BM Şartı’na göre BM’nin görevi uluslararası barışın ve güvenliğin korunmasıdır. Ayrıca Şart’a göre uyuşmazlıkların çözümü barışçıl yollarla olmalıdır. Ancak yine de uluslararası arenada bazı sorunlar ortaya çıkmış ve çıkmaktadır. BM Şartı’na göre ülkeler sorunları örgüte taşıyabilmektedir. Buradaki karar mercii Güvenlik Konseyidir. BM, bölgesel nitelikteki uluslararası sorunlarla ilgilenebileceği gibi aynı zamanda küresel sorunlarla da ilgilenmektedir.
Bölgesel nitelikteki uluslararası sorunlar belli başlıklar altında kategorize edilebilmektedir. Ancak böyle bir sınıflandırma sorunları belli sınırlar içinde değerlendirmeye sebep olacağından sorunların ortak kümeleri bulunduğunu ve bir sorunu birden fazla kategoride sınıflandırabileceğimizi söyleyebiliriz.
Bu yazıda ele alınacak olan Süveyş krizine baktığımızda bu sorun BM’de 377 sayılı karar uyarınca yeni kararların alınmasına vesile olmuş ve BM’nin uluslararası sorunlardaki rolünün etkinliğini ortaya koymuştur.
BM Askeri Müdahaleleri Hakkında Genel Çerçeve
1.Dünya Savaşı ardından uluslararası arenada barışı koruma adına atılmış bir adım olan ve mağlup devletlere imzalatılan barış antlaşmalarının hepsinde yer alan Milletler Cemiyeti misakının başarısızlığı 1939 yılında 2.Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile çok net anlaşılmıştır. 2.Dünya Savaşı’nın ardından barışı yeniden kurma ve koruma görevinin icra edilebilmesi adına bir kurumun varlığına ihtiyaç kurulmuştur. Bu ihtiyaç sebebiyle ortaya çıkmış olan BM Şartı 26 Nisan 1945’te San Francisco’da imzalanmış[1], 24 Ekim 1945’te yürürlüğe girmiştir.[2]
BM Şartı Milletler Cemiyeti Misakı’ na göre daha geniş çaplıdır. BM Şartı 111 maddeden oluşmaktadır ve barışı kurma ve koruma konusunda Milletler Cemiyeti’ne göre daha fazla zorlayıcı tedbirleri içinde barındırmaktadır.
Asıl amacı barışı ve güvenliği korumak olan BM’ye göre uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi esastır.[3] BM uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü için devletlere kuvvet kullanma yasağını getirmiştir. Bu şekilde uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümü ilkesi desteklenmiş ve kuvvet kullananlara yaptırım uygulanmasının önü açılmıştır.[4]
BM’de uyuşmazlıkların çözümü hakkındaki karar verici organ Güvenlik konseyidir[5]. Ancak burada beş daimi üye olan ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’in veto yetkisine sahip olması bu ülkelerin içinde bulunduğu ya da bu ülkelerin çıkarlarının bulunduğu sorunlarda karar alınmasını zorlaştırmaktadır. Güvenlik Konseyi bir uluslararası sorun hakkında öncelikle barışçıl yollardan çözüm ilkesine bağlı kalarak sorunu çözmeye çalışmaktadır. Ancak bu çözüm etkin olmazsa ikinci bir aşama olan zorlayıcı tedbirlere başvurabilmektedir.
Güvenlik Konseyi uluslararası sorun karşısında zorlayıcı tedbirlere başvuracaksa öncelikle BM Şatı madde 41 uyarınca silah içermeyen zorlayıcı tedbirleri devreye sokmaktadır.[6] Eğer madde 41 işletildiği halde sorun devam ediyorsa BM Şartı madde 42 devreye sokulmaktadır. BM şartı madde 42’ye göre; “Güvenlik Konseyi bu önlemlerin yetersiz kalacağı ya da kaldığı kanısına varırsa, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için hava, deniz ya da kara kuvvetleri aracılığıyla gerekli saydığı her türlü girişimde bulunabilir. Bu girişimler gösterileri, ablukayı ve BM üyelerinin hava, deniz ya da kara kuvvetlerince yapılacak başka operasyonları içerebilir.”
BM tüm bu maddelere bakıldığında ortaya çıkan bir sorun karşısında askeri müdahalede bulunabilmektedir. BM, askeri müdahaleleri iki yolla yürütmektedir: 1. BM adına ya da onun izniyle üye devletlerin silahlı kuvvetlerini kullanarak; 2. Tarafların rızasıyla BM Barış Gücü Birliklerinin müdahalesi yoluyla.[7]
Süveyş Krizi (Buhranı) ve Birleşmiş Milletler
Barış İçin Birleşme Kararı ve Süveyş Krizine Etkisi
Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz üzere BM barışın ve güvenliğin tesisi konusunda mihenk taşı durumundadır. Barışın ve güvenliğin korunması adına görevli olan Güvenlik Konseyidir. Ancak Süveyş Krizi meselesine baktığımızda BM askeri müdahale kararı Güvenlik Konseyi’nde değil Genel Kurul’da alınmıştır. Süveyş Krizi, BM’nin müdahalesi konusunda birçok tartışmaya sebebiyet vermiştir.
Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin vetoları sebebiyle kimi zaman Konsey kararları kimi zaman işletilemez hale gelmektedir. Bu işletilememe sorununun yarattığı sıkıntıyı çözme adına barış ve güvenliğin tesisi için Genel Kurul’un yetkilerinin genişletilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Genel Kurul yetkilerinin genişletilmesi konusundaki etkili olan durum, Kore olayının patlak vermesidir. Kore olayının ortaya çıkmasının ardından Sovyetlerin 1 Ağustos 1950 tarihinden itibaren Güvenlik Konseyi’ne dönmesi Konsey’de tedbirler konusunda karar alınması imkânsız hale getirmiştir. Bu durum üzerine ABD, Güvenlik Konseyi’nin veto sebebiyle görevlerini yerine getirememesi durumunda Genel Kurul’a yetki devri konusundaki karar metnini[8] Genel Kurul’a sunmuştur. 3 Kasım 1950’de bu karar(377 sayılı karar) Genel Kurul üyelerinin çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.[9]
Buna göre, sorun gerçekleştiği sırada Genel Kurul toplantı halinde değilse, Güvenlik Konseyi’nin yedi üyesinin kararı ya da BM üyelerinin isteği üzerine 24 saat içinde özel toplantı yapılabilecektir. [10]Aynı zamanda Genel Kurul, olay her nerede gerçekleşmiş olursa olsun, devam etmesi durumunda uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden durumları gözlemleyebilmek adına 14 üyeden oluşan ‘Barışı Gözetleme Komisyonu’ kurmuştur.[11]
Barış İçin Birleşme kararı Genel Kurul’a bağlayıcı kararlar alabilmesinin imkânını vermez. Bu karar yalnızca tavsiye niteliğindedir. Bu karar Sovyetler Bloku tarafından büyük tepki ile karşılanmış, bu kararın hukuki olmadığı ileri sürülerek BM Şartı’na aykırı olduğunu söylemişlerdir.
Barış İçin Birleşme kararı ile birçok olaya müdahale edilmiştir. Bunlardan ilki Kore Savaşıdır. İkinci olarak bizim de konumuzu oluşturan 1956 yılındaki Süveyş Krizi olayıdır. Son olarak da Süveyş Krizi ile benzer vakitlere denk gelen Macaristan isyanıdır.
Süveyş Krizinin Patlak Vermesi
Süveyş Kanalı, bir Fransız şirket tarafından yapılmıştır ve 17 Kasım 1869 tarihinde deniz trafiğine açılmıştır. Kanal’ın açıldığı günden başlayarak, Süveyş Kanalı’nda “serbest geçiş” ilkesi uygulanmıştır. Büyük Britanya’nın Mısır’ı işgali, bu ilkenin uygulanması açısından diğer devletleri kaygılandırınca 29 Ekim 1888’de İstanbul’da uluslararası bir antlaşma imzalanmıştır.[12]
Kanal uzun zaman İngiliz ve Fransız şirketler tarafından işletilmiştir. Mısır’ın bağımsızlığının ardından bile kanalda bu şirketler bulunmaya devam etmiştir. Süveyş krizinin patlak vermesinin temelinde Nil Nehri üzerine kurulacak olan Asvan Barajı[13] projesine dış finansman desteğinin sağlanamamasıdır.
Bu olayın yaşanmasının ardından dönemin Mısır Başbakanı Cemal Abdülnasır, Mısır Devrimi’nin 4.yıl kutlamalarında yani 26 Temmuz 1956 tarihinde yaptığı konuşmada Süveyş Kanal Şirketi’nin bütün tesisleri ve malları ile millileştirildiğini ilan ederek Kanalın 100 milyon dolarlık gelirinin Asvan Barajı projesine harcanacağını duyurdu.[14]
Mısır, Kanalın önceki hissedarları olan İngiltere ve Fransa’ya tazminat teklif etse de yapılan toplantıların sonuç vermemesi üzerine; İngiltere ve Fransa[15], Mısır’ı “yapılan sözleşmeleri ihlal ettiğini” öne sürerek 12 Eylül 1956’da Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etti.[16] Bu olay cereyan ettikten sonra Irak, İngiltere ve Fransa’yı desteklediğini bildirdi. Sovyetler Birliği ise Nasır’ın yanında yer aldı.
BM Güvenlik Konseyi’nden net bir karar çıkmamasının ardından, İngiltere, Fransa ve İsrail Mısır’a karşı bir plan[17] hazırlayarak harekete geçti. İsrail 29 Ekim 1956’da Mısır’a karşı saldırıya geçti. Plan çerçevesince İngiltere ve Fransa 30 Ekim’de Mısır’a ültimatom vererek Kanal’ın gerisine çekilmelerini istedi. Ancak Mısır reddetti. İngiltere ve Fransa’nın Mısır’a karşı saldırıya geçtiler.[18]
Bu sırada Güvenlik Konseyi, Yugoslavya’nın 7 olumlu oy ile kabul edilmesinin ardından Genel Kurul’u 3 Kasım 1950 tarih ve 377 sayılı Genel Kurur kararının öngördüğü biçimde acil toplantı için çağrıda bulundu. Genel Kurul 1 Kasım’da toplandı ve 2 Kasım’da tarafları ateşkes yapmaya, işgal ettikleri bölgelerden çekilmeye çağıran 997 sayılı kararı[19] 5 ret[20], 6 çekimser[21] oya karşılık 64 kabul oyu ile aldı.[22]
3 Kasım’da İngiltere ve Fransa Mısır ve İsrail’in de kabul etmesi durumunda bölgeye barışı korumak adına bir BM polis gücü gönderilmesi halinde birliklerini çekeceklerini bildirmiştir. 4 Kasım’da Genel Kurul, 19 çekimser, 0 ret ve 57 lehte oyla birliğin oluşturulmasını içeren 998 sayılı kararı almıştır. 7 Kasım’da ise birliğin nasıl oluşacağına ilişkin yetkileri Genel Sekreter’e veren 1000 sayılı karar yürürlüğe girmiştir.[23] Ve “ Birleşmiş Milletler Acil Durum Kuvveti” UNEF[24]( United Nations Emergency Force) oluşturulmuş ve 15 Kasım’dan itibaren göreve başlamış olup Mısır-İsrail krizinin bitmemesi sebebiyle Mayıs 1967’ye kadar bölgede kalmıştır.
BM kuvvetinin bu olaydaki başarısı ardından uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden durumlarda bunun gibi bir kuvvetin kurulmasına örnek olmuştur.[25]
Sonuç
BM barış ve güvenliğin korunması konusunda önemli görevleri olan bir örgüttür. Barışı ve güvenliği koruma konusundaki temel organı Güvenlik Konseyi’dir. Ancak Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisi olan beş daimi üyenin bulunması barış ve güvenliğin korunması hususundaki uluslararası sorunlarda karar alınmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluğun ilk fark edildiği olay Kore olayıdır. Kore’ye yapılan saldırının ardından müdahale edilmesi konusu Konsey’e taşındığında Sovyetler Birliği’nin sürekli olarak veto etmesi sonucunda ABD, Genel Kurul’un bu ve bunun gibi durumların yaşanması halinde Güvenlik Konseyi yerine tavsiye edici karar alabilmesi adına 377 sayılı Barış İçin Birleşme kararını ortaya koymuştur. Bu karar 3 Kasım 1950 tarihinde kabul edilmiştir.
377 sayılı karar Süveyş Krizi’nde de işletilebilmiştir. Süveyş Krizi esasında Asvan Barajı projesinin dış finansman bulamaması sonucu Nasır’ın Mısır Devrimi’nin 4. Yılı kutlamaları sırasında Süveyş kanalını millileştirdiğini açıklaması sonucunda ortaya çıkmıştır.
Süveyş Kanal Şirketi’nin hissedarları olan İngiltere ve Fransa buna karşı çıkmış, Nasır’ı uluslararası hukuka aykırı davrandığı iddiasıyla BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etmiştir.
BM’den bir sonuç çıkmamasının ardından İngiltere, Fransa ve İsrail Mısır’a karşı gizli bir birlik içine girerek Mısır’a karşı savaş açmıştır.
BM 377 sayılı kararı devreye sokarak Genel Kurul’da alınan karar çerçevesinde İngiltere, Fransa, İsrail ve Mısır’a ateşkes için çağrıda bulunmuştur.
İngiltere ve Fransa, ancak BM kuvvetinin bölgeye intikal etmesi durumunda ateşkese yanaşacaklarını bildirmiştir. Bunun üzerine Genel Kurul’da karar alarak UNEF’i kurup 15 Kasım’da bölgeye yollamıştır.
Göründüğü üzere BM barış ve güvenliği korumak adına izlediği yol ile uluslararası sorunun daha içinden çıkılamaz hale gelmesini engellemiştir. UNEF sadece Süveyş olayında değil daha sonra başka birçok olayda da işletilebilmiştir.
KAYNAK
Kitaplar:
Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi. İstanbul: Alkım Yayınevi,2012.
Gönlübol, Mehmet. Milletlerarası Siyasi Teşkilatlanma. Ankara: Sevinç Matbaası, 1968.
Hasgüler, Mehmet ve Mehmet B. Uludağ. Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler- Tarihçe, Organlar, Belgeler, Politikalar-. İstanbul: Alfa Yayınları, 2007.
Karabulut, Bilal. Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Boyutu. Ankara: Barış Kitap, 2014.
Yılmaz, Türel. Uluslararası Politikada Ortadoğu. Ankara: Barış Kitap, 2016.
Tezler:
Aytoğu, Çağatay Oğuzhan. “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları Doğrultusunda İnsani Müdahale”. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016.
Kurunç, Hakan. “Birleşmiş Milletler Müdahaleleri: Barışı Koruma ve Barışa Zorlama Operasyonlarının İncelenmesi”. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2012.
Makale:
Serbest, M.Bürkan. ” Süveyş Kanalı’nın Ulusallaştırılması Sorunu ve Süveyş Bunalımı”, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi,6(4), 2017.
[1] Çin, Fransa, ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere başta olmak üzere 50 kurucu üye temsilcileri tarafından imzalanmıştır.
[2] Bilal Karabulut, Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Boyutu, Ankara: Barış Kitap, 2014, s.49.
[3] BM Şartı madde 2/4: “Teşkilatın tüm üyeleri, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler ‘in Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”
[4] Çağatay Oğuzhan Aytoğu, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları Doğrultusunda İnsani Müdahale”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2016, s.42.
[5] Hakan Kurunç, “Birleşmiş Milletler Müdahaleleri: Barışı Koruma ve Barışa Zorlama Operasyonlarının İncelenmesi”, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2012, s.66,67.
[6] BM Şartı madde 41:” Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir.”
[7] Çağatay Oğuzhan Aytoğu, 2016, s.48.
[8] Barış İçin Birleşme adlı bu karar üç ana karardan oluşmaktadır. Bunlardan en önemlisi olan A kararı şunları içermektedir. Barışın tehdidi, bozulması ya da saldırının başlaması durumunda “ süreli üyeler arasında ittifak sağlanamamış olmasından dolayı Güvenlik Konseyinin uluslararası barış ve güvenliği sağlamak konusundaki asıl görevini yerine getirememesi halinde, barışın bozulması ya da bir saldırı söz konusu ise gerekli olma durumunda silahlı kuvvet kullanılması da dâhil olmak üzere, uluslararası barış ve güvenliği koruma ya da yeniden kurmak için alınacak ortak ve uygun kararları üyelere tavsiye etmek için” Genel Kurul konuyu inceleyebilecektir.
[9] Mehmet Gönlübol, Milletlerarası Siyasi Teşkilatlanma, Ankara: Sevinç Matbaası, 1968, s.372.
[10] Mehmet Hasgüler ve Mehmet B. Uludağ, Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslararası Örgütler- Tarihçe, Organlar, Belgeler, Politikalar-, İstanbul: Alfa Yayınları, 2007, s.211
[11] Mehmet Gönlübol, 1968, s.373.
[12] Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Alkım Yayınevi,2012, s.597,598.
[13] Asvan Barajı Projesi için daha ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. Türel Yılmaz, Uluslararası Politikada Ortadoğu, Ankara: Barış Kitap, 2016, s.105-107.
[14] Türel Yılmaz, 2016, s.107,108.
[15] Bu konuyu BM’ye ilk getirenler İngiltere ve Fransa olmuştur. Sonucun lehlerine çıkacaklarını ummuşlardır.
[16] Mehmet Hasgüler ve Mehmet B. Uludağ, 2007, s.210.
[17] 22-23 Ekim 1956, Sevr Protokolü olarak da geçmektedir.
[18] Fahir Armaoğlu, 2012, s.606,607.
[19] M.Bürkan Serbest,” Süveyş Kanalı’nın Ulusallaştırılması Sorunu ve Süveyş Bunalımı”, MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi,6(4), 2017, s.704.
[20] Ret oyu veren ülkeler; Avustralya, Büyük Britanya, Fransa, İsrail, Yeni Zelanda.
[21] Çekimser oy veren ülkeler; Belçika, Hollanda, Güney Afrika Birliği, Kanada, Laos, Portekiz
[22] Mehmet Hasgüler ve Mehmet B. Uludağ, 2007, s.211.
[23] Mehmet Hasgüler ve Mehmet B. Uludağ, 2007, s.212.
[24] 6000 kadar er ve subaydan oluşan bu kuvvete otuz kadar BM üyesi ülke katkıda bulunmak istemiştir. Ancak Genel Sekreter katkıda bulunacak ülkeleri siyasi etkenleri göz önüne alarak seçmiştir.
[25] Mehmet Gönlübol, 1968, s.378.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Kötü örnek, örnek olur mu?
Boşnak kardeşlerimize sorunuz … !!!
Bkz. UN eşliğinde Srebrenitsa katliamı …