Koronavirüsün Avrupa Birliği’ne Etkileri

399

2019 yılının sonlarında Çin’de ortaya çıkarak tüm Dünya’yı etkisi altına alan COVİD-19 şu ana kadar 6 milyonun üzerinde insana bulaştı. Mart ayında çıkış noktası olan Çin’de kontrol altına alınan virüs, Avrupa’da hızlı bir yayılım göstermeye başladı ve virüsün yeni merkezi Avrupa oldu. Virüsün ilk defa görüldüğü ocak ayında sıkı önlemler almayan Avrupa ülkeleri, mart ayından itibaren ciddi bir sınav verdi ve virüsün yayılımını kontrol altına almaya çalıştı. İşte bu noktada alınmaya başlayan önlemler ve bu önlemlerin ekonomik etkisi Avrupa Birliği’nin geleceğinin bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.

Bakıldığında, COVİD – 19 öncesi zaten Avrupa Birliği’nin geleceğine ilişkin soru işaretleri artmaktaydı. Yakın yıllarda yaşanan problemleri zamansal sıralamayla ele almak gerekirse 2008 krizi sonrasında Güney ülkelerinin ekonomik zorluklar çekmesi üzerine Almanya başta olmak üzere hazırlanan ekonomik yardım paketleri uzunca bir süre tartışılmış ve bazı noktalarda Alman halkının tepkisini çekmişti. Bu kriz sonrasında Avrupa Birliği içerisindeki güney-kuzey ülkelerinin bloklaşması yeniden artmış, yapılan yardımların ülke ekonomilerine etkileri ve 2015 yılındaki düzensiz göç krizi ile gelen mülteci meseleleri Almanya, Avusturya, Fransa gibi ülkelerde aşırı sağ partilerin yükselişine neden olmuştu. Bununla birlikte 2016 yılında Birleşik Krallık’ta düzenlenen referandumda alınan ‘Brexit’ kararıyla Avrupa Birliği’nin geleceği gerçek manada sorgulanır olmuştur. Bu dalgalanmanın farkında olan Avrupa Birliği kurumları, 2017 yılında yayınlanan Beyaz Kitap başta olmak üzere çeşitli çalışmalarla Avrupa Birliği’nin geleceğinin nasıl olacağını planlamaya başlamışlardı.

İşte bu dalgalı süreçte ortaya çıkan pandemi, Mart ayından itibaren Avrupa Birliği üye ülkelerinin Avrupa Birliği ilkeleriyle uyuşmayan kararlar vermesine neden olmuştur. Öyle ki, gecikmeli de olsa İtalya’dan başlamak üzere ülkeler arası seyahat yasakları gündeme gelmiş ve Schengen anlaşması ise fiilen askıya alınmıştır. Ülkeler maske ve sağlık malzemeleri ihracatlarını sınırlandırarak ortak pazarı bir kenara bırakmıştır. Dahası, bazı ülkeler diğer üye ülkelerin maske alımlarına el koymuş ve böylece bir nevi devletler arası haydutluklar görülmüştür.

Fakat Avrupa Birliği içerisindeki asıl mücadelenin bundan sonra başlayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Zira, Avrupa Birliği’nin güneyindeki İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkelerin koronavirüsten ekonomik olarak daha ağır bir şekilde etkileneceği gözükmektedir. Bu nedenle İspanya ve İtalya’nın başını çektiği güney ülkeleri, çözüm olarak ‘Korona Tahvilleri’nin piyasaya sürülmesini ve tüm ülkelerin birlikte borçlanarak süreci atlatmasını talep etmektedir. Bununla beraber Almanya ve Hollanda’nın öncü olduğu kuzey ülkeleri ise tahvil çıkarılmasını bir çözüm olarak görmezken, farklı ekonomik çözüm yolları önermektedir. Bu ülkelerin başlıca gerekçesi ise mali disiplin konularında Akdeniz ülkelerinin daha gevşek bir görüntü çizmesidir. Siyasi açıdan bakıldığında ise, 2008 krizi sonrası Yunanistan gibi ülkelere yardım konusunda başı çeken Almanya ve diğer ülkeler bu duruma kendi toplumlarını zor ikna etmişler ve hatta bu nedenle aşırı sağ partilerin oy oranının ve AB karşıtlığının yükselmesini engelleyememişlerdir.

Dönemin Yunanistan Başbakanı Papandreu’nun, ekonomik destekleri sağlayan Merkel karşısında bu duruşu sonrasında istifasına ve ilk seçimlerde Meclis’e dahi giremeyişine neden olmuştur. (2011)

Hal böyle iken, korona tahvilleri konusunda bir türlü anlaşma sağlanamaması nedeniyle İtalya ve Fransa gibi ülkelerden üst perdeden Avrupa Birliği’nin geleceğini sorgulayan sesler yükselmiştir. Bu noktada korona tahvilleri konusuna kuzey ülkelerinin sıcak bakmaması üzerine İtalya Başbakanı Conte, “Bu, Avrupa Birliği’nin varlığına yönelik büyük bir tehlike” şeklinde bir demeçle Avrupa Birliği’nin geleceğinin önümüzdeki süreçte sorgulanabileceğini ifade etmiştir. İspanya Başbakanı Sanchez’in de benzer yönde açıklamalar yaptığı görülmüştür.

Bununla beraber, Avrupa ülkelerinin ekonomik konularda bir orta yol bulabileceği düşünülebilir. Nihayetinde Almanya, Finlandiya, Hollanda gibi ülkelerin güney ülkelerin ekonomik sorunlarına yardımcı olabilmek için belli oranda ekonomik destek sağlayacakları zaten beklenmektedir. Ancak bunun neticesinde toplumların nasıl tepki vereceğini öngörmek hayli güçtür. Geçtiğimiz günlerde Alman Anayasa Mahkemesi’nin Alman halkının parasının diğer ülkelerde harcanamayacağına dair aldığı karar da Almanya’da Avrupa Merkez Bankası tahvil alımlarına karşı yükselen sesin neticesinde yapılan başvuru sonucunda gelmiştir. Henüz on yıl öncesinde Yunanistan’a yapılan yardımların bu ülkelerde aşırı sağın yükselişinin nedenlerinden olduğu su götürmez bir gerçektir. Hatta Birleşik Krallık’ın ‘Brexit’ ile Birlik’ten ayrılmasının nedenlerinden birinin de bazı üye ülkelerin ekonomik sorunlarıyla uğraşmak istememek olduğu açıktır.

Zaten mülteci meselesi ve yeni mülteci dalgası nedeniyle kırılgan hale gelen toplumlarda, ekonomik sorunların da baş göstermesi halinde AB karşıtlığının daha da yükseleceği öngörülebilir. Pandeminin başlarında İtalya’da Avrupa Birliği bayrağının bazı vatandaşlar tarafından yakılmasına ilişkin videolar sosyal medyada çokça paylaşılmış, İtalya’nın Avrupa Birliği’nden alması gereken yardımı almadığı ve yalnız kaldığı yorumları ülkede bulunan bir çok siyasi tarafından gündeme getirilmişti. Artan tepki neticesinde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “AB adına, zamanında yanınızda olamadığımız için özür diliyorum.” ifadesiyle İtalya’dan özür dilemiştir.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen

İşte bu kargaşanın uluslar nezdinde yarattığı tepki ile koronavirüsün ulus devletlerin etkisini artıracağı ve küreselleşmenin yara alacağı yönündeki yorumlar birlikte değerlendirildiğinde, Avrupa Birliği ülkelerinde sağ partiler tarafından önderlik edilen yeni ‘exit’ süreçlerinin yaşanabilmesi olasıdır.

Tüm bu olgulara, Macaristan’da olağanüstü hal kurumunun suistimal edilmesi ve otoriterleşmenin artmasına Avrupa Birliği’nin karşılık veremeyişi de eklenince, Avrupa Birliği kurumları arasında bir sistemsel enstrüman ve yaptırım eksikliği olduğu açıkça görülmektedir. İşte bu süreç belki de, Avrupa Birliği’ni sistemsel bir dönüşüm içerisinde girmeye zorlayan bir sürece evrilebilecektir.

30 Mart 2020 tarihinde Macar Parlamentosu  hükümete ”acil durum” süresince kanun hükmünde kararname çıkarma, bazı kanunların uygulanmasını askıya alabilme ve asılsız haber yayanlara 1 ile 5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilme yetkisini veren yasa tasarısını kabul etti.

Yine bu sürecin içinde, Avrupa ülkelerinin ABD ve Çin’le ilişkilerinin nasıl seyredeceği de önemli olacaktır. ABD ve Çin arasında günden güne kızışan güç mücadelesinde Birleşik Krallık ABD’nin yanında bir anlayışla Çin’e karşı saf tutarken, Almanya bu konuda net bir tutum belirlememiştir. Hatta Almanya Dışişleri Bakanı Maas, Dünya Sağlık Örgütü karşıtı tutumu nedeniyle Trump’ı eleştirmiş ve Trump’ın tutumunun çözümden yana olmadığını ifade etmiştir. İşte bu noktada, Avrupa ülkelerinin Çin ile ne kadar işbirliğine gideceği ve ekonomik sorunlarda ABD’nin ne kadar Avrupa Birliği’ne yardımcı olabileceği gibi meseleler önümüzdeki süreçte gündeme gelecektir.

Neticede, Avrupa Birliği’nin pandemi sürecinde özellikle sağlık sistemi konusunda iyi bir sınav vermediği, pek çok ülkenin sağlık sisteminin çöktüğü ve medikal malzeme konusunda sıkıntı yaşandığı açıktır. Bununla beraber, yakın tarih örneklerinde Avrupa Birliği’nin hatalarından ders çıkarma ve bu derslerin neticesinde gerekli yenilenmeyi yapmak konusunda sağlam adımlar atabildiği görülmüştür. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği’nin gelecekte böyle bir salgına daha hazırlıklı olacağı ve sağlık malzemeleri konusunda bir daha sıkıntı yaşamayacağı düşünülebilir.

Bununla beraber, borçlanma oranı çok yüksek olan Güney Avrupa ülkelerinin ekonomik resesyondan fazlasıyla etkileneceği anlaşılmaktadır. Fakat dünyanın en büyük ekonomilerini bünyesinde barındıran Avrupa Birliği, ülkeler arasındaki uzlaşı neticesinde bir orta yol bulacaktır ve bulunan bu yol krizi hisseden ülkelerde krizin etkilerinin hafifletilmesinde mutlaka etkili olacaktır. Ancak asıl önemli olan, krizi hisseden ülkelerde Avrupa Birliği yardımının beklentileri karşılayıp karşılamayacağı ve buna halkın tepkisi ile krizi daha az hissederek ekonomik yardımda öncü olan ülkelerde halkın bu yardımlara olan tepkisi olacaktır. İşte bu noktada, Avrupa Birliği’nin birlik olma olgusu karşısındaki esas tehdit ekonomik kriz veya ülkeler arasındaki tartışmalar değil bu olaylara Avrupa ülkelerinde toplumun vereceği yanıttır. 1929 Büyük Buhran’ında ülkelerin yetersiz kalması neticesinde aşırı sağ partilerin iktidara gelerek dünyayı yıkıma götürdüğü sürecin bir benzerinin günümüzde Avrupa Birliği’nin dağılmasına yol açan ‘exit’ süreçleri ve aşırı sağ partilerin iktidarı şeklinde ortaya çıkması olası gözükmektedir.

1929 Büyük Buhran’ında elinde “Neden babama iş vermiyorsunuz?” yazılı bir pankart tutan çocuk.

Kanaatimce, İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük yıkımın ertesinde doğan Avrupa Birliği, önceki ekonomik krizlerden de dersler almış olduğundan her şeye rağmen süreci dağılma tehlikesini bertaraf ederek geçirecektir. Pandeminin Avrupa Birliği’nde yıllardır eksikliği anlaşılan bir sistemsel dönüşüm ihtiyacını ortaya çıkardığı zaten görülmektedir. Bu sistemsel dönüşümü gerçekleştiren ve bölge ülkeleriyle yeni işbirlikleri kuran Birlik ülkeleri, salgından büyük oranda güçlenerek çıkabilecektir. Bu noktada, Türkiye ile kurulması muhtemel ilişkilerin ilk adımının da Türkiye- AB arasında imzalanan gümrük birliği anlaşmasının günümüz şartlarında revize edilmesi ve Türkiye’ye vize muafiyetinin sağlanması olabilecektir.

KAYNAK

https://www.trthaber.com/haber/dunya/abnin-gelecegini-konusmak-icin-henuz-erken-474241.html

https://covid19.setav.org/koronavirus-sonrasi-ab-tamam-mi-devam-mi_77

https://www.dw.com/tr/koronavir%C3%BCs-abyi-siyasi-krize-s%C3%BCr%C3%BCkl%C3%BCyor/a-52986819

https://www.setav.org/5-soru-koronavirus-ve-avrupa-birliginin-gelecegi/

https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2020-04-25/coronavirus-has-exposed-the-eu-s-creeping-irrelevance

https://www.consilium.europa.eu/en/policies/covid-19-coronavirus-outbreak-and-the-eu-s-response/

https://www.theguardian.com/world/2020/apr/12/after-coronavirus-how-will-europe-rebuild

https://www.euronews.com/2020/03/27/the-future-of-the-european-project-is-at-stake-eu-in-crosshairs-of-coronavirus-pandemic

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz