Tüm Dünyada istihbarat artık kabuk değiştirmiş, farklı mecralarda faaliyet göstermeye başlamıştır. Dijital dünya ve sosyal medya istihbarat örgütleri tarafından ciddi bir faaliyet alanı haline gelmiştir. Genel olarak bu alanda nasıl faaliyet gösterildiğini anlatmaya başlamadan önce Türk istihbaratının tarihsel sürecini takip etmek gerekir. Dünyada tarihsel süreçte istihbarat çok eski zamanlara dayanmaktadır. Genel olarak istihbarat öncelikli olarak askeri amaçlarla ortaya çıkmıştır. Tarihi kaynaklara göre en eski istihbarat teşkilatı İtalyanlara aittir, İngiliz servislerinin kökü ise 650 yıl geriye dayanmaktadır[1]. Türk tarihinde ise ilk casusluk faaliyetlerine, Orta Asya Türk Devletlerinde Çinli gelinlerle Türk hükümdarlar veya komutanlarla yapılan evliliklerle, Çinliler ve Hunlar arasında yaklaşık 1700 yıl öncesine dayanmaktadır. Yıllar geçtikçe dünya birçok devletin orta çıkışına şahit olmuş, siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerin artması ile istihbarat disiplinine olan ihtiyaç artmış ve istihbarat olgusu teşkilatlanmalarını da geliştirerek günümüze kadar gelmişlerdir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Kurtuluş savaşı sonrasında kurduğu, 98 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde, istihbarat teşkilatlanmasının son kurumsal hali olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) 22 Temmuz 1965’de kurulmuştur. Yapılan araştırmalarla elde edilen bulgulara dayanılarak çoğu kaynakta Türkiye Cumhuriyeti’nin modern anlamda istihbarat tarihi ele alınırken Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme dönemine kadar gidilmektedir.
O döneme kadar gidildiğinde 1880 yılı istihbarat tarihi açısından önemli bir mihenk taşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nın kuruluşu. Bazı kaynaklara göre II. Abdulhamid Han‘in Rum asıllı şahsi doktoru Mavroyani Paşa tarafından bu teşkilatlanmanın başladığını, bazı kaynaklar ise Sultan Abdülmecit Han döneminde başladığını yazmaktadır[2]. I.Meşrutiyetin ilanından sonra padişahlar imparatorluktaki düzeni tesis etmek ve devletin hakimiyetini pekiştirmek için hafiyelik faaliyetlerine önem vermişlerdir. Özellikle Sultan Abdulhamid döneminde meydana gelen iç ve dış olaylar Sultanı teşkilatlanmaya sevk etmiştir. Yıldız Teşkilatının kuruluşu böyle gerçekleşmiştir. Ancak İttihat ve Terakki’nin Kuzey Makedonya’da başlattığı hareket sonucunda II. Meşrutiyet ilan edilmiş Meclis-i Vükela’nın kararıyla Yıldız Teşkilatı’nın tüm evrakları ve topladığı istihbarat yakılarak imha edilmiş ve faaliyetleri sona erdirilmiştir. Hatta evrakların imha edilmesinin başlıca sebebi, bu hareketi gerçekleştiren yapı hakkında oldukça fazla istihbaratın arşivlendiğini ve ileride kendi kurdukları düzene zarar verebileceği, girdikleri ilişkilerin ortaya çıkabileceği korkusu yattığı söylenmektedir.
Yıldız Teşkilatı sonrasında XX. Yüzyıl başlarına dek Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin resmi bir istihbarat teşkilatına rastlanmamaktadır. Ancak Balkan Savaşları’nın ardından imparatorluktan kopuşların yaşanması ile devletin merkezinde sevk ve idare konusunda yaşanan istihbarat eksikliğinden dolayı yeni bir teşkilatlanmaya ihtiyaç duyulmuştur.
I. Dünya Savaşı öncesinde Harbiye Nazırı görevinde bulunan Enver Paşa 17 Kasım 1913’te bugünkü Mit’in de köklerinin olduğu Teşkilat-ı Mahsusa’yı kurmuştur[3]. Bu teşkilatın kuruluş amacı Devletin siyasi bütünlüğünü korumak, ayrılıkçı hareketleri önlemek ve yabancı devletlerin özellikle İngiltere’nin Ortadoğu’daki casusluk ve gerilla faaliyetlerine karşı koymak olarak belirlenmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa yapısı içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal de vardır. Mustafa Kemal’in 1905’te Şam’da gizlice kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, İttihat ve Terakki Cemiyeti çatısı altında toplanmış ve Mustafa Kemal de 29 Ekim 1907’de İttihat ve Terakki cemiyetine üye olmuştur. Mustafa Kemal, bu üyeliğinin ardından 1908’de gizli görevle askeri istihbarat amaçlı olarak Bosna’ya, daha sonra ise gönüllü subaylarla birlikte Trablusgarp cephesine gönderilmiş ve burada Teşkilat-ı Mahsusa mensupları ile birlikte hareket etmiştir[4].
Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı verilen mücadelede Mustafa Kemal ile birlikte teşkilatın lider kadrosundan Eşref Sencer Kuşbaşı da vardır. Daha sonra Mustafa Kemal gazeteci Mustafa Şerif sahte ismi ile Mısır’da da bulunmuş direnişi örgütlemiştir. I. Dünya Savaşı son bulup Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra geri çekilme başlamıştır. Teşkilat-ı Mahsusa’nın savaş sırasındaki faaliyetlerinden dolayı suçlanacağını anlayınca Hüsamettin Ertürk, teşkilatın adını Umum Âlem-i İslam İhtilal Teşkilatı olarak değiştirmiştir. Ancak daha sonraları bu isimle bir faaliyete rastlanmamıştır.
Milli Mücadele dönemiyle birlikte birçok gizli grup ve cemiyete rastlanmıştır. Bu cemiyetler istihbarat ve direniş faaliyetleri göstermiş olup ilki Karakol Cemiyeti’dir. Cemiyet Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’sinde destekçisi olduğunu açıklasa da halka korku veren faaliyetlerinden ötürü 1920’de Heyet-i Temsiliye kararıyla faaliyetlerine son verilmiştir. Sonraki dönemlerde ise Muğlalı Mustafa Bey liderliğinde Yavuz Sultan Selim Han‘ın resmini taşıyan mühür kullanan Yavuz Grubu faaliyet göstermiştir. Yavuz Grubunun resmi varlığı MİT özel arşivinde bulunan ve Genelkurmay Başkan Vekili Fevzi Çakmak ile yapılan görüşmeyi gösteren 12 Mart 1921 tarihli evraktan anlaşılmıştır.
23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasının akabinde istihbarat maksadıyla Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı olarak 23 Eylül 1920’de İstanbul’da Hamza Grubu kurulmuştur. Birçok sebepten ötürü bu grup defalarca isim değiştirmiştir. Önce Mücahid ve Muharip isimlerini almış daha sonra 31 Ağustos 1921 tarihinde Felah adıyla faaliyetlerini devam etmiştir. Ordu içerisine sızan yabancı ajan faaliyetlerini bertaraf etmek amacıyla 18 Temmuz 1920-21 Mart 1921 tarihlerinde Garp Cephesi Komutanlığı’na bağlı olarak Askeri Polis kurulmuştur. Daha sonraları gizlilik faaliyetlerine devam etmek amacıyla Müsellah Müdafaa-i Milliye (M.M.) Grubu ardından da Tetkik Heyeti Amirlikleri kurulmuştur.
6 Ocak 1926 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile modern bir istihbarat teşkilatının kurulması çalışmaları dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’ya verilmiştir. Genel Merkezi Ankara’da olan şubeleri İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Kars’da olmak üzere bir Milli Emniyet Hizmeti kurulmuştur. Milli Emniyet Hizmeti (MEH) Teşkilatı 19 Aralık 1926 tarihli kararname ile Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasıyla kurulmuştur. 21 Aralık 1926 tarihli ve yine Cumhurbaşkanı Atatürk’ün imzalamış olduğu bir kararnameyle Milli Emniyet Hizmeti Teşkilat Başkanlığı’na Kurmay Yarbay Şükrü Ali Bey getirilmiştir.[5] Devletin millî güvenlik politikasının belirlenmesiyle ilgili her konuda istihbaratın tek elde toplanabilmesinin hayati önem arz ettiği düşünülerek, 22 Temmuz 1965 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiş olan 644 sayılı Kanun ile kurumun adı Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) olarak değiştirilmiştir. Son 150 yıla bakıldığı zaman birçok istihbarat teşkilatı ya da grubu faaliyet göstermiş, son olarak devletin resmi istihbarat teşkilatı MİT’e kadar gelinmiştir.
Tartışma
Çok eski tarihlerden beri bilgi toplama ve gözetleme maksadıyla istihbarat hep var olmuştur. Ancak yüzyıllar içerisinde önce kurumsallaşarak teşkilatlı bir hale gelmiş sonra da teknolojinin gelişmesi birlikte farklı yöntem ve metotlarla istihbarat faaliyetleri yürütülmüştür. Erken dönemlerde daha çok, istihbarat edinilecek yere personel sızdırılmasıyla gerçekleştirilen insan odaklı faaliyetler görülmektedir. Belki de yıllar sürecek bu yöntem halen kullanılmaktadır. Terör örgütleri içine sızdırılan istihbarat ajanları, önemli devlet adamlarının, siyasetçilerin yanına sızdırılan ajanlar günümüzde açığa çıkmalarıyla zaman zaman karşılaşılan bir durumdur. Buna örnek olarak ABD tarafından deşifre dilen Rus ajan Anna Chapman verilebilir. Görünürde emlak ve yatırım planlamacısı olarak New York borsasının olduğu Wall Street’te lüks bir daireye yerleşerek uzun yıllar Rus Dış İstihbarat Servisi SVR’ ye çalıştığı tespit edilmiştir.
Günümüzde geleneksel yöntemlerin yanı sıra teknolojinin de kullanılmasıyla elde edilebilen istihbarat yöntemi de yaygın hale gelmiştir. Bunu bazen istihbarat ajanları bazen de bilgisayar korsanları, yazılımcılar yapmaktadır. Dijital ortamdan ele geçirilen bilgi ve evraklar uluslararası alanda devletler arasında koz olarak kullanılabildiği gibi, bazen de herhangi bir pazarlığa konu edilmeden direkt olarak sızdırılıp kamuoyu oluşturulması hedeflenmektedir. En büyük bilgi sızdırılma operasyonu 2010 yılında Julian Assange önderliğindeki Wikileaks organizasyonudur.
ABD Dış İşleri Bakanlığı ile çeşitli ülkelerdeki ABD büyükelçilikleri arasında yapılan 251.287 belgenin önbelleği elde edilmiş ve yayınlanmıştır. Yayınlanan belgeler arasında Washington’dan sonra en fazla belge 7918 belge ile ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından hazırlanan belgelerden oluşmaktadır. Ülkenin hemen hemen her kurumundan ve önemli tüm şahıslarla alakalı çeşitli istihbarat topladıkları ve ABD’ye gönderdikleri açığa çıkmıştır. Örneğin ABD Büyükelçiliği o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili “Recep Tayyip Erdoğan, karizmatik ve halkla güçlü bir bağı mevcut. Olağanüstü bir yüz hafızası var ve ülke çapındaki binlerce partiliyi ismen tanıyor.” gibi istihbaratlar toplanmış ABD’nin bu konuyla alakalı politikalarını belirlemesini istemiştir. Bu belgelerin istihbarat boyutudur. Bir de bazı belgelerde çeşitli kişi ve kurumları hedef göstererek sosyal medya (o dönem en yaygın olarak facebook) aracılığı ile ülkenin kaosa sürüklenmesini, çeşitli siyasi ve asayiş sorunları baş göstermesini hedeflemiştir.
Yine benzer bir faaliyet olarak 2013 yılında o dönem yirmi dokuz yaşında olan genç bir adam dünyayı şoka uğratmıştır: Edward Snowden. Eski CIA ve NSA teknoloji ajanı olan Snowden ABD’nin istihbarat örgütleri ile sivil, siyasi, askeri, suçlu ayırmaksızın tüm dünyayı sosyal medya ve dijital mecra yoluyla nasıl gözetlediğini gerektiğinde yönlendirdiğini belgeleriyle açığa çıkartmıştır. “Büyükbirader tepemizdeydi. Teknoloji şirketleri yaşamlarımızı bir ürüne çevirip istihbarat örgütlerine pazarlıyor, istihbarat örgütleri hiçbir gerekçe göstermeden tüm yaşantımızı kayıt altına alıyordu. Dünya gerçeğe dönüşen distopyayla yüzleşmek zorundaydı. Benim konumumdaki biri için çok tehlikeli bir iş yaptım, gerçekleri anlattım.’’[6] demiştir. Bu sözleri söyledikten altı yıl sonra tüm bu olayları ve yaşam öyküsünü kaleme almış, CIA, NSA faaliyetlerinden sürgün yıllarına kadar her şeyi kitaplaştırmıştır.
Bu olaylar, kişiler ve kurumlar aracılığı ile sızdırılmış yeni nesil istihbarat faaliyetlerinin ne boyutta olduğunu, nasıl yürütüldüğü en somut örnekleri ile anlatmaktadır. Bir ülkede iç karışıklık ve kriz çıkartmak isteyen yabancı devletlerin istihbarat servisleri günümüzde önce saha elemanları görevlendiriyor. Herhangi bir konuda eylem yapan, gösteri düzenleyen kitlenin arasına karışan bu ajanların yöntemleri hemen hemen aynıdır. Grubu provoke eder, şiddete yönlendirir. Daha sonra bunu fırsat bilen terör örgütleri, ayrılıkçı gruplar, marjinal oluşumlar kitleyi adeta bir alev topuna çevirip devletin kolluk gücüyle karşı karşıya getirip ayaklanmanın fitilini ateşler. Bu ilk kısım tamamlandıktan sonra simgesel kişiler devreye girer.
Tüm geleneksel medyada yayınlanır görüntüler. Sanki bir şenlik havası, hak ve özgürlük arayışı isteği yansıtılır. İşin en son kısmında ise yeni nesil dediğimiz istihbarat ve yönlendirme araçları devreye girer. Sosyal medya yoluyla başka yerlerde, başka zamanlarda olan şiddet olayları, araçların ezdiği insan görüntüleri vb. servis edilerek tüm ülke halkı devlete karşı ayağa kaldırılır. Özellikle son 10 yılda Ortadoğu coğrafyasındaki tüm olaylar, halk ayaklanmaları, şiddet olayları aynı senaryo farklı özneler üzerinden sahnelenmiştir. Arap Baharında Libya, Suriye, Mısır, Tunus’da yaşanan tüm olaylar, Güney Amerika’da gerçekleşen hükümet karşıtı eylemler istihbarat servislerinin benzer planlarıdır. Simge seçilen kişiler bile farklı coğrafyalarda ancak benzer şekilde ortaya çıkmışlardır.
Sonuç Yerine
Tüm bu geleneksel ve yeni nesil istihbarat faaliyetleri sonucunda operasyona uğramış olan hemen hemen tüm ülkelerde yapılan operasyon başarıya ulaşmış, ülkelerin siyasi yapıları değişmiş, ekonomileri bozulmuş, kaynakları paylaşılmış, binlerce insan ölmüş büyük bir yıkım ve trajedi yaşanmıştır. Benzer operasyonları yaşamamak, karşı koyabilmek için ülkenin çok güçlü ve zamanın ilerisinde bir istihbarat servisi olmalıdır. Bugünün istihbarat servislerinin sadece konvansiyonel silahlı gücünün, geleneksel teknik imkanlarının, insan kaynağının gelişmiş olması yetmez. Üst düzey teknolojinin kullanıldığı insansız silahlı taarruz araçları, gözetleme ve keşif hava araçları, siber alemde etkin yetişmiş personeli olmalıdır. Ayrıca tüm dünyadaki sosyal medyanın takip edildiği asli işi bu olan bir birim kurulmalı ve benzer bir senaryo ile karşılaşıldığında hazırlıklı olunmalıdır.
Son olarak, Özellikle son 10 yıldır sosyal medya kullanımı arttı ve her türlü tepki, sevinç, üzüntüler o mecrada dile getiriliyor. Neredeyse hayatların tüm detayları paylaşılıyor ve kullanıcı silse veriler hep bir yerlerde kayıtlı kalıyor. Bu da 10 yıl sonra etkili ve icracı görevlere gelecek olan bir neslin daha o makama ilk oturduğu gün yabancı devletlerin elinde ciddi bir hakkında istihbaratının olması anlamı taşıyor. Kısacası sosyal medya sadece sosyal medya değildir, bunu kullanacak servislerin elinde ciddi bir istihbarat argümanıdır.
[irp posts=”18873″ name=”‘Devletlerin Tepkilerini Belirleyen’ Stratejik İstihbarat Neden Önemlidir?”]
KAYNAK
Dipnotlar
[1] Kaya KARAN, Türk İstihbarat Tarihi, Truva Yayınları, 2008, İstanbul
[2] Dr. Erdal İLTER, Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi, 2002, Ankara
[3] KARAN, Türk İstihbarat Tarihi
[4] KARAN, Türk İstihbarat Tarihi
[5] İLTER, Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi
[6] Edward Snowden, Sistem Hatası, Epsilon yayınları.2019,İstanbul
Kaynaklar
Assange, Julian. Wikileaks. 2010
Karan, Kaya. Türk İstihbarat Tarihi. Truva Yayınları, 2008, İstanbul.
İlter, Erdal. Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi. 2002, Ankara.
Özdağ, Ümit. İstihbarat Teorisi. Kripto Basın Yayın, 2016, Ankara.
Snowden, Erward. Sistem Hatası. Epsilon Yayın, 2019, İstanbul.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.