Suriye Örneği: Rusya’nın Jeopolitik Meydan Okuması

1194
Yazarlık Başvurusu

Günümüzdeki adı ile Rusya Federasyonu önemli bir tarihi geçmişe sahip bir ülkedir. Çarlık Rusya’sı döneminde Avrupa güç dengelerinde göz ardı edilmeyecek önemde bir devlet, 2. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sına karşı, Batılı devletler ile Savaşın kaderini değiştirme başarısını gösterme bakımından bir güç, Soğuk Savaş döneminde; dönemin 2 süper gücünden birisi olma açısından gerek tarihi gerek psikolojik gerekse siyasi anlamda her zaman içerisinde büyük güç olma potansiyeli taşıyan bir devlet olmuştur. İşte bu tarihsel mirasın devam etmesi gerektiğine ve SSCB’nin, ABD’ye bırakmış olduğu süper güç koltuğuna tekrar oturmak isteyen Rusya, özellikle Putin iktidarı ile önemli stratejik hamleler yapmaktadır. Rusya’nın bu stratejik hamlelerinden birisini de Suriye politikası oluşturmaktadır.

Günümüzde halen daha sıcaklığını koruyan ve yaşanılan iç savaş sürecinden, devletlerin güç mücadelesi sahasına evrilen Suriye’de Rusya’nın etkisi gün geçtikçe artmaktadır. Rusya ile Suriye arasındaki ikili ilişkileri incelemeye, Rusya’nın Suriye iç savaşında Esad yönetimine destek vermesinden başlatırsak, Rusya’nın dış politikasını pek anlayamayız. İşte bu nedenle ilk olarak SSCB ile Suriye arasındaki ikili ilişkilere değinmek; iki ülkenin ilişkilerinin tarihsel arka planını anlamak; bugünkü yaşanan gelişmeleri anlamamızda ve anlamlandırmamızda bize büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

1. Dünya Savaşından sonra Suriye, Fransız manda yönetimi çatısı altında varlığını sürdürmüştür. 1946 yılına gelindiğinde Suriye üzerindeki Fransız manda yönetimi sona ererek Suriye, resmi olarak bağımsızlığını ilan etmiştir (Dilek, 2017, s. 59).

Suriye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin en yoğun olarak yaşandığı dönem 1950’li yıllara tekabül etmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişiminde Suriye’nin, ABD ve İsrail’den algıladığı tehdit; Sovyetler Birliği ile ikili ilişkilerini geliştirme isteğinin en temel nedenlerinden birisini teşkil etmektedir (Ağır & Takar, 2016, s. 294). Sovyetler Birliği açısından ise Ortadoğu da ABD’nin müttefiki olan İsrail’e karşı hem bir denge unsuru oluşturmak istenmiş; hem de Ortadoğu coğrafyasına Suriye üzerinden dahil olarak ABD’nin bu bölgedeki tek güç olmasının önüne geçilmek hedeflenmiştir.

1957 yılında Suriye’nin savunma bakanı olarak görevini yürüten Halit El Azm ve beraberindeki Suriye heyeti, Sovyetler Birliğine bir ziyaret gerçekleştirilmiştir (Dilek, 2017, s. 59). Gerçekleştirilen bu ziyaret neticesinde Sovyetler Birliği, Suriye’ye 500 milyon dolar tutarında ekonomik-askeri yardım yapacağını açıklamış; bu yardımın kullanım alanlarını ise: Suriye’nin altyapısının geliştirilmesine yönelik olacağını belirtilmiş; Lazkiye’de bir liman yapımı kararlaştırılmıştır (Dilek, 2017, s. 60).

SSCB ile Suriye arasındaki ikili ilişkiler sadece ekonomik alanla sınırlı kalmamıştır. Askeri alan ve istihbarat alanında da iki ülke arasında iş birliği yapılmıştır. İstihbarat alanında özellikle Suriye istihbaratı olan El Muhaberat, SSCB gizli servisi KGB tarafından bizzat eğitilmiştir. (Ağır & Takar, 2016, s. 295). Yapılmış olan bu iş birliği ile ilgili en dikkat çekici nokta ise iki ülke arasındaki istihbarat paylaşımının SSCB dağıldıktan sonra bile devam etmiş olmasıdır (Ağır & Takar, 2016, s. 295). Bu örnek bize Rus nüfuzunun Suriye’de ne denli derin ve etkili olduğunu anlamamız açısından iyi bir ipucu vermektedir.

İki ülke arasındaki ilişkilerde taraflar açısından belki de en önemli boyutu askeri boyut oluşturmaktadır.

Suriye-Rusya ilişkilerinde askeri boyuta bakıldığında en dikkat çeken noktalardan birisini 1971 yılında iki ülke arasında yapılan anlaşma oluşturmaktadır. Bu antlaşma neticesinde Suriye’nin Tartus Limanı, SSCB’ye deniz üssü olarak verilmiştir (AkEngin & Yaşar, 2018, s. 39). Bu üs günümüzde de Rusya tarafından kullanılmaktadır. Üssün Rusya için taşıdığı anlam büyüktür.

Tarihsel açıdan anlamı: Rus dış politikasının temel yapı taşlarından birisi olan sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirme yönünde atılan en somut adımlardan birini oluşturmaktadır.

Psikolojik açıdan önemi: 90’lı yıllardan bu yana küresel aktör olma konumundan uzakta bir çizgide ilerleyen Rusya’nın, SSCB dönemindeki nüfuz alanlarına geri dönmesi sebebiyle ‘ben de artık buradayım’ mesajını diğer aktörlere vermiştir.

Stratejik açıdan ise bu üs Doğu Akdeniz’de var olan enerji kaynaklarına erişimde Rusya’nın da söz sahibi olabilmesi açısından bir anahtar vazifesi görmektedir. Rusya’nın burada hayati çıkarları olan ve enerji konusunda dışa bağımlılığı olan Türkiye boyutunda enerji ihtiyacı yoktur. Zaten Rusya, oldukça büyük enerji rezervlerine de sahiptir ancak şu husus unutulmamalıdır ki AB, enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü Rusya’dan karşılamaktadır. AB’nin bu kaynaklara erişiminin söz konusu olması demek AB’nin, Rusya’ya olan enerji bağımlığını azaltacağından; AB ülkeleri, Rusya’ya karşı dış politika yapımında, Rusya’nın kendilerine karşı enerji kartını oynaması halinde mevcut zararlarını minimize edecek veya Rusya ile olan bu enerji bağımlılığını azaltarak dış politika da alan kazanacaklardır. İşte bu nedenle Rusya, AB ülkeleri ile olan enerji bağımlılığı kartının devreden çıkartılmasını ellerini kollarına bağlayıp izlemeyecektir. Ayrıca Suriye, “Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgaz sahası için arama ve çıkartma iznini Rusya’ya vermiştir” (Dilek, 2017, s. 74) . Stratejik açıdan bir diğer kazanım ise Rusya’nın Akdeniz’e erişimindeki kilit noktanın Türk boğazları olmasıdır. İşte Rusya, bu geçiş güzergahı erişiminin tekilliğini kırmak ve Rus donanması için alternatifler oluşturmayı hedeflemektedir. SSCB tarafından atılmış olan Tartus deniz üssü adımını, tarihsel bir motivasyonla yorumlayan ve pragmatik olarak uygulayan Rusya, bu üsse oldukça önem vermektedir.

Rusya’nın Suriye’nin sahil kenti Tarsus’ta bulunan deniz üssü

Rusya, Tartus’da bulunan deniz üssünü (daha çok lojistik amaçlarla kullanılıyor) askeri bir üsse dönüştürmek için gerekli çalışmaları yapmaya başlamıştır. Rus kanadından yapılan açıklamalarda bu husus net bir şekilde görülmektedir. Viktor Ozerov’un (kendisi Federasyon konseyi savunma komitesi başkanı olarak görev yapmaktadır) 2016 yılında yaptığı konuşmada, Tartus’da bulunan üssün tam donanımlı bir üsse dönüştürülmesinin kendileri için sadece 2 yıl alacağını ifade etmiştir (Dilek, 2017, s. 70). Ozerov, ayrıca Tartus’da yapılacak çalışmalar ile bu üsse uçak gemisi ve nükleer denizaltılar gibi taktik boyutta önemli savaş araçlarının konuşlandırılabileceğini ifade etmiştir (Dilek, 2017, s. 70). Konuşlandırılacak olan bu donanmanın ileriki süreçte ABD’nin 6. filosuna cevap oluşturma potansiyeli düşünüldüğünde, ABD’nin tek taraflı olarak Akdeniz’deki varlığına önemli bir tehdit oluşturmakta ve tarihsel bir meydan okumayı da beraberinde getirmektedir.

Rusya, Suriye ile sürdürülen askeri ilişkiler boyutunu taktik seviyede çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Suriye’de bulunan Hmeymim hava üssüne 2015 yılında iki ülke arasında yapılan antlaşma ile Rus hava kuvvetleri konuşlandırılmıştır. Ayrıca Rusya, yapılan bu antlaşma ile bu üssü sonsuza kadar kullanma hakkı elde etmiştir (Dilek, 2017, s. 71). Bir üssün sonsuza kadar kullanımının dile getirilmesi ve bunun antlaşma bazında eyleme dökülmesi, Rusya’nın Suriye’den çekilme niyetinde olmadığını en açık şekilde göstermektedir. Elbette ki sonsuza kadar kullanım iki ülke içerisindeki yaşanılabilecek dinamikler ile değişikliğe uğrayabilir ancak taşımış olduğu sembolik anlam, Rus karar alıcılarının bu bölgeden kolay kolay çekilmeyi akıllarından geçirmediklerinin açık bir göstergesidir.

Hmeymim hava üssü

Rusya açısından Suriye ile ilişkilerinin kazanımlarının bir diğer ayağını ise iki ülke arasında yapılan silah ticareti oluşturmaktadır. 2005 yılında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Rusya’ya bir ziyarette bulunmuş; SSCB döneminden kalmış olan Suriye borçlarının silinmesi konusunda Suriye’nin SSCB’ye olan borcunun %73’ünün silinerek Rusya ile silah anlaşması yapılması kararı alınmıştır (Dilek, 2017, s. 63,64).

2005 ilA 2010 yılları arasında Suriye, Rusya’dan 3 Milyar dolar tutarında silah satın alımı yapmıştır (AkEngin & Yaşar, 2018, s. 41). Ayrıca Hamza Akengin ve Ayşe Yaşarın yapmış oldukları çalışmada bu konuyla ilgili olarak Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün 2012 yılında yayımlanan raporuna yer verilmiş; söz konusu raporda Suriye ordusunun silah ihtiyacının %78 gibi büyük bir kısmının Rusya’dan temin edildiği belirtilmiştir (AkEngin & Yaşar, 2018, s. 45). Bunun anlamı aslında şudur: Rusya’nın istemediği bir hedefi vuramazsınız; Rusya’nın izni olmadan operasyon yapamazsınız, Rusya’nın desteği olmadan savaşı yürütemezsiniz. Bütün bunların toplamındaki sonuç Rusya’ya bağımlı bir ordunun ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Rusya, Suriye’de tam anlamıyla realist teorinin belirtiği 0 toplamlı oyunda kazanan pozisyonunu korumaktadır. Suriye açısından (özellikle burada kastedilen rejim güçleri) tek kazançları savaşı sürdürebilecek bir kaynağa sahip olmalarıdır. Onun haricinde hemen hemen her konuda Rusya kazanan taraf olma özelliğini sürdürmektedir.

Silah sistemlerinin satışının yanında Rusya açısından bir diğer kazanım ise geliştirilmiş olan silah sistemlerinin denenmesi hususunu teşkil etmektedir. Rusya böylelikle aktif bir savaşta silah sistemlerini, Suriye gibi bir ülkede kullanarak silah sistemlerinin eksik yönlerini ve artı yönlerini görmüş oluyor. Nitekim “yakın bir dönemde Türk silahlı kuvvetlerine ait olan SİHA’ların Rus hava savunma sistemlerinden birisi olan Pantsir’leri etkisiz hale getirmesinin ardından Rus yetkili makamlarının Pantsir’lerin güncelleneceğini ifade etmesi” belirtilen hususa verilebilecek en güzel örneklerden birisidir. Araz Aslanlı’nın yapmış olduğu çalışmada yer alan bilgiye göre “Suriye’de Rus ordusuna ait 215 yeni silah sisteminin denendiğini Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından açıklanmıştır” (Aslanlı, 2018, s. 5).

Genel Değerlendirme

Günümüzde Rusya Federasyonun yürütmüş olduğu Suriye politikasının tek sebebi, Rusya’nın buradan elde etmiş olduğu askeri üsler değildir. Rusya, SSCB’nin bırakmış olduğu süper güç mirasının varisi olarak yeniden bu mirası yaşatmak gayretini taşımakta ve bu husus Rus karar alıcılarının zihin dünyalarında önemli bir yer tutmaktadır. Rusya’nın Suriye sahasında aktif olarak askeri güç kullanması günümüzde halen daha süren iç savaşta, savaşın gidişatını etkilemiş olması açısından önemlidir. Rusya, bu nedenle oyun değiştirici ülke olma özelliğini diğer uluslararası aktörlere Suriye özelinde göstermiştir. Suriye’de, Rusya’nın bu denli dengeleri değiştirme gücünün etkisi bölgede ilerleyen süreçte olası bir Suriye benzeri kriz çıktığında, iktidarda olan veya iktidarı ele geçirmek isteyen kişilerin Rusya’ya yanaşabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Rusya, Suriye rejimi ile savaşı kazanırsa bu bahsetmiş olduğumuz hususun gerçekleşme payı artacaktır. Rusya’nın uluslararası arenada Suriye rejimini bu denli koruması, rejime olan tarihi bir sorumluluğu veya sempatisinden değil; kendi çıkarlarını riske atmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Rusya’nın bölgede kalıcı bir aktör olmaya çalışması sadece Suriye ile sınırlı kalmayacak; bölgede yeni müttefikler edinmeye çalışarak kendi pozisyonunu sağlamlaştırmaya çalışacaktır. Rusya için Suriye stratejik öneminin yanı sıra Ortadoğu’ya sıçrama tahtası olma işlevine de sahiptir. Nitekim Rusya çoktan Libya’daki güç mücadelesine dolaylı olarak dahil olmuş durumdadır.

Fatih Petek

Stratejik Ortak Misafir Yazar

KAYNAK

Ağır, O., & Takar, M. (2016). Rusya-Suriye İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı. Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 294,295.

AkEngin, H., & Yaşar, A. (2018). Suriye’nin Jeopolitik Konumu Bağlamında Suriye-Rusya İlişkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 39,41,45.

Aslanlı, A. (2018). Rusya’nın Suriye Politikası. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi, 5.

Dilek, M. S. (2017). Rusya Federasyonu-Suriye İlişkilerinin Temelleri. Kastamonu Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, 59,60,63,64,70,71,74.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz