Putin ve Oliver Stone’un Meşhur Röportajı Hakkında Kısa Değerlendirme

1554
Yazarlık Başvurusu

2015-2017 yılları arasında gerçekleşen Oliver Stone ve Putin arasındaki röportaj, Rusya’nın Putin dönemi siyasetini anlamak için büyük önem teşkil etmektedir. Öncelikle şunun altını çizmek gerekir, elbette Putin, devrin en realist ve pragmatist politika adamlarından birisidir. Bu sebeple, Oliver Stone ne kadar cesur sorular sorarsa sorsun, Putin, ülkesinin ve kendisinin aleyhinde pek de bir şey söylemiyor, söylemesi de beklenemez. Zannediyorum ki, doğal olan da budur.

2015-2017 yıllarında gerçekleşen buluşmaların en güzel bölümleri, Kremlin ve Kızıl Meydan’da gezilerle yapılan konuşmalardır. Özellikle, Kremlin’in muazzam sanat kokan salonlarında gezerken, siz bu röportajı izleyenler olarak kendinizi Çarlık Rusya’sında dolaşır gibi hissedeceksiniz. Oliver Stone’un meraklı tavrı ve cesur bir şekilde sorular yöneltişi de, bu konuşmaların keyfini bir hayli artırmıştır diyebiliriz.

Mevzu bahis röportajların içeriğine gelecek olursak; iki yıllık süre zarfında belirli zamanlarda buluşmalar ile gerçekleştirilen bu röportaj silsilesi, denk geldiği olaylar sebebiyle ilginç bir döneme rast gelmiştir. Gerek ABD başkanlık seçimleri, gerek Suriye’de Rus müdahalesi, gerek Türk-Rus uçak krizi ve DAEŞ saldırıları, gerek Ukrayna müdahalesi ile Kırım’ın ilhakı gibi kesitler…

Burada, birebir Putin’in sözleriyle beraber, mealen kendisinin anlatmak istedikleri ve dünya siyasetine yaklaşım tarzını da değerlendireceğim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Putin oldukça cesur ve ne yaptığını bilen bir lider. Röportajın bir bölümünde, “Büyük adamlarız ve her şeyin farkındayız” şeklinde bir cümlesi mevcuttur. Kendi ülkesinin geçmişine ve bugününe hakim, Çarlık devrinde veya bin yıllık Rus tarihinde en tepelere çıkan devletini bildiği kadar, bu devletlerin hatalarının da farkında olan bir lider kendisi.

Yeltsin hakkında kendisinin fikirleri sorulduğunda, “kendisi eski devlet adamımızdır. Hakkında ve arkasından konuşmam doğru olmaz. Hataları mutlaka vardır” deyip, kişilerin geçici olduğunu, bâki olanın Rus devleti olduğunu ön plana çıkarıyor.

Yeltsin’in istifa konuşmasında Putin’i işaret ederek gelecek yüzyıla atıf yapması ise Putin’in bu tavrı ile adeta örtüşür cinsten:
Bırakıyorum çünkü, Rusya yeni politikacılarla ve yeni yüzlerle milenyuma girmek zorunda. Akıllı ve enerjik insanlarla.

Putin’in, Rusya’da din algısına dair şu sözleri ise çok önemlidir: SSCB döneminde bir ideolojiye sahiptik. Bu ideoloji, kabul edelin yada etmeyelim Komünizm idi. Devletin çöküşüyle bir ideolojik boşluk çıktı ortaya ve bizler de bunu din ile doldurduk.

Putin: “SSCB’nin dağılmasıyla bir gecede 25milyon kişi vatansız kalmıştır. 20. Yüzyılın en büyük felaketidir bu. “

Oliver Stone’un, özelleştirmeler ve meşhur Oligarklar sorusuna Putin’in cevabı şu şekildedir:

Özelleştirmeyi bitirmedim. Daha adil olmasını ve devlet malının bedavaya gitmemesini sağladım. Oligarklar çok farklıydı. Kimse onların mallarına dokunamaz. Devlet bile. Hatta devlet onların mallarını korurdu. Oligarşi nedir? Oligarşi, para ve gücün birleşerek karar alma sürecini etkilemesidir. Benim görevim para ve gücü ayırmaktı. Oligarkları artık sorun olarak görmüyorum. Zenginlik baş ağrısıdır, çünkü tabuta girince cep olmuyor”

Putin, şimdiye kadar bilinen 5 suikast girişimi atlatmıştır, kendisine güvenliğini nasıl sağladığına dair bir soru yöneltilir ve cevap:

“Castro 50 suikast atlatmıştır. Bu durumu kendisine sordum, hala hayattayım dedi. Neden diye sorduğumda, güvenliğimle bizzat ilgileniyorum dedi. Ayrıca, Rus halkının bir sözü vardır; kaderi asılmak olanlar, boğularak ölmezler.”

Rusya neden ABD’nin Afganistan işgaline üslerini açarak izin verdi?

“Tamamen çıkarımıza idi. Sovyetler 89-99 arasında Afganistan’da savaşırken, ABD orada bize karşı radikallere destek verdi. Sonunda da El-Kaide kontrolden çıktı. Aslında kendileri yarattılar bu terörü.”

Putin’in en tepki verdiği konu NATO’dur. NATO kelimesi geçince, bir anda tüm sevimliliği kayboluyor ve tepkilerini çekinmeden ortaya döküyor. Esasında tepkileri, egemen bir ülke için gayet mantıklı tepkiler. Kendisi, NATO’nun olmaması gerektiğini söylüyor, izahı ise gayet makul:

“NATO, Varşova Paktı’na karşı kuruldu. SSCB artık yok, NATO neden var? Gorbaçov, zamanında NATO ile ‘sözlü’ bir anlaşma yapıyor. NATO, Doğu Avrupa sınırlarına girmeyecek şeklinde bir anlaşma bu. Sonuç? NATO anlaşmaya uymuyor, demek ki, politikada her şey kağıt üstünde yapılmalıdır. NATO ile ilgili fikirlerime gelince; NATO’nun hiç müttefiki yok. Sadece mandaları var. Bir ülke, NATO ülkesi olduktan sonra, ABD’ye direnemez. Aniden bu ülkeye silahlar yerleştirebilirler.

“NATO’nun kuruluşuna sebep, SSCB olmuştur. İlkelce davrandık ve Soğuk Savaş’a sebep olduk yani NATO’ya.”

NATO ekseninde, ABD’nin Rusya’yı çevreleme aracı olarak Rusya çevresine yerleştirdiği anti-balistik füzeler için Putin çok sert bir tavır içindedir.

“Rusya için iki tehdit vardır. İlki; Anti-balistik füzelerin Doğu Avrupa sınırımıza ulaşmış olmasıdır. İkincisi ise, bu atış rampalarının, 1-2 saat içinde saldırı füzesi rampalarına dönüşebilmesidir. ABD, bunların İran için olduğunu söylüyor. İnanması elbette güç. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum, ABD-Rusya Sıcak savaşından kimse sağ çıkamaz. ABD’nin bu “şemsiye” politikası, daha çok silahlanma yarışına sebep olmaktadır. Hata yapıyorlar.”

“Dostlarımızın bazı hamlelerini anlamıyorum. Tabi Avro-Atlantik üzerinde planları gerçekleştirmek için dışarıdan bir düşmana ihtiyaç var. ABD, ABD yanlısı bir Avrupa için düşman Rusya’ya ihtiyaç duyuyor. Olay bundan ibarettir.”

“Örneğin ben size Küba Krizini anlatmak istiyorum. Kruschev’in Küba’ya füze yerleştirmesinin nedeni, ABD’nin Türkiye’ye yerleştirdiği füzelerdir.”

Putin’in kıvrak zekasını anlayabileceğimiz bir başka olay da, Stone’un ABD başkanlık seçimlerine dair adaylar hakkındaki sorusuydu. Bu soruları tamamen yanıtsız bırakan Putin, ABD iç politikası bizi bağlamaz, her gelen kişiyle anlaşabiliriz, imajını vermeye çalışmaktadır. Özellikle, dört ABD başkanı eskittiğinin hatırlatılması üzerine, hiçbir şeyin değişmediğini vurgulaması, Amerikan politikasının sabitliğine bir eleştiri olarak ele alınabilir.

ABD’deki başkan adaylarının veya başkanların, Rusya’ya karşı tavırlarını yadırgamadığını söyleyen Putin, aslında ikili ilişkilerimizi sırf iç politikada kazanmak için heba ettiklerini düşünüyorum. Biz onlara alıştık ve sadece gülüyoruz, diyor.

Röportaj anında, Stone’un önerdiği bir filmden kesit izlendikten sonra Stone tarafından mevzu bahis film, Putin’e hediye edilir. Film kutusu takdim edildikten sonra Putin odadan ayrılmak üzere iken, CD kutusu açık bir şekilde geri döner ve “TİPİK AMERİKAN HEDİYESİ” diyerek, boş CD kutusunu gösterir. Dış politikası kadar esprilerinin de oldukça zeka ürünü olduğunu kanıtlar adeta.

KIRIM KONUSU

Stone’un, ilhak ettiğiniz için pişman mısınız sorusuna sert çıkarak;

“Biz Kırım’ı ilhak etmedik. Kırım parlamentosu hür bir şekilde referandum kararı aldı ve Kırım halkı, Rusya devletine katılmak istedi. Doğu Avrupa’da bilhassa Ukrayna’da NATO’yu tehdit olarak görüyorum. Buralarda NATO’nun etkililiğinin arttığını görüyoruz. Bu, Doğu Avrupa ülkelerinin, hala Sovyet tehdidinden korkmasıyla ilgilidir ama yanılıyorlar. Bir gün Sovyet tehdidinin geride kaldığını anlayacaklar.”

Yakın zamanda İstanbul boğazından geçerek Kırım kıyılarına yaklaşan Amerikan Donald Cook gemisi, Kırım’daki füzelerin gemiyi kilitlemesi ve Rus uçaklarının alçak uçuş yapması sonucu, bölgeden adeta kaçmıştı. Bu konuya dair Putin şunları aktarıyor.

Kırım, bizim toprağımızdır. Bizler Kırım’ı her ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Kıyılarımız ağır tahribat oluşturacak füzelerle korunuyor. Öyle zannediyorum ki, o geminin kaptanı, kendi füzelerinden daha güçlü füzelere karşı gelemeyeceğini anladığı için akıllılık yaptı ve geri dönmeyi tercih etti.”

SURİYE KONUSU

“Şu anda halihazırda Suriye’nin bir devlet başkanı mevcut. Bizler, gerek İran gerek Türkiye ile bölgede biz çözümü amaçlıyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak niyetindeyiz. Bölgede en büyük problem DAEŞ’tir. Ben Ortadoğu’nun er yada geç, huzura ulaşacağını düşünüyorum. İslam dini, Sünni ve Şii akımları olan bir dindir. Bir çok Müslüman vatandaşımız var. Bu din ile örtüşemez bu kötülükler.”

Ortadoğu’ya huzurun geleceğinden bahseden Putin tam konuşmasını sürdürürken Stone araya girer ve “yoksa Moskova’da halifelik olacak” der.

Bunun üzerine Putin, “Buna müsaade etmeyiz ama dikkat edin Washington’da olmasın” diyerek konuyu kapatır.

Ortadoğu bahsinden devam ederken, Ariel Şaron’un kendisine İsrail’de “Sayın Başkan, şuan her ne olursa olsun, kimseye güvenilmeyecek bölgedesiniz.” Sözlerini anımsatarak, bölgenin zor ve karmaşık olduğunu ancak ümidin her zaman olduğunu dile getirir.

TRUMP KONUSU

“Kendisinin bir çok konuşmasını dinledim. Açıkçası bazı kısımlarını garipsedim ama sonradan anladığım çok önemli açıklamaları oldu. Trump için çalıştığımız saçma. Onu sevdik çünkü ilişkileri iyileştirmekten söz ediyor. ABD seçimlerine etki ettiğimiz tamamen uydurmadır. Bunların iki sebebi var:

1) Trump’ın meşruiyetini sorgulatmak

2) İlişkileri kötüleştirmek ve savaş çıkartmak.”

Yukarıda değerlendirmeler ve direkt alıntılarla aktarmaya çalıştığım bu röportaj, Putin’in hal ve hareketlerini gözlemlemek, çalışma ortamlarını görmek, en karmaşık sorulara karşı tepkisini ölçmek bağlamında, bir nebze merak uyandırarak bu belgeseli izletmeye sevk etmek amacı ile yazılmıştır.

Sevin ya da sevmeyin, karşımızda Rusya’ya çağ atlatan, Gürcistan, Kırım ve Suriye işgalleri ile dünyaya yeniden gözdağı veren. Dış politikada etkili olduğu kadar iç politikada da halkının refahını arttıran, karizmasıyla otoritesini birleştirip, Yeltsin dönemi sonrası Rusların sevgili lideri olan Putin realitesi var.

Oturduğu yere ister taht deyin, ister sandalye, kendisi ülkesi için çalışan vatansever. Bu şahsiyeti değerlendirirken, Rus Ayısı kalıplarından sıyrılarak her iki pencereden de bakmak gereklidir. Babası, Sivastopol önlerinde denizci olan bir vatanseverdir. Mesela, Kırım meselesini ele alırken bunları da düşünmekte fayda görüyorum. Bu güzel belgeseli, başta ilgililer olmak üzere, devlet kademelerimizde görev alan diplomatlarımızın da mutlaka izlemesi gerektiğini düşünüyorum.

Belgesel kıvamındaki bu röportaj serisine video üzerinden ulaşabilirsiniz.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz