Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 25 Eylül’deki “bağımsızlık referandumu” sonrası ısınan bölgede sular durulmuyor. Dimyat`a pirince giderken evdeki bulgurdan olan IKBY Başkanı Barzani’nin istifa kararı, peşmergenin Kerkük operasyonu sonrası çekilmesi, Barzani’nin partisi KDP, Talabani’nin partisi KYB ve en büyük ikinci muhalefet partisi Goran Hareketi’nin birbirlerine girmesi bölgenin gelecekteki durumunu merak ettiriyor.
Biz ise bu gelişmeler ışığında, PKK’nın referandum öncesi ve sonrasındaki ‘safını’ inceleyeceğiz.
Referandum öncesi PKK’ya bağlı bir televizyon kanalına konuşan elebaşlarından Duran Kalkan, “Güney Kürdistan’da referandum tartışmasını bir propaganda olarak öne attılar. Bununla bazı çevreleri etkilemeye çalıştılar. Bize karşı propaganda olsun diye kullanmak istediler” dedi. Terör örgütünün Kandil’deki bir diğer elebaşlarından Mustafa Karasu ise Kuzey Irak Kürt Otonom Bölgesi’nde yapılacak referanduma karşı olduklarını açık ve net biçimde ifade etmişti.
PKK’nın IKBY’deki referanduma karşı olmasının en büyük nedeni Barzani’nin güçlenmesini engellenmek olarak okundu. Tabi ki de en büyük faktör buydu ancak elebaşlarından Karasu bir açıklamasında “Kürtlerin yüz yıllık bağımsızlık hedefleri gericiliktir” şeklinde tuhaf bir açıklama da yapmıştı. PKK/PYD Suriye’de kontrolü altında bulunan topraklardaki KDP ofislerine saldırı düzenlerken, “bağımsızlık referandumunu” destekleyen gösterilere izin verdiği bilinmektedir. PKK yöneticilerinin açıklamaları referandum karşıtıyken, sahadaki PKK mensuplarının referandumu desteklediği göze çarptı.
Barzani’nin 7 Haziran’da “bağımsızlık referandumu” düzenleneceğini açıklamasının ardından en başta Türkiye, İran ve Irak olmak üzere birçok ülke buna karşı çıktı. Bölgedeki en etkili güçlerin başında olan Rusya Irak’ın bütünlüğünü istiyoruz dese de, 25 Eylül’deki referanduma kadar hep ‘dengeli’ politika izlemeyi sürdürdü. ABD ise Barzani yönetimine “referandumu erteleyin” çağrısı yaptı.
Bu aşamaları çoğumuz bildiğimiz için hızlı geçiyorum. Peki referandumdan sonra ne oldu?
İran, Türkiye ve Irak’ın üçlü görüşmeleri sonucunda Türkiye ve İran, sınırda ayrı ayrı Irak ordusuyla ortak tatbikat yaptı. Hava sahası Erbil yönetimine kapatıldı. Peşmergeye destek geri çekildi. Sınır kapılarının kontrolünün peşmergeden alınıp, Irak ordusuna verileceği, muhatap olarak Bağdat alınacağı söylendi.
16 Ekim’de Irak ordusu Barzani’nin “Kürtlerin Kudüs’üdür” dediği, ‘petrol diyarı’ Kerkük’e harekat düzenledi. IKBY bünyesinde Erbil (KDP) peşmergeleriyle birlikte fiili olarak Süleymaniye’ye (KYB) bağlı peşmergelerin kontrol ettiği kentten ilk olarak KYB’ye bağlı peşmergeler çekildi. Ardından KDP’ye bağlı peşmergelerde IŞİD sonrasında işgal edilen “tartışmalı bölgelerden” bir bir çekilmeye başladı. Barzani yanlısı yetkililer, KYB’nin İran ile anlaşıp ihanet ettiğini savundu.
Peşmerge ile Irak güvenlik güçlerinin kısa süreli çatışmalarında PKK mensuplarınında peşmerge ile aynı safta Bağdat’a bağlı güçlere karşı çatıştığı gözlemlendi. Küçük bir terörist grubun kameralara yansıdığı kentte, hazırlık yapan ve çatışmalara dahil olacağı söylenen onlarca PKK’lının da arka planda hazırlandığı, peşmergenin çekilmesi sonrası onların da çekildiği belirtildi. Bu akıllarda soru işareti yarattı. Hani PKK Barzani’ye ve bağımsızlık referandumuna karşıydı?
Burada şu soruyu sormamız gerekiyor. Irak ordusunun şu anda kontrolü sağladığı başta ‘İkinci Kandil’ olarak nitelendirilen Sincar ve Kerkük’teki PKK varlığı devam ediyor mu?
Yeni bir cephe açmamak adına terör örgütüyle bire bir çatışmaya girmeyen Irak ordusu ve Haşdi Şabi milisleri Sincar, Kerkük ve Mahmur bölgelerindeki terör varlığına karşı ne yapacak?
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Haydar İbadi ile Ankara’da yaptığı görüşme sonrasında, “Kandil gibi, Sincar gibi, bu bölgelerde PKK’nın bir varlığı söz konusu. Bütün buralarda da bizler her türlü dayanışma içerisinde ortak mücadeleyi sürdürmeye Türkiye olarak varız.” açıklaması yukarıda sorduğumuz soruların Bağdat tarafından kesin olarak -en azından şimdilik- cevapları verilmediğini bizlere gösteriyor.
Sincar gibi PKK’nın iki senedir yapılanmasını sürdürdüğü, ‘İkinci Kandil’ denebilecek kadar güçlü olduğu belirtilen bir bölge Irak ordusunun kontrolüne geçti ancak burada hiçbir çatışma yaşanmadı. Bu yerel kaynaklar tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Kerkük harekatından üç gün önce Irak Genelkurmay Başkanı Ganimi’ye “PKK ve YPG’ye veya diğer unsurlara karşı Irak ile ortak bir çalışma yapılacak mı, bu konuda görüşmeleriniz oldu mu?” şeklinde sorulan soruya Ganimi şu şekilde cevap veriyor:
“Evet bu konuda görüşmelerimiz oldu. Yine burada anayasamıza dönmek istiyorum. Anayasaya göre hiç bir ülkeye, hiç bir güce bölgemizde izin vermeyeceğiz. Yani bizim topraklarımızı kullanıp karşı ülkeleri tehdit etme girişimlerine müsade etmeyeceğiz. Aynı zamanda bu tip unsurlara karşı kendi topraklarımızı korumak amacı ile de beraber çalışacağız.”
PKK ile ortak mücadelenin masada olduğu bu açıklamalardan belli ancak mücadelenin zamana bırakıldığı da aşikar. Bağdat yönetiminin tartışmalı bölgelerde tam manasıyla kontrolü sağlaması ve Türkiye ile kara yolunun açılmasıyla PKK ile mücadelenin konuşulabileceği söylenebilir. Fakat tüm bu yaşanan gelişmelerde IKBY’nin yeni liderinin kim olacağı, ABD’nin sessizliğini hangi yönde bozacağı, İran’ın KYB ile ilişkileri ve PKK’nın Süleymaniye’de KYB şemsiyesi altında hareket etmesi PKK’nın ülkede nerede konumlanacağını daha net şekillendirecek.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
.