Merkez Bankaları’nın Tarihi ve İşlevi

741
Yazarlık Başvurusu

Orta Çağ’da Vatikan’a bağlı kiliselerin kutsal topraklara yapılan seyahatlerde hacı adaylarının kıymetli eşyalarını korumak amacı ile zamanın ihtiyaçları gereğince doğmuş kuruluşlar olan bankalar, yüzyıllardır finansla ilgilenen/ilgilenmeyen fark etmeksizin her insanın hayatının içinde ister istemez yer alıyor. Günümüzde çeşitli ticari, finansal ve ekonomik etkinliklerde bulunan kuruluşlar olan bankalar kişi ve kuruluşlara kredi tahsis eder, mevduat hesaplarını korur, sermaye, para ve kredi ile ilgili her türlü işlemleri yapabilir. Bankalar devletlere bağlı olduğu gibi ayrıca anonim şirketlere de ait olabilir. Bu bankaların yanı sıra finans dünyasının en temelinde devletin para politikalarını doğrudan etkileyebilen bir organ daha bulunur: Merkez Bankaları. Merkez bankası (rezerv bankası, para otoritesi), bir ülkenin ya da ülkeler grubunun para politikasından sorumlu kurumdur. Merkez bankasının temel amacı para biriminin ve para arzının istikrarının sürdürülmesidir. Fakat merkez bankalarının bunun dışında bankacılık sektörünün son kredi mercii olmak, faiz haddinin kontrolü gibi görevleri de vardır. Bunun yanında Merkez Bankası’nın, bankalar ve diğer finansal kurumları, tedbirsizlik ve dolandırıcılığa karşı denetlemek gibi yetkileri de olabilir. Merkez bankalarının varlığı ve istikrarı bir ülkenin ekonomisi için oldukça kritik öneme sahiptir. Bu sebeple özellikle II. Dünya Savaşı’nın ardından yeniden inşa edilen dünya ekonomisinde Merkez Bankaları’nın önemi bir hayli yüksekti. 17. yüzyıla gelindiğinde bütün Avrupa kıtasına yayılmış olan küçük çaplı bankalar kendi madeni paralarını basarak Avrupa genelinde ticari anlamda bir kargaşaya yol açmışlardır. Dönemin Avrupası’nda merkantilizmin etkileri şiddetle görüldüğü için ticarette ortaya çıkan bu para birimi kargaşası merkantilistleri ve hükümetleri olumsuz etkilemiştir. Bu sebeple hükümetler ticareti desteklemek için para birimi birliklerine daha çok önem vermeye başlayınca Merkez Bankaları’nın tarihi de başlamış oldu. İlk merkez bankalarının işlevi bölgede hâkim olan para birimlerinin sayısını teke indirerek ticarette para birliğini sağlamak oldu. Bu sayede bölgede ticaret tek para birimi üzerinden daha kolay yapılıyordu. 1609 yılında ilk Merkezi Bankası benzeri kurumu olan Amsterdam Bankası kurulmuştur. Ancak bir yandan savaş borçları, bir yandan da Hollandalı “East India Company” adlı şirketin ödeme imkânının kalmaması nedeniyle bu banka 1819 yılında batmıştır.

İsveçli Reichsbank günümüzün en eski merkez bankası olarak kabul edilir. 1656 yılında Stockholms Banco, sıkı bir devlet kontrolünde olmasına rağmen İsveç hükûmeti tarafından özel bir kurum haline getirilmişti. Devlet, servetinin büyük bir bölümünü bankaya yatırmıştır. Şu anda Stockholm’de elde edilen ve devlete ayrılan kazançları desteklemektedir. 1694 yılında ise İsveç Reichsbank gibi İngiliz Bankası da anonim şirket olarak kuruldu. En önemli görevi ise devlete borç para vermek idi. Devam eden yıllarda Avrupa’da devlet borçlarını finanse etmek amacıyla diğer merkez bankaları kuruldu. Merkez bankalarının bu yıllardaki işlevi devlete borç para veren anonim kuruluşlar olmak ve devletin resmi paralarını basmaktı. 19. yüzyıl finansal krizlerden sonra bankacılığı tehdit eden banknotların değeriyle alakalı sorunlar ortaya çıktı ve bu sorun banknotları basan merkez bankalarını bizzat ilgilendiriyordu. Bu sorunlardan dolayı merkez bankaları basılan paraların değerini korumak için banknotları dayanıklılığına göre önce bozuk paraya, sonra da değerli metallere dönüştürülerek güvence altına alacaktı.

1844 yılında “Peel Banka Belgesi” ile birlikte İngiltere’de ilk defa bütün banknotların İngiliz Merkez Bankası tarafından tamamen altın kaplama olması zorunluluğu yasal olarak belirlendi ve kısa sürede bu uygulama tüm Avrupa’ya yayıldı. Merkez Bankaları’nın bunu hedeflemesindeki asıl amaç para biriminin değer istikrarının güvence altında olmasıydı. Zamanla kâğıt para miktarı demir para ile değerli metallerin miktarını aştı ve I. Dünya Savaşı ile bu uygulama terk edildi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, işsizlik ve fiyatlardaki istikrarsızlık merkez bankalarının dünyadaki ekonomi dengesinin korunmasında daha fazla önem kazanmasına yol açmıştır. Bu gelişmeler belirgin bir şekilde 1929 – 1933 yılındaki ekonomik kriz sırasında olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkelerin Merkez Bankası üzerindeki etkisi daha da çoğaldı. Devletler ekonomik krizi çözmeleri için merkez bankaları üstüne giderek baskı kurmaya ve merkez bankalarını kamulaştırmaya başladılar. Bunun sonucu olarak merkez bankalarının bağımsızlık statüsü çoğu ülkede kaybedildi ve merkez bankaları hükümetin kararlarına göre hareket etmeye başladı. Günümüzde ise merkez bankaları eskiye nazaran genellikle daha bağımsız olsalar da hala bazı ülkelerde hükümetlerin merkez bankalarına politik gerekçelerle baskı uyguladığı gözlemlenebiliyor.

Günümüzde Merkez Bankasının Görevleri 

Birkaç yüzyıllık tarihinde esasen genel olarak bakıldığında merkez bankalarının görevleri büyük değişiklikler geçirmemiştir. Ortaya çıkan birçok para birimini birleştirici güç olarak ortaya çıkan merkez bankası terimi, günümüzde de para birimlerinin değerini korumakla görevli organ olarak varlığını sürdürmektedir. Günümüzde merkez bankaları para birimlerini korumak için birçok farklı yola başvurabilirler. Bu yollardan en bilineni para politikası faiz oranıdır. Para politikası; hükümetin, merkez bankasının ya da para otoritesinin, ekonomiye para arzı yönetimi ya da döviz piyasası işlemlerini kullanmak yoluyla yön vermesidir. Merkez bankaları ise para politikalarını faiz-enflasyon- kur üçlüsü üzerinden kurarak para birimlerinin değerini korumaya çalışırlar, bunu da enflasyon ve kur değerlerini gözlemleyerek faiz oranına karar vererek yaparlar.
Bunun haricinde merkez bankasının bir diğer görevi ise fiyat istikrarını sağlamaktır. Merkez bankaları görevli oldukları para biriminin değerini ve alım gücünü arttırmanın yanı sıra enflasyon oranını belirli bir düzeyde tutarak fiyat istikrarını korumakla görevlidirler. Çoğunlukla fiyat istikrarını sağlamak için enflasyon oranını %1-5 civarında tutmak fiyatların yüksek değişimler göstermesine engel olacaktır. Merkez bankaları yüksek enflasyonla mücadele ettiği gibi aynı zamanda negatif enflasyon olarak da adlandırılan deflasyonla da mücadele ederler. Deflasyon, enflasyonun tam tersi olarak zamanla ürün fiyatlarının düşmesi olarak tanımlanır. Kulağa ilk duyumda hoş ve istenilen bir durum olarak gelse de deflasyon da ülke ekonomisi için oldukça tehlikelidir. Çünkü fiyatların düzenli olarak düşmesi ekonomik durgunluğa yol açacağından belirli bir süre ardından krizlere yol açabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 

19 yüzyıla kadar değerli madenleri para olarak kullanan Osmanlı, paranın işlevsel değerinin değişimine ve giderek artan dış borçlarına paralel olarak finansal reformlar yaparak Avrupa’ya uyum sağlamaya çalışmıştır. 1847 yılında Galata bankerlerince kurulan Bank-ı Dersaadet, 1856 yılında İngiltere kralının fermanıyla İngiliz sermayeli olarak kurulan Osmanlı Bankası ve daha sonra İngiliz- Fransız ortaklığıyla kurulan Bank-ı Osmani-i Şahane merkez bankasına ait bazı faaliyetleri yürütmeye başlamıştır. Siyasi ve diplomatik alanda oldukça sıkıntılı zamanlar geçiren Osmanlı İmparatorluğunda yapılan finansal bankacılık reformları bağımsız kalamamış, artan dış borçlar nedeniyle Osmanlı finansının karar mercilerinden birisi de İngiltere ve Fransa olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Osmanlı Bankasıyla anlaşma yapılmış ve Osmanlı Bankası 1935 yılına kadar banknot ihraç etme imtiyazına yetkili kılınmıştır. Ancak, genç Türkiye Cumhuriyeti kendisine ait bir Merkez Bankası’nın eksikliğini hissetmiştir. Bu amaçla çeşitli ülkelerden yetkililer ve öğretim üyeleri çağrılarak merkez bankasının kurulması için çalışmalara başlanmıştır. Hazırlanan raporlarda merkez bankasının kurulmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmekle birlikte, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin merkez bankasının kurulması için gerekli şartları henüz sağlayamayacağı da belirtilmekteydi.
Bu raporlarda alınan reform önlemlerine tam olarak yer verilmemesi daha sonradan eleştiri konusu olmuştur. Merkez Bankasının kurulması için ilk başlarda Osmanlı Bankası’nın millileştirilmesi düşünülse de ülkenin ekonomik koşulları buna izin vermemiştir. Daha sonra o günlerde yeni kurulan Türkiye İş Bankası’nın Merkez bankasına dönüştürülmesi gündeme gelmiştir. Ancak, merkez bankasının bağımsız olarak çalışması gerektiği görüşünün de etkisiyle 30 Haziran 1930 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 1715 sayılı Merkez Bankası Kanunu’na paralel olarak Merkez Bankası 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçmiştir. TCMB günümüzde fiyat istikrarının sağlanması için enflasyon hedeflemesine dayanan para politikası uygulamaktadır. Kuruluş belirli aralıklarla para politikası faiz oranını belirler. 2001 krizi sonrasında benimsenen serbest döviz kuru rejimine paralel olarak kurda meydana gelen büyük iniş- çıkışlar dışında döviz piyasasına müdahale edilmediği gözlenmektedir.

Sonuç 

Merkez bankaları birkaç yüzyıldır ülkelerin ekonomisi ve para birimleri açısından oldukça kritik öneme sahip bir role sahip. Özellikle 20 yüzyılın başından itibaren birkaç yılda bir muhakkak yaşanan irili ufaklı ekonomik krizler, finansal çöküşler ve para politikalarının istikrarsızlığı günden güne merkez bankalarının önemini arttırmıştır. Günümüzde ise merkez bankaları özellikle kur- enflasyon-faiz bağlanımda sorumlu olduğu para biriminin istikrarını korumakla görevlidir.
[irp posts=”27715″ name=”GGK, Yemen Merkez Bankası’nın Paralarına El Koydu”]

KAYNAK

https://www.tcmb.gov.tr
Macesich, George, Central Banking: The Early Years: Other Early Banks, 30 June 2000, Greenwood
Publishing Group.
Uittenbogaard, Roland, Evolution of Central Banking?: De Nederlandsche Bank 1814 -1852, 2014
Conway, Edmund, 50 Economics Ideas You Really Need to Know, 2009

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

1 Yorum Var

  1. 1930 lu yıllarda 100 tl ye alınan d snıfı hisse senedinin değeri şimdiki değeri 1 krş. Merkez bankamızın diğer (b – c) hisse sahipleri kimler acaba?

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz