“Eğer bu borcu ödemezsek ölmeyecekler, eğer ki ödersek biz öleceğiz.” Thomas Sankara
Bugünün Burkina Faso’su
Mutlu/Dürüst insanların ülkesi anlamına gelen 20 milyon nüfuslu Burkina Faso; Fildişi Sahilleri, Togo, Nijer ve Nijerya gibi ülkelere komşu olan bir Batı Afrika ülkesidir. Ülkenin yüzde 60’ı İslam dinine mensup olmasına rağmen devlet başkanı Kabore Hristiyanlık dinine mensuptur. Ancak ne yönetimde ne de halkta din ayrımı bulunmadığından halk Kabore’den gayet memnun. Bundan dolayı din ve etnisite açısından ülkede homojen bir dağılım bulunmakta. 4 ay bahar ve 8 ay kuraklık yaşayan Burkina Faso, bahar aylarında yağmurun kısa sürede şiddetle yağıp bitmesi ve ülkenin düzlük arazilerden oluşmasından kaynaklı suyu barajlarda depolamakta zorluk çekiyor.
Ülkenin yer altı kaynakları altın, petrol ve çeşitli madenler bakımından zengin ancak pek çoğu halen Fransız şirketlerin kontrolü altında. Tarıma elverişli topraklarında mısır, buğday, pirinç, kaju, pamuk gibi pek çok ürün elde edilebilmesine rağmen Sankara sonrasında toprakların özelleştirilmesinden dolayı pek çoğunu yine Fransa kontrol ediyor. Eğer Burkina Faso’ya giderseniz ülkenin tamamının kiremit rengi toprak olduğunu göreceksiniz. Genel toprak yapısından dolayı insanlar evlerinin kenarındaki topraklardan bile tuğlalar yapıp kullanabiliyor.
Ulaşım %80 oranında bisiklet ve motosiklet ile sağlanıyor. Halk şehirlerarası seyahatlerini bile bisikletle yapabiliyor. Ülke her türlü zengin kaynaklara sahip fakat düşük teknoloji, ekonomik ve siyasi baskılardan ötürü bu kaynaklarını verimli şekilde kullanamıyor. Para birimi Fransız CFA olan ülkede, resmi dairelerde ve okullarda Fransızca konuşuluyor ancak halk dışarıda Fransızca konuşmak yerine kendi yerel dillerini tercih ediyor. [1]
Yukarı Volta’dan, Burkina Faso’ya
Burkina Faso, Fransa işgal etmeden önce nüfusunun %50’lik bir kesimini oluşturan Mossi kabilesinin ismiyle, Mossi Krallığı olarak, anılıyordu. Fransa, işgalden sonra o bölge için “Yukarı Volta” ismini kullandı. Bunun sebebi ise ülkenin o zamanki bayrağına da renklerini veren Kırmızı Volta, Beyaz Volta ve Siyah Volta nehirlerinin yukarısında bulunmasıydı. II. Dünya Savaşı sonrasında elindeki toprakları daha fazla kontrol edemeyen Fransa, yerine temsilciler bırakarak çekilmeye başladığında Burkina Faso da bağımsızlığını eline aldı. Darbe üstüne darbe yaşayan Burkina Faso, Thomas Sankara ile artık yönetimi tamamen eline almaya başladı. Ülkenin ismini değiştirmek ilk faaliyetlerinden birisi oldu çünkü bu isim onlara ait değil, sömürgecilerin verdikleri isimdi ve sömürge zamanlarını anımsatıyordu.[2]
Thomas Sankara Devrimi
Burkina Faso bağımsızlığını eline aldıktan hemen sonra Maurice Yaméogo, o zamanki adıyla Yukarı Volta’nın ilk devlet başkanı oldu. Bu sırada Devletin büyük borçlar altına girmesi ve israf edilen paralar halkın tepkisine yol açtı. Devlet idaresinde darbeler ardı ardına geldiği vakitlerde Thomas Sankara Madagarkardaki Antsirabé Askeri Akademisi’nde eğitim almaktaydı. Ülkesine döndükten sonra çeşitli görevlere atandı. Mali ve Yukarı Volta arasında sınır anlaşmazlığından dolayı çıkan savaşta kilit rol oynadı. Dış işleri bakanlığı ve başbakanlık gibi pek çok görev aldı. Devlet bağımsızlığını ilan etse de ekonomik olarak dışa daha çok bağlanıyor, Fransa ülkede söz sahibi olmaya devam ediyordu. Sankara, Fas’ta eğitim sırasında tanıştığı arkadaşı Blaise Compaoré’nin de aralarında bulunduğu ekibi ile henüz bir yıl önce yine darbeyle gelmiş Ouédraogo’yu devirerek henüz 33 yaşında yönetime el koydu ve ülkede Sankara’nın devrimi başlamış oldu. Sağlık, ekonomik, tarım ve eğitim alanında pek çok atılım yaptı. Afrika bölgesinde yaygın olan menenjit, sarı humma ve kızamık hastalıklarına karşı 2 buçuk milyon çocuğun aşı olmasını, çölleşmeye engel olmak için 10 milyon ağacın koruma altına alınmasını sağladı. Düzenlediği okur yazarlığı artırma kampanyası sayesinde %13 olan okur yazarlık oranı %73’e çıktı.
Devlet harcamalarında tasarrufa giderek kendi makam aracı da dahil olmak üzere Mercedes marka lüks arabaları ülkede yaygın olarak kullanılmakta olan Renault-5 model arabalarla değiştirdi. Kendi maaşını $450’a indirerek mülkiyetini bir araba, 4 bisiklet, 3 gitar, bir buzdolabı ve bir kırık dondurucu ile sınırlandırdı. Devlete ait olan ve kullanılmayan tarlaları köylüye dağıtarak üretime artırdı. Bu sayede yılda hektar başına 1700 kg buğday üretilirken bu sayı hektar başına 3800 kg’a kadar çıktı. Sadece orduya ait olan marketleri halkın kullanımına açtı. Tüm bu reformların yanında yabancı yardımların tamamını “Seni besleyenler seni kontrol ederler” diyerek reddediyordu.[3] Yine de ülkenin geçmişten kalan çok fazla borcu vardı. Sankara bu borçların kendileri ile bağlantısı olmadığını savunuyordu.
“Borçların, kökleri ile beraber göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz. Borçlarımızın kökü sömürgeye dayanmaktadır. Bize borç verenler daha önce bizi sömürenlerdir. Bunlar bizim devletimizi ve ekonomimizi yönetmeyi alışkanlık haline getirmiş insanlardır. Sömürgeciler, kendi kardeşleri ve kuzenleri vasıtasıyla Afrika’yı kendilerine borçlandıranlardır. Bizim bu borçla hiçbir bağlantımız yoktur. Bundan dolayı bu borçları ödemeyeceğiz. … Bize bankalar ile para sunuyorlar. Sanki başkasının sırtından gelişme gösterilebilecekmiş gibi. Güzel finansal tasarılarla, sömürge kontrolü altında 50-60 yıllık tavizler verdik. Borçlandırma, yeniden işgal yönetimi için yabancıların kurallarına boyun eğerek büyümeyi ve gelişmeyi hedefleyen akıllıca bir yoldur. Bu şekilde her birimiz birer finansal köle oluruz. … Bu borcu ödeyemeyiz. Çünkü bu borcu ödemezsek onlar ölmeyecekler. Eğer ödersek biz öleceğiz.”
Sankara Sonrası
1987’nin sonlarına yaklaşırken Sankara’nın göreve başlamasından henüz 4 yıl geçmişti ki Sankara’nın yakın arkadaşı Blaise Compaoré’nin başını çektiği bir asker grubu tarafından yönetime el koyuldu. Gerekçe olarak Sankara’nın Fransa ve komşu ülkeler ile olan ilişkileri tehlikeye attığını söylediler. Halk Sankara’dan memnundu ve bu yüzden o hayattayken yönetimi elde tutmak kolay değildi. Sankara, o gün arkadaşı Compaoré ve askerleri tarafından toplantıda basılarak öldürüldü. Halk bu durumdan memnun olmadı ancak karşı da koyamadı. Ülkeye tekrardan yabancı sermaye girdi ve kapitalist sisteme dönüldü. Compaoré yaklaşık 27 sene kadar uzunca bir süre devlet başkanı olarak kaldı ama 2014 sırasında çıkan isyanlar sonucunda indirilerek ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak Compaoré’nin gitmesinden sonra ülkede terör olayları patlak verdi. Compaoré terör için iyi önlemler mi alıyordu yoksa onları idare mi ediyordu sorusunun cevabı ise bilinmiyor.[4]
“Sanırım en önemlisi milletin kendine güvenmesini, sonuçta kendi kalkınması ve mutluluğu kendi oturup yazması gerektiğini, istediğini söyleyebileceğini ve aynı zamanda bu mutluluğun bedelini ne olduğunu anlamasını sağlamamız oldu.” Thomas Sankara [5]
Salim Top
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
[1] Yerel kaynaklar ve turistik gözlemlerim.
[2] https://www.nytimes.com/1989/10/22/magazine/on-language-bring-back-upper-volta.html
[3] http://www.thomassankara.net/, pek çok yerde yararlanılmıştır.
[4] Yerel kaynaklar
[5] https://ordaf.org/somurgecilige-direnen-devrimci-burkina-fasonun-lideri-thomas-sankara/
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Gercek serbest piyasa ekonomisine gecilseydi, ülke Botswana gibi gelişebilirdi. Fakat, ne yazık ki ûlkenin benimsediği sisten serbest piyasa degil de, sömürûcü piyasa olmuştur.