Suriye’de Türkmen Olgusu: Suriye Türkmenleri

1996
Yazarlık Başvurusu

[irp posts=”26557″ name=”Ortadoğu Bölgesi’nde Türkmen Varlığı Üzerine Bir Giriş”]

Suriye Türkmenleri, Suriye’nin Osmanlı Devleti’nden ayrılması ve nihayetinde bağımsızlığını kazanmasıyla beraber Ortadoğu’daki diğer Türkmen gruplar gibi göz ardı edilmiş önemli bir topluluk olarak değerlendirilmelidir. Zira Suriye’nin Osmanlı Devleti’nden kopması sonrası; gerek Fransız manda yönetiminde Türkmenlerin hakları teslim edilmemiş gerek bağımsızlık sonrası süreçte Türkmenlere kurucu unsur veyahut azınlık statüsü verilmemiştir. Türkiye ile Suriye sınırı siyasi ve resmi bir sınırdır. Lakin bilinmesi gereken Hatay’ın alt kesimlerinin kültür, örf, adet, gelenek ve görenek zaviyesinde Hatay’ın üst kesimleri ile farkı olmadığıdır.

Suriye Türkmenleri; 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Ankara Antlaşması sonrasında Suriye’de kalan ve çoğunluğu Türkmen boylarına mensup olan Türklere[1] verilen isimlendirmedir. (Bu antlaşma ve 1939 Hatay’ın Türkiye’ye ilhakı ile beraber Suriye Türkmenleri ile aramızda fiziki ve siyasi bağ kesilmiştir. Nitekim Hatay’ın Türkiye’ye ilhak edildiği süreç incelendiği zaman Türkmenler ile alakalı herhangi bir adımın atılamamış olduğu görülmektedir.[2])

Suriye Türkmenlerinin Kısa Tarihi

Suriye Türkmenlerinin bölgeye gelişi ile alakalı kaynaklar farklı tarihlere yer vermektedir. Kaynakların taranması neticesinde Türkmenlerin bölgeye gelişinin Selçuklu Devleti’nin öncesine dayandığı görülür.[3] 1071 Anadolu’nun Türklere açılması ile Türklerin yayılma alanı genişlemiş ve sonraki yıllarda Oğuz Türklerinin Suriye’ye göçü yoğunlaşmıştır. Türkler esasında bölgede eskiden beri tanınmış bir milletti. Çünkü Türkler ‘İslam Halife’lerine savaşçı özellikleri sayesinde güç kaynağı olarak hizmet ederek bölgede günümüze varana kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Türkmen Oğuz boyları Suriye’ye yerleşirken iki koldan ilerlemişlerdir:

  1. Halep, Hama, Humus ve Şam yöresine yerleşmişlerdir.
  2. Lazkiye istikametine yerleşmişlerdir.

Suriye’de ilk Türk hakimiyetini ise Tolunoğulları Devleti[4] (868-905) ile başlatabiliriz. Abbasilerin bölgeye Mısır valisi olarak gönderdiği Ahmed bin Tolun bir süre sonra Abbasilerin merkezi otoritesinin zayıflamasıyla yeni bir devlet kurarak Mısır, Filistin ve Suriye’de hakimiyet sağlamıştır. Kısa bir hanedanlık süren -Mısır’da kurulan ilk Türk Devleti olarak bilinen- Tolunoğulları Devleti’ne Abbasiler son vermiştir. Tolunoğulları’ndan sonra bölgeye Abbasi halifesinin valisi olarak tayin edilen Muhammed bin Tuğç bölgede hakimiyetin sağlamış oldu. Hakimiyet alanındaki bu devlet Akşitler (İhşidiler) (935-969) idi. Mısır ve Suriye havzasında kurulan Akşitler o tarihlerde Mısır’ın batısında mevcut olan Fatımiler ile mücadele etmiş ve nihayetinde 969 yılında Fatımiler tarafından hezimete uğratılmıştır. 1040 yılında Dandanakan Savaşı ile kurulan Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157) ile Türkmenler tarihi açısından büyük bir dönüm noktasıdır. Anadolu’ya gelmeden evvel Anadolu’ya keşif hareketleri düzenleyen Büyük Selçuklular 1071 Malazgirt adlı meşhur savaş ile Türklerin Anadolu’ya akın etmesine sebep olmuştur. Yine Eyyubi Devleti (1171-1252) tarihleri arasında Suriye havzasında boy göstermiş ve Haçlı Seferleri’ne karşı Selçuklular ile ittifak yapmışlardır.

Suriye, 1250 yılında Türkler tarafından kurulan Memlük Devleti (1250-1517) sınırları içerisinde kalmış ve Osmanlı Devleti tarafından Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) Savaşları sonucu bu bölge toprakları Osmanlı’ya geçmiştir. Bu tarihler akabinde Suriye havzası, Osmanlı Devleti tarafından 1918 tarihine kadar Türk hakimiyetinde kalmıştır.

*Suriye Türkmen Meclisi’nin Çobanbey’de Gerçekleştirdiği Toplantı

Kısaca tarihi kronolojiye değindiğimiz bu bilgiler Türkmenlerin Suriye havzasında siyasi, kültürel, sosyo-ekonomik açıdan ne kadar belirleyici ve tarihi arka plan açısından ne denli güçlü olduğunun kanıtı niteliğindedir. Türkmenlerin bölgede asırlarca kalmış olduğu gerçeği ise bu kanıtı güçlendirmekte ve Türklerin bölgedeki nüfuzunu gözler önüne sermektedir. Zira Türkmenleri sadece etnik bir grup olarak da incelemek hatalı bir değerlendirmedir. Objektif olarak bakıldığında Türkmenler; İslam dinini yayma ve yaşatma noktasında, hacc yolunun emniyetini muhafaza etme, bölgedeki toplumlar arasında düzeni ve huzuru sağlama gayesi ve halifelik ile ilişkiler konularında her zaman ön planda olan bir millet olarak tarihi kayıtlarda geçmektedir.

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi ve Ekim 1918 Mondros Mondros Mütakeresi sonrası başlayan süreçte Suriye bölgesinin elden çıkışının hızlandığı görülür.[5] Malum olduğu üzere Mondros Mütarekesi’nin maddeleri incelendiğinde[6] Osmanlı Devleti’nin bu antlaşmadan büyük zararla çıktığı ve fiilen sona erdiği aşikardır. Bu maddelerin konumuz ile alakalı olanları ise; Osmanlı Devleti kuvvetlerinin İtilaf Devlet’lerine teslim olma şartı içermesidir.  -Misalen 7. ve 16. maddelere bakılabilir.-[7] Suriye’den ve diğer bölgelerden kayan Türk birlikleri aslında bölgenin geleceği açısından da Türkiye’nin yeni düzen kurulumundan uzak tutulacağının bir göstergesiydi. Nitekim 1918 tarihinden sonra vuku bulan hadiseler bu görüşü desteklemektedir. Fransızların Mondros Mütarekesi sonrası bölgede hakim konuma geçtiği vakit Suriyeli Türkmenler bu işgale karşı Müdafaa-yı Hukuk Cemiyetleri kurdular.[8] Anadolu’da Fransız işgaline karşı başlatılan örgütlenme biçimi gibi Suriye Türkmenleri de örgütlenmişlerdi ve Fransız işgaline karşı olan isyanlar Ekim 1921 Ankara Antlaşması’na dek sürecekti. Türkiye ve Fransa arasında yapılan Ankara Antlaşması ise bu noktada Suriye Türkmenlerinin beklentilerini karşılayamayacaktı. Asırlarca ev sahibi olan Türkmenler artık azınlık statüsündeydi. Resmi olarak Fransız kuvvetlerinin 1920’de Şam’a girmesiyle başlayan Fransız hakimiyeti 1946 senesine kadar devam etti. ( Bu sebeple 1946 Suriye’nin bağımsızlık günü olarak milli tatil kapsamındadır.[9] ) Türkmenler ise bu zaman zarfında da mücadelelerine devam edeceklerdi.

Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı 1946 yılından sonra ise Türkmenlerin durumu daha da sancılı bir hale bürünmüştü.[10] Suriye vatandaşı kimliği altında bir ulus devlet modeli beklenirken asırlarca bölgede ev sahibi olan Türkmen milletin bu yelpazede yerini alamadığı görülür. Nitekim bağımsızlık sürecinde kurucu olarak görülmeyen Türkmenler, Suriye’de Baas Partisi’nin iktidara gelişi ile beraber yoğun şekilde baskı altına alınmaya çalışılacaktı. Zira Baas Partisi’nin ideolojisi Arapları tek toprak altında birleştirmek idi. Böyle bir ideolojinin uzantısı, Suriye’de yaşayan Türkmenlerin Arap kimliği altında değerlendirilmesi olacak idi. Sosyalist Baas Partisi, toplumda hayat sürebilme şartını adeta kendiyle kurulması mutlak bir ilişkiye bağlayarak[11] sadece Türkmenleri değil Arap olmayan tüm azınlıkları asimile etme gayreti olarak değerlendirilebilir. Bu sıkıntılı süreçler akabinde 1970 yılında parti içi darbeyle iktidara gelen[12] Hafız Esed dönemindeyse Türkmenlere yönelik baskılar en üst seviyelere ulaşmıştır.[13]

Günümüzde Suriye Türkmenleri

Bu harita Suriye Türkmen Meclisi’nin resmi sitesinden https://meclisturkmen.org/tr/ alınmıştır.

2010 Arap Baharı sonrası çıkan olaylardan Suriye etkilenmiştir. Bilindiği üzere Arap Baharı’ndan en çok etkilenen ülkelerden biri de Suriye’dir. Zira Suriye’de daha müreffeh şartlar altında yaşamak isteyen halkın protestolarına Oğul Esed’in tutumu çok sert olmuş ve bu tutumun faturası ağır olarak Dünya’yı etkileyen bir terör örgütünün Suriye’de örgütlenmesine neden olmuştur: DAİŞ. Bununla birlikte Suriye, uluslararası bir göçmen krizinin mimarlığını yapan bir devlet haline gelmiştir. Suriye Türkmenleri’nin ise bu aşamada aktif bir eylemde bulunmadığı görülse de özellikle kırsal alanda yaşayan Türkmenlerin evlerini muhaliflere açtığı bilinmektedir.[14] Zamanla çeşitli çatıda birleşme gayretinde olan muhalifler konferanslar ve toplantılar düzenliyorlardı. Hatta ilk toplantının İstanbul’da gerçekleşerek Suriye Kurtuluş Cephesi adında bir yapının kurulduğunu belirtmek gerekir.[15] Toplantılar yapılırken Türkmenler de bu organizasyonlarda bulunarak Suriye’nin yeniden inşası sürecinde olmak istediklerini açıkça beyan ediyorlardı. Bununla birlikte Suriye Türkmenleri kendi aralarında farklı organizasyonlar kurmuşlardır. Bu yapıların başında kuşkusuz Suriye Türkmen Meclisi[16] yer almaktadır. Suriye Türkmen Meclisi Türkiye tarafından tanınan ve faaliyetleri ile Suriye’nin geleceği adına, Türkmenler adına hareket kabiliyetlerinin oldukça fazla olduğunu göstermektedir. 2013 yılında Ankara’da kurulmuş olup merkezini geçtiğimiz sene (2019) Suriye Çobanbey’e taşınmış bulunmaktadır. Suriye Türkmen Cephesi 2013 yılından bu yıla kadar Türkiye’nin yapmış olduğu yurt dışı operasyonlarda Türkiye’ye destek açıklamaları yapmış ve ülkemizdeki ve bölgemizdeki terör sorunu ile mücadelede Türkiye’nin yanında yer almışlardır. Bu malumatlarla birlikte Suriye’deki Türkmenlerin silahlandığını da belirtmek gerekir.  Siyasi ve askeri anlamda elini güçlendirmeye çalışan Suriyeli Türkmenler çeşitli isimler altında tugaylara ayrılmış (Halep ve çevresi birlikler Sultan Murat Tümeni; Bayır-Bucak bölgesindeki birlikler 2. Sahil Tümeni adı altında)[17] ve sadece Suriyeli Türkmenlere değil Suriyeli muhaliflere de yardımcı olmuşlardır.[18] Halihazırda Suriye Çobanbey’de merkezi olan Meclis’in faaliyetlerini aktif şekilde göstermesi oldukça önemlidir. Çünkü Türkmen nüfusunun bölgede daha da azalmasının önüne geçmiş olmakta, ülkenin geleceği açısından nüfus ve nüfuzunu koruyacağını sahada göstermektedir. Diğer taraftan mülteci olarak Türkiye’de bulunan Suriye vatandaşlara da bölgeye gidilip hayatın tesis edilebileceğini gözler önüne sermektedirler.[19]

Türkmenler bölgede asırlardır yönetim çarkının başında olmalarından ötürü toplumun her alanına hakim olan bir gruptu. 1. ve 2. Dünya Savaşı akabinde Türkmenlerin yaşam standartlarının eskisi gibi olmadığı aşikardır. Gerek Baas politikası gerek sonraki süreçte Türkmenlerin fakirleştiği görülür. Tüm bu zor şartlara rağmen benliğini devam ettiren Türkmenler kırsal alanlarda tarım, hayvancılık ve narenciyelik ile ilgilenir iken; şehirde hayatını idame ettirenler ise ayakkabı, hazır giyim, araba tamiri gibi küçük ölçekli işler ile meşgul olmaktadırlar. Memur olanların sayısının az olduğu da Türkmenleri sosyoekonomik durumlarının bilinmesi açısından vurgulanmalıdır.[20]

Suriye Türkmen nüfusunun coğrafi dağılımı – 2011 ORSAM Saha Raporu

Görüldüğü üzere bölgede asırlar boyu bir Türkmen kimliği olgusu vardır ve bu kimlik varlığını sürdürmektedir. Bölgede hakim konumda iken Osmanlı Devleti’nin dağılışından sonra azınlık durumuna düşen Suriye Türkmenleri yeni süreçte kurucu unsur rolünde olamamış hatta azınlık statüsünde görülmediğinin altı çizilmelidir. Tüm bunlara rağmen özellikle Arap Baharı süreci sonrasını baz alınırsa; Türkmenler yoğun şekilde siyasi ve sosyal hayatta adından söz edilen grup olarak gündeme gelmeyi başarmıştır. Çeşitli dernekler ve siyasi oluşumların yanında, askeri kanadı ile de mücadeleye devam eden bir yapı olarak sahnede varlığını korumaktadır. Tüm bunlara ilaveten eğitim seviyesi, basın yayın konusundaki iletişim düzeyi, ana dil problemi, ekonomik seviyenin artırılması gibi konuların üzerine gidilerek hiyerarşik düzenin daha fazla oturtulması Türkmenlerin faydasına olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise bu süreçte olduğu gibi Türkmenlere desteğini sürdürmeli ve Suriye Türkmenleri ile yakın temasını korumalıdır. (Türkiye’nin Türkmenler ile olan ilişkilerinin diğer ülkelerce de bilindiği unutulmamalıdır. 2015 tarihinde sınır ihlali gerekçesi ile Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi olayı sonrası Türk makamlarınca yapılan DAİŞ’e değil Türkmen soydaş ve akrabalara saldırıldığının belirtilmesi[21] ve Rusya’nın bu konu hakkında açıklama yapmak zorunda olması Türkiye ile Türkmenlerin birlikte değerlendirildiğinin ispatı niteliğindedir. )  Zira Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurt dışına düzenlediği operasyonlarda basına sızan resimlerde görüldüğü üzere Türkiye ile akraba olan Türkmen vatandaşların Türkiye safında yer aldığı ve Türkiye’nin yurt dışı operasyonlarına destek verdiği gözlemlenmektedir. Basın üzerine düşen görevi yerine getirerek Suriye Türkmenlerini hatta tüm Türkmenleri inceleyen haberler sunmalı, akademi camiası bu konuda derinlemesine araştırmalar yayınlamalı, köşe yazarları fıkralarında Türkmen meselelerini inceleyerek fikirlerini sunmalı ve saha raporları yapan gözlemcilerimiz vesilesiyle bölge ile her zaman sıcak temasımız korunmalıdır.

Erdi Satılmış

Stratejik Ortak Misafir Yazar

[irp posts=”26557″ name=”Ortadoğu Bölgesi’nde Türkmen Varlığı Üzerine Bir Giriş”]

KAYNAK

[1] Fatih Kirişçioğlu, “Suriye’de İç Savaş Sürerken Suriye Türkleri”, Rapor No:1, (Ankara: 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 2013), 6.

[2]http://tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc020/kanuntbmmc020/kanuntbmmc02003658.pdf [Erişim Tarihi:

[3] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/anadoludan-once-suriyeye-geldiler-40024039 [Erişim Tarihi: 08.12.2015]

[4] Nadir Özkuyumcu, “Tolunoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2012), Cilt. 41, 233-236.

[5] Ahmet Emin Dağ, Emeviler’den Arap Baharı’na Halep Türkmenleri, Taşmektep Y., 2015, s. 60.

[6] https://www.ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2016/11/7-Mondros.pdf

[7] https://www.ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2016/11/7-Mondros.pdf

[8] Ahmet Emin Dağ, a.g.e., s. 62.

[9] https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2018/04/15/suriyede-fransiz-mandasi

[10] Abdurrahman Mustafa, “Türkmenlerin Durumu”, DAİŞ 3. Dünya Savaşı’nın Deşifresi, (Ed.: Betül Soysal Bozdağan), (İstanbul: Hayykitap, 2016), 163.

[11] Nikolaos Van Dam, Suriye’de İktidar Mücadelesi, İletişim Y., 2000, s. 44.

[12] http://www.mfa.gov.tr/suriye-siyasi-gorunumu.tr.mfa

[13] Abdurrahman Mustafa, a.g.e, s. 164.

[14] Ahmet Emin Dağ, a.g.e., s. 104.

[15] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2011/09/110915_syria_opposition [16.09.2011]

[16] https://meclisturkmen.org/tr/

[17] Abdurrahman Mustafa, a.g.e., 166.

[18] https://www.haber7.com/dunya/haber/911752-suriyeli-muhaliflere-turkmen-destegi [Erişim Tarihi: 06.08.2012]

[19] https://www.dha.com.tr/son-dakika/suriye-turkmen-meclisinden-vatana-donus-karari/haber-1678076 [Erişim Tarihi: 08.07.2019]

[20] Tarık Sülo Cevizli, “Suriye Türkmenlerinin Siyasallaşma Süreci ve Son Durumu”, Ortadoğu Türkmenleri aSempozyumu, Ankara: Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2014, s. 85.

[21] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-turkmen-bolgesinde-dais-yok-kimse-kimseyi-kandirmasin/480952

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

7 YORUMLAR

  1. Suriye konusu hakkında büyük bir sempozyum düzenlenmelidir. Türkmenler baş tacı olacak şekilde konu ele alınmalı. Bu genç kardeşimiz de bir oturumda anlatmalı. Daha da geliştirmeli herkes kendini daha da bilgilendirmeli.

  2. TESAM’IN Eğitim programından duyduğum heyecanla Suriye Türkmenleri Ortadoğu Türkmenleri diye araştırınca denk geldim. Abi ya da hocam artık ne dersek diyelim on numara olmuş. Demek ki orada farklı etnik kökenler varken neler çekmişiz. Üniversite 2. sınıf Uluslararası İlişkiler Ankara’da okuyan bir genç olarak size şükranlarımı sunuyorum Erdi hocam. Bu yoruma bu sitedeki diğer yazınızdan geldim ama başka yazınız mevcut değil sanırım.

  3. Türkmenler için yazılar yazan bu arkadaşımız ile tanışmak mümkün değil sanırım. Böyle isimlerin gizli kalması belki daha doğru orasını bilemem yalnız dili hoşuma gitti epey. İleride kürsülerde, protokollerde böyle isimler görmek istiyoruz. Helal olsun aslanım, sizlerle gurur duyuyoruz.

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz