Avrupa Ordusu Kime Karşı Hazırlanıyor?

1754
Yazarlık Başvurusu

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik bir topluluk olarak dünya sahnesine giren Avrupa Birliği, kendi içinde günümüze kadar evirilip güçlü bir siyasi ve ekonomik organizasyona dönüştü. Hala bu dönüşüm sürecinde olan Avrupa Birliği, ülkeler ve milletler tamamen orta paydayı bulduğunda ise birleşmiş, entegre olmuş bir Avrupa yaratmak istiyor. Bu yakın gelecekte mümkün gözükmese de ülkeler şu an egemenliğinden ödün verip daha üst bir kurum olan Avrupa Birliği’ni güçlendirme ve yetkisi arttırma çabasında. Bu çabaların en önemli sonuçlarından biri de geçtiğimiz yıl oldukça gündem de olan Avrupa Ordusu ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikasıdır. Bu ortak güvenlik politikası ile AB dünyadaki krizlere ve çatışmalara müdahale etme amacı güdüyor.

OGSP’nın Kısa Tarihi ve Yaşanan Görüş Ayrılıkları

İkinci dünya savaşı Avrupa’da hem ekonomik hem sosyal olarak büyük bir yıkım bıraktı. Bu büyük yıkımdan sonra soğuk savaşın başlaması Avrupa’nın bölünmesine yol açtı. Özellikle savaştan sonra süper güç olarak ortaya çıkmış ABD, Avrupa’ya bir önder olarak para yardımı ve askeri destekte bulundu ki bu da NATO’nun kurulmasına ve kutupların oluşmasına sebep oldu. ABD önderliğinde tekrardan gelişmeye başlayan Avrupa ülkeleri, 80’lerden sonra büyük atılımlar gerçekleştirerek hem kendi iç pazarlarında hem de dünya ticaretinde büyük rol oynamaya tekrardan başladılar. Avrupa Birliği organizasyonun da gelişmesiyle birlikte dünya siyasetinde de rol oynamaya başladılar. Demir Perde’nin de çökmesi, Almanya’nın birleşmesi ve Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birlikte yükselişe geçen Avrupa Birliği son zamanlarda ABD’siz hayatta kalma planları yapıyor. Bu makalede bu politikaların tarihini ve şu anki durumunu inceleyeceğiz.

(Soğuk Savaş döneminde Avrupa Kutuplaşması – Demir Perde Ülkeleri)

‘Kendi kendine yetebilen bağımsız ve güçlü Avrupa’ yeni ortaya çıkan bir şey değil. 1950 yılında Winston Churchill Pleven Planı adı verilen Ortak Avrupa Ordusu fikrini ortaya atmıştı, fakat o zamanki durumda yapılması mümkün olmayan bir şey değildi. Sonuçta 5 yıl önce bu milletler birbirleriyle ölesiye savaşmışlardı. Özellikle De Gaulle yönetimindeki Fransa sürekli bağımsız bir Avrupa hayal etmiş, ABD’nin Avrupa’da olan etkisinden her zaman rahatsız olmuştur. Bilindiği gibi kendi Fransa’yı NATO’nun askeri kanadından da belli bir süre çıkarmıştır. Avrupa Ordusu’na büyük ilgi gösteren De Gauelle, Avrupalı aktörlerden yeteri desteği alamamıştır çünkü NATO’nun varoluşu bu fikri gereksiz kılmıştır. Özellikle Birleşik Krallık’ın önderliğinde İtalya, Danimarka ve Hollanda güvensizlikten ve öteki sorunlardan dolayı bu fikri desteklememişlerdir.

Birleşik Krallık’ın Avrupa’nın büyük bir gücü olması bir yana, Avrupa’dan daha çok ABD ile yakın olması bu projenin destekçilerinin ve özellikle Fransa’nın canını oldukça sıkmaktaydı. Koz Avrupa Birliği’nin eline geçtiği zaman 1973’te Birleşik Krallık’ta AB’nin bir parçası olmak için başvurdu fakat bu Fransa önderliğinde reddedildi. Sebebi ise Birleşik Krallık’ın AB’ye girmesi demek ABD’nin de bir şekilde dahil olması demekti. Bu yüzden Birleşik Krallık’ın AB’ye girme teklifi çok kez Fransa tarafından reddedilmiştir.

Avrupa Ordusu fikrinin başka bir sorunu ise liderlik sorunuydu. Ortak bir ordu oluşturulması büyük bir güven gerektirmesi ve bu orduyu hangi ülkenin hangi generalin yöneteceği gibi birçok sorun ortaya çıkmıştı. Ekonomik olarak güçlü fakat nüfus ve askeri olarak güçsüz olan ülkelerin etkisi az olacağı için bir yönetim sorunu ortaya çıkacaktı. Güçlü ülkeler orduyu kendi çıkarlarına göre yönlendirmek isteyebilirdi, kısaca AB ülkeleri bu uluslarüstü birliğe hazır değildi.

1997 yılında Amsterdam anlaşmasında Batı Avrupalı ülkeler Avrupa’nın kendi güvenlik politikası olması gerektiğini vurgularken, hala NATO’nun bu işlevi yaptığını savunanlar vardı. Böyle bir politikanın NATO ve ABD ile ilişkilerini bozabileceğini savunan ülkelerin başında tekrardan Birleşik Krallık geliyordu. Fakat İngiltere’de ertesi sene değişen hükümetle birlikte 1999 yılında Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası hayata geçti. Bu yeni doğan organizasyon, NATO ile yarışmayacak ve NATO’nun yedeği olarak kalacaktı. Belirtilene göre NATO yerine bu savunma organizasyonuna odaklanmak NATO’yu kopyalamaktan ileriye gitmeyecekti, fakat en azından ilk adım atılmıştı.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmış olmasının verdiği rahatlıktan kaynaklı bu proje de çok öne çıkmadı. Bu konu ara ara AB’nin gündemine gelse de son yıllarda özellikle NATO’ya gerektiğinden az katkı yapan Avrupalı devletler ABD tarafından çok eleştiriliyor.

Eğer NATO’ya bizim ne kadar ödediğimize ve Avrupalı Devletlerin ne kadar ödediğine bakarsanız, burada gerçekten kim en fazla kar sağlıyor?

Donald Trump

Avrupa Ülkelerinin % olarak NATO bazlı savunma harcamaları

Günümüz

Günümüzde istendiği gibi savunma girişimi yakalanamasada Avrupa Ordusu fikri şu an dünyanın farklı bölgelerinde görevde bulunuyor. Ortak Savunma ve Güvenlik Politikası ile birlikte Avrupa güçleri beraber çalışıyor ve iş birliğini güçlendiriyor. 2017’de ‘Daimî Yapısal İş Birliği Savunma Anlaşması’nın 27 AB ülkesinin 25’i tarafından imzalandı ve silah sanayi gibi alanlarda teknolojilerini beraber kullanmayı hedefliyorlar. Şu an özellikle insanı problemleri çözme alanında çalışan AB, üçüncü dünya ülkelerine ‘barış ve istikrar’ getirmek için güvenlik güçleri ile farklı ülkelerde eğitim, güçlendirme gibi eğitimler vererek aktif rol oynamaya çalışıyor. Her ne kadar Avrupa ülkeleri dış politika gibi konularda ortak bir doktrine sahip olmasa da bu konuda geçmişten günümüze iyi bir yol katettiler. Avrupa Tek Senedi, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, AB Dış İlişkiler Servisi, Avrupa Topluluğu İnsani Yardım Bürosu gibi politikalar Avrupa Birliği’nin birleşik ve güçlü bir karar mekanizma oluşturma isteğini yansıtıyor.

Şu an OGSP’nin aktif olarak dünyada 17 görev yürüttüğü biliniyor. Bunların 6’sı askeri düzeyde olup geri kalan 11 tanesi insani krizleri durdurma amacıyla çalışıyor. Yaklaşık 5 bin Avrupa güvenlik gücünün dünyanın farklı yerlerde çalıştığı biliniyor. Bunlardan ilgi çekici olarak bazıları Mali, Kosova, Irak, Ukrayna ve Akdeniz gibi bölgeler. Anlayabileceğimiz gibi Avrupa Birliği kolunu her yere uzatmaya çalışıyor.

OGSP’nin dünya üzerindeki aktif görevleri

Mali’de uzun zamandır çatışmalar sürüyor ve düzgün işleyen savunma güçleri olmadan ülkenin yakın zamanda istikrara kavuşması zor gözüküyor. Bu yüzden Mali yönetiminin daveti doğrultusunda AB 2013 yılından başından beri Mali ordusuna askeri eğitim misyonu ile destek veriyor. EUTM Mali olarak adlandırılan misyonla orduya eğitim ve danışmanlık sağlanarak ülkenin dışardan yardım almadan kendi güvenliğini sağlayabilmesini ve toprak bütünlüğünü koruyabilecek hale gelmesi hedefleniyor. Şu an 25 AB ülkesinden toplam 600 askeri personel şu an Mali’de görev yapıyor ve sonucunda yaklaşık 12 bin Mali askerine danışmanlık servisi sunulmuş durumda.

Mali’deki Alman güçleri güvenlik güçlerini eğitiyor

Somali’de ve Afrika Boynuzunda da operasyonlar yürüten OGPS, 2008 yılından bu yana Dünya Gıda Örgütü’nün ve AU misyonu AMISOM gemilerini koruma, caydırma ve korsanlarla mücadele gibi amaçlarla bölgede bulunuyor. Aynı şekilde Mali’de olduğu gibi Somali ordusuna danışmanlık ve hizmet veren OGPS, hava kuvvetleriyle de bölgede istikrarı sağlama çalışmaları yaptıklarını iddia ediyorlar.

Brüksel’den Afrika’nın bir öbür ucuna kadar operasyonlara girişen AB, özellikle Afrika girişimleriyle orada dikkat çekiyor. Afrika’yı tarihi boyunca sömürge olarak kullanmış daha sonrada kolonileri serbest bırakırken uygun olmayan bir yolla çıkarlarına göre harita çizen, bölgede barışçıl istikrarı sağlamak yerine kaos bırakan halbuki yine Avrupa ülkeleriydi. Afrika’daki ülkelerle adil bir iş birliği yapmaya çalışan ülkelerden biri olan Türkiye son zamanlarda Afrika’daki önemli aktörlerle beraber çalışma gayretini gösteriyor. Türkiye’nin Afrika’daki Potansiyel Dostu: Etiyopya adlı yazımı okuyabilir ve Türkiye’nin Afrika’daki siyasi ve ekonomik girişimleri hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Kosova’da, Bosna’da ve genel olarak Balkan bölgesinde son yıllarda birçok olay yaşandı. Avrupa’da yakın tarihte yaşanan bu olaylar ‘süper güç’ denilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, NATO gibi kurumların geç müdahalesi veya taraflı mücadelesi yüzünden birçok insan hayatını kaybetti, soykırımlar yaşandı. Bu yaşananlar ülkeleri zayıf kıldı ve ekonomik, siyasal sorunlara sebep oldu. Uluslararası Hukuk düzeyinde tüm ülkeler tarafından tanınmamış olan Kosova, birçok etnik kökenin bulunduğu bir yer ve bu etnik farklılıkların savunulması gerekiyor. Bu yüzden AB orada Hukuk Devleti yapılarının güçlenmesi ve güvenliğin sağlanmasına adına şu an 700 kişilik polis, yargıç, gardiyan ve gümrük görevlisi yerleştirdi.

Son olarak Akdeniz’de de AB insan kaçakçılığını engellemek ve Libya’ya BM tarafından konulan silah ambargosunun uygulanmasını sağlamak için Libya’da sahil güvenlik ekiplerine eğitim veriyor, istikrarın sağlanmasına yardımcı olduklarını iddia ediyorlar. Havada ve karada operasyonlarını sürdüren AB, yaklaşık 1000 kişilik ekibiyle Akdeniz’de güvenliği destekliyor. Aynı zamanda gemileri arama, durdurma, el koyma ve bir AB ülkesine teslim etme gibi hakları da var. Birçok mültecinin kurtarıldığını savunan AB, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere aynı şefkati göstermiyor veya biz bunu şu ana kadar göremedik. Hatırlayacağımız gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan Yunanistan sınırını açtığında birçok Suriyeli mülteci Avrupa’ya geçmeye çalışmıştı fakat Yunan güvenlik güçleri kadın çocuk demeden çok sert bir müdahale ile mültecileri geri döndürmeye çalışmıştı. Aynı şekilde Libya’da BM’nin iki tarafa silah ambargosu uygulama kararını uyguladığını iddia eden AB, bu şekilde Doğu Akdeniz’de söz payı olabiliyor fakat Fransa’nın ve öteki ülkelerin silah satışı gibi eylemlerine ciddi bir ses çıkaramıyor. Şunu da hatırlatmak gerekir ki Birleşmiş Milletler ’in Libya’da resmi olarak tanınan hükümet Ulusal Mutabakat hükümeti fakat Fransa hükümeti şu an resmi olmasa da açık bir şekilde sahte halife Hafter hükümetini destekliyor. Aynı şekilde adalar konusunda da Yunanistan’a destek veren Fransa Batı Akdeniz’den Doğu Akdeniz’e tüm bölgelerde etkisini yaymaya çalışıyor. Basit bir örnek verecek olursak Türkiye kıta sahanlığı anlaşmasına Lübnan’ı düşünürken oraya ilk giden lider Macron oluyor. Türkiye Yunanistan’a karşı bir hukuk savaşı verirken Yunanistan direkt AB’ye giderek (Fransa’nın da büyük desteği varken) yaptırım ve beraber hareket etme çağrısında bulunuyor. AB’nin buna benzer yaptığı öteki hamle ise Güney Kıbrıs’ı Avrupa Birliği’ne sokmasıydı. Uzun yıllardır çaba gösteren Türkiye’nin önüne sürekli yeni bir engel koyan AB, Güney Kıbrıs’ı neredeyse koşulsuz şartsız birliğe alarak Akdeniz’de de etkisini yaymak istiyor. Bu çabaların hepsinde AB’nin en önemli ülkelerinden biri olan Fransa’nın etkisi net bir şekilde bulunuyor.

13 Ağustos 2020 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından atılan YUNANCA tweet, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haksız petrol arayışının tansiyonu yükselttiği ve durdurulması gerektiğini savunuyor. NATO üyelerinin barışçıl bir diyalog kurmasını belirten Macron yunanca tweet atarak kesinlikle adaletli bir diplomasi yürütüyor. (!)

Avrupa Ordusu’nu Kim Savunuyor, Kim Karşı Çıkıyor?

Macron ile gündeme gelen bu fikre Almanya, İtalya ve İspanya ülkelerin yakın düşünceleri var. İspanya %49 civarında olumluya yakınken, Almanya ve İtalya’da az bir oranla destekleniyor. Vişegrad ülkeleri dediğimiz ülkeler (Çekya, Macaristan, Polonya ve Slovakya) de bu fikre sıcak bakıyor fakat bunun ordudan daha çok güvenlik gücü olarak Avrupa sınırlarında eylem göstermesini ve kaçak, göç ve mülteci akımlarını durdurması gibi durumlarda kullanılmasını istiyorlar.

Brexit ile AB’den ayrılan İngiltere’nin kesin karşı olduğu projelerden biri de Avrupa Ordusu projesiydi. Rusya ile sınır paylaşan Polonya, Letonya, Litvanya gibi ülkelerde bu Avrupa Ordusuna sıcak bakmayan ülkelerden. Sebebi ise Avrupa Ordusunun tehlike durumunda yeterli ve etkin olmayacağını bu yüzden NATO’nun sağladığı askeri müttefikliğin daha etkili olduğunu savunuyorlar. Son olarak Avrupa’nın tarafsız yaklaşımıyla benimsenen İsviçre, Finlandiya ve İrlanda gibi ülkeler bu fikre sıcak bakmıyorlar.

KAYNAK

https://www.deutschland.de/tr/topic/politika/avrupa-birligi-ortak-guvenlik-ve-savunma-politikasi

https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/avrupa-ordu-hayali-kuruyor/1310909

http://ataum.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/360/2018/12/Cebeci-30.-Yil-Armagani.pdf

https://en.wikipedia.org/wiki/Common_Security_and_Defence_Policy

https://www.thenewfederalist.eu/making-europe-stronger-why-the-eu-needs-a-common-army?lang=fr

https://europa.eu/european-union/about-eu/history_en#:~:text=The%20European%20Union%20is%20set,order%20to%20secure%20lasting%20peace.

https://eeas.europa.eu/headquarters/headquarters-homepage/430/military-and-civilian-missions-and-operations_en

https://www.statista.com/chart/16756/percentage-of-respondents-who-support-the-creation-of-an-eu-army/

https://www.bbc.com/news/world-44717074

https://ab.gov.tr/_105.html

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz