Dünya tarihinde aynı ırk, ideoloji ve dini görüşe sahip ülkelerin aralarında savaştıkları birçok örnek vardır. Teorik olarak Veda hutbesinden sonra hiçbir Müslümanın bir başka Müslümanla savaşmaması gerekirken benzer şekilde Komünist manifesto sonrasında hiçbir sosyalist-komünist ülkenin bir diğeriyle rekabet, çatışma veya savaşa girmemesi gerekmekteydi. Fakat insanın olduğu yerde her zaman görüş ayrılıkları olagelmiştir. Bu ayrılıklar zamanla rekabete, çatışmaya ve savaşa kadar ilerlemiştir. Bu yazıda “Halkların Kardeşliği” ilkesini aşındıran bazı sosyalist ülkelerin kendi içlerinde yaşadıkları görüş ayrılıkları, çatışma ve savaşlara kısaca değinilecektir. Not olarak paylaşmak istediğim husus; bu çatışmaların ortaya çıkmasında sosyalizmin herhangi bir etkisi bulunmamasıdır. Aynı Müslüman ülkelerin aralarında yaşadıkları çatışmalarda İslam’ın bir etkisinin olmaması veya Slavların Slavlarla (Rusya-Ukrayna, Sırp-Hırvat-Bosna) kavgalarında olduğu gibi…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği – Çin Halk Cumhuriyeti Çatışması
Kuşkusuz Sosyalizm fikrinin et ve kemiğe büründüğü dünyadaki ilk örnek (1922) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, kısa adıyla SSCB’dir. Tüm Avrupa’yı biranda sarsan Sovyet devrim sonrasında farklı coğrafyalarda yaşayan sosyalistler daha büyük bir umuda sarılarak devrim girişimlerinde bulundu. Çin’de yaşanan iç mücadele sonucunda Mao Zedong 1949 yılında Sosyalist Çin Halk Cumhuriyetini kurdu. İki büyük sosyalist dev dünya haritasında büyük bir değişiklik yaşatmanın yanı sıra başka devrimlere kapı aralamışlardır.
Sovyet Rusya Asya’nın koca ülkesini diğer küçük sosyalist ülkeler gibi yönetemeyeceğini biliyordu. Moskova için kontrolü altında olmayan Çin muhtemel tehlikeydi. Elbette Çin Halk Cumhuriyeti ’de Moskova’ya bağlı bir rejim olarak kalmayı hayal etmiyordu.
İlişkilerin ilk kırılma noktası Sputnik füzesinin 1957 yılında Sovyetler Birliği tarafından uzaya fırlatılmasının ardından gerçekleşmiştir. Sovyetler artık bu füze teknolojisiyle ABD’yi rahatlıkla vurabilecek kapasiteye ulaşmıştı. Çin’e göre bu stratejik üstünlükle Sovyetler Birliği, Batı’ya karşı daha saldırgan bir politika sürdürmeliydi. Sovyetler Birliği buna karşı çıkarak Batı ülkelerinin de elinde nükleer güç olduğundan dolayı yaşanacak nükleer savaşın çok yıkıcı olacağını düşünüyordu. Diğer anlaşmazsızlık konusunda yine Batı ile ilişkilerde Moskova’nın Pekin’e hiç danışmamasıydı.
Somut gelişmelerde ise Sovyetler Birliği, Çin’e atom bombası için verdiği nükleer bilgilere dair anlaşmayı feshetti. Bilimsel ve teknik işbirliği için yapılan 343 sözleşme ve 257 projeyi iptal etti. 1959 yılında yaşanan Çin-Hindistan çatışmalarında da Hindistan’a karşı tarafsız tutum takındı. 2 Mart – 11 Eylül tarihleri arasında Çin-Sovyet tartışmalı sınır hattında çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda yüzlerce Sovyet ve Çin askeri ölürken onlarca askeri araç imha edilmiştir. Tam olarak çatışmanın bilançosu bilinmemektedir. İki sosyalist ülke arasında sıcak çatışmalar ilk kez bu dönemde görülmüştür. Daha sonra 1969 Küba krizi, Arnavutluk meselesi, beyaz ırkın komünistleri-renkli ırkın komünistleri gibi birçok konuda tartışma yaşandı. Vietnam, Japonya gibi sarı ırkın komünist partileri Çin’i desteklerken Avrupa Komünistleri Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya hariç genelde SSCB’yi desteklemiştir.
Yugoslavya-SSCB Ayrılığı
Sosyalist ülkeler arasındaki ilk ayrılık Yugoslavya ile SSCB arasında gerçekleşmiştir. O dönemde iki güçlü sosyalist diktatör Stalin ve Tito arasında yaşanan rekabet ve görüş ayrılıkları büyüyerek Yugoslavya’nın sosyalist bloktan atılmasına (COMINFORM) neden olmuştur.
Rekabetin temelinde Sovyetler Birliğinin diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi Yugoslavya’yı bir uydu devleti gibi yönetmek istemesi, ancak Tito’nun bunu kabul etmemesi yatmaktadır. Yugoslavya diğer Doğu Avrupa sosyalist ülkeleri gibi Sovyetler Birliğinin eliyle Almanlardan kurtarılmamıştır. Yugoslavya kendi mücadelesini vererek bağımsızlığını elde etmiştir.
Diğer bir sebepse iki ülkenin Balkanlarda yaşadıkları rekabettir. Tito, Balkanlardaki sosyalist ülkeleriyle “Balkan Federasyonu” kurarak onları Belgrad liderliğinde toparlamak istiyordu. Bu çerçevede Yugoslavya’nın Arnavutluk’ta ciddi nüfus elde etmesi Sovyetleri kızdırmıştı.
Ayrıca Sovyetler Birliği, Yugoslavya’dan Sovyet Modelinde Komünizmi tatbik etmesini isterken Tito buna karşı çıkmıştır. Ona göre Komünizm modeli kendi ülkesinin şartlarına göre tatbik edilmeliydi. Bu ilk milli komünizm uygulaması olmuştur.
Yugoslavya’da faaliyet sürdüren Sovyet ajanları bir diğer sorunu teşkil etmiştir. Tito’ya karşı birçok suikast girişiminde bulunmakla birlikte sınıra asker yığılması yapılmıştır. Tito’nun Stalin’e gönderdiği bir mektupta “Beni öldürmek için adam yollamaktan vazgeç. Biz şimdilik bunlardan beşini yakalamış bulunuyoruz. Eğer sen katil yollamayı durdurmaz isen, ben de birisini Moskova’ya gönderirim ve ikincisine de ihtiyacım kalmaz” demiştir. Son olarak Sovyet büyükelçisinin Yugoslavya’nın iç işlerine sürekli müdahalesi bardağı taşıran son nokta olmuştur. İki ülke arasında ayrılık yaşadı. Sosyalizm Balkanlarda büyük bir parçalanma yaşamıştır. Sovyet tehditlerine karşı Yugoslavya ABD’den askeri yardım aldı. İki ülke arasında yaşanan ayrılık uzun yıllar devam etmiş, Tito sosyalist blok yerine Bağlantısızlar hareketine öncülük etmeye başlamıştır.
SSCB’nin Çekoslavakya’yı İşgali
Çekoslavakya’da 1967 yılından itibaren ortaya çıkmaya başlayan Aleksander Dupçek’in ideoloğunu yaptığı “insancıl kominizm” hareketi Sovyet Rusya tarafından sert bir şekilde karşılandı. İnsancıl kominizdeki amaç ülkedeki komünist sistemi asgari olarak da olsa insani hassasiyetler doğrultusunda uygulamaktı. Dubçek liderliğindeki devlet, basın sansürlerini kaldırdı, radyo’lara ifade özgürlüğü tanıdı. Ayıca yabancı sermayeyi ülkeye davet ediyordu. 9 Nisan 1968’de yayınladıkları 24.000 kelimelik bir belgede çok partili yaşama geçileceğini, toplanma, dernek faaliyetleri, söz, ifade, inanç, kanaat ve seyahat özgürlüklerinin kabul edileceği, komünist partinin ülkedeki tek egemen gücüne son verilerek devletle parti arasında ayrıştırma yapılacağını vurgulandı. Sovyetler Birliği, Çekoslovakya’nın bu yeni devlet modeli denemesinden vazgeçirmeye çalıştı. Bu çalışmaların netice vermemesi sonucunda Sosyalist blok’un askeri örgütü olan Varşova Paktı orduları (Sovyetler Birliği, Polonya, Doğu Almanya, Macaristan, Bulgaristan) 250.000 kişilik bir orduyla yine sosyalist ülke olan Çekoslavakya’yı 20-21 Ağustos gecesi işgal etmeye başladı. Kısa sürede ordu sayısını 600.000’e çıkardılar.
Çekoslovakya Komünist Parti genel merkezini işgal ederek Dubçek ve ekibini Moskova’ya götürdüler. Orada zoraki olarak bu harekattan (Prag Baharı) vazgeçilmesine dair anlaşma imzalatıldı.
Asya Komünist Ülkeleri Arasındaki Çatışmalar
Kamboçya- Vietnam Savaşı
17 Nisan 1975 tarihinden itibaren Kamboçya (Kampuchea)’ya hakim olan Komünist partiyle Vietnam Komünist partisi arasında rekabet kısa sürede iki ülke arasında savaşa neden olmuştur. Burada iki ülke arasında devam eden tarihi rekabetin yanında ülke çıkarları ve ABD ile olan savaş sırasında sırasında Vietnamlıların Kamboçya topraklarını kullanması, savaş bitiminde de Kamboçya topraklarından askerlerini çekmemesi temel faktör oluştur.
1977 yılının son döneminde çatışmalar başlamıştır. Bu savaşta Vietnam Sovyetler Birliği, Kamboçya ise Çin tarafından desteklenmiştir. Bugünkü İran – Suudi Arabistan mücadelesinin Yemen ve Lübnan’da yaşanmasına benzer şekilde sosyalist blok’un iki büyük gücü arasında ön cephe savaşı yaşanmıştır. Vietnam’ın 120.000 kişilik ordusuyla yaptığı saldırı başarılı oldu. 7 Ocak 1979 tarihinde Kamboçya başkenti Phnom Penh ele geçirildi. Devlet başkanı Pol Pot ve askerleri Tayland sınırında yıllarca sürecek gerilla savaşını başlattı.
Çin – Vietnam Savaşı
Vietnam’ın Kamboçya’yı işgali Çin ile olan diplomatik münasebetlerinin sonu olmuştur. Çin, Vietnam ve Sovyetler Birliğine ders verme amacıyla 17 Şubat 1979 tarihinde 100.000 kişilik ordusuyla Vietnam’a saldırı başlattı. Rahat bir şekilde Kuzey Vietnam’daki bir kısım toprakları işgal ettikten sonra 16 Mart tarihinde kuvvetlerini geri çekti. Vietnam yenilmesine rağmen ciddi bir ders almamıştır. Nitekim savaş sonucunda Sovyetler Birliğiyle ilişkilerini arttırdı. Laos’a da 50.000 kişilik bir orduyla askeri müdahalede bulunmaktan kaçınmadı. Daha sonra Tayland’a da saldırı gerçekleştirdi.
Fikir Ayrılıkları
Marksizm’in Eleştirisi
Alman Karl Marx ve Rus Mikhail Bakunin 19.yüzyılda yaşamış iki büyük sosyalist fikir adamıdır. Marx’ın sisteminde yer alan otorite vurgusuna Bakunin şiddetle karşı çıkmıştır. Bakunin sosyalist sistemde devletin varlığına karşıdır. I.Enternasyonal’de iki fikir adamı arasındaki tartışmalar damga vurdu. Bunun üzerine Marx, Bakunin’i Enternasyonal’den attı. Ancak bu durum I.Enternasyonal’in sonunu hazırladı. Daha geniş görüşlerin yer aldığı II.Enternasyonel’de ise Alman sosyalist Bernestein Marksizm’i birçok bakımdan ciddi bir şekilde yalanlamıştır. Örneğin Marx’a göre ülkelerdeki sanayi kuruluşları büyüdükçe işçi sınıfı sefalet içine girecek, işçi kitleleri çoğalacak ve monopollerin sayısı azalacaktır. Genişleyen işçi sınıfı sermayedarları devirecektir (Catastrophe Final-Nihai Felaket). Bernestein dönemin verilerine baktığında 1873-95 yılları arasında işçilerin fakirleşmediğini, aksine işçi ücretlerinin %40 reel artışının olduğunu belirtmiştir. Marx’ın monopollerin sayısının azalacağı görüşünün de hatalı olduğunu belirtmiştir. İlginç şekilde Das Kapital’in yazıldığı dönemden kısa süre sonra sermayenin yapısında değişiklikler yaşandı. 1890’lı yıllardan itibaren endüstrinin gelişmesi için daha geniş sermayedarlara ihtiyaç duyulduğundan anonim şirketler ortaya çıktı. Bu şirketlerin ortaya çıkışı sermaye sahiplerini bölerek çoğalmasına neden olmuştur.
Bernstein’in Marx’ı eleştirdiği önemli bir nokta ise işçilerin vatanı yoktur, sınıfı vardır görüşü üzerinedir. Komünist Manifesto’da Marx ve Engels işçilerin zincirlerini kırarak birleşmelerini söylemişlerdir. Bernstein’e göre işçilerinde vatanı vardır. 1.Dünya Savaşı çıkmadan önce siyasi hava oldukça gerginleşmişti. Marx, genel bir savaşın çıkacağını ve ortaya çıkacak savaşın kapitalistlerin savaşı olduğunu, bu nedenle işçilerin bu savaşta askere gitmemelerini söylemiştir. Fakat 1.Dünya Savaşı başladığında her ülkedeki işçiler kendi vatanlarını korumak ve düşmanla savaşmak için askere kayıt olmuşlardır. Marx’ın görüşünün aksine işçilerinde vatanının var olduğu görüldü. Bu durum II.Enternasyonal’in sonunu getirdi.
Marx’a karşı çıktığı daha birçok nokta bulunmaktadır. Tüm bunlar “Revizyonizm” olarak ifade edilmiştir.
Fidel Castro – Che Guevera Ayrılığı
Fidel Castro devrimin lideri olarak Sierra Maestra’dan Havana’ya geldiğinde bir sosyalist veya komünist değildi. Gerilla savaşı sürecinde verdiği röportajda veya ABD ziyaretinde bunu ifade etmekteydi. Ancak Fidel’in kardeşi Raul Castro ve Che Guevera güçlü komünistlerdi. Diğer devrimciler (Huber Matos, Camila Cienfuegos) kısa süre sonra farklı sebeplerle etkisiz hale getirilmişlerdir.
ABD ziyaretinde aradığını bulamayan Castro, SSCB ile yakınlaşarak birçok ikili anlaşma yaptılar. Domuzlar Körfez çıkarmasından 2 hafta sonra ise 1 Mayıs 1961 tarihinde devrimden yaklaşık 2 yıl sonra Küba sosyalizme geçiş yaptı.
Mayıs 1962 tarihinde SSCB’nin Küba’ya yerleştirdiği füzeler Soğuk Savaş’ın dönüm noktalarından birisi oldu. Fakat kısa süre içerisinde ABD ve SSCB geri atmak zorunda kaldılar. Castro ve Che, Sovyetler Birliğine ciddi kızgınlık duydular. Sovyetler Birliği başkanı Castro’yu Moskova’ya davet ederek onu iyi bir şekilde ağırladı. Fidel Castro Sovyetlerle tekrar anlaşma sağladı fakat Che bu durumu kabul etmedi. BM toplantısında yaptığı konuşmada hem ABD hemde SSCB’yi eleştirdi. 1965’te Cezayir’de bir konferansta yine SSCB’yi eleştirmesi sonrasında Havana’ya döndü. Burada Castro ile uzun bir tartışma yaşadı. O görüşmeden sonra Che’nin Küba’daki tüm resmi görevleri ve yetkileri sona erdi. Castro ile yaşadığı fikir ayrılığının temelinde Che’nin global devrimi savunması, SSCB’nin bu amaca yeterince hizmet etmemesi ve 3.Dünya Ülkelerindeki devrimci hareketleri desteklememesi yatmaktadır.
KAYNAK
https://vietnamtheartofwar.com/tag/cambodian-vietnamese-war/, Erişim: 03.08.2020.
Küba Devrimi – Fıdel Castro & Che Guevara Ve Komünizm, Biz Evde Yokuz, https://www.bizevdeyokuz.com/kuba-devrimi-fidel-castro-che-guevara-ve-komunizm/
Cambodian–Vietnamese War – Wikipedia
Encyclopædıa Brıtannıca, Alexander Dubček, https://www.britannica.com/biography/Alexander-Dubcek
Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul: Timaş Yay. 2014
Guardian, Shadow Cold War: The Sino-Soviet Competition for the Third World by Jeremy Friedman review – rethinking history, https://www.theguardian.com/books/2015/nov/21/shadow-cold-war-jeremy-friedman-review
Karl Marx, Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, 1848, çev. Tolga Eraslan, İstanbul: Sis Yay. 3.Baskı, 2013.
Mustafa Kahramanyol, Fahriye Emgili, Tito ve Balkan Siyaseti, Avrasya
Etüdleri 50/2016-2 (315-349)
Sino-Soviet Relations 1969–1991- Wikipedia
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.