Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin tarihçesi Osmanlı İmparatorluğu zamanlarına dayanmaktadır. Osmanlıların Bulgarlarla ilk karşılaşması 14. yüzyıl ortalarına denk gelmektedir.. 1362 yılında Filibe şehri Osmanlı Devleti’nin eline geçti. 1364 yılında Sırplarla birlik olan Bulgarlar Osmanlı Devleti’ne karşı yaptıkları Sırpsındığı Savaşı’nı kaybettiler ve Osmanlılar tarafında vergiye bağlandılar. Bundan 20 yıl sora da 1382 yılında Sofya Osmanlı Devleti’nin eline geçti. 3 ay süren bir kuşatma sonunda 17 Temmuz 1393 tarihinde Tırnova kenti de düştü. 1396 yılında Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid Niğbolu Savaşı’nı kazanarak Vidin’i Osmanlı topraklarına kattı. 1402 yılında Osmanlı tarihinde başlayan Fetret Devri’nden yararlanan Bulgar kralı II. Konstantin Vidin’de 1422 yılına kadar hüküm sürdüyse de Fetret devrinin bitmesiyle birlikte Osmanlılar siyasi birliklerini yeniden sağladılar. Bu tarihten sonra ise Bulgar Çarlığı tamamen tarihe karıştı ve Bulgar tarihinde 456 yıl sürecek olan Osmanlı dönemi başladı.
Osmanlılar gittikleri her coğrafyayı olduğu gibi Bulgaristan topraklarını da ihya etmiş ve derin izler bırakmışlardır. O dönem Bulgar halkı daha çok kasaba ve köylerde yaşamını sürdürmeye devam etmişlerdir. Büyük şehirler olan Filibe, Sofya, Varna ise Osmanlı kimliğine bürünmüşlerdir. Daha sonraları ise Bulgaristan topraklarında büyük bir Türkleşme süreci yaşanmıştır.
Yine çok sayıda Bulgar halkı ise İstanbul ve Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Bulgarlar kendilerine ait Bulgar Ortodoks Kilisesini kurarak dinlerini özgürce yaşamaya devam etmişlerdir. 400 yıldan fazla süren bu düzen ve huzur iklimi 1789 Fransız ihtilali ile başlayan özgürlük ve milliyetçilik akımlarıyla Balkanlarda yerini kan ve gözyaşına bırakmıştır. Yunanlıların ve Sırpların bağımsızlıklarını elde etmeleri Bulgarları da etkilemiş Çarlık Rusya’sının da kışkırtmasıyla bağımsızlık istekleri ortaya çıkmıştır. Çıkan isyanları Osmanlı İmparatorluğu bastırmış bir süre daha bağlılıklarını devam ettirmiştir. Ancak 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının sebeplerinden biri de Bulgarlara özerklik tanınması talebiydi. 93 harbinin çoğunluğu Bulgar topraklarında geçti ve Osmanlılar çok ağır bir yenilgi aldılar. 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşmasıyla Bulgarlar Osmanlılardan özerkliklerini kazandılar ve sonrasında ise 1912’de Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile birlikte Osmanlılara karşı yaptıkları I. Balkan Harbini kazandılar. Trakya’daki Türk toplumuna karşı büyük katliamlar yaparak Çatalca’ya kadar gelmiş ve Osmanlı topraklarını ele geçirmeye çalışmışlardır. Ancak II. Balkan Harbi sonrasında bu toprakları Osmanlılara geri vererek 1913 yılında İstanbul Anlaşmasını imzalamışlardır. Bu antlaşma günümüzde de halen geçerliliğini koruyan ve sınırları belirleyen anlaşma olarak tarihe geçmiştir[1].
Komünist Parti İktidarı
II. Dünya Savaşı sonrasında Komünist idarenin kurulmasıyla özellikle 1980 sonrası Türk azınlığa yapılan baskılar artmıştır. 1985 yılından itibaren Todor Jivkov önderliğinde Bulgaristan Komünist Partisi Bulgarlaştırma politikaları çerçevesinde Türkleri isimlerini değiştirmeye zorlamak, köylerin adlarının değiştirilmesi, sünnet yapılmasına engel olmak, mezar taşlarının üzerinde yazan adların dahi değiştirilmesi gibi baskı ve zulüm politikalarına girişmiştir. Kuruluş amacı rejim muhaliflerini cezalandırmak olan ‘’Belene’’ kampı sonraları Bulgaristan’da azınlık olan soydaşlarımızın işkence ve eziyet gördüğü hatta öldürüldüğü bir kamp haline gelmiştir. Bu zulme direnen aydınları başta olmak üzere Belen kampında toplamış isnat edilen suçları kabul etmeleri istenmiş, çok ağır işkencelere maruz bırakılmışlardır. Türklerin yaşadığı köy ve kasabalar ablukaya alınmış çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden bu asimilasyona direnenler öldürülmüşlerdir. Türkiye’nin öncülüğünde bu zulme ses yükselten ülkelere karşın, böyle bir kampın olmadığı, insanların isimlerini kendi hür iradeleriyle değiştirdikleri savunulmuştur. [2]
Bu dönemde yine Bulgar Hükümetinin Soya dönüş operasyonu kapsamında Türk halterci Naim Süleymanoğlu’nun adı Türk isimlerini yasaklaması nedeniyle Naum Şalamanov olarak değiştirilmiştir. Bulgaristan’daki bu baskılardan kurtulmak, orada yaşanan zulmü tüm dünyaya duyurmak ve Türkiye adına müsabakalara katılmak için 1986’da Melbourne’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda Türkiye büyükelçiliğine sığınarak Türkiye’ye iltica etmiştir.
Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal bu süreci bizzat yönetmiştir.Naim Süleymanoğlu’nun mücadele ettiği dizanteri hastalığına rağmen büyük bir gayret ile kazandığı Olimpiyat şampiyonluğu sonrası beklediği an gelmişti. Bulgaristan’da yaşayan Türklerin yaşadığı zulmü tüm dünyaya haykıracaktı:
“Eviniz, işiniz, hatta sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz ama bir insanın hayatında kaybedebileceği en son şey kimliğidir. Bulgaristan’da yaşayan iki milyon Türk’ün isimleri değiştirildi. İşkence, zulüm gördüler. Bizim tek isteğimiz, evrensel insan haklarından, her bir dünya vatandaşı gibi faydalanalım. Doğduğumuz topraklarda, sahip olduğumuz kimliğimizle özgürce yaşamaktır. Bulgaristan Komünist Partisi bunu sağlayamıyorsa, o yerlerde yaşayan halkımızın, Anavatan’a Türkiye topraklarına dönmesine izin versin. Ben Naim SÜLEYMANOĞLU, bugün ve bundan sonra kırdığım her rekorun ardından, kazandığım her madalyanın peşinden, ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜK diye haykıracağım. Bunu sadece zulme uğramış Türk halkı için değil, insan hakları elinden alınmış her insan için…”[3]
Naim Süleymanoğlu’nun bu konuşmasından sonra gelen baskılara daha fazla dayanamayan Bulgar Komünist Partisi lideri Todor Jivkov:
“Bulgaristan’ı kendi vatanı olarak görmeyen ve dış güçlerin müdahalesiyle ülkelerine karşı koyan, komünist partisine itaat etmeyen, kendini Bulgar hissetmeyen vatandaşlar Bulgaristan’ı terk edebilir.“ [4]açıklamasıyla kendi deyimleriyle “Büyük Gezi” yi başlatmıştır.
1989 yılında sınırlar açılmış yaklaşık 300.000 Türk Anavatana göç etmiştir. Yine akabinde Bulgaristan’da komünist yönetim sona ermiş Türk azınlığın üzerindeki baskılar kaldırılmış, Anavatana gelen 300.000 Türk’ün bir kısmı doğup büyüdükleri topraklara geri dönmüşlerdir. 1990 yılında bu zulmün baş aktörü Todor Jivkov hükümet fonunu zimmete geçirmek suçlamasıyla tutuklanmış ancak bozulan sağlığı göz önüne alınarak cezası ev hapsine çevrilmiştir. Ölümünden sonra ise Bulgar Yüksek Mahkemesi tarafından beraat ettirilmiş, aklanmıştır.[5]
Bugün ise ana muhalefetteki Bulgaristan Sosyalist Partisinin (BSP) devamcısı olduğu Komünist Partinin yaptıklarından utanç ve pişmanlık duymadığını belirtilmektedir. Belene kampında zulüm görenlerin çocukları ve torunları o günleri, yaşananları halen göz yaşları içinde anlatmaktadır. Ancak o zulümden kurtulan bir Türk, uluslar arası kamuoyunun tüm dikkatini Bulgaristan’da yaşanan zulme çevirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de girişimleriyle zulmün son erdirilmesini sağlamıştır.
Sonuç
Son olarak; tarih yazıldığı günden bugüne, Türkiye Cumhuriyeti’ne gelinceye dek Türkler 1 gün de olsa 400 yıl da olsa hüküm sürdükleri yere sadece huzur ve refah götürmüşlerdir. Asla soykırım ve asimilasyon gibi insanlık suçu sayılan cürümleri işlememişlerdir. Egemenliği altında bulunan coğrafyadaki halkın dinini özgürce yaşamasının , gelenek ve göreneklerini hiçbir baskı olmadan sürdürmesinin garantisi olmuşlardır. Bunun kanıtı ise bugün Balkanlardan Afrika’ya, Avrupa’dan Kafkaslara, Arap Yarımadasından Kırım’a kadar o coğrafyalarda yaşayan tüm halkalar yüzyıllarca Türk hakimiyetinde kalmasına rağmen kendi din ve etnik kimliklerini korumaktadırlar ve asimile olmamışlardır. Aksi yapılmış olsaydı bugün dünyanın ortak dili Türkçe olurdu! Ancak ne hazindir ki tarihinde asimilasyon politikası bile uygulamamış olan Türkiye Cumhuriyeti bugün tarihi gerçeklerden uzak bir şekilde, tamamen politik sebeplerden ötürü ‘’Sözde’’ soykırım ile suçlanmaktadır. Hey hat!
[irp posts=”26413″ name=”Bağımsızlıktan Özerkliğe: Bulgar Hanlığının Bakiyesi Tataristan”]
KAYNAK
Dipnotlar
[1] ‘’Bulgaristan-Türkiye ilişkileri’’https://tr.wikipedia.org/wiki/Bulgaristan-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri
[2] Demirhan, Hasan. Bulgaristan Türklerine uygulanan zorla isim değiştirme kampanyası ve Türk
basını 2019. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/877597
[3] Süleymanoğlu, Naim BM konuşması. 1988
[4] Jivkov, Todor. TV konuşması. 1989
[5] Kolev, Yoan ‘’Todor Jivkov- Bir diktatörün sonu’’Çev. Müjgan Baharova https://bnr.bg/tr/post/100596105/1998-yili-todor-jivkov-bir-diktatorun-sonu. 2015
Kaynaklar
https://bnr.bg/tr/post/100596105/1998-yili-todor-jivkov-bir-diktatorun-sonu
https://www.cnnturk.com/haber/turkiye/asimilasyon-ve-goc-bulgaristan-turklerinin-oykusu
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/877597
https://listelist.com/naim-suleymanoglu-turgut-ozal/
https://www.milliyet.com.tr/gundem/hafizalardan-silinmiyor-6065623
https://www.tarihakli.com/wp-content/uploads/2017/06/bulgar-goecmenleri.jpg
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bulgaristan-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri
https://tr.wikipedia.org/wiki/Todor_Jivkov
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.