Öncelikle istihbaratın tarihine bakılacak olursa, insanoğlunun “devlet kurumuyla” tanıştığı tarih kadar eski olduğu görülmektedir. Tüm coğrafyalarda bütün devlet adamları ve kurulan bütün devletler istihbarata önem vermişlerdir.
Avrupa’da Fransız İhtilali ve Endüstri Devrimi’nin ortaya çıkardığı yeni koşullar, istihbaratın modernleşmesi açısından önemli gelişmeler olarak kabul edilmektedir (Gör,2015:24). Çünkü modern dünyanın farklılaşması ve şekillenmesi sırasında modern istihbarat da oluşmaya başlamıştır. Bu dönemle birlikte “bilgi” ihtiyacı, ya da “önceden bir şeyleri haber almak” endişesi tarihte hiç olmadığı kadar önem kazanmaya başlamıştır.
Son yüzyıllarda ise savaşın anlamının genişlemesiyle birlikte istihbaratın anlamı da genişlemiş ve istihbarata ihtiyaç duyulan alanlar çoğalmıştır. Devletlerin siyasî, askerî, ekonomik, teknolojik, stratejik, iç ve dış güvenliğe yönelik istihbarata ihtiyaçları olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda istihbarat teşkilâtına sahip olmanın kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kuvvetli bir istihbarat teşkilâtı bir ülkenin, bir milletin gözü, kulağı, doğru ve lüzumlu bilgiye kavuşma yöntemi olduğu için önem kazanmıştır.
Tarih boyunca büyük önem taşıyan istihbarat unsuruna, tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu’ da kayıtsız kalmamıştır. Osmanlı tarihinin hemen her devresinde, her padişah döneminde haber alma ihtiyacı var olmuş ve bu ihtiyaç, çeşitli usullerle karşılanmıştır. Hafiye Teşkilatı’nın kurulması ise, istihbarat ağının yaygınlaşması ve kuvvetlenmesi anlamında Osmanlı istihbaratının “doruğu”nu teşkil etmektedir.
II. Abdülhamid’in kurduğu Hafiye Teşkilâtı, Türk istihbaratının ilk organize örgütüdür. Bu teşkilât XIX. Yüzyılın son çeyreğinde oluşturulmuş bir yapı olarak, günün koşullarında istihbarat ihtiyacını karşılamak için doğmuş ve görevini yürütmüştür. Hafiye Teşkilâtı bu yönüyle Milli İstihbarat Teşkilatı’nın atası diyebileceğimiz bir yapıya sahiptir. Bununla birlikte kendisinden sonra kurulan istihbarat örgütlerinin atası olması sebebiyle, Türk istihbarat tarihinde ayrı ve özel bir yere sahiptir.
II. Abdülhamid’in kurduğu ve onun için önemli olan Hafiye teşkilatından bahsetmeden önce kısaca Abdülhamid’in ilk tahta çıktığı zamanlara ve kurulmasındaki nedene değinilecektir.
II. Abdülhamid’in tahta çıkma süreci ve saltanat yılları Osmanlı tarihinin en karışık ve buhranlı dönemi olarak bilinmektedir. Ayrıca Abdülhamid’in ilk tahta çıktığı yıllarda siyasi tecrübesi de yoktur. Fakat daha sonra arka arkaya gelecek olaylar devleti 33 yıl beceriyle idare etmek için gereken tecrübeyi kendisine kazandırmıştır.
Genç Osmanlıların 1876’da gerçekleştirdikleri darbe sonrası Sultan Abdülaziz tahtan indirilmiş yerine V. Murat getirilmiştir. Kısa bir süre sonra Abdülaziz’in sarayda ölü bulunması üzerine V. Murat’ın psikolojik dengesi bozulmuş ve yerine II. Abdülhamid tahta çıkmak zorunda kalmıştır.
Bu olaylardan sonra Osmanlı sultanı olarak II. Abdülhamid (1842-1918) 1876 yılında tahta geçmiş ve 1909 yılına kadar saltanat sürmüştür. Sultan Abdülhamid 34 yaşında ve 34. Padişah olarak tahta çıkmıştır (Aksun,2010: 13).
Birçok olaydan dolayı II. Abdülhamid’in döneminin de olduğu on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı tarihinden “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” olarak bahsedilmiş ve adlandırılmıştır.
Bu dönemde Abdülhamid’in farklı politikalar izlediği görülmektedir. Bunların başında tahta çıkarken yaşadığı olaylardan ve devlet adamlarına olan güvensizliğinden dolayı kurduğu Hafiye teşkilatı gelmektedir.
Hafiye, kelime olarak gizli soruşturma memuru anlamında kullanılmıştır. İşleri gizlice soruşturan kişiye hafiye memuru veya kısaca hafiye denilmiştir (Gör,2015:19). Bu kelimeyle ilintili olarak, geniş bir anlam zenginliğine sahip bulunan jurnal sözcüğü, diğer anlamları yanında, “polis tarafından düzenlenen rapor” anlamını da ifade etmektedir. Bu anlamıyla jurnal, yakın tarihimizde, II. Abdülhamid dönemi için bir “tarih terimi” olmuş ve hafiye memurlarının, görevleri icabı düzenledikleri raporlar anlamında kullanılmıştır.
Hafiye teşkilatının Zabtiye Nezareti’ne bağlı olduğu bilinmekte ve teşkilatın üç temel hedefi bulunmaktadır (Beyhan, 1999: 68-69):
- Hükümdarın, hükümranlığı elinde tutan kişinin, şahsi hukukunun korunması hususudur.
- Hükümdarlığın hukukunun muhafazasıdır.
- Devletin ve ulusun emniyetinin devamı ve korunmasıdır.
Böylece, hafiye teşkilatının amacı ve görevi belirtilmiştir ki bu, modern bir istihbarat örgütünün de görev ve amaçlarını özetlemektedir.
II. Abdülhamid, bu teşkilatı, hukuken Zabtiye Nezareti’ne bağlı olarak görülse de, fiilen kendisine bağlamış ve bunu da kendince haklı bazı kanıtlara dayandırmıştır. Bir defa devletin üst makamlarında bulunanlara güvenmemektedir. Çünkü amcası Sultan Abdülaziz’i tahttan indirenler bu kişilerdi. Bununla beraber, bazı devletin üst makamlarında bulunan kişilerin, taşıdıkları rütbeyi, üniformayı ve hatta sorumluluğu unutarak, bir devlet adamına yakışmayacak davranışlar sergilemesi, II. Abdülhamid’in güven duygusunu sarsmıştır.
Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, hemen ardından şüpheli ölümü; V. Murad’ın tahta çıkarılması ve tekrar indirilmesi, hep Bab-ı ali’nin öncülüğü ile gerçekleştirilmiş olduğundan, Il. Abdülhamid’in tahta çıktığında hazır bulunan devletin üst makamındaki kişilere, genel bir ifade ile Bab-ı ali’ye güven duymamaktadır. Bu itimatsızlık ortamında, güvenmediği insanları kontrol altında tutmanın yolunun böyle bir teşkilattan geçtiğini düşünmüştür. İkincisi, kendi soyunun İstihbarata önem verdiğini bilmektedir. Görünürde Zaptiye Nezaretine bağlı olsa da hafiye teşkilatını fiilen kendisine bağlamıştır.
Hafiyeliğin uygulanma şeklinden yola çıkılınca biri “resmî” ötekisi “gayri resmî (serbest)” hafiye olmak üzere, teşkilat bünyesinde faaliyet gösteren iki tip memurla karşılaşılmaktadır.
Resmî hafiyelik adından da anlaşılacağı üzere doğrudan devletçe atanıp maaş bağlanan ve sadece hafiyelikle meşgul olan profesyonel istihbarat memurları tarafından uygulanmıştır. Zaptiye Nezareti’ne bağlı olup Zaptiye Nazırı tarafından idare edilen bunlardır.
İkinci grup ise resmî işleri hafiyelik olmadığı halde şahit oldukları olayları yahut duydukları haberleri “jurnal” adıyla Saray’a ileten kişilerden oluşmuştur. Bu kişiler arasında vali, müşir, ferik, ordu komutanı, mutasarrıf, hâkim, bürokrat ve ilmiye mensupları gibi her meslek grubundan memurlarla sade vatandaş, yazar veya gazeteci gibi serbest insanlar da bulunmuştur.
Bunların çoğu için hafiyelik, diğer bir deyişle Saray’a jurnal vermek bir kazanç kapısı olarak görülmüştür. Bu kazanç sadece bir miktar para koparmaktan ibaret değildi; jurnal vermek bazen padişahın teveccühünü ve itimadını kazanıp mevki-mansıp sahibi olmanın ya da terfi etmenin bir vasıtası gibi algılanmıştır. Daha kötüsü ise bazı karakter ve ahlaktan yoksun insanların rakip olarak gördükleri veya hoşlanmadıkları kimselerin mevkilerinden edilmesini ya da cezalandırılmasını sağlamak gibi tarihin her döneminde kullanılmış bir silah olarak görülmüştür (Beyhan, 1999: 74-75).
Kısacası resmî görevi olsun veya olmasın herkes hafiyelik yapmakta serbest bırakılmış, Saray’ın kapısı her tür jurnal için açık tutulmuştur. Bazı kaynaklarda sadece İstanbul’da 4 bin kişilik bir hafiye ordusunun ve sayıları binleri bulan bir jurnalciler furyasının mevcudiyetinden söz edilmektedir (Parlar,2005:28).
Jurnallerin nasıl değerlendirildiğine bakılınca karşımıza Yıldız Sarayı’nda bir “Ser hafiyelik (Baş hafiyelik) makamı çıkmaktadır. Jurnaller Padişah’a takdim edilmeden evvel bu birimde toplanmıştır. Burası, Birinci Ferik (orgeneral) rütbesini taşıyan ve kendisine “Serhafiye-i Şehriyârî” denilen bir kişinin idaresinde bulunmuştur (Tahsin Paşa, 1999: 152). Hafiyelik teşkilatı, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesine kadar varlığını sürdürmüştür.
II. Abdülhamid’in kurduğu Hafiye Teşkilâtı, Türk istihbaratının ilk organize örgütüdür (Gör, 2015: 26). Bu teşkilât XIX. yüzyılın son çeyreğinde oluşturulmuş bir yapı olarak, günün koşullarında istihbarat ihtiyacını karşılamak için doğmuş ve bu görevini de nispeten başarıyla yürütmüştür. Hafiye Teşkilâtı bu yönüyle Milli İstihbarat Teşkilatı’nın atası diyebileceğimiz bir yapıdır.
Hatice Nur Sarıtunalı
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAKÇA
Aksun, Ziya Nur, II. Abdülhamid Han, Ötüken yayınevi, İstanbul, 2010.
Beyhan, Mehmet Ali, “II. Abdülhamid Döneminde Hafiye Teşkilâtı ve Jurnaller.” İlmî Araştırmalar: Dil, Edebiyat, Tarih İncelemeleri, Sayı: 8, ss. 65-83,1999.
Gör, Emre, II. Abdülhamid’in Hafiye Teşkilatı ve Teşkilat Hakkında Bir Risale Örneği: “Hafiyelerin Listesi”, Ötüken yayınevi, İstanbul, 2015.
Parlar, Suat, Osmanlı’dan Günümüze Gizli Devlet, Mephist yayınları, İstanbul, 2005.
Tahsin Paşa, Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1999.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.