Bağdat Paktı, 1955 yılında Türkiye ve Irak’ın işbirliği antlaşması ile ortaya çıkmış daha sonra İngiltere, Pakistan ve İran’ın da katılımıyla genişleme süreci yaşamıştır. Başlangıçta Ortadoğu’da bir savunma teşkilatı amacını taşısa da amacına ulaşamamış ve aksine Ortadoğu ülkelerini 3 gruba ayırmıştır. Birinci grup, diğer Ortadoğu ülkelerinin aralarına katılması için çabalayan Türkiye ve Irak; ikinci grup, bu işbirliğini Batı emperyalizminin bir parçası olarak görüp karşı çıkan Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan, üçüncü grup ise, ittifaka katılmak istemeyen aynı zamanda da karşı çıkan grupta da yer almayan Ürdün ve Lübnan.
Tüm bunlar göz önüne alındığında Bağdat Paktı başlangıçtaki amacına ulaşamamış ve 1958 yılında Irak’taki darbenin ardından çözülme yaşamıştır. Daha sonra Ankara merkezli Merkezi Antlaşma Teşkilatı olarak isim değiştirse de başlangıçta temel hedef olan Ortadoğu’da savunma işbirliği teşkilatı amacı havada kalmıştır.
Bağdat Paktı’nın Kuruluş Süreci
Ortadoğu’da bir savunma işbirliği sistemi gerçekleştirme düşüncesi Amerika Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’ın tasarısına dayanmaktadır. Dulles, Ortadoğu ülkelerini bir ittifak altında toplamak amacıyla 1953’te tüm Ortadoğu ülkelerine ziyaretler gerçekleştirmiştir. Dulles, bütün Ortadoğu’yu kapsayacak bir savunma sistemi kurulması için uygun atmosferi bulamadı ve Washington’a dönüşünde 1 Temmuz 1953’de Ulusal Güvenlik Konseyinde bir konuşma yapan Dulles “Kuzey Kuşağı” (Northern Tier) savunma projesini ortaya atmıştır.
Dulles’a göre, Orta Doğu’nun savunması başta Türkiye olmak üzere İran, Irak ve Pakistan gibi Sovyet tehdidinin bilincinde olan ve olası bir Sovyet saldırısının güzergâhında bulunan Kuzey Kuşağı ülkelerine dayandırılmalıydı. Çünkü Arap devletlerini öncelikle rahatsız eden konu İsrail’in oluşturduğu tehdit ile İngiltere’nin bölgedeki askeri varlığı (Mısır ve Irak’taki üsleri) iken, Kuzey Kuşağı devletlerini öncelikle rahatsız eden doğrudan hissettikleri Sovyet tehdidiydi.[1] Dulles, Ortadoğu’da savunma sistemi fikrini ileri bir tarihe ertelemeyi planlamıştır.
Daha sonra Türkiye, ABD’nin bıraktığı Ortadoğu’da savunma sisteminin kurulması düşüncesini gerçekleştirmek amacıyla harekete geçmiştir.
Irak Başbakanı Nuri Said Paşa’nın Ankara ziyareti sonunda, 18 Ekim 1954’te yayımlanan bildiri ile Türkiye ve Irak; Ortadoğu’da bir güvenlik teşkilatı kurmaya karar verdiklerini ve Türkiye’nin Arap menfaatlerine aykırı bir politika izlemeyeceği açıklandı.[3] Türkiye ile Irak’ın bu açıklaması başta Mısır olmak üzere Arap devletleri tarafından tepki ile karşılandı.
Ortadoğu’da güvenlik teşkilatı meselesi, Arap Ligi[4]’nin 22 Ocak-6 Şubat 1955 arasında yaptığı toplantıda tartışma konusu olmuştur. Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan pakta karşı cephe almışlardır. Irak pakt fikrini savunmuş, Ürdün ve Lübnan ise uzlaştırıcı bir rol almak istedilerse de toplantı sonuç vermemiştir.[5]
Türkiye ve Irak 24 Şubat 1955’de Bağdat’ta “Türkiye-Irak Karşılıklı İşbirliği Antlaşması’nı “ imzalamıştır.[6]
Bu paktın iki ana amacı olmuştur:
- Herhangi bir yerden gelecek muhtemel saldırılardan Orta Doğu’yu korumak,
- Konunun ilgilendirdiği ülkelerin ekonomik gelişmelerini sağlayabilme çabalarında bu ülkeler arasında işbirliği sağlamaktır.
Bu antlaşmanın 5.maddesine göre; «Bu pakta her devlet katılabilirdi. Yalnız şu şartla ki bu devletin bir Arap Ligi üyesi olması veya taraflarca tanınmış olması gerekmekteydi.»[7]
Türkiye, diğer Arap ülkelerinin pakta katılması konusunda ikna etmek için ziyaretlere başladı. Türkiye ve Irak özellikle Ürdün ve Lübnan’ın katılımını önemsiyordu çünkü onların katılması halinde diğer Arap ülkelerinin de pakta katılacağını düşünüyorlardı. Ancak planladıkları gibi olmadı, Ürdün ve Lübnan Bağdat Paktı’na katılmayı reddetti ancak Mısır ve Suriye’nin oluşturduğu Bağdat Paktı’na karşı olan bloğa da katılmadılar.
Bağdat Paktı’na 4 Nisan 1955’te İngiltere; 23 Eylül 1955’te Pakistan; 3 Kasım 1955’te İran katılmışlardır.
Ülkelerin Bağdat Paktı’na Bakışları
Bağdat Paktı özellikle Mısır ve Suriye başta olmak üzere bazı Arap devletleri tarafından Batı’nın Orta Doğu’daki çıkarlarını korumaya yönelik oluşturulmuş bir antlaşma olarak görülmektedir.
Mısır ve Suriye Türkiye ve Irak’a karşı geniş bir kampanya açmışlardır ve Paktı Batı emperyalizminin bir vasıtası, İsrail’e hizmet eden bir alet olarak gösterilmiştir.[8]
Irak dışında diğer Arap devletlerinin pakta katılmamasında ABD’nin pakta üye olmaması da önemli rol oynamıştır.
Hindistan, ABD’nin Pakistan’a verdiği desteğin bir kanıtı olduğu düşünmüştür.
Sovyetler Birliği tarafından Soğuk Savaş’ın bir parçası kabul edilmiştir.
Mısır ve Suudi Arabistan’ın gözünde, Bağdat Paktı Arap birliği kavramına bir tehdit olarak görmüştür. Nasır ise paktı, batı sömürgeciliğinin yeni bir müdahalesi olarak nitelendirmiştir.[9]
ABD açısından bu paktın kurulması önemliydi çünkü Dulles’ın fikri temelinde şekillenen bu pakt, Sovyet tehdidinin Ortadoğu’da yayılması önünde engel teşkil etmekteydi.
İsrail, pakta karşı çıkmamış ancak Türkiye ile ilişkileri açısından bazı endişeleri olduğunu dile getirmiştir.
Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan Bağdat Paktı’na karşı bir cephe oluşturmak ve Arap Birliği’ni korumak amacıyla aralarında bazı savunma anlaşmaları imzalamışlardır.[10]
Üye Ülkelerin Amaçları
Türkiye’nin Bağdat Paktı’nda bulunmasının başlıca sebebi maruz kaldığı Sovyet tehdidi olmuştur. Türkiye, Sovyetler tarafından yapılacak herhangi bir saldırıya karşı sınırlarını koruma amacıyla güney sınırında bulunan İran ve Irak ile bir anlaşma içinde bulunmak istemiştir. Türkiye’nin bir Orta Doğu savunma sistemi kurulmasını istemesinin bir başka sebebi de Amerika Birleşik Devletleri’ni Orta Doğu’da desteklemesine karşılık olarak daha fazla ekonomik ve askeri destek beklemesidir.
İngiltere’nin amacı bazı bölgesel amaçlarını gerçekleştirmek olmuştur. İngiltere, pakt içerisinde üstünlük sağlayıp ekonomik ve askeri açıdan politikalarını yürütmede paktı bir araç olarak görmüştür.
Pakistan, Amerika’dan askeri yardımı alma ve Hindistan ve Afganistan’a karşı askeri konumunu güçlendirme amacıyla pakta üye olmuştur. Pakistan dikkatini Orta Doğu’nun savunma sorunlarından çok kendi siyasi ve ekonomik problemlerine odaklanmıştır.
Irak’ın bir savunma paktında bulunmasının sebebi Sovyet askeri tehdidi olsa da, aslında paktı imzalamasında şu faktörler daha etkili olmuştur:
- 1930 İngiltere-Irak Antlaşmasının ulusal hassasiyete daha uygun bir düzenleme ile yenilenmesi;
- Irak-Suriye Birliği’nin ve “Bereketli Hilal” planının gerçekleştirilmesi;
- Daha fazla Amerikan askeri yardımı almak;
- Mısır’ı kaybetmek pahasına Irak’ın Arap devletleri arasındaki prestijini artırmak.[11]
ABD’nin Bağdat Paktı’na Katılma Sebepleri
Dışişleri Bakanı Dulles, Türkiye, Irak, İran ve Pakistan Büyükelçileriyle yaptığı Aralık 1956’daki bir toplantıda ve Savunma Bakanı Charles Wilson’un Başkan Eisenhower’a gönderdiği bir mektupta bu nedenler ortaya konmuştur:[12]
- ABD, bu pakta katılması durumunda Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’da yeni politikalar geliştirerek, burada kendisi açısından zemin kazanmaya yönelik hareketlere girişebileceğini düşünmüştür.
- İsrail unsurudur. İsrail, baştan beri kurulan bu pakttan tedirgin olmuştur. ABD bu pakta katılarak yakın müttefiki olan İsrail’i daha fazla kaygılandırmak istememiştir.
- ABD’nin bu pakta katılması durumunda bu katılım işleminin ABD Senatosu’nda onaylanması zorunluluğu bulunduğundan, ABD yönetimi Ortadoğu politikasının iç politika konusu yapılmasını istememiştir.
1957 Mart’ında, ABD’nin pakta üye olması yönündeki baskıları ortadan kaldırmak için Eisenhower Doktrini kabul edilmiştir. 1958’de Irak’ta meydana gelen ihtilalden sonra, ABD paktın kalan üç bölgesel üyesi ile ikili anlaşmalar imzalamayı kabul etmiştir. Bu anlaşmalar Mart 1959’da imzalanmıştır.[13]
Bağdat Paktı’nın Çözülme Süreci
Bağdat Paktı’nın dağılmasının en temel sebebi 1958 yılında gerçekleşen Irak Darbesi olmuştur. Irak’taki darbenin ardından Irak’taki Batı yanlısı tutum sona ermiştir. Irak’ın Bağdat Paktı’ndan resmen ayrılması 24 Mart 1959 tarihinde gerçekleşmiştir.
Türkiye her ne kadar Irak’a müdahalede bulunmak istese de Batılı devletler ve Bağdat Paktı’nın diğer üye devletleri buna yanaşmamıştır. Batılı devletlerin Irak’taki yeni rejimi yavaş yavaş tanımalarının ardından Türkiye’de 31 Temmuz’da yeni rejimi tanımak zorunda kalmıştır.[14]
Irak Darbesi’nin ardından savunma paktını diğer Arap ülkeleri ile gerçekleştirme fikri rafa kaldırılmıştır. 21 Ağustos 1959’da Bağdat Paktının adı CENTO (Central Treaty Organization) – Merkezi Antlaşma Teşkilatı olarak değiştirilmiş ve merkezinin Ankara olduğu açıklanmıştır.
SONUÇ
Bağdat Paktı başlangıçta ortak amaçlarla kurulmuş bir savunma işbirliği teşkilatı olarak ortaya çıkmış olsa da zaman içerisinde üye devletlerin farklı amaçlarının olması, Arap ülkelerinden yalnızca Irak’ın katılmış olması, Ortadoğu ülkelerini üç gruba ayırması, katılmayan Arap devletleri tarafından Batı’nın emperyalist amaçlarını gerçekleştirmede bir maşası olarak görülmesi vb. sebeplerden ötürü amacına ulaşamamış ve şeklini değiştirmek zorunda kalmıştır.
Tamamlanamayan bu pakt Ortadoğu’da Sovyet ilerlemesinin önüne geçmek yerine tam tersi Sovyetlerin yerini sağlamlaştırmıştır. Son olarak 1958’de gerçekleşen Irak Darbesinin ardından paktın çözülmesi başlamış Irak paktan ayrılmıştır. Şu anda isim değiştirmiş, Merkezi Antlaşma Teşkilatı olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
KAYNAK
Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2012
Türel Yılmaz Şahin, Uluslararası Politikada Ortadoğu, Barış Kitap, Ankara, 2016
Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1990, İmge Kitapevi, Ankara, 1991
Sina Akşin, Kısa 20.Yüzyıl Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2017
Bürkan Serbest, Bağdat Paktı’nın Kuruluş Süreci ve Gelişiminde Türkiye’nin Rolü, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi Sayı:3 Cilt:5, 2016
Behçet Kemal Yeşilbursa, Bağdat Paktı(1955-1959), Tarihin Peşinde Dergisi Sayı:6, 2011
[1] Şahin, Uluslararası Politikada Ortadoğu, Barış Kitap, Ankara, s.93
[2] https://www.google.com/url?sa=i&url=https%3A%2F%2Fkc-johnson.com%2Ffebruary-25-the-eisenhower-years-u-s-policy-toward-the-middle-east-1953-1960%2F&psig=AOvVaw3N_Ux2vyRMYDoOUpGmnBr3&ust=1588442910603000&source=images&cd=vfe&ved=0CA0QjhxqFwoTCJjw9Y6hk-kCFQAAAAAdAAAAABAD
[3] Yani bununla anlatılmak istenen Türkiye’nin İsrail meselesinde Arapların meşru menfaatlerine aykırı hareket etmeyeceği idi.
[4] Arap Ligi hakkında daha fazla bilgi için bkz. http://www.mfa.gov.tr/arap-ligi.tr.mfa
[5] Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, İstanbul, s.636
[6] Bu antlaşma daha sonra Bağdat Paktı olarak anılmıştır.
[7] Bu maddeye göre, Irak’ın tanımadığı İsrail’in pakta katılması mümkün değildi. Böylelikle Arap devletleri için taviz verilmişti.
[8] Serbest, Bağdat Paktı’nın Kuruluş Süreci ve Gelişiminde Türkiye’nin Rolü, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, s.413
[9] Yeşilbursa, Tarihin Peşinde Dergisi, s.89
[10] 20 Ekim 1955 Mısır – Suriye; 27 Ekim 1955 Mısır- Suudi Arabistan savunma antlaşmaları imzalamıştır. 21 Nisan 1956’da Mısır- Suudi Arabistan- Yemen savunma antlaşması imzalamıştır.
[11] Yeşilbursa, Tarihin Peşinde Dergisi, s.91
[12]Serbest, Bağdat Paktı’nın Kuruluş Süreci ve Gelişiminde Türkiye’nin Rolü, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, s.416
[13] Yeşilbursa, Tarihin Peşinde Dergisi, s.94
[14] Şahin, Uluslararası Politikada Ortadoğu, Barış Kitap, Ankara, s.95
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.