Türk-Rus ilişkilerinin kökeni çok eskilere dayanmaktadır. Bu ilişkilerin gelişmesindeki ana etken Rusya’nın o zamanki adıyla Knezlik olarak adlandırılan yapının güneye doğru inerek Karadeniz’e ulaşmasıyla başladı. Türk-Rus ilişkilerinin ilk olarak on beşinci yüzyılın sonlarında başlandığı bilinir. Avrasya’da Türk-Rus ilişkileri her zaman bölgenin ve insanların kaderini belirlemiştir. Nitekim o dönemdeki Osmanlı ve Çarlık Rusya sürekli olarak bir rekabet içinde olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasındaki en büyük etkende hiç şüphesiz Rus’lardır. Zira Rusların süreklilik gösteren sıcak deniz politikasının önündeki en büyük engel Osmanlı idi. Bu yüzden Rusya’nın Türk toprak ve boğazlarında hak iddia etmesi bu iki devletin sürekli bir rekabet içinde olmasına neden olmuştur.[1]
Türk-Rus ilişkilerindeki rekabet yerini zaman zaman iş birliğine de bırakmıştır. Bunlardan en önemlisi Cumhuriyetin başladığı yıllarda yapılan ekonomik iş birliğidir. Bu iş birliği tamamen o zamanki SSCB’nin süper güç olma yolundaki gelişimine katkı sağlayacak bir adımdı. Yani tamamen hedefler çerçevesinde gelişen bir iş birliğiydi. Nitekim bu iş birlikleri sürekli stratejiler etrafında gelişen karşılıklı iş birlikleriydi.[2]
Soğuk savaş döneminde Türk-Rus ilişkilerinin kırılma noktası çift kutuplu sistemin dağılmasıyla birlikte Batı Blokunun Doğu Blokuna karşı sınırı olan Türkiye açısından Rusya ile ilişkilerinin dönüm noktası olmuştur. Zira Karadeniz’de Sovyet Blokunun arasına sıkışan Türkiye tarafı olduğu Batı Blokundan gereken ilgi ve desteği görmediği için kendini bölgede sıkışmış olarak hissetmiştir. Nitekim Batı’da Türkiye’yi bir sınır bekçisi olarak görmüş ve soğuk savaş dönemindeki rolünü göz ardı etmiştir.
Bu nedenle Türk-Rus ilişkilerinde soğuk savaş sonrası dönemde yakınlaşmalar olmuştur. Bu yakınlaşma Kafkasya’daki halklarında kaderini belirleme açısından bir dönüm noktası olmuştur.[3] Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler soğuk savaş sonrası hız kazansa da daha sonra ülkelerin çıkar stratejileri çerçevesinde istenilen noktaya ulaşamamıştır. Türkiye’nin Türki Cumhuriyetlerle artan ilişkileri, Rusya’nın SSCB’nin bir nişanesi olarak gördüğü bu bölgeyi kontrol altında tutma isteğiyle iki ülke arasındaki ilişkilerin kilitlenmesine sebep olmuştur. Zira Çeçen direnişçileri Türkiye’nin desteği ve terör örgütü PKK aracılığıyla sözde bir Kürt sorununu ateşleyen Rusya’nın desteği sebebiyle ilişkiler olumsuz şekilde etkilenmiştir. Bu sebepledir ki Türk-Rus ilişkileri siyasi anlamda çok fazla istikrarlı olmasa da ekonomik anlamda istikrarlı olmuştur.[4]
1992 yılında imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkileri esasları hakkında anlaşma” ile iki ülke arasındaki ilişkiler önemli bir noktadan geçmiştir.[5] Başbakan Ecevit’in 1999 yılındaki Rusya ziyareti ile ilişkilerin kördüğümü olan Çeçen direnişinin Rusya’nın iç meselesi olduğunu kabul ederek siyasi ilişkilerin kilidini açan girişimi gerçekleştirmiştir.[6] Ardından Rusya Başbakanı Mikhail Kasyanov’un 2000 yılında ki Türkiye ziyareti ve 2004’de ki Vlademir Putin’in ziyaretiyle soğuk savaş sonrası dönemde kilitlenen siyasi ilişkiler bu ziyaretle yeniden açıldığı bir döneme girilmiş oldu.[7]
Türkiye’de 2002 yılında göreve gelen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi Döneminden itibaren Türk-Rus ilişkileri yeni bir boyut kazandı. Bu dönem Türk-Rus ilişkilerinin en yüksek noktası oldu. Bu dönemde ekonomiden enerjiye turizmden güvenlik konularına kadar birçok konuda önemli gelişmeler yaşandı. Bu dönemin önem teşkil etmesindeki en önemli etken iki devletin de stratejilerinde değişikliğe gitmesi ile ilgilidir.[8] Türk-Rus iş birliğinin artmasında bir başka önemli etken ise Türkiye’nin Batı’dan beklediğini alamaması ve özellikle ABD’nin politikaları olmuştur. Nitekim iki ülkede Amerikan politikalarına karşı tavır alması bu iki ülkenin ilişkilerini önemli ölçüde geliştirmiştir. ABD’nin 2003’te Irak’a girişi ve diğer batılı devletlerinde bunu desteklemesiyle Türkiye ve Rusya’yı aynı gemide olmaya itmiştir.
Türk-Rus ilişkilerinin en yüksek noktaya ulaşmasındaki en büyük gösterge 2001 yılında imzalanan “Avrasya’da iş birliği eylem planı: İkili İş Birliğinden Çok Boyutlu Ortaklığa” anlaşmasıdır. Türkiye bir taraftan NATO üyesiyken diğer taraftan da Rusya ile sıkı iş birliği ve ortaklıklar içindeydi. Bu durum Türkiye’nin NATO’daki stratejik ortakları ile arasının açılmasına neden olmaktaydı. Daha sonra yapılan askeri iş birliği ile geçmişteki rekabetçi ilişki yerini yeni bir döneme bırakıyordu. Ak Parti dönemiyle birlikte yeni politikalar belirleten Türkiye radikal değişikliklerle dış politika da aktif olmaya başladı.
Ak Parti’den önceki hükümetlerin izlediği duygusal dış politika Ak Parti hükümetiyle yerini profesyonel bir dış politika izlemeye bırakmıştır. 1980 sonrası artan küreselleşmenin etkisiyle yaşanan ekonomik gelişmeleri fırsata çevirmek isteyen Türkiye buna 2000 yılından sonra daha aktif yapmaya başlamıştır. Özellikle Ak Parti döneminde ekonomik yapıya önem veren bir yapı oluşturulmuş ve bunun içinde Rusya ile ilişkiler ciddi şekilde genişletilmiştir. Türkiye’nin konumu aynı kalsa da soğuk savaş dönemi ve sonrasında Rusya ile ilişkiler açısından ciddi farklılıklar yaşamıştır. Bu süreç Türkiye’nin Avrupalı devlet düşüncesinin yanında Asyalı bir devlet olduğunu da göstermiştir.[9]
Bir ülkenin dış politika stratejilerinde geçmişten gelen bir süreklilik varsa o devletle ilişkiler ne kadar güzel olursa olsun çıkarlar yüzünden krizler yaşanacaktır. Rusya ile Türkiye ilişkileri de bu eksende tezahür etmiştir. Çünkü Rusya’nın 1774 yılından beri Doğu Anadolu ve Boğazlar üzerindeki hak iddiası vardı. Rusya özellikle bu yüzden Türkiye’nin aleyhinde olan her meselenin içinde bulunmaktadır.
Zira geçmişte kardeş devlet Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ krizinde Ermenilerin hamiliğini yaparak Türkiye ile zıt kutuplarda yer almıştır.[10] 2010 yılında Tunus’ta başlayan ve dalga dalga Ortadoğu’ya yayılan Arap Baharının en şiddetli tesir ettiği ülke Suriye olmuştur. Suriye’de Arap Bahar’ının etkisiyle bugün bile devam eden iç savaş patlak verdi. Türkiye ile Suriye ilişkileri iç savaş öncesinde çok önemli derecede gelişmişti. Suriye’deki iç savaş diğer devletlerdeki iç savaşların tersine yerini özellikle Türkiye’nin uzun yıllardır mücadele ettiği terör örgütlerinin konumlandığı alan halini almıştı.
Bu savaşta diğer büyük devletler bu terör örgütleri üzerinden çıkarım elde etme peşindeydi. Rusya ’da geçmişteki politikası olan Ortadoğu’da diğer Batılı devletlere karşı etkisini artırmak için Suriye üzerinde politikalar geliştirmişti. Zira sistem açısından kendisine en yakın ülke Suriye idi. O yüzden Arap baharı ile başlayan iç savaşta Suriye’nin konumu Rusya için her zaman önem teşkil etmekteydi. Suriye’nin Rusya için önemli olmasının en önemli nedeni ise Rusya’nın Ortadoğu’daki tek askeri üssü olmasıydı. Bu sebeple Esat rejimini destekleyerek Esat’ın halkına zulmetmesine destek çıkıyorlardı. Dahası Suriye’de faaliyet gösteren DAEŞ’ e karşı Türkiye’nin mücadele içinde olduğu PKK’ya destek veriyordu. Türkiye ile siyasi politikalar açısından zıt kutuplarda olsa bile ekonomik iş birliğini sürdürüyor.[11]
Türkiye ile Rusya arasında yaşanan bir diğer siyasi-politik kriz ise Ukrayna kriziydi. 2014 yılında Yanukoviç hükümetinin “Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması” nı imzalamaktan cayması üzerine Ukrayna’nın Kırım kentinde ve diğer Rus azınlık şehirlerinde protestolar başladı. Kırım Rusya’nın hegemonyası altına girmek istedi ve Rusya Kırım’ı ilhak etti. Diğer ayrılıkçı şehirler de bağımsızlık ilanında bulundular. Bu süreç Ukrayna ile sıkı ilişkiler içinde olan Türkiye’yi endişelendirdi. Türkiye’de hemen girişimlere başlayarak Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Ukrayna’ya göndererek yanında olduğunu göstermiştir.
Kırım’ın ilhakını kabul etmeyen Türkiye Kırım Tatarlarının hamisi olarak haklarını gözetilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak Türkiye her ne kadar durumu kabullenmese de Rusya ile direkt karşı karşıya gelmek istemedi. Tüm bu süreç her ne kadar Ukrayna-Türkiye ilişkilerinin gelişmesini engellese de Türkiye’nin temkinli adımlar atması sonucunda Batı ile zıtlaşan Rusya’nın, NATO üyesi olan Türkiye’den herhangi bir karşı girişimin gerçekleşmemesi sonucunda Türkiye ile Rusya arasında Türk Akımı Projesinin gerçekleşmesine vesile oldu. Türkiye Rusya ile yaşanan bu krizden çıkarım elde etmeyi başardı. Bu yaşanan önemli krizlerden Türkiye’nin Rusya ile iş birliğinin devam etmesindeki en önemli etken dönemin Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun izlediği aktif dış politikadır.[12]
Ukrayna krizinin ardından 2015 yılında Rusya Suriye’de hava operasyonu gerçekleştirdiği sırada Türkiye’nin hava sahasını ihlal etmesi sebebiyle Türk jetleri tarafından düşürülmesi sonucunda iki ülke arasında uçak krizi yaşandı. Bu kriz iki ülke arasındaki belki de en ciddi krizdi. Bu kriz sonucunda iki ülke arasındaki ilişkiler kopma noktasına gelmişti. Krizden Türkiye ciddi şekilde etkilenmiş ve ayrıca iki ülke arasındaki uzun zamandır süre gelen ekonomik ilişkilerde önemli ölçüde etkilenmiştir. [13]
Sonuç olarak iki ülke arasındaki siyasi ilişkiler ve çıkarlar her ne kadar inişli çıkışlı krizlerin yön verdiği bir yol izlediyse de ekonomik ilişkiler bu krizden ciddi yaralar almadan ilerlemiştir. Rusya ile Türkiye birçok ekonomik konuda ittifak halindeyken siyasi politikalarda süreklilik gösteren stratejik hedefler doğrultusunda devamlı olarak bir dalgalanma yaşanmıştır. Çünkü tarih göstermiştir ki Rusya’nın hedefleri süreklilik göstererek gerçekleşmiştir. Bu da gösteriyor ki Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ekonomik açıdan gerekli olduğu kadar siyasi açıdan temkinli olması gerektiğini ortaya koymuştur. Zira Rusya’nın Türkiye üzerindeki emelleri yüz yıllar geçse de değişmeyecektir. Nitekim bunu Suriye meselesinde çok iyi görebiliyoruz. Türkiye Rusya ile siyasi politikalardan taviz vermeden ekonomik politikalarını devam ettirmelidir.
[irp posts=”30672″ name=”1998 – 1999 Kosova Savaşı Ekseninde Rusya’nın Balkanlar Politikası”]
KAYNAK
Dipnotlar
[1] MAMMADOVA Fidan, “Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkilerinin Gelişimine Tarihsel Bir Bakış”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü”, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, s.4,5
[2] ÇOPUROĞLU Özge ve KARPUZCU Tevfik, “Krizlerin Yön Verdiği Türk-Rus İlişkilerine Uçak Krizine Kadar Analitik Bir Bakış: 2004-2016”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.22, S.2, 2017, s.465-483, s.467
[3] DAVUTOĞLU Ahmet, Stratejik Derinlik, İstanbul, Küre, 2014, s.154-160
[4] ÖZBAY Fatih, “Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkileri: 1992-2010”, Bilgi Stratejisi Dergisi, C.2, S.4, 2011, s.36-38
[5]ÇOPUROĞLU Özge ve KARPUZCU Tevfik, a.g.e, s.467
[6] ÖZBAY Fatih, a.g.e, s.38
[7] ÇOPUROĞLU Özge ve KARPUZCU Tevfik, op.cit, s.468
[8] KAZDAL Melih, “Adalet ve Kalkınma Partisi Dönemi Türkiye-Rusya İlişkileri (2002-2017): Dış Politikada Çatışma ve İşbirliği”, Journal of Awaraness, C.3, S.2, 2018, s.51-62, s.53
[9] ÇELİKPALA Mitat, “Rekabet ve İşbirliği İkileminde Yönünü Arayan Türk-Rus İlişkileri”, Bilig, S.72, 2015, s.117-144, s.129-131
[10] KAZDAL Melih, a.g.e, s.56,57
[11] YELTİN Hüseyin ve IŞIK Kübra, “Rekabetten İşbirliğine Giden Süreçte Türkiye-Rusya İlişkilerinde Bir Test: Suriye Krizi”, International Journal of Political Studies, C.3, S.3, 2017, s.39-50, s.42-46
[12] KAZDAL Melih, op.cit, s.56
[13] YELTİN Hüseyin ve IŞIK Kübra, op.cit, s.46,47
Kaynaklar
MAMMADOVA Fidan, “Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkilerinin Gelişimine Tarihsel Bir Bakış”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü”, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
ÇOPUROĞLU Özge ve KARPUZCU Tevfik, “Krizlerin Yön Verdiği Türk-Rus İlişkilerine Uçak Krizine Kadar Analitik Bir Bakış: 2004-2016”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.22, S.2, 2017, s.465-483
DAVUTOĞLU Ahmet, Stratejik Derinlik, İstanbul, Küre, 2014, s.154-160
ÖZBAY Fatih, “Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkileri: 1992-2010”, Bilgi Stratejisi Dergisi, C.2, S.4, 2011
KAZDAL Melih, “Adalet ve Kalkınma Partisi Dönemi Türkiye-Rusya İlişkileri (2002-2017): Dış Politikada Çatışma ve İşbirliği”, Journal of Awaraness, C.3, S.2, 2018, s.51-62
ÇELİKPALA Mitat, “Rekabet ve İşbirliği İkileminde Yönünü Arayan Türk-Rus İlişkileri”, Bilig, S.72, 2015, s.117-144
YELTİN Hüseyin ve IŞIK Kübra, “Rekabetten İşbirliğine Giden Süreçte Türkiye-Rusya İlişkilerinde Bir Test: Suriye Krizi”, International Journal of Political Studies, C.3, S.3, 2017, s.39-50
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.