Azınlıkların Elindeki İktidar: Baas Partisi’nin Suriye Kolu

1928
Yazarlık Başvurusu

Suriye, nüfusunun yarısından fazlası Sünni olmasına rağmen uzun yıllardır Nusayriliğe (Arap Aleviliği) mensup Esad ailesi tarafından yönetiliyor. Nüfusun hemen hemen %15’ine tekabül eden Nusayriler, bunca süre iktidarda kalmayı ise Baas Partisi’nin temellerine borçlu.

Baas Partisi’nin Kuruluşu ve Gelişimi

Mişel Eflak

Kuruculuğunu 7 Nisan 1947’de Hristiyan bir Arap olan Mişel Eflak’ın yaptığı Baas Partisi, pan-Arabist ve sosyalist bir çizgide kurulmuştur. İşçilerin sendikalaşmasını, sanayi kuruluşlarının devletleştirilmesini ve sınıf düzeyinde hiyerarşinin ortadan kaldırılmasını savunan Baasçılar, ilk siyasi temaslarını Lübnan’da gerçekleştirdiler. Buradaki sosyalist partiler ile irtibata geçildiyse de Lübnanlı sosyalistlerin daha radikal bir çizgide politika yürütmelerinden ötürü anlaşmazlık yaşandı ve Eflak, Mısır’a yoğunlaştı. Mısır’da Baasçı çizgiyi benimseyen Hür Subaylar Hareketi’nin iktidara gelmesinden sonra partinin popülaritesi arttı ve Suriye’de büyük prestij elde etti. 1954 yılında gerçekleşen seçimlerde parlamentoda 22 koltuk kazandı ve en büyük ikinci parti oldu. 1957’de Suriye Komünist Partisi ile ittifak kurdu ve meclisteki konumunu güçlendirdi. 1 yıl sonra yapılan referandumla Mısır ve Suriye birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti adını aldı. Birleşimden sonra devlet başkanı Abdülnasır, mutlakiyetçiliği güçlendirmek amacıyla Suriye Baas Partisi’ni yasaklı parti ilan etti. 1961’de Şam’da gerçekleşen darbe neticesinde birlik ayrıldı ve Baasçıların bir kısmı bu darbeyi destekledi. 1961’den sonraki süreçte Baas Partisi meclisteki konumunu gitgide güçlendirdi. 1963’de, 8 Mart Devrimi gerçekleştirdi ve Baas Partisi’nin askeri kademesi ülkedeki yönetimi devraldı. Cuntanın liderliğini Salah Cedid, Muhammed Ümran ve Hafız Esad üstlenmişti.

Darbenin ardından ordudaki Baas karşıtları tasfiye edildi. Bu süreçte darbeciler arasında da görüş ayrılıkları mevcuttu. Parti, üç temel gruba ayrılmıştı. Muhafazakar Baasçılar, sosyalistler ve askeri komiteye mensup üyeler arasında ihtilaflar yaşanıyordu. Bu çekişmelerden dolayı 1966’da bir darbe daha gerçekleşti. Askeri komite mensupları muhafazakar Baasçıları tasfiye etti ve Salah Cedid devlet başkanı seçildi. Bu darbeden sonra partinin kurucularından olan Mişel Eflak, partisinden tasfiye edildi. 1967’de gerçekleşen Altı Gün Savaşı neticesinde Suriye’nin İsrail karşısında hezimete uğraması ve Golan Tepeleri’nin işgal edilmesinin ardından Salah Cedid, halk nazarında desteğini  önemli ölçüde yitirdi. Cedid’e yönelik muhafeletin artmasının ardından Hafız Esad, ordunun ve partinin desteğini alarak yönetimi ele geçirdi ve Salah Cedid tutuklandı. Bu gelişmeyle birlikte günümüzde dahi süren Esad iktidarı başlamış oldu.

Esad ailesi

Hafız Esad Dönemi

Hafız Esad, iktidara geldikten sonra konumunu güçlendirmek için büyük bir tasfiyeye girişti. Ekonomik ve sosyal kalkınma programları başlattı. İktidarının ilk yıllarında halkın tüm kesimlerini kucaklayan bir lider oldu. Lübnan ile olan ilişkilere önem verdi.

Hafız Esad

Nusayrilerin devlet kademelerinde yükselmesini sağladı ve akrabalarını devletin en stratejik noktalarına yerleştirdi. Yeni bir anayasa hazırlattı ve parlamentoda diğer partilere de söz hakkı tanıdı. Özel sektörün ülke çapında yayılmasını teşvik etti. Döneminde kişi kültü yaygınlaştı ve Baasçılığın en önemli lideri haline geldi. Abdülnasır’ın ölümünün ardından kendisini onun halefi olarak gördü. Devlet dairelerindeki teftişler arttı ve Esad rejimine muhalif olan memurlar görevlerinden uzaklaştırıldı. Cumhurbaşkanının yetkileri artırıldı ve ordunun gücü parlamento karşısında zayıfladı.

Nusayrilerin devlet kademelerinde daha sık yer alması ve iktidarın tekelleşmesi ilerleyen yıllarda özellikle Sünni nüfus arasında tepki çekmeye başladı. Bu tepkiler, yıllar önce pan-İslamist idealler çerçevesinde kurulan Müslüman Kardeşler örgütünün prestijini artırmasına sebep oldu. Bu popülarite sayesinde örgüt, 1978 yılının sonunda üye sayısını 30.000’e kadar çıkarmayı başardı. Muhalefetin güçlenmesi parti nazarında endişe yarattı ve Esad’ın liderliği sorgulanır hale geldi. Hatta Esad karşıtları arasında Müslüman Kardeşler ile irtibata geçen Baasçılar bile oldu. İyice güçlenen muhalifler, başta Halep olmak üzere geniş çaplı bir isyan hareketi başlattı. Bürokratlara ve askerlere suikastler düzenlendi, Nusayrilerin evleri yağmalandı. Devlet bu isyanı bastırabilmek için çok sert yöntemlere başvurdu. İsyancıların kalelerinden biri olan Hama kenti, Rıfat Esad tarafından ağır bombardımana tutuldu. Tanklar ve askeri araçlar şehir üzerinde büyük tahribat yaratarak isyanı önledi. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre on binlerce insan Suriye ordusu tarafından katledildi. İsyanın bastırılmasından sonra Müslüman Kardeşler’in ileri gelenleri ve isyana destek veren Baasçılar tutuklandı.

Rıfat Esad ve Hafız Esad

Kasım 1983’de Hafız Esad, kalp krizi geçirdi ve bir süre hastanede yatmak durumunda kaldı. Bir daha toparlanamayacağı ve yerine Rıfat Esad’ın geçeceği söylense de görevinin başına döndü. Rıfat Esad, parti içerisinde pek destek göremiyordu çünkü adı birçok kez yolsuzluk davasına karışmıştı ve Hama’da yaşanan katliamın sorumlusu olarak görülüyordu. Hafız Esad’ın oğlu Basil Esad, 1986 yılından itibaren ordu kademesinde çeşitli görevler almaya başladı.

Basil Esad

Bu durum, kamuoyunda Basil Esad’ın veliaht olarak seçildiği şeklinde yorumlandı. Nitekim daha sonraki süreçte parti içerisinde de görev almasıyla veliahtlık durumu kesinleşti fakat 1994’de gerçekleşen bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Kazanın ardından Hafız Esad’ın diğer oğlu olan Beşşar Esad apar topar askeri eğitime tabii tutuldu ve deneyim kazanması amacıyla parti işlerini üstlendi. 1990’ların sonuna doğru Hafız Esad’ın sağlığı iyice bozuldu ve yapılan toplantılarda oldukça yorgun olduğu görüldü. Buna rağmen görevini sürdürmeye devam etti. 10 Haziran 2000’de, Lübnan Başbakanı Selim el-Hoss ile telefonda görüştüğü esnada hayatını kaybetti. Suriye’de 40, Lübnan’da ise 7 gün yas ilan edildi.

Beşşar Esad Dönemi

Hafız Esad’ın ölümünün ardından anayasada değişikliğe gidildi ve cumhurbaşkanlığı için konulan minimum kırk yaşında olma şartı kaldırıldı. 10 Temmuz 2000 tarihinde yapılan seçimlerde Beşşar Esad oyların %99’unu alarak cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.

Beşşar Esad

Aynı zamanda Suriye ordusunun başkomutanı ve Baas Partisi’nin genel sekreteri oldu. Görevi devralmasıyla birlikte geniş çaplı af yasası çıkartarak birçok siyasi mahkumu tahliye etti ve kalkınma projelerine yöneldi. ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’ye yönelik olumsuz demeçler verdi. İran’ın Suriye’de nüfuzunu artırmasına göz yumdu. 27 Mayıs 2007’de bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi. Gitgide daha otoriter bir tavır takınmaya başladı ve Müslüman Kardeşler üzerinde baskı kurdu. İlk yıllarına nazaran daha sert bir politika izlemeye başladı ve rejim karşıtlarını istihbarat aracılığıyla fişledi. 2011’in başlarında Suriye’nin birçok yerinde patlak veren isyanlara sert müdahale etmesinden ötürü Batılı ülkelerce eleştirildi. ABD ve Kanada, Esad rejimine yaptırımlar uygulamaya başladı. Esad ise reform sözü vererek isyancılardan isyanı sona erdirmelerini istedi. Türkiye’ye kaçan Suriyeli mültecilerin geri dönmesi gerektiğine yönelik demeçler verdi. Avrupalı devletlerin Beşşar Esad ile ilişiğini kesmesinden sonra rejim zor durumda kaldı ve isyanları bastırmakla uğraştı. Ordunun sivillere uyguladığı sertlik isyanın daha geniş çapta yankı bulmasını sebebiyet verdi. Diğer ülkelerin müdahil olmasıyla iyice karışık bir hal aldı ve iç savaş başlamış oldu.

Günümüzde ağırlıklı olarak Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteren Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu, İran/Rusya destekli Esad rejimi ve terör örgütü YPG arasında devam eden savaş; IŞİD’in bertaraf edilmesiyle farklı bir boyut kazandı. Savaşın nasıl bir ivme kazanacağı şu an için muamma olsa da milyonlarca Suriyeli, can güvenliği endişesiyle Avrupa’ya ve komşu ülkelere sığınmış vaziyette. Üstelik şehirlerdeki tahribatın boyutu da oldukça yüksek.

KAYNAK

https://www.cfr.org/interactive/global-conflict-tracker/conflict/civil-war-syria

insideover.com/indepths/politics/who-is-bashar-al-assad.html

middleeastmonitor.com/20150610-memo-profile-hafez-al-assad-12-march-1971-10-june-2000/

en.wikipedia.org/wiki/Ba%27ath_Party_(Syrian-dominated_faction)

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

  1. Suriye savaşında meşruiyeti sorgulanan bir diktatörlüğün %99 oy alması ilginçtir. Bu yazımızda seçim sistemini irdelemenizi isterdim. Baasçılık esasen sosyalizm esasına dayandırılan bir ideolojidir. Hristiyanlık Nusayri Aleviliği ve sosyalizmin karışımı bir sistemden oluşur.
    Ortadoğu ve mağrib ülkelerini araştırırsanız bu tür proje yönetimlerle karşılaşırsınız. Libya’da Kaddafi’nin İslam sosyalizm karışımı yönetim sistemi ve Cezayir Tunus Fas gibi ülkelerdeki yönetimleri incelemenizi tavsiye ederim.
    Suriye 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’ya sömürge olarak kalmıştır. Fransa çekilince diğer sömürgecilerin somurgelerini arka planda idare etmelerini sağlayacak sistemler geliştirmesi gibi sistem geliştirerek buraları başıboş bırakmayacaktı. Nitekim bırakmadı da Hristiyan kökenli miseli bu işin ana aktörü yapmış gibi görünüyor.
    Suriye muhalefetini isyancı olarak nitelemenin iki mantığı olur
    birincisi azınlık konumunda olmak
    İkincisi ise Suriye diktatör rejimini onaylamak.
    Seçim sistemini bilmeden bunu söylemek doğru değil kanaatindeyim. Suriye’de barışçıl başlayan bir hareket neden isyancı olur. Suriye’de yönetimin meşruiyeti var mıydı da isyancı oldular?

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz