Tarihi boyunca Avrupa ile Rusya arasında sıkışan Ukrayna, son zamanlarda bu stratejik konumunun bedelini kanlı bir biçimde ödüyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Victor Yanukoviç’in Rusya ile olan yakınlığını arttırmak amacıyla AB ile olan Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşmasını son anda askıya almasına tepki olarak Kasım 2013 de başlayan sokak gösterileri 2 günde yüze yakın can almıştır.
Göstericiler ile devlet yetkilileri, 21 Şubat’ta uzlaşmaya varmış olsalar da bu uzlaşı fazla sürmedi ve gösterilerin sonucunda Yanukoviç istifa etmeyeceğini söyleyerek Kiev’i terk etti. Yaşanan süreci kendisine yönelik bir darbe olarak nitelendiren Yanukoviç, muhaliflerin çoğunlukta olduğu parlamento tarafından görevden alındı. Bu dönemde Rusya’nın Yanukoviç’e destek çıkması Ukrayna’daki istikrarsızlığın kısa sürmeyeceğinin göstergesiydi.
Moskova’nın Kiev’i Batıya ‘kaptırmamak’ için kendi gümrük birliğine dahil etmek istediği bilinirken; AB ile Serbest Ticaret Anlaşması‘nın bozulması Ukrayna devlet yönetimindeki Rus etkisini gözler önüne serdi.
Avrupa Birliği’nin Krize Yönelik Tutumu:
Yanukoviç’in anlaşmayı askıya alması, Brüksel’in Doğu Avrupa’da ki eski Sovyet ülkeleri ile yakınlaşma amaçlı ‘Doğu Ortaklığı Projesi’ için ağır bir darbe oldu. Ancak AB buna rağmen Kiev’e yaptırım uygulamak gibi keskin ve aceleci tepkiler gösteremedi. Çünkü Rusya’nın 2009 yılında Batı yanlısı Yuşçenkov-Timoşenko hükümetini gerek siyasi gerekse ekonomik gerekçelerle cezalandırmak için kış ortasında Ukrayna’ya olan doğal gaz akışını kesmesi, bunun sonucunda Avrupa’da baş gösteren yakıt sıkıntısının henüz hafızalarda ki yerini koruması AB’nin daha ılımlı tepkiler vermesine sebep oldu.
Donetsk Halk Cumhuriyeti
Ukrayna’da yaşanan bu gelişmeler nüfusunun çoğunluğunu Rusların oluşturduğu Donetsk-Lugansk bölgelerini de etkiledi. 2014 yılının başlarından itibaren yaşanan şiddetli çatışmalar neticesinde bölgede tek taraflı bağımsızlık ilan edildi.
Kuruluş yıllarında Donetsk Halk Cumhuriyetinin ‘Halk Valisi Navorussiya Birleşik Silahlı Kuvvetleri‘ni kurdu. Bu silahlı kuvvetlerin kurulmasında, eğitilmesinde ve donatılmasında en büyük pay sahibinin Rusya olduğu aşikar olsa da, Rusya Federasyonu bu iddiaları kesin bir dille yalanlamıştır. Donbas Halk Cumhuriyeti’nin ( Donetsk ) bölgede askeri metodlar kullanarak etki alanını genişletmesi sonucunda, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri bölgeye müdahalede bulunmuştur.
Bölgedeki durumun kör düğüm haline geldiği bir dönemde, Donetsk Halk Cumhuriyreti lideri Aleksandr Zaharçenko’nun bir suikast sonucu öldürülmesi gerilimi yeniden tırmandırdı. Rusya direkt olarak Ukrayna yönetimini suçlasa da somut delillerin olmayışı suikastin faillerin hakkındaki söylentilerin sadece birer komplo teorisi olarak kalmasına neden oldu.
Kerç Boğazı Gerilimi
25 Kasım 2018 tarihinde Ukrayna’ya ait iki adet savaş gemisi ve bir adet römorkörün Azak Denizi’nin Kerç Boğazı mevkiisinde taciz manevraları yapmaları bölgede stabil olan durumu yeniden alevlendirdi.
Rusya’nın ‘ Karasularımızı ihlal eden Ukrayna gemilerine müdahale edebiliriz. ‘ açıklamasının ardından SU-25 tipi Rus deniz uçaklarının ve KA-52 tipi taarruz helikopterlerinin Kerç Boğazı üzerinde alçak uçuş gerçekleştirmesi, Rus donanmasına ait karakol gemilerinin Ukrayna gemilerini çembere alması, gerilimi iyice tırmandırdı.
Bu noktadan sonra Rus deniz unsurlarının Ukrayna gemilerine ateş açması ve akabinde Rus Özel Kuvvetleri’nin (FSB) Ukrayna gemilerine indirme yapması sonucunda ikisi ağır olmak üzere altı Ukrayna denizcisi yaralandı ve Rus birlikleri gemilere el koyarak kıyıya çekti.
Bu sıralarda, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri operasyona hazır halde getirildi ve Ukrayna savaş kabinesi acil kodu ile toplandı. Sahada bu gelişmeler yaşanırken Ukrayna lideri Poroşenko AB liderleri ve NATO yetkilileri ile acil telefon görüşmeleri gerçekleştirdi ve NATO’yu desteğe çağırdı. Buna ek olarak BMGK’nın da gündeme ilişkin acilen toplanmasını talep etti. Bu durum Ukrayna’nın konuyu uluslararası alana taşıma isteğinin göstergesidir.
NATO’nun Krize Yönelik Tutumu
NATO bölgede tansiyonun düşürülmesi için, taraflara itidal çağrısında bulundu. Ayrıca karasularındaki seyir hatları da dahil olmak üzere Ukrayna’nın egemenlik ve toprak bütünlüğüne destek ve saygı açıklaması yaptı. Ek olarak Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki limanlarına erişiminin sağlanması için Rusya’ya çağrıda bulundu.
NATO’nun tutumunun söylemlerden ve çağrılardan ibaret kalması, bölgede ve bölge ülkeleri nezdinde NATO’nun güvenilirliğine ve işlevselliğine bir darbe daha vurabilir. Eğer NATO bu pasif tutumunu önümüzdeki günlerde de devam ettirirse Rusya NATO’nun bu ‘ sorunları geçiştirme ‘ tavırlarından daha fazla cesaret alacaktır. Bu durum bölgede Rusya’nın etki alanlarını genişletmesi için Rusya’ya kaçıramayacağı fırsatlar verecektir.
Karadeniz egemenliğini pekiştirmek isteyen Rusya, bölgedeki pro-aktif politikalarını sürdürecektir. Yakın zamanda yaşanan hadiseler, Rusya’nın gerek gördüğünde stratejik noktaların güvenliği için güç kullanmakta tereddüt etmeyeceğini göstermiştir.
Türkiye’nin Tutumu
Türk Dışişleri Bakanlığı krizin tırmandığı sıralarda yaptığı açıklamada Kerç Boğazı’ndaki hadiselerin yakından ve endişe ile takip edildiğini bildirmiş, Karadeniz’e kıyıdaş bir ülke olarak Kerç Boğazı’ndan geçişlerin engellenmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Türkiye’nin son zamanlarda Rusya ile yürüttüğü stratejik ilişkilerin bu olayın yorumlanmasında etkili olup olmayacağı henüz muğlak bir konudur. Öte yandan yakın Türk-Rus stratejik ilişkilerinin, Karadeniz bölgesine olan etkisi başlı başına bir merak ve araştırma konusudur.
Misafir Yazar: Cengiz Fırat Birgin
Ukrayna’daki son durumu merak ediyorsanız aşağıdaki yazıyı inceleyebilirsiniz.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.