AB’nin enerjide Rusya’ya önemli derecede bağımlı olması, birliği yeni ve alternatif enerji kaynakları ve güzergâhları aramaya zorlamaktadır. AB’nin Rusya ile kurduğu ekonomik ilişkilerin, son dönemde başta doğal gaz kesintileri ve Doğu Avrupa ülkeleriyle yaşanan sorunlar nedeniyle gerginleşmesi üzerine, bu durumun siyasi ilişkilerine de yansıması sonucu birliğin enerji güvenliğini tehlikeye atmakla birlikte yeni enerji güzergâhları arayışı içinde olmasına neden olmaktadır.
Bu kapsamda, Doğu Akdeniz’de son yıllarda yapılan doğal gaz keşiflerinin, Avrupa Birliği’nin ihtiyacını karşılamakla birlikte Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgede dengeleri değiştirebilecek bir potansiyele sahip olabileceği düşünülmektedir. Özellikle bölgede menfaatleri olan bölgesel/küresel güçlerin bu keşiflerden pay alma çabaları sebebiyle bölge ülkelerinin ulusal çıkarlarını destekleyen siyasi, askeri ve ekonomik politikaları farklılık gösterebilmektedir. Bu sebeple yeni enerji alanı ilan edilmesi üzerine Türkiye açısından Doğu Akdeniz’in, devam eden AB üyelik sürecini ve önemli ekonomik ilişkileri olan Rusya ile olan ilişkilerini ne şekilde etkileyebileceği merak konusu. Öte yandan yakın vadedeki olası tehditler ve fırsatların tekrar analiz edilmesi de büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan, enerjide işbirliği yapan Doğu Akdeniz’e komşu olan ülkelerden Yunanistan, İsrail ve Mısır arasında gelişen Doğu Akdeniz’de enerji alanındaki ilişkilerin, Türkiye’nin millî menfaatlerine ne kadar uygun düştüğünün incelenmesi de önem arz etmektedir.
AB; ekonomik olarak büyümeye ve coğrafi olarak genişlemeye devam ettikçe Rusya’ya olan enerji bağımlılığı daha da artacak ve enerji kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde bu pazara ulaşması büyük önem arz edecektir. Bu sebeple AB, yalnızca Rusya ile değil, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika gibi enerji üreticisi konumundaki diğer bölgelerdeki ülkelerle de işbirliği yapmak zorunda kalmaktadır. Birlik bir taraftan enerji kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla yenilenebilir enerji yatırımları yaparken, diğer taraftan enerji bağımlılığını azaltmak için yakın bölgesinde alternatif enerji alan ve tedarikçileri aramaktadır.
Doğu Akdeniz’de son yıllarda yüksek miktarda enerji kaynağı keşfedilmiştir. Bu kaynaklardan özellikle doğal gazın keşfedilmesi bölge için çok önemli bir gelişmedir. Arama çalışmaları farklı parsellerde devam etmektedir. Bu çalışmalar sonucunda daha fazla miktarda kaynak keşfi mümkün görünmektedir. Doğu Akdeniz, bölge ülkelerinin bu önemli gelişme karşısındaki tutumları farklı olmasından dolayı ortaya çıkan ve gelecekte çıkması muhtemel görünen sorunlar sebebiyle büyük güçlerin de ilgi odağı olmuştur. Özellikle Avrupa Birliği kendisine bu kaynaklardan boru hatlarıyla doğal gaz ulaştırılması için İsrail ile temaslarını Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vasıtasıyla sürdürmektedir. Doğu Akdeniz’deki büyük doğal gaz keşifleri; bölgenin enerji çeşitliliği, güvenlik ve dayanıklılık hedeflerini yerine getirmesine açısından AB’nin enerji ihtiyacına cevap verebililir. Ancak bu yolda ticari ve politik engeller var.
Güney Kıbrıs’ın rezervleri ticari olarak uygulanabilir olması için çok küçükken, İsrail’in tam ölçekli üretime başlaması için kritik bir alıcı kitlesine ihtiyacı var. İki taraflı veya Mısır ile bölgesel işbirliği, iki ülkenin ihracat yapabileceği tek yoldur.
Mısır, bölgede rezervlerinin büyüklüğü ve mevcut ihracat altyapısı nedeniyle bağımsız olarak Avrupa’ya gaz ihraç edebilecek tek ülkedir. Ancak, yatırımcının bu seçenekte güven duymasını sağlamak için enerji sektörü reformları gerekecektir. Bölgesel ihracat için iki seçenek var: İsrail ve Kıbrıs’ı Güney Avrupa’ya bağlayan bir boru hattı inşa etmek veya gazın sıvılaştırılıp ihraç edilebileceği Mısır’a bir boru hattı ağı oluşturmak.
Levantine derin Deniz Havzasına gelince, Avrupa Birliği’ne iki önemli değer sunma potansiyeline sahiptir: Enerji güvenliği ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki bölgesel işbirliğinde dair bir gelişme.
Avrupa’nın doğalgaz arzının çeşitlenmesi uzun zamandır Avrupa Birliği için bir öncelik olmuştur. 2006 ve 2009 yıllarında Rusya ve AB üye ülkeleri arasında gerçekleşen gaz savaşları ve Rusya’nın 2014’te Kırım’ın ilhakını ilhak etmesinin ardından büyük bir diplomatik gerilim artışı yaşanmasıyla birlikte son yıllarda bu konuyu ele alma çabaları hızlandı.
Avrupa’nın coğrafi çevresinden tedarik sağlayarak AB’nin Rus doğal gazına olan bağımlılığını azaltma ihtimali, AB’nin ‘enerji birliği stratejisi’nin belirtilen bir hedefi olarak enerji esnekliği kazanmasına yardımcı olabilir.
Doğu Akdeniz’deki Mısır: Zohr Keşfi, Doğu Akdeniz’in Rengini Değiştirdi
Doğu Akdeniz’deki merkez kuvveti Mısır’dır ve hızla bölge için enerji merkezi haline gelmektedir. Doğal gaz sektörünün hızla genişlemesinin ardından tam politik ve ekonomik desteğini ortaya koyan Mısır hükümeti, kanıtlanmış yerli gaz altyapısı ve gaz için iki sıvılaştırılmış doğal gaz tesisiyle birlikte kendi ve komşularının gazını almaya hazır konumda.
Ağustos 2015’te İtalyan Eni şirketinin ‘sansasyonel’ bir şekilde Mısır’ın deniz alanlarındaki Zohr keşfi, genel itibariyle Doğu Akdeniz’in rengini değiştirdi. Önceden bilinmeyen bir karbonat tabakasında en az 30 trilyon ayak küpün bulunduğu bir gazla, Mısır ve Akdeniz’i çevreleyen diğer ülkeler için olasılıklar aniden muazzam görünüyordu.
Mısırlı yetkililerle yakın işbirliği içinde çalışan ve Port Said’in batısındaki engin kıyı tesisleri aracılığıyla Zohr’da yapılan üretim, keşiften 2 yıl sonra Aralık 2017’de başladı. Bu rekor kıran başarıdır. Bugün Zohr, günde 400 milyon ayak küp üretiyor ve 2020 sonunda bu rakam günde 3,7 milyar ayak küpe ulaşacak.
Geçici olarak LNG ithalatına son vermeye hazırlanan Kahire hükümeti Petrol Bakanı Tarık el Mulla, Nisan ayında yaptığı açıklamada, hükümetin önümüzdeki dört yıl içinde Akdeniz’de daha fazla doğal gaz projesi planlandığını ve 25 milyar $’lık yatırım yapılacağını söyledi.
Zohr başarısı, Kıbrıs’ın sularına olan sınırının yanında yer alan bazı bloklarla birlikte, Kıbrıs’taki Uluslararası Petrol Şirketleri lisanslarını yeniletti. Bazı büyük Uluslararası Petrol Şirketleri adada ofis açtı. Eni, Zohr deneyimi ile Blok 6’da sondaj yapmaya başladığında ne aradığını biliyordu. Tabii ki Zohr oyununun bir uzantısını buldu ve 2018 Şubat ayında, tahmini gaz yerine, “Calypso 1” denilen bir keşif duyurdu. Bir sonraki planlamada bir değerlendirme kuyusu kazılacak. Calypso keşfi olumlu olarak değerlendirilirse ortak girişim [Eni %50, TOTAL %50], rezervlerin ticarileştirilmesi için uygun seçenekleri değerlendirecek.
Güney Kıbrıs için endişe kaynağı, daha fazla offshore başarının jeopolitik açmazlar tarafından engellenebileceğidir.
Russ Gazının Avrupa’ya Ulaşma Yolları
Rusya yükselen bölgesel güç olarak “Avrasyacılık” projesinde İran ve Türkiye ile Astana/Soçi mutabakatları çerçevesinde bölgede etkinliğini koruyor. Türkiye ile sadece askeri değil aynı zamanda ticari/siyasi ilişkileri de var. Türk Akımı Boru Hattı Rusya için hayati önemde. Rusya “Kuzey Akım-2” ile Baltık Denizi altındaki boru projesiyle Almanya ile anlaştı ama ABD görev alacak şirketlere ambargo koydu. Proje şu an rafa kaldırıldı. Rus ekonomisinin nefes alabilmesi için mutlaka doğal gazını “Türk Akımı” üzerinden AB’ye satmalı. Türkiye yine kilit ülke.
Rusya’nın, Türkiye’nin enerji merkezi olmasını ve de bölgeden Avrupa’ya gidecek gazın kontrolünü sağlamaktır. Rusya bu alandaki rezervlere sahip olduğunda, Türkiye enerji merkezi olsa bile kontrol suyun başındaki ülkede, yani rezerve sahip olanın elinde olacaktır. Bu şekilde buradan Avrupa’ya gidecek olan doğal gazın da fiyatını istediği gibi kontrol edebilecek ve kendisine, en önemli müşterisi nezdinde yeni bir rakip oluşmasını engellemiş olacaktır. Bu durum Avrupa’nın arz güvenliği stratejisine aykırı olsa da Rusya’nın amacı, Avrupa’yı kendisi dışındaki alternatif doğal gaz kaynaklarından alıkoymaktır.
Başka bir deyişle, Rusya bölgedeki malum askeri varlığının yanında bölgenin enerji ham maddelerinin kaynağını elinde tutmak için adımlar atarak Avrupa, Türkiye ve başka ülkeler üzerinde stratejik ve mali kontrol sağlamak istemektedir. Aslında Rusya’nın kendi ülkesinde hidrokarbon rezervlerine söz konusu bölgelerdeki rezervleri de ekleyeceği gerçeği göz önünde bulundurulunca, fiyat belirleyen ve rezervleri kontrol eden bir enerji tröstü haline geleceğini tahmin etmek hiç de zor değildir. Her zaman fiyatlarda oynaklık olabilir ancak gördüğümüz sürekli düşüş yapısaldır ve tersine çevrilmesi muhtemel değildir. Avrupa’ya veya Asya’ya gaz ihracatı rekabetçi değilse, yerel pazar tek seçenek olabilir.
Yaratılan değer, bir zamanlar tahmin edilen mal sahipleri kadar olmayabilir ancak bölgeye sağladığı faydalar önemli olacaktır ve sonuçta kaynak sahipleri için herhangi bir alıcı hiç olmamasından iyidir.
Ne demişler, suyun başını tutan suyu kontrol eder.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.