Koronavirüsünün yaratmış olduğu etkiler, hem global hem de ulusal bir düzeydedir. Öyle ki, koronavirüsünün yaratmış olduğu etki dalgaları, dünyanın mevcut politik ve ekonomik sistemini etkilediği gibi, ülkelerin kendi politik ve ekonomik yapılarını da etkilemiştir. Bir üçüncü etki boyutu ise ülkeler arası ilişkilerde saklıdır. Bazı ülkelerin ilişkileri olumsuz anlamda etkilenirken, bazı ülkeler ise bu kriz ortamından istifade ederek pozitif sonuçlar elde etmeye çalışıyor. Bu yazımızda, koronavirüs krizinin Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasına olan etkisinden bahsedeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Maske Diplomasisi
Dünyadaki çoğu ülkelerin maske kıtlığı yaşadığı bir ortamda, Türkiye Cumhuriyeti’nin belirli ülkelere ücretsiz maske dağıtımında bulunması, Türkiye Cumhuriyeti’nin imaj ve prestijini olumlu yönde etkileyen bir faktördür. Fransa Sciences Po Üniversitesi Uluslararası Araştırma Merkezi’nden (CERİ) siyaset bilimci Prof. Jana Jabbour, AFP’ye Türkiye’nin İtalya ve İspanya’nın da dahil olduğu 34 ülkeye yaptığı ekipman yardımını şöyle değerlendirdi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan her zaman Türkiye’yi ‘insani yardım gücü’ olarak konumlandırmayı, ‘güçsüzlerin yanında duran’ olmayı hedefledi fakat bu sefer gelişmiş ülkelere yapılan yardımların farklı bir anlamı da var. Bu yardımlar Avrupa ülkelerine Türkiye’nin yardımda bulunacak güçte olduğunu göstermeyi de amaçlıyor.”
Türkiye, NATO’nun açıklamasına göre İspanya ve İtalya’ya toplam 450 bin maske yolladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu konuyla ilgili 4 Nisan 2020 tarihli konuşmasında şöyle demiştir:
“Tüm ülkeler Patriot hava savunma sistemlerini geri çekerken, İspanya Patriotlarını Adana’da tuttu. Türkiye’ye NATO içindeki en güçlü desteği verdi.”
Türkiye aynı zamanda söz konusu ülkeler üzerindeki imaj ve prestijini olumlu yönde etkilemek ve söz konusu halkların gönüllerine de dokunmak istemektedir. Öyle ki, İspanya’nın en bilinen gazetelerinden biri olan Marca gazetesi, internet sitesinde 18 Nisan 2020 tarihinde “Dünyanın en güzel bayrağı” anketini başlatmıştı. 42 ülkenin bayrağı yer aldığı ankette, Türk Bayrağı 256 bin 700 oyla 1’inci sırada yer almıştır. Bu olay en yalın haliyle, Türkiye’nin yumuşak gücü ne türden bir stratejik zekayla uyguladığının somut bir sonucu ve göstergesidir. İspanya ve İtalya, 2008 krizinin etkilerini hala taşımaktadır. Ekonomik sorunlarla uğraşan bu ülkeler, koronavirüsünün yaratmış olduğu yeni tipteki krizlerle karşılaşınca, kendilerini adeta bir çıkmaz sokakta buldular. Özellikle koronavirüsü krizinde Avrupa Birliği’nden yeterince destek alamayan bu ülkelerde, hali hazırda var olan Avrupa Birliği karşıtı sesler yükselmiştir. Küba, Çin, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin İspanya ve İtalya gibi ülkelere yaptıkları yardımları dikkati değerli kılan yardımlardır. Türkiye’nin yardımlarının da dahil olduğu bu yardımlar, düz mantıkla yapılmış yardımlar değildir. Maske diplomasisi diye adlandırabileceğimiz bu yardımlar, Avrupa Birliği’nin belirli alanlarda oluşturmuş olduğu boşlukları doldurmaya ve Avrupa Birliği’ne karşı hali hazırdaki olumsuz düşünceler ışığında kendilerine dönük olumlu bir imaj oluşturmaya yöneliktir.
Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda 10 Nisan 2020 tarihinde Birleşik Krallık’a yardımlarda bulunmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’a şöyle bir mektup göndermiştir:
“Hemen hemen her alanda mükemmel düzeyde seyreden ilişkilere sahip olduğumuz ve Türkiye için vazgeçilmez ortaklardan biri olan Birleşik Krallık, ülkemizle dayanışmasını çeşitli vesilelerle birçok kez göstermiştir. Biz de, zor günler geçirmekte olan dost ve müttefikimiz Birleşik Krallık’la dayanışmamızı göstermek için bugün Hava Kuvvetlerimize ait bir uçakla ülkenize tıbbi yardım malzemesinin intikalini sağlıyoruz.”
Türkiye, bunun yanında ABD’ye de yardımlarda bulunmuştur. 28 Nisan 2020 tarihinde Türkiye’ye ait bir askeri kargo uçağı, ABD’ye bu yardımları ulaştırmıştır. ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield 28 Nisan’da yaptığı açıklamada şöyle demiştir:
“ABD hükümeti adına, NATO müttefikimiz Türkiye’ye bugün gerçekleşen cömert medikal ekipman ve diğer elzem malzemelere ilişkin bağış için teşekkür ediyorum.”
Türkiye’nin bunun dışında yardım gönderdiği Balkan ülkeleri şunlardır; Sırbistan, Kosova, Bosna Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan. Türkiye’nin söz konusu Balkan ülkelerine yönelik yardımını AKP Sözcüsü Ömer Çelik şöyle açıklamıştır:
“Türkiye’nin Balkanlar’da artan nüfuzunu engellemek gerekir” derlerdi. Türkiye’nin Balkanlar’la tarihi bağlarını bilmeyen bir siyasi cehaletle konuşurlardı. Şimdi ise Balkanlar’ı kendi haline terk ettiler. Türkiye ise orda. Bazı Avrupa ülkelerinin Balkanlar’la ilgili tek hedefi Türkiye’nin etkisini kırmak üzerine kuruluydu. Virüs salgınıyla ilgili olarak Balkanlar’ın ihtiyacı olduğunda hiçbiri ortada görünmüyor. Türkiye ise Balkan ülkelerine en zor zamanda yardım ulaştırıyor. Türkiye’nin tek başına yaptığını, AB ne İtalya ve İspanya için ne de Balkan ülkeleri için yapabildi. Türkiye, bütün boyutlarının yanı sıra köklü ve güçlü bir Avrupa devleti olarak, Avrupa coğrafyasının teminatı olduğunu gösteriyor. Türkiye olmadan Avrupa tanımlanamaz.”
Kısacası Türkiye’nin ayrım yapmaksızın 44 ülkeye yardım elini uzatmasının birden fazla nedeni mevcuttur. Öncelikli nedeni, geçmişten beri Türkiye’nin ardılı olduğu Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı, kriz ve zor zamanlarda insanlara el uzatma alışkanlığı var. Diğer nedenler ise Türkiye’nin kendi imaj ve prestijini arttırmak istemesi ve maneviyatı kırılmış yabancı halkların yanında durup onlara destek olmak istemesidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Libya ve Doğu Akdeniz Avantajı
Koronavirüs krizinin yaratmış olduğu global kargaşa ve ülkelerin ulusal düzeydeki belirsizlik durumları, ekonomik kaynakların tedbir ve ihtiyatla kullanılmasına yol açmıştır. En başta Çin ve ABD olmak üzere diğer tüm ülkelere de muhtemelen yayılacak olan ekonomik durgunluğun elbette küresel bir boyutu bulunmaktadır.
Bütçe açığı, resesyon, ekonomik kriz gibi ekonomik sorunların yaşanacağı bu ortamda devletler, vekalet savaşlarının yapıldığı bölgelere eskisi kadar rahat müdahil olamayacaklar ve destekledikleri gruplara da yeterince yardımda bulunamayacaklardır. Bu yardımların elbette ekonomik, lojistik ve askeri boyutu bulunmaktadır. Libya’da gayr-ı meşru olarak, çöl haydutlarına benzer bir şekilde Birleşmiş Milletler’in de facto, yani hukuki/resmi olarak tanıdığı Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile çarpışan Hafter milisleri de elbette bu durumdan nasibini alacaktır. Özellikle Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden destek gören Hafter, uzun bir müddet boyunca bu desteklerden mahrum kalacaktır. Bundan önce, stratejik üstünlüğü elinde bulunduran Hafter’in, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesiyle birlikte bu stratejik üstünlüğünün sona erdiğini biliyoruz. 30 Nisan 2020 tarihinde ateşkes isteğinde bulunan Hafter’e Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından ret gelmiştir. Böylece dış yardımlardan mahrum kalan Hafter milislerinin olası geri çekilmeleri ve gerilmeleri olanaklar arasındadır. İşte Türkiye açısından hayati önem taşıyan Libya meselesinde böylece biraz daha ilerleme kat edilmiş olunacaktır. Libya meselesi ile birlikte elde edilen avantajlar elbette Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gücüne de güç katacaktır. Libya’da gücün Hafter’e geçmemesi ve Ulusal Mutabakat Hükümetinin meşrutiyeti tam anlamıyla sağlaması Türkiye’nin çıkarlarına uyan gelişmelerdir. Esasında Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım 2019 tarihinde, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair imzaladığı mutabakat, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin batı sınırını belirlemişti. Bu antlaşma ile birlikte Avrupa’ya yönelik GKRY, İsrail, Mısır ve Yunanistan dörtlü ittifakın tasarlamış olduğu enerji hattı projesi hükümsüz kalmıştı. Aynı zamanda dikkatlerini kendi ülkelerindeki koronavirüs krizine yönelten Akdeniz ülkeleri de, Türkiye’ye karşı oluşturdukları Akdeniz ittifakında aktif olamayacaklar. Türkiye, durumdan istifade ederek Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine tüm hızıyla devam edecektir.
Sonuç
“Soft Power” dediğimiz yumuşak gücün etkisinin farkında olan Türk dış politika yapımcıları, içerisinde bulunduğumuz mevcut kriz sürecini çok iyi bir şekilde yönetmektedir. Küresel İnsani Yardım Raporu’na göre, Türkiye Cumhuriyeti dünyada en fazla insani yardım yapan ülke konumundadır. Dünyada her yıl yapılan insani yardımların haritasını çıkaran İngiltere merkezli Kalkınma İnisiyatifleri Örgütünün raporuna göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu 8 milyar dolarlık yardımı, Türkiye’yi dünyada en fazla insani yardım yapan ülke konumunda tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti koronavirüs salgını öncesinde zaten dünyadaki mazlum halklara yardım elini uzatan ve onlara en fazla yardım eden ülkelerdendi. Türkiye bunu bazı yorumlara göre söz konusu yardım edilen ülkeler üzerindeki etkisini ve nüfusunu arttırmak için yapmaktadır. Fakat çıkarları uğruna, ülkelere şirketleriyle ve gösteriş amaçlı yardımlarla giren ülkelerden Türkiye’nin gerçekten de bir farkı yok mudur? Bu farkı hepimiz gözlemlemekteyiz. Türkiye elbette yumuşak güç yoluyla etkisini ve nüfusunu arttırmaya yönelik girişimlerde bulunabilir. Bu neredeyse her devletin teorik anlamda doğal, pratik anlamda ise yapay bir refleksidir. Fakat bu yardım girişimlerinin bir başka boyutu da var ki, bu da sadece meselenin insanî boyutudur. Nasıl ki hayvanların içinde bir takım içgüdüsel ve insanların içinde bir takım içtepisel mekanizmalar vardır, işte devletlerde de daha gelişmiş ve mikro boyuttan makro boyuta evrim geçirmiş bir takım içtepisel mekanizmalar mevcuttur. En nihayetinde devletleri yönetenler de insanlar olduğu için, mikro bir bireyin içtepisel mekanizması mikro boyutta işlemektedir ve çoğul halinde bulunan bir insan topluluğunun oluşturmuş olduğu devletin içtepisel mekanizması makro boyutta işlemektedir. Dolaysıyla insanda var olan vicdan ve doğasınca karşılıksız iyilik yapmak, fakat sadece iyilik yapmak için, devletlerde de görülebilir. Tabi bu durum devletin politikalarına, bu bağlamda dış politikasına yön veren yöneticilerle de alakalıdır. Bazen yöneticilerde bulunan hasletler, devletlere de geçebilir ve yönetici(leri)nin özellikleri devletin kendisiyle özdeşleşebilir. İşte Türkiye’nin yapmış olduğu bu yardımların anlamı bu şekildedir. Bu yardımların hem karşılıksız, çıkarsız ve menfaatsiz bir yönü bulunduğu gibi, devletin uluslarası sahnedeki imaj ve prestijini pozitif anlamda etkilemeye yönelik bir yönü de bulunmaktadır. İşte Türkiye’nin yardımlarını, diğer ülkelerin yardımlarından ayırmamız gerekmektedir. Çin’in yardımlarda bulunması tamamen global gücünü yaymaya yönelik iken, Türkiye’nin amaçlarını yukarıda zaten dile getirmiş bulunmaktayız. Diğer mesele ise Libya ve Doğu Akdeniz’de gelişmelerdedir. Türkiye kendisine düşmanca duygular ve politikalar yürüten rakiplerine karşı bu kriz ortamında bir fark yaratabilir ve onların tabiri caizse ‘kirli oyunlarını başlarına geçirebilir’.
KAYNAK
El ránking definitivo de las banderas más bonitas del mundo, Marca (2020)
Turkish Emergency Humanitarian Assistance, http://www.mfa.gov.tr/humanitarian-assistance-by-turkey.en.mfa
Ergocun, Gokhan (2019), Turkey remains most generous donor of humanitarian aid, AA
Baltas, Costas (2020), Libya’s Haftar comitted to signing to ceasefire: French Presidency, Reuters
Libya’s renegade commander Khalifa Haftar announces Ramadan truce, Al Jazeera (2020)
Aliyev, Jeyhun (2020), Turkey send aid to at least 57 countries to fight virus, AA
Yuzbasioglu, Nazli (2020), Turkey ranks third worldwide in supplying medical aid
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.