Çin Neden Suriye’ye Müdahil Olmak İstiyor?

3611
Yazarlık Başvurusu

Orta Asya ve Uzak doğunun egemen güçlerinin başında gelen Çin’in Suriye politikasında daha fazla rol alacağını açıkça dile getirdi. Suriye iç savaşının, 2011 yılından itibaren dış güçlerin katılımı ile daha da alevlendiği aşikardır. Söz konusu hegemonik güçler tarafından, savaşın Daeş’e karşı mücadele konseptinde müdahil olduklarını savunmaktadırlar. Son olarak söz konusu bu savaşa katılacağını açıklayan Çin’in Suriye’ye neden müdahil olmak istiyor?

Çin’in Suriye’ye müdahil olmak istemesinin birkaç farklı nedenleri olabilir. Yaklaşık 6 bin kilometre uzaklıktaki bir ülkenin Ortadoğu toprakların bir parçası olan Suriye’ye girmek istemesinin ana maddesini Rusya ile olan ilişkilerine dayandırabiliriz. Çünkü Rusya – Çin ilişkileri sadece politik açıdan değil ekonomik ve sosyal yönlerden de yüksek strateji işbirliği çerçevesindedir.  Rusya’nın Çin ile yıllık yaklaşık 10 milyar dolar ticaret hacmi ile iki ülkenin, Asya’nın en büyük örgütü olan Şangay işbirliği teşkilatının kurucularından olmasından dolayı zaman zaman benzer dış politika yürütmesine neden olmaktadır. Söz konusu doğu bloğu bu iki ülke, ABD’nin yayılmacı politikalarına karşı birlikte adım atma gerekliliğinin farkındadırlar.  Çin nezdinde ABD’nin malum ‘Doğu Çin’ denizindeki sicili pek temiz görünmemektedir. Bu neticeden dolayı Çin’in yapmak istediği şey ‘Taarruza taarruz ile karşılık’ vermekten geçeceğine inanmasıydı. Yani başka bir deyişle Çin sınır güvenliğini ABD’nin hakim olduğu bölgelere kaydırarak taktiksel bir strateji izlemektedir. Tabii bu noktada Rus politikaları ve kışkırtmaları Çin’i Suriye’ye çekme planları da devreye girmekteydi. Bu durumu Pekin’den yaklaşık 30 iş adamının Rusya denetimi altındaki Şam’a ziyaretinden çıkarım yapabiliriz.

2011 yılı öncesi ve sonrası Çin–Suriye ilişkileri nötr diyebileceğimiz seviyede ilerlemekteydi. Ortadoğu da cereyan eden Arap baharı daha sonralardan Arap katliamına dönüştüğünde, Ortadoğu devletlerinin sırayla Rus ve Amerikan hegemonyasına girmiştir. Çin bu bölgede petrol ve doğal gaz tedarikçisi olmamasına rağmen Rusya faktöründen dolayı ABD’ye karşı ortak mücadele konusunda hemfikirdi.  Çin ile Rusya gerek uzak doğuda gerekse Ortadoğu coğrafyasında ABD ve Batı güçlerine karşı dolaylı yönden mücadele etmeyi kamuoyuna ciddi manada hissettirdi.

Çin,  gelişmiş sanayisi ve aşırı nüfusundan kaynaklanan enerji yetersizliğinden farklı stratejiler benimseyip bunları dış politikada fiiliyata dökmeyi hedeflemiştir. Suriye bu politikaların başında gelse de aslında kendisinin Ortadoğu politikalarını etkileyen iki ana faktör Çin – İsrail ile Çin – Arap ilişkileriydi. Asya’nın domino ülkesi Çin, ABD başkanı Trum’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından bu kararı reddederek Türkiye’nin öncülüğünü yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatının kararını tanıması, ABD ve İsrail’e gözdağı verme niyetindedir. Çünkü Çin nezdinde Filistin sorunu ulusal çıkar ve politikalardan öte başka bir şey değildir. Öte yandan batı ittifakı ABD ile İsrail’in ekonomik ve istihbarat açısından sıkı işbirliği, Çin – İsrail ilişkilerine son derece zarar vermektedir. Bu durumun farkında olan Rusya, Çin’in Ortadoğu da daha fazla rol almasını istemiş olacak ki Çin’in almış olduğu bu karara herhangi bir karşı tez oluşturmadığı görmekteyiz.

Çin’in olası Suriye savaşına müdahil olması durumunda askeri üsleri ve kapasitesi buna yeterli olabilecek mi? Geçtiğimiz yıl nisan ayında Global Firepower (GFP) uzmanları kara, hava ve denizdeki beceriler, askeri bütçe ve personel sayısı gibi 50 kategoriyi ve 127 ülkeyi baz alarak dünyanın en güçlü ordularını sıraladı. Çin bu sıralamada dünyanın en gelişmiş askeri kapasitesi bakımından 3.sıradadır. Özellikle kontrol ettiği uzak doğu bölgesi başta olmak üzere Afrika’da 1 askeri üssü bulunmaktadır. İlgili olduğumuz Ortadoğu coğrafyasını etkiyebilecek güçleri ‘Cibuti’ askeri üssü ile halihazırda Akdeniz de bulunan ‘Lianoning’ adlı savaş uçağı gemisidir. Bu iki önemli kapasite ile Çin’in geçtiğimiz günlerde bahsettiği ‘Suriye’ye girme vakti gelmiştir’ açıklaması Şam hükümetine destek mahiyetindeki sözleri savaşın seyrini değiştirebilecek meziyettedir. Söz konusu bu hazırlık Çin’in Filistin sorunun ardından ABD ve İsrail’e verdiği ikinci gözdağıdır.

Nitekim zaman zaman Rusya ile Şam hükümetinin ayrışmaları gibi burada yeni Rusya – Çin ayrışmaları gözlemleyebilecek miyiz bunu hep birlikte göreceğiz. Fakat şu hususu belirtmekte fayda var; Rusya – Çin ayrışması, Rusya – Esed ayrışmasının arasında uçurumlar bulunmaktadır. İlki ; iki çekiç güç, diğeri ise ‘baba oğul’ ilişkisi içerisindedir.  Suriye’nin geleceği açısından Çin ya bu bölgeye girmemeli ya da olası Rusya – Çin ayrışması içerisinde bulunmamalı. İki çekiç gücün bu bölgede uyuşamaması halinde ABD ve İsrail çıkarına olacaktır.

ABD ve Batı hegemonyasının, insan hakları konusunda Çin’i ciddi baskılar altında bırakması, ABD’nin Çin’i potansiyel düşman olarak görmesi, Çin’in Rusya ittifakına itmesine neden olmuştur. Rusya ile Çin’in uzak doğuda ‘Stratejik Ortak’ konumunda bulunması, yine bu iki ülkenin dünyanın diğer bölgelerinde de işbirliğine gidecek olmasına şaşırmamak gerek.

Öte yandan Suriye meselesine farklı perspektiften bakacak olursak, Çinli işadamlarının Suriye ziyaretlerinin altında yatan maksat; savaş sonrası Suriye’nin yeniden inşası ve yapılandırılması olduğunu görmekteyiz. Bu hususla birlikte aklımıza şu sualler de gelmektedir, Rusya’nın Suriye savaşındaki son kartı Çin mi? Aslında nihai hedef Rusya’nın askeri amacını tamamlamasının ardından, Suriye’nin ekonomik yapılanmasını Çin üstlenecek olması mıdır? Bu tezi yürütmek biraz ütopik olsa da Rusya penceresinden Suriye meselesi tamamlanmış gibi görünmektedir. Fırat’ın doğusu ABD’ye, batısı ise Rusya’ya bırakılmış durumda. Sözünü ettiğimiz karşılıklı gizli antlaşmaların teminatı Türkiye’nin tutumuna bağlıdır. Bu bağlamda Türkiye hedeflediği Münbiç, İdlip ile Fırat’ın doğusu ekseninden sapmaması gerekmektedir.

Yayılmacı güçleri bölgeden kurtarabilecek faktör, terör örgütleriyle yürüttüğü işbirlikleri değil, bölgede ‘Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı’ harekatlarını başarıyla yürüten Türkiye ile iyi ilişkileri, onların yararına olacaktır.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz