçok kötü muameleye maruz kalan Kafkas Dağlı halkları dünya kamuoyundan yeterince destek görmemiştir.
Gelinen son aşamada bölgede ayrılıkçı grupların etkinliği giderek zayıflamıştır, son olarak 2014 yılında Grozni baskını ve yakın dönemdeki bombalı eylemlerin dışında yerel düzeyde küçük çatışmalar devam etmektedir. Bölgede Kafkasya Emirliği adlı oluşum ile birlikte Kuzey Kafkasya’nın tamamında Ruslara karşı bazı gruplar çatışmaları sürdürmektedir lakin bunların bir kısmının yabancı savaşçılar olması ve bölge halkından yeteri düzeyde destek alamamaları, bu coğrafya’da ki etkinliklerini azaltmaktadır. Bu Grup içerisindekilerin Selefi ve Vahabi unsurların teşkil etmesi, öteden beri tasavvuf kültürü ile bütünleşmiş olan yöre halkından destek görmemektedir. Herşeyden önce bu gruplar Kafkasya’da işbirlikçi güvenlik güçlerine karşı eylemler ve Rusya genelinde de sivillerin ölümüne yolaçan eylemler yapmaları bölgede yürütülen mücadelenin giderek halktan kopmasına ve El Kaide tipi bir yapılanma ve eylem modelinin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bölgede halkın bu gruplara yeterli düzeyde destek vermemesindeki en önemli sebep ise yüzyıllardır süren savaşın verdiği yorgunluk ve artık bu coğrafyadaki sorunların düzeltilmesi ve güvenlik problemlerinin ortadan kalmasının istenmesidir.
Bölgedeki son durumu aktarmaya çalıştığım bu yazımda tamamen objektif bir dil kullanarak bu coğrafyayı analiz etmeye çalıştım bölgede son dönemde Suriye’ye giden unsurların geri dönmesi ile birlikte Kafkasya’da çatışmalar şiddetlenebilir ve terör (yada adına siz ne derseniz) olayları yaşanabilir, bölgede mücadelenin kabuk değiştirdiği ve faklılaşarak Kafkas halkına yabancılaştığı bir gerçek,mücadelenin terörize olma tehlikesi fazla lakin yinede ben bu yazıları sizlere yazarken temkinli davranmak zorundayım bir coğrafyacı ve siyaset bilimci olarak ileride bizzat bu bölgeye giderek buradan yaşananları birinci ağızdan bu coğrafyanın mazlum ve mağdur halkından dinleyerek onların bu şavaşın ve çatışmanın neresinde durduğunu ve Rusya ile Kuzey Kafkasya Halklarının entegrasyonuna nasıl yaklaştıklarını ve emperyalist medya organlarının kısgacından kurtulmuş hür gazetecilerin desteği ile bölgede yaşananları sizlere aktarmak ve bu durum hakkında Türkiye Cumhuriyetinin nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini ortaya koymaya çalışacağım. Tüm Dünyaya bilimin aydınlığın, hürriyet ve adaletin hakim olması temennisi ile…
Sefa Sole
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
Kaynaklar
[1] Bingöl, O., 2013 Tarihsel Süreçte Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı Kontrol Stratejilerinde Gelinen Aşama: Başarısızlık Ve Terör, Karadeniz Araştırmaları, syf. 137.
[2] Bingöl, O., 2013 Tarihsel Süreçte Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı Kontrol Stratejilerinde Gelinen Aşama: Başarısızlık Ve Terör, Karadeniz Araştırmaları, syf. 138.
[3] Karabağ, M., 2013, Kuzey Kafkasya’nın Rusya’ya Yabancılaşması, Bilgesam.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
bence kuzey kafkasyada ki bölücü hareketlerin radikalleşmesi sonradan ortaya çıkan bir durum olmaktan ziyade hep böyleydi. sadece diğer cihatçı örgütlerde de olduğu gibi yenildikçe daha da hırçınlaşıyorlar. tabi yenildikçe radikalleşme her türlü yapı için geçerli o ayrı bir mevzu. ama sonradan dışardan gelenler yüzünden radikalleştiler diyerek çeçen teröristlerin yaptıklarını da meşrulaştırmamak gerek
Asıl terörist iki çeçen savasında 80 bin çoluk çocuk yaşlı ve kadın sivil katleden ruslar ve senin gibi rus sevicileridir.Ruslar çoluğu çocuğu havadan Mig lerle bombalayınca terör değil ama çeçenler kendini savunmak için iki bomba patlatınca terör öylemi ? İkiyüzlü çanak yalayıcılar sizi
hayır asıl terörist bölücülük yapan ve düzeni bozan kesimdir ve bunları yapan ortalığın karışmasını fırsat bilip ülkeyi bölen bir grup çeçen ve onlara katılan diğer cihatçılar. bu adamlar gürcistan sınırlarından güle oynaya geçtiler çünkü batı onları afganistan misali destekliyordu. rusya toprak bütünlüğünü korumak için elinden geleni yaptı. tıpkı bizim hendek operasyonları kapsamında doğuda yaptığımız gibi
Çok güzel bir yazı olmuş. İnşallah son paragrafta söylediklerini gerçekleştirebilirsin. Bu konuyla alakalı gerçekten objektif ve kaynak alınabilecek bir yazı kaleme almışsın eline sağlık. Çalışmalarında başarılar dilerim.
Yorumlarınız için teşekkür ederim yazının son kısmında aktardığım gibi olayları objektif olarak aktarmaya çalıştım. yazılarımın hepsi birbirleriyle bağlantılıdır, bu bakımdan değerlendirme yapılırken diğer çalışmalarında dikkate alınması kanaatindeyim.Şahsen beni tanıyanlar Rus sevicisi yada yalaka birisi olmadığımı bilir ayrıca bölgedeki çatışma ortamında bir suçlu aranacaksa savaşı ilk başlatan Ruslardır ve onların işlemiş oldukları eylemler de savaş suçlarıdır. Bunun dışında bölgede direniş adı altında masum sivillerin ölümüne sebebiyet verecek davranışlardan da kaçınılması gerekir. Bu yazıyı yazarken vicdanım rahattı halen daha rahat ama ilerde bu coğrafyada bulunup daha kıymetli ve değerli bir çalışmayı sizlere sunmayı planlıyorum. Aydınlık bir gelecek ümidi ile hoşçakalın.